Sele karşı beş önlem
Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, meydana gelen felaketlerden ders çıkarılmadığını söyledi ve şöyle konuştu: Sorgulamayan, araştırmayan ve planlı çözüm üretmeyen çok başlı su yönetimlerinin halka maliyeti yüksek olur.
İç Anadolu'nun güney ve doğusu ile Orta Karadeniz'deki illerimizde önceki gün başlatıp dün devam eden yoğun yağışlar sele yol açtı. Amasya ve Samsun’da sele kapılan üç kişiden ikisinin cansız bedenine ulaşıldı. Sel nedeniyle kara yolları çöktü, tarım alanlarını, fabrikaları, evleri su bastı, heyelanlar meydana geldi, hayvanlar telef oldu. Başkentte de haftalardır etkisini sürdüren sağanak yağışlar nedeniyle Ankaralı zor günler yaşıyor.
Sel felaketi, coğrafya ve doğa olaylarının sonucu mu, beşeri unsurların afeti felakete döndürmekte bir etkisi var mı? Aydınlık, konuyu bilim insanlarına sordu.
Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı'nda Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, sorunlardan ders çıkarmamanın çevresel hasar maliyetinin çok yüksek olacağını söyledi. Sorgulamayan, araştırmayan ve planlı çözüm üretmeyen çok başlı su yönetimlerinin halka maliyetinin çok yüksek olacağını belirten Öztürk,. “Tekniğine uygun yönetilmeyen yağmur suyu sele dönüşür” dedi. Öztürk’ün sorularımıza verdiği yanıtları şöyle:
DERE YATAĞINA KONUTA İZİN VEREN YARGILANMALI
l Yaşanan aşırı yağışları ve şehirlerde toplum hayatını olumsuz etkilemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dere yatağına bina yapılırsa sonu felaket olur. Derelerin üzerine yanlış yapılan köprüler, aşırı yağışlarda sel felaketini şiddetlendirir.Kastamonu Azdavay’da üç yılda üç kez sel felaketi yaşandı. Sorgulamayan, araştırmayan ve planlı çözüm üretmeyen çok başlı su yönetimlerinin halka maliyeti çok yüksek olur. Yağmur suyunun bir damlası dahi kıymetlidir ve mutlaka hasat edilmesi gerekir. Sorunlardan ders çıkarmamanın çevresel hasar maliyeti çok yüksek olur. Yanlış yapanlar sorgulanmıyorsa, hesap vermiyorsa sonuç devamlı kötü olur.
Ankara’da da yağmur suyu hasat edilmediği için caddelerden balkonlardan atmaya başladı. Türkiye’de yağmur Mayıs Haziran'da arttı. Kanada, Hindistan, İspanya, Çin gibi ülkeler ise yanıyor. Aşırı sıcaklar var, diğer yandan da aşırı yağışlar var. Şehirleri planlı yapmazsanız, suyun akışına göre yapmazsanız sonuç böyle olur. Kastamonu'da, Ankara'da dere yatağına ev yapılmaz. Buna kim izin veriyorsa yargılanmalı. Yağışlar şiddetlenecek, doğa olayları daha da çoğalacak. Dere yataklarını betonlaştırır ve su hasadı yapmazsanız, çatılarda, caddelerde, ormanlarda su hasadı yapmazsanız, bu sonuçlarla karşılaşırsınız.
l Çözüm önerilerinizi söyler misiniz?
Çatılarda yağmur suyu mutlaka hasat edilecek.
Yağmur suyunun göllendiği yerlerde toprakla buluşturulacak. Biohendekler ve yağmur bahçeleri bunun için çözüm yolu.
Dere yatağının üzerindeki bütün yapılaşmalar kademe kademe kaldırılacak.
Şehri ağaçlandıracaksınız, bu, yağmur suyunun yavaşlamasına sebep olur.
Liyakat sahibi insanlar, sorgulayan, araştıran ekipler oluşturulmalı. Yetkili makamlar bu ekiplerden istifade etmeli.
l Bu çözümleri kısa zamanda uygulamak mümkün mü? Bunlar maliyetli çözümler mi?
Hiç maliyetli değil, tersine ucuz ve kısa sürede verimli hale gelecek şeyler. Bazılarında hızla yapmak mümkün, çatılarda özellikle. Su nereden akacak? İstanbul’da şehrin yüzde 70’inde fazlası çatı. Çatılarda su hasadı yapılmalı. Yollarda ise göllenmenin olduğu yerlerde hendekler ya da yağmur bahçeleri yapılmalı. Bunu yaparsanız suyun akışını kontrol edersiniz. Tüm idareler eskisi ya da yenisi bunu öğrenmeli. Amerika ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bu yapılıyor. Bunu yapmayanlar mutlaka hesap vermeli.Sel felaketinin dünyada yıllık maliyeti 5 sene önce 67 milyar dolardı. Bugün 70-75 milyar dolarlara denk gelir. Bir yandan toprağımız kuruyor diyoruz. Diğer yandan da sel felaketi yaşıyoruz. Ankara çayının etrafını betonlaştırdılar. En sonunda bu hale geldi. Dere yataklarını betonlaştırdılar. Konya'da obruklar oluşuyor. Trakya'da 30 metreden çıkan yeraltı suyu artık 300 metreden çıkıyor. Ankara'daki olay da dere yatağına ve etrafına yapılaşma yapılmış olması. Yağmur suyunu toprakla buluşturacaksınız.
‘RADİKAL ÖNLEM LAZIM’
Eski ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkanı Prof. Dr. Çağatay Keskinok’a Ankara’nın durumunu sorduk.
‘SEL AFETİNİ BİZ GETİRDİK’
“Yıllarca Ankara derelerinin üzerini kapattık diye övündüler” diyen Keskinok, “Dere yataklarının yapılaşmaya açılmaması lazımdı ama açıldı. Yönetimlerin bazı şeyleri göze alıp radikal uygulamalarda bulunması lazım. Risk haritaları hazırlanması lazım.” dedi.
Şehir ve Bölge Planlama uzmanı, BİL-KOOP Başkanı Prof. Dr. Keskinok, sele neden olan hataların başında dolgu ve gevşek zeminli topraklar üzerinde yapılan inşaatların geldiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Keskinok, şöyle konuştu: “Yılların birikimi olarak; dere yatakları, vadi tabanları, zemin suyu yüksek yerleri kentsel gelişmeye açmak gibi bir hatamız var. Kent ve çevresindeki ova, delta sadece tarım toprağı olma niteliğiyle değil aynı zamanda bu tür yerlerin afet riski taşıması nedeniyle yapılaştırılmamalı. Dere yatakları ve ırmak çevrelerinde de yapılaşmanın tasfiye edilmesi gerekir. Büyük kentlerdeki taşkın ve felaketlerin nedeni çok fazla kentsel müdahale yapılmış olmasıdır. Kentlerde geçirgen toprağın oranını azaltmaya başladığınız zaman, her biri seli taşıyan kanallar haline geliyor. Bir noktaya kadar suyu düzene sokup, sonrasında felakete yol açabilecek sorunlar doğuruyor.” dedi.
‘CUMHURİYET DÖNEMİ BÖYLE DEĞİLDİ’
Prof. Çağatay Keskinok, başkentin şehir planlamasında nelere dikkat edildiğini hatırlattı: “Ankara’nın, Cumhuriyet dönemindeki ilk planlamasında; bütün dere yatakları ve çevrelerinin yeşil alan olarak korunması ve ıslah konusu planlamanın bir parçası haline getirilmişti.” Ancak sonraki dönemlerde derelerin hepsinin üzerinin kapatıldığını belirten Keskinok, “Zannediyoruz ki akarsuları belli sınırlar içine alınca, üstlerini kapatınca afet riskini azaltıyoruz. Düz ve gevşek zeminli alanlarda kesinlikle yapılaşmaya gidilmemesi gerek.” ifadelerini kullandı. Benzer örnekler ise şöyle: “İstanbul’daki Dünya Ticaret Merkezi; Ayamama deresi olarak bilinen, çokça afet riski bulunduran alan üzerine inşa edilmiştir. Düz alanları yapılaşmaya açmak afet riskini beraberinde getiriyor. Muğla ovasını sürekli yapılaşmaya açmak isterler. Açılması durumu hem ekolojik dengeyi bozabilir hem de afet riski açısından ciddi sorunlar doğurabilir.” Prof. Dr. Keskinok ayrıca, riskli alanları yeşil ve açık alana çevirmemiz gerektiğini çünkü olası bir afet durumunda açık alanları, kapalı alanlara göre daha kolay tahliye edebileceğimizi ve bütün planlamaların bu şartlar altında gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.
FARELER CADDELERE ÇIKTI
Ankara’da haftalardır etkisini sürdüren sağanak yağışlar özellikle Cumartesi günü şiddetini artırarak kısa sürede caddeleri ve sokakları göle çevirdi. Altyapının yetersiz kaldığı yollarda su birikintileri oluştu, araçlar mahsur kaldı. Metro istasyonlarını, trafik alt geçitlerini, bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Yenimahalle ilçesinde bir evin içine dolan yağmur sularının balkon camını patlatarak eşyaları balkondan sürüklemesi, sosyal medyaya yansıdı. Vatandaşlar mazgal ve rögarların tıkalı olması ve rutin bakımların yapılmaması gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’a tepki gösterdi. Bazı yerlerde Büyükşehir Belediyesi’nin müdahale için yetişemediği mazgalları, vatandaşların temizlemeye çalıştığı görüldü.
Kuvvetli yağışlardan dolan kanalizasyonlar nedeniyle bazı caddelerde fareler ortaya çıktı.
BELEDİYE: SOSYAL MEDYADA AÇIKLAMA YAPTIK
Konuyla ilgili değerlendirmelerine başvurmak için aradığımız Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, sosyal medyadan gerekli paylaşımları yaptıklarını belirterek görüş beyan etmediler. Mansur Yavaş yönetimini sık sık eleştiren AK Parti Büyükşehir Belediye Meclis Üyelerinden de geri dönüş alamadık. Belediye, sosyal medyadan “Bin 401 araç ve 4 bin 140 personelin sahada görev yaptığını” duyurdu. Duyuruda şu bilgilere yer verildi: “Merkezde yağış oranı 35 kilogramı geçti. Yoğun yağış nedeniyle kentin yağmur suyu hatlarının toplanma noktası olan Ankara Çayı’nın debisi artarken yağmur suyu hatlarının dolması nedeniyle de yollarda göllenmeler, geri tepmeler ve kısa süreli su baskınları oluştu.”
‘YATAĞI GENİŞLETTİK SELİ ATLATTIK’
Kastamonu'nun Bozkurt Kaymakam Murat Atıcı, önceki gün öğle saatlerinde başlayan şiddetli yağışın dün sabaha kadar devam ettiğini, metrekareye 100 kilogramın üzerinde yağış aldıklarını söyledi. Atıcı, " Ezine Çayı'mızın yatağı 11 Ağustos 2021'de yaşadığımız sel afetinden sonra 72 metreye çıkartılmıştı. Bu derenin bu kadar genişlemesini eleştirenler oldu. Yaklaşık 3 kat genişlememizde bugün olabilecek sel senaryosunu atlatmış olduk." dedi.
İlçe merkezinde yapılan çalışmalar sayesinde yüzey sularında ve atık sularda sıkıntı yaşamadıklarını belirten Atıcı, "Sadece kendi alçaklığından dolayı 4-5 binada yer yer 20-30 santim su var. Onlar da kısa sürede temizlenecek. Şu anda Bozkurt merkezimizde hiçbir problem mevcut değil gördüğünüz gibi deremiz çalışıyor. Duvarının üç buçuk metre olması büyük bir sel afetinden ilçemizi korudu." diye konuştu.
Köylerde heyelanların olduğunu aktaran Kaymakam Atıcı, "Köylerimizde yer yer heyelanlar mevcut. Yaklaşık 6 köyümüzde bu heyelanlarla ilgili Özel İdare ekiplerimiz çalışıyor. Bozkurt'ta can ve mal kaybı yok." ifadelerini kullandı.