Filistin ölmeyecek

Bu çocuk minik elleriyle kulaklarını kapatmış, kısık bir sesle şu sözleri tekrarlıyordu: 'Füze. Öleceğiz. Ses çok yüksek.' Sonra korkuyla bana 'Ölecek miyiz?' diye sordu. Güven ve umutla cevap verdim: 'Biz Filistinliler olarak ölmeyeceğiz.'

İşgal, kuşatma ve İsrail şiddetinin bize ve çocuklarımıza yaptığı budur. Fakat özgürlük mücadelemiz devam ediyor.

Gazze Şehri'nin bir mahallesi olan el-Rimal'deki evimi terk etmek zorunda kaldım.

Son günlerde İsrail'in hava saldırılarına ve topçu bombardımanlarına derin bir dehşet duygusu yaşayacak kadar yakındım. Bunu kaybedilen hayatlar için duyulan üzüntü ve keder takip etti.

Filistinlilerin bu kadar kötü koşullarda yaşadığını ve evlerimizin enkaza dönüştüğünü görmek ruhumda kalıcı bir iz bıraktı.

Hafızamdan asla silinmeyecek olan şey ise güvensizlik hissi ve acı çekenlere yardım edememenin çaresizliğidir.

Yine de, İsrail'in ABD'nin yardımıyla bize karşı apartheid (ırksal ayrımcılığı savunan sistem-Çevirmenin notu) güçlerini topladığı bu kasvetli anda bile, barış, adalet ve özgürlük aramakla yükümlüyüz.

İsrail 16 yılı aşkın bir süredir Gazze Şeridi'ni boğucu bir ablukaya tabi tutarak gıda, ilaç ve temiz su sıkıntısı çekmesine neden olmaktadır. Gazze'deki Filistinlilere yönelik bu toplu cezalandırma devam etmekle birlikte, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail'in son saldırısı sırasında yaptığı açıklamada “[Gazze'ye] tam bir kuşatma uyguluyoruz. Elektrik yok, yiyecek yok, su yok, yakıt yok. Her şey kapalı. Biz insan hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.” dedi.

Bu dil üzücü, iğrenç ve İsrail işgalinin ırkçılığını somutlaştırıyor.

Aynı zamanda bu acı gerçeği bize de yaşatıyor: Tüm aileler bu kuşatma altında acı çekiyor ve çekmeye devam edecek.

İsrail'in Gazze'nin sağlık sistemine yönelik saldırılarında bunu açıkça görüyoruz. İsrail ambulansları ve tıbbi tesisleri hedef alarak hasta ve yaralıların tedavisini tehlikeye atmıştır.

Temel sağlık hakkı İsrail tarafından cezasız bir şekilde ihlal edilmiştir.

Batı medyası İsrail lehine orantısız yayınlarına devam ediyor. Peki neden? Beyaz olmadığımız için mi? Daha az önemli bir topluluk muyuz?

ORANTISIZ KUŞATMA

Bunu kim haber yapacak?

İsrail, burada dehşet saçtığını bildiği için yabancı gazetecilerin savaşı haberleştirmek üzere Gazze'ye girmesine izin vermiyor.

Gazze'ye girişlerine izin verilmeyen tüm medya kuruluşları bu bilgiyi izleyicileriyle paylaşmalıdır.

Gazze'deki durumu tam ve doğru bir şekilde nasıl haberleştiremediklerini açıklamalıdırlar.

Bu arada İsrail, gazetecileri İsrail'in güneyinde dolaştırarak görmelerini istediği haberleri yapmaları için teşvik ediyor.

Batı medyası İsrail lehine orantısız yayınlarına devam ediyor. Peki neden?

Beyaz olmadığımız için mi? Daha az önemli bir topluluk muyuz?

Batılı medya kuruluşları İsrail'i kurban, Filistinlileri ise terörist olarak gösteriyor.

Medya gerçekleri o kadar gizliyor ki Filistinlilerin neden İsrail'e karşı savaştığını bile doğru bir şekilde haberleştiremiyorlar. İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçlarını meşru müdafaa olarak haklı gösterirken, İsrail işgalinin 75 yıldır devam ettiğini görmezden geliyorlar.

Medya yanlış bir şekilde, Yahudilere karşı olduğumuz için İsrail'le savaştığımız izlenimini veriyor. Bu doğru değildir.

Bize boyun eğdiren herhangi bir sömürgeci güçle savaşırız, tıpkı Güney Afrikalı siyahların apartheid altında yaptığı gibi.

Bu gerçekler sürekli olarak gizleniyor ve Gazze'deki iletişim ağları kapandıkça Filistinlilerin sesleri daha da kısılacak.

O halde hikayelerimizi nasıl paylaşacağız?

'ÖLECEK MİYİZ?'

İsrail'in son saldırısı başladığından bu yana, 3 yaşındaki kuzenim ve ailesinin, İsrail güçlerinin evlerini başlarına yıkma tehdidi nedeniyle Gazze'deki evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını gördüm.
Bu çocuk minik elleriyle kulaklarını kapatmış, kısık bir sesle şu sözleri tekrarlıyordu: “Füze. Öleceğiz. Ses çok yüksek.”

Gözyaşlarına boğulmuştum. Onu kucakladım ve iyi olacağımıza dair güvence verdim.

Sonra korkuyla bana “Ölecek miyiz?” diye sordu.

Bu soru beni bir şimşek gibi çarptı.

Güven ve umutla cevap verdim: “Biz Filistinliler olarak ölmeyeceğiz.”

O anda çocukların, kendilerinden asla istenmemesi gerektiği halde, böylesine zorluklar karşısında bile zorluklarla yüzleşme gücünü ve kararlılığını gördüm.

Gazze'nin çocukları bu son saldırının en ağır yükünü taşıdılar ve hayatta kalanlar da bunun sonuçlarıyla yaşamak zorunda kalacaklar.

Okullar ve oyun alanları hedef alındı. Genç beyinler savaş travmasıyla yaralanacak.

Yıldan yıla hırpalanıyoruz ama yine de bize hatalı olduğumuz söyleniyor.

Mahallemizden 5 yaşında bir çocuğun ağlayıp çığlık atarken yere yığıldığını gördüm.

Babasına yaklaştım ve bana oğlu Samir'in İsrail roketlerinin yakınlara düştüğünü gördüğünü söyledi.

O zamandan beri Samir gözyaşlarına boğuluyor ve “Ölmek istemiyorum” diye tekrarlıyordu.

Mevcut ABD Başkanı da mülksüzleştirilmemize yardım etmeye, İsrail saldırganlığını ve İsrail'in özünde ırkçı bir devlet ideolojisi olan Siyonizm'i desteklemeye istekli olduğunu göstermiştir.

ADALET ÇAĞRISI

İşgal, kuşatma ve İsrail şiddetinin bize ve çocuklarımıza yaptığı budur. Ve bu bir nesilden diğerine böyle devam ediyor, çünkü ABD adil bir siyasi çözüm yerine İsrail apartheidını ve Filistinlilerin mülksüzleştirilmesini destekliyor.

Mevcut ABD Başkanı da mülksüzleştirilmemize yardım etmeye, İsrail saldırganlığını ve İsrail'in özünde ırkçı bir devlet ideolojisi olan Siyonizm'i desteklemeye istekli olduğunu göstermiştir.

Haziran 1986'da, o zamanlar ABD'nin Delaware senatörü olan Joe Biden, “İsrail'e verdiğimiz destek için özür dilemeyi... bırakmanın zamanı geldi. Özür dilenecek bir şey yok. Hiçbir özür yok. ... Eğer bir İsrail olmasaydı, Amerika Birleşik Devletleri bölgedeki çıkarlarını korumak için bir İsrail icat etmek zorunda kalacaktı.”

Ayrıca, Mart 2016'da Biden, “Yahudi olsaydım, Siyonist olurdum” demiştir. Ardından sırıtarak, babasının kendisine Siyonist olmak için Yahudi olmasına gerek olmadığını söylediğini belirtti.

Yine de, bu çatışmanın tam ortasında, insanlık dışı dilin ortasında, Gazze halkı direncini ve umudunu koruyor.

Şu anda ciddi bir gıda sıkıntısı çekiyoruz ve içme suyumuz da yetersiz.

Mevcut gıda kaynaklarımız ve hatta rezervlerimiz azalıyor. İsrail hükümetinin Filistinlileri Mısır'a sürme girişimine gelince, bunun İsrail'in Filistin vatanını boşaltma niyeti olduğuna inanıyorum.
Özgürlük mücadelemiz devam ediyor.

(*) Muhammed Ebu Şamala, Gazze'deki Han Yunus mülteci kampında büyüdü. Ailesi, köylülerin 1948 yılında Siyonist güçler tarafından yerlerinden edildiği Beit Daras'tan. Bu yazı electronicintifada.net'ten alınmıştır.

Sonraki Haber