Fikret-Gökalp-Mustafa Kemal çizgisinin Asya Çağı meyvesi: Türkiye Gençlik Birliği
Türkiye Gençlik Birliği, kurulduğu günden beri Atatürkçü çizgisinden sapmamış, yüz binleri kucaklamış bir örgüt. Demokratik devrimimizin önü açıktır. Bu topraklarda Mustafa Kemal'ler yenilmez!
Türk edebiyatının uluslaşma süreci Şinasi-Nâmık Kemal ikilisi ile başlar. Adım adım ilerleyen bu gelişme Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp gibi ustalardan geçerek Mustafa Kemal’e ulaşır. Nasıl mı? Aşağıdaki bilgi ve örneklerle sorumuzu yanıtlayacağız: Tercüman-ı Ahval gazetesinin ön sözünde Şinasi, iki önemli adım atar: 1-Yurttaşlık haklarından söz eder. 2-Halkın anlayacağı bir dil anlayışını ortaya atar.
Nâmık Kemal ise, “Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten/Mürüvvetmend olan mazluma el çekmez ianetten” diyerek edebiyata ‘mazlum’, ‘halka hizmet’, ‘insan olmak’ gibi kavramlar sokar. Bütün bunlar 1876 Devrimi’nin sanattaki sesleridir. İstanbul Sarıyer’de bir balıkçının oğlu olan Mehmet Emin Yurdakul da adeta bu tanımlamaların simgesidir dizeleri ile: “Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et/Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet/Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”
Nâmık Kemal
II. Abdülhamid’in bu toplumcu sanatçıları baskı altına alıp toplum sorunlarının anlatımını yasaklaması da bu gidişi durduramaz. Öğretmeni Recaizade Mahmut Ekrem’in etkisiyle yönünü Batılı edebiyata çeviren Tevfik Fikret yeni bir doruk oluşturur. İlk şiirlerinde tıpkı öğretmeni gibi bireysel duygularını ve doğayı anlatır: “Sana baktıkça aldanırım, avunurum/Mai bir göz elemi kalbimle ağlıyor sanırım.”
Fikret, bu bireyci çizgide devam etmez. Ekmeğini denizden çıkaran emekçiler, “Balıkçılar” ile şiirimize girer: “Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder/Bugün açız yine, lakin yarın ümid ederim…/Sular biraz daha sakinleşir, ne çare kader.”
CUMHURİYET'İN İNSAN TİPİ
Toplum gerçekleri ile buluşan bakışları Fikret’i hızla sorunların nedenleri ve çözüm arayışlarına yöneltir. Nedenleri ülke yönetiminde bulur, yoğun eleştiriler yöneltir. Çözüm hedefinde ise iki gruba yönelir: Çocuklar ve gençler. Denilebilir ki çocuklar için yazan ilk ozanımızdır. Özellikle “Hasbıhal” adeta Cumhuriyet toplumunun eğitim hedeflerini ve insan tipini belirler:
“Oh yavrular!/Okuyunuz, okuyanlar/Çok şey bilir, çok şey yapar/(….) Öğrenmezsek yolu izi/Yolda kurtlar kapar bizi/Tembel tembel oturanın/Bu asırda ekmeği yok/İşlemeli el kol, bunlar/İşledikçe Boğaz doyar/İnsan gözleriyle görür/'Alet işler, el övünür.'/Derler her söze inanmayın/İşitin de inanmayın/El tutarsa yürür saban/Eldir sabanı da yapan.”
Tevfik Fikret
Görüldüğü gibi Fikret düşünen, sorgulayan, körü körüne inanmaktan uzak duran çağdaş insanı hedeflemektedir. Gençliğe gelince artık çok daha ileri adımlar atmakta; gençliğin “vatana karşı sorumluluklarını” saptamaktadır. Bu tavrı ile adeta Mustafa Kemal’in Gençliğe Seslenişi'nin önünü açmaktadır. “Promete” ve “Ferda” şiirlerinde ise bugünün “Z Kuşağı” savunmacılarına bir tokat gibi inmektedir: “Kalbinde her dakika şu yüce özlemin/Ateşten gagasını duy, daima düşün/Onlar niçin göklerde, ben niçin yerlerdeyim?/Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım/Yükselmek göklere ve gülmek ne güzel şey/(...)/Ey aydınlık ve bolluğa susamış olan/Milletin gelecekteki adı bilinmeyen elektrikçisi/Düşünce ülkerinden miskinliğimizi/Kıracak ne bulursan yüklen getir/Getir benliğimizi, beynimizi, ruhumuzu/Bünyemizi besleyecek her şeyi/Boş durmasın elin/Gör daima geçmiş efsanelerin/İnsanlık için ateşi çalan kahramanını/Varsn bulmasın bilecek adını ve şanını.”
GÖKLERE YÜKSELMENİN ÖNÜNÜ AÇANLAR
Fikret için gençlik, vatanı için fedakarlıkta bir Promete, sanayileşmede ise bir elektrikçi olmalıdır. Ancak böylece yerlerde sürünmekten kurtulup göklere yükselmenin önü açılabilir. Ferda'da bu düşünceler döne döne pekiştirilir:
“Her parçası bin bir ihtiyaç ile sarsılan/Bir kuşağın oğlusun, bunu anımsa zaman zaman/Çağın unutma buluşların bereketli çağıdır/Her yıldırımda bir gece, bir gölge devrilir/Bir yükseliş ufku açılır, yaşam yükselir/Yükselmeyen düşer; ya yükseliş ya düşüş/Yükselmeli, dokunmalı alnın semalara/Doymaz insan dedikleri kuş yükselmelere/Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır/Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır.”
Ziya Gökalp
Fikret’in özlemi Mustafa Kemal’in eylemi olmuştur. Nâmık Kemal’e “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini/Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” dediği gibi, Fikret’in bir dizesini de Cumhuriyet'in eğitim rotası yapar: “Muallimler, Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı gür, vicdanı hür nesiller ister!”
Cumhuriyet devrimimiz bugünlere bu büyük emek ve fedakarlıklarla gelmiştir. Ziya Gökalp, “Leyl sizin, şeb sizin, gece bizimdir” der. Mustafa Kemal ise, “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını yabancı ülkeler boyunduruğundan kurtaran Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtaracaktır.” diye ifade eder.
Gökalp’in aşağıdaki dizeleri ise Mustafa Kemal’in “tam bağımsızlık” anlayışının bir ön deyişi gibidir: “Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye/Sanatına yol gösteren ilimle fen Türk’ündür/Hirfetleri daim eder birbirini himaye/Tersaneler, fabrikalar, vapur, tren Türk’ündür/Ey Türkoğlu işte senin orasıdır vatanın.”
Bugün ülkemizde bu doğruları sahiplenen bir gençlik örgütü var: Türkiye Gençlik Birliği
Kurulduğu günden beri Atatürkçü çizgisinden sapmamış, yüz binleri kucaklamış bir örgüt. Başkentte “Çalışan Gençlik Üreten Türkiye Kurultayı” yaptılar. O salonda başta Mustafa Kemal olmak üzere Fikret, Nâmık Kemal, Ziya Gökalp ve cümle vatanseverler de yer aldı. Demokratik devrimimizin önü açıktır. Bu topraklarda Mustafa Kemal'ler yenilmez!