FETÖ firarisi Yayla: Erdoğan, Perinçek’e yaklaştı bizi düşman ilan etti

ABD’de yaşayan, FETÖ’nün firari emniyet amirlerinden Ahmet Sait Yayla, Amerikan yayını The Investigate Journal’ın Eylül sayısında 'İlginç Vaka: Perinçek, Erdoğan ve Rusya Üçgeni' başlıklı bir makale kaleme aldı.

FETÖ’nün firari emniyet amiri, CIA’nın psikolojik savaş elemanı Michael Rubin’le yakın teması olan Ahmet Sait Yayla, Tayyip Erdoğan’ın 17-25 Aralık operasyonlarından sonra hayatta kalabilmek için Avrasyacı çizgiye yöneldiğini ve bu noktada Türkiye’deki Avrasyacılığın temsilcileri Perinçek ve Vatan Partisi ile yollarının kesiştiğini anlatıyor. ‘Eski Maocu Terörist Lider’ diyerek CIA’nın yalanlarını sıralayan Yayla, Perinçek’in etkisiyle ‘Türk bürokrasi ve ordusundaki bu değişimle Batı ile özellikle de Amerika ile bağlantısı olan kişiler bir anda kendilerini Türkiye devletinin düşmanları olarak buldular’ diyor.

Yayla, 2016’da darbe girişiminden hemen sonra ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin “15 Temmuz Darbe Girişiminden Sonra Türkiye” konulu oturumuna konuşmacı olarak katılmasıyla gündeme gelmişti. Sunumunda darbenin arkasında FETÖ elebaşı Gülen’in olmadığını savunan Yayla, Türk hükümetinin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın darbe girişiminin arkasında olduğunu iddia etmişti.

Yayla, yayınlanan son makelesinin içeriğini şöyle tanımlıyor: “Bu rapor Erdoğan’ın Rusya, İran ve Çin ile işbirliği doğrultusunda gelişen yeni politik hareketini ve eski solcu terörist lider Perinçek’in Erdoğan ve Putin arasında ilişki kurmasını soruşturmaktadır.”

1999’da terörle mücadele kapsamında Perinçek’i tutuklamak için görevlendirildiğini belirten Yayla, “O zaman onun Türk ordusu içindeki şaşırtıcı üst düzey bağlarını öğrenmiştim” yalanını ortaya atıyor. Perinçek’in aynı zamanda askeri okullardaki subaylarla da kuvvetli bağları olduğunu ileri süren Yayla, “Bu bağlar zaman içerisinde daha da gelişti ve zirvedeki generallere kadar uzandı. İşte Perinçek’i Erdoğan için paha biçilemez kılan bu bağlardır” iddiasında bulunuyor.

TEMURCİ: ERDOĞAN BİZE KAPIYI GÖSTERDİ

Perinçek efsanesini anlamak için Erdoğan’ın 2013’teki yolsuzluk soruşturması dönemine bakılması gerektiğini söyleyen Yayla, bu tarihi Erdoğan’ın Perinçek ile işbirliği yapmasına yol açan ilk sebep olarak gösteriyor. Yolsuzluk soruşturması sonrası Erdoğan’ın gücünü koruyabilmek için üç hamle yapmak zorunda kaldığını söyleyen Yayla, o hamleleri şöyle tarif ediyor:
“Birinci hamlesi, yolsuzluk iddialarının tamamını inkar ederek operasyonları kendine karşı darbe girişimi olarak tanımlamak oldu. İkincisi kendisine karşı soruşturma yürüten bütün yargı ve polis mensuplarını Gülen hareketinin üyesi olarak lanse etti ve onları kendisine iftira atmakla suçladı. Üçüncü hamlesi ise ordudan ve yargıdan korunmak için ordu içerisinde üst düzey bağları olan solcu terörist lider Doğu Perinçek ile ilişki geliştirmek oldu.”

Perinçek’in uzun yıllardır komünist Rusya ve Çin ile geliştirdiği ilişkiler ile Erdoğan’ı yavaş yavaş etkilediğini belirten Yayla, Perinçek’in etkisi ile Erdoğan’ın yüzünü Batı’dan Doğu’ya çevirdiğini ifade ediyor: “Selim Temurci (Ak Parti eski İstanbul İl Başkanı) ifadesiyle: ‘Erdoğan bize kapıyı gösterdi ve yeni müttefiki olarak Perinçek’i kucakladı.’

‘2014’TE BATI KARŞITLIĞI DAHA GÖRÜNÜR OLDU’

2014’te Erdoğan’ın Batı karşıtlığının daha da görünür olduğunu söyleyen Yayla Erdoğan’ın aslında hiçbir zaman Batı yanlısı demokratik bir lider olmadığını belirtiyor. Bu bağlamda Erdoğan ve Perinçek arasındaki en temel ortak noktayı Batı düşmanlığı olarak ortaya koyuyor. Erdoğan’ın Türk halkını Batı’ya karşı başarılı bir şekilde radikalize ettiğini söyleyen Yayla, Erdoğan medyasının sürekli Anti-Amerikancılığı pompaladığını belirtiyor ve Yeni Şafak’tan şöyle bir veri kaydediyor: “Türklerin yüzde 97’si Amerika’yı düşman olarak görüyor, yüzde 95’i ise NATO’nun İncirlik Üssü’nün kapatılması gerektiğini düşünüyor.”

‘TÜRKİYE’DE AVRASYACILIK’

Erdoğan’ın yolsuzluk operasyonları sonrası hayatta kalabilmek için tek yolu Türkiye’deki Rusçu-Avrasyacılarla yakınlaşmak olarak gördüğünü söyleyen Yayla, Perinçek’in ordu içerisine sızarak kendisini sahne arkasında bir oyun kurucu haline getirdiğini iddia ediyor.

Perinçek ve Vatan Partisi’nin Türkiye’deki Avrasyacılığın temsilcileri olduğunu belirten Yayla, Perinçek’in Putin’in adamı olan Dugin ile de hem Türkiye’de hem de Rusya’da sık sık buluştuğunu söylüyor. Ordu içindeki sol görüşlü Generallerin Avrasyacılığı NATO’ya bir alternatif görerek, Rusya ile sıkı bağları sebebiyle Perinçek’i desteklediklerini söylüyor Yayla. Bu Generallerin ve Perinçek’in aynı zamanda Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ ne de üye olması gerektiğini sık sık dillendirdiklerini belirten Yayla Erdoğan’ın da 2016’da bunu dillendirmeye başladığını belirtiyor. Yayla, Rusya ile uçak krizi sonrası Perinçek’in Rusya’ya yolladığı generaller sayesinde Putin’in Erdoğan’ın özrünü kabul ettiğini ifade ediyor.

‘PERİNÇEK: GÖLGE SAVUNMA BAKANI’

Perinçek’in Soğuk Savaş döneminden beri Çin ve Rusya ile yakın bağları olduğunu söyleyen Yayla, oğlu Mehmet Perinçek’in ise 15 yıldan uzun zamandır Moskova Devlet Üniversitesi’nde araştırma yaptığını, kızı Kiraz Perinçek’in ise Çin’de çalışmalar yürüttüğünü not ediyor.

Yayla, Doğu Perinçek’in özgeşmişini CIA yalanlarıyla ‘terörist bağlantılar’ kapsamında işliyor.
Doğu Perinçek’i gölge savunma bakanı olarak tanımlayan Yayla, Ergenekon yalanlarına sarılıyor ve Doğu Perinçek’in ordu içindeki bağlantıları olduğunu, bu sayede YAŞ kararlarını etkilediğini iddia ediyor.

‘PERİNÇEK’İN GENERALLERİ’

Ergenekon ve Balyoz dosyalarını incelediğini söyleyen Yayla, bu dosyalarda Perinçek ile üst düzey generallerin bağlantılarını bulduğunu iddia ediyor. İsmail Hakkı Pekin, Soner Polat, Hasan Atilla Uğur, Ahmet Zeki Üçok gibi generallerin isimlerini veren Yayla bu isimleri “Perinçek’in Generalleri” olarak tanımlıyor.

Makalede; “Tabii hâlâ o kadar yüksek rütbeli gizli istihbarat yetki sahibi ve “vatansever” subayların eski Maocu Marksist olan çok sayıda sol terör eylemine ve PKK’ya destekte bulunmuş bir kişi ile müttefik olabildiği sorusu gizemini koruyor” diyen Yayla, ilişkiyi “114 yüksek rütbeli askeri yetkilinin üye olduğu Perinçek’in partisinin senelerdir yüzde 0.18 yüzde 0.36 bandında oy alması ve son seçimde yüzde 0.23 oy almasına rağmen bu askeri yetkililerin seçilmedikleri partiye katılmaları bir anlama gelmektedir: İdeolojik ve felsefi açıdan bağlılık ve ilişki” ifadeleriyle açıklıyor.

15 Temmuz sonrası Erdoğan-Perinçek ilişkisinin daha da geliştiğini ifade eden Yayla raporda; “Erdoğan 15 Temmuz Askeri Darbe Girişiminin ardından MİT’in yardımı ve Perinçek’le olan işbirliği ile ‘Tanrı vergisi bir fırsata’ sahipti. İlk olarak hazırladıkları 1600 kişilik general ve yüksek rütbeli askeri yetkililerin listesi ile onları temizlemiş ve birkaç saat içinde hapse attırabilmiştir” ifadelerini kullanıyor.

‘AMERİKA İLE BAĞLANTISI OLANLAR...’

“Türk bürokrasi ve ordusundaki bu değişimle Batı ile özellikle de Amerika ile bağlantısı olan kişiler bir anda kendilerini Türkiye devletinin düşmanları olarak buldular” diyen Yayla, “Sonunda Perinçek bir röportajda 15 Temmuz’da düğmeye Amerika’nın basması ile darbe girişimin yapıldığını ancak Türk ordusu içerisindeki Amerikan güçlerinin beklenmedik şekilde ezildiği ve artık Türk ordusu üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını, dolayısıyla önümüzdeki süreçte Amerika’nın böyle bir askeri darbe ile değil de terörist grupları kullanarak iç karışıklık yaratmayla Türkiye’yi yıkmayı deneyeceğini ifade etmiştir” sözleri ile Erdoğan üzerindeki Perinçek etkisini tanımlıyor.

“Erdoğan’ın Anti Batı retoriği sonunda Rusya’ya yakınlaşmasına ve Putin ile daha iyi ilişkiler geliştirmesine dönüşmüştür” diyen Yayla, “Perinçek’in Marksist ve Maocu retoriğinin ultra Kemalist yaklaşımla birleşmesi Çin ve Rusya ile müttefik olması kabul edilebilirken Perinçek ve İran’ın nasıl anlaşabildiğine ilişkin bolca düşünmek gerekiyor” ifadelerini geçiriyor.
Yayla, Vatan Partisi’nin gençlik örgütü Öncü Gençlik’e ilişkin de şunları kaydediyor:
“Erdoğan’ın Osmanlı Ocakları ile Perinçek’in Öncü Gençlik’inin normal koşullar altında bir araya geleceği, aynı konu üzerinde çalışacakları hayal bile edilemezken şuan müttefik olduklarını ilan etmişlerdir.”

KIDEMLİ FETÖ'CÜ

Ankara'nın Fethullah Gülen'in geçici tutuklanmasıyla ilgili ABD'ye gönderdiği dosyada Ahmet Yayla'nın ismi kıdemli FETÖ'cülerin içerisinde yer alıyor. Yayla'nın uzun yıllar emniyet amirliği yaptıktan sonra 2014 yılında mahkeme kararıyla Harran Üniversitesi'ne atandığı, 2015 yılının kasım ayında bir haftalık izin alarak ABD'ye gittiği ve sağlık sorunlarını gerekçe göstererek bir daha geri dönmediği kaydediliyor. Washington'daki FETÖ aktivitelerinde organizatör olarak boy gösteren Yayla, CIA'nın psikolojik elemanlarından eski Pentagon görevlisi Michael Rubin ile de yakın temas içerisinde. Rubin, yazılarında sık sık Yayla'ya atıf yapıyor.
Yayla'nın ilginç bir bağlantısı da Mehmet Selim Kiraz cinayeti ile ilgili. Ahmet Sait Yayla, Kiraz'ı şehit eden Şafak Yayla'nın kuzeni.

Ahmet Sait Yayla
Sonraki Haber