Filistin sinemasının kurucusu Michel Khleifi’den sanatçılara çağrı: Siyonist, sömürgeci İsrail’e karşı ses çıkarmanızı bekliyoruz
Filistin’e sessiz kalan sanatçıların yanlış yolda olduğunu belirten Khleifi, ‘Bu insani bir durum. Bize yardım etmeleri gerekiyor.’ dedi
Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali, İstanbul’da sürüyor. Filistin’in büyük şairi Mahmud Derviş anısına yapılan festivalde, 13 yönetmen bir araya geldi. Önceki akşam (4 Ekim) Grand Pera Emek Sahnesi’nde yapılan panelde, Filistinli yönetmenler Filistin sinemasının dünü ve bugününün yanı sıra Gazze’de yaşananları aktardı. Etkinlik öncesi Michel Khleifi, Nevres Ebu Salih ve Hayat Labban ile konuştuk.
İlk konuğumuz Filistin sinemasının kurucusu ve büyük yönetmenlerinden Michel Khleifi. Söyleşi öncesi Khlefi’ye kendimizi tanıtıyoruz. Vatan Partisi’nin şehitlerinin hatırlatıyoruz. 7 Mart 2024 tarihli “Vatan Partisi 50 yıldır Filistin’in Kan Kardeşi” manşetiyle çıkan gazetemizi veriyoruz.
21 Şubat 1973 günü, Nahr El Bared’de verdiğimiz 9 Vatan Partilinin mücadelesini aktarıyoruz. Mezarlarını bu yıl bulabildiğimizi anlatıyoruz. Derinlere dalıyor ve “Hatırladım” diyor Khleifi, ekliyor: “Ruhlarına selam olsun!” Gazetemizin kendisinde kalıp kalmayacağını soruyor. Büyük bir mutlulukla paylaşıyoruz. Ardından söyleşiye başlıyoruz:
- Türkiye’ye hoş geldiniz. Ödül de aldınız bu festivalde. Öncelikle duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Ben çok mutluyum. Filistin adına toplanmış olmamız, bir ortak proje için bir araya gelmiş olmamız beni gerçekten çok mutlu etti.
‘ZAMAN BİZİM YANIMIZDA OLACAKTI’
- Siz Filistin sinemasının kurucususunuz. Tabiî birçok zorluk yaşadınız. Bugün Filistin sinemasının geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz?
Bence Filistin sineması, Filistin’de bir mucizedir. Çünkü Filistin halkının bir toplum olarak, bir sinema salonu kuracak bile imkânı, ekipmanı olmamıştır. Buna rağmen başardık. Ben biliyorum ki, uzun bir süre yalnızdım. Tek başımaydım. Ama şunu da biliyordum, zaman bizim yanımızda olacaktı. Yani ben yalnız olmama rağmen, bu işin sonraki nesillere aktarılacağını, yeni neslin film yapmaya başlayacağını ve bunun birikerek ilerleyeceğini ve aktarılacağını biliyordum. Buna inancım tamdı. Şimdi görüyorum ki, yüzlerce, binlerce genç Filistin’de film yapıyor.
YILMAZ GÜNEY FİLİSTİN FİLMİ YAPMAK İSTEDİ
- Türkiye’de özellikle Batı yanlısı sanatçılarımızda şöyle bir durum var. Örneğin, Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askerî harekât sonrası hemen bildiri yayımladılar. Ama konu Filistin veya Lübnan olunca hepsi bir sessizliğe gömülüyor. Dünyada benzer durumlar olabiliyor. Sanatçıların görevleri nelerdir ve bizim aracılığımızla dünyaya ne mesaj vermek istersiniz?
Ben onların yanlış bir yol üzerinde olduklarını düşünüyorum. Çünkü Filistin’in durumu insanlık durumudur. Vicdani bir durumdur.
70’lerden, 80’lerden tanıdığım birçok Türk sinemacı Filistin’le beraberdi. Onlar Filistin’i destekliyordu. Bir örnek verirsem, Yılmaz Güney. Onunla kişisel olarak tanışıklığım vardı. Ama maalesef hastaydı. Bana dedi ki, ‘Filistin’le ilgili bir film yapmak isterim.’ Yılmaz Güney, o zamanın siyasette ve sinemada girişimci bir şahsiyetti.
Her insanın bence eleştirmeye hakkı vardır. Türkiye’deki solcu sinemacıların da Filistin hareketini eleştirme hakkı vardır. Eleştirme hakları olmalarına rağmen Filistin meselesi sıradan bir durum değil. İnsanî bir durum. Yani Filistin’in başına gelen bu hadise, onların yardımını gerektirir. Onların da Siyonist, sömürgeci İsrail’e karşı bize yardım etmelerini bekleriz. Ama bizim bulunduğumuz durum, normal bir durum değil. Eleştirilmesi gereken bir durum değil.
- Çok teşekkür ederiz.
Ben de çok teşekkür ederim.
İSRAİL’İN DİJİTAL ORTAMDAKİ SALDIRISI BU BELGESELDE
Khleifi’den sonra ikinci konuğumuz Nevres Ebu Salih. Salih’e de gazetemizi anlatıyoruz. Heyecanlanarak, “Bu konuyu duymuştum” diyor. İlgi gösteriyor. Uzun uzun konuşuyoruz. Şehitlerimizin mezarlarıyla, yazılarıyla ilgileniyor. Sonra söyleşimize başlıyoruz:
- Ülkemize hoş geldiniz. Bu yıl festivalde iki filminiz gösteriliyor. Filmlerinizde hangi konuları ele aldınız?
İki filmim var. İlk filmim Büyük Gelen Palto. Filistin hakkında. 1987-2011 arasında Birinci ve İkinci İntifada arasını anlatıyor. Bu kurgusal bir drama filmi.
İkinci filmim Dijital İşgal. İsrail yalnızca Filistin’in topraklarını işgal etmiyor. Daha çok fiziksel savaş ve ortamdan ziyade, sosyal medya üzerindeki dijital ortamdaki saldırıyı anlatıyor. Dijital İşgal, bir belgesel.
‘EL KASSAM TUGAYLARIYLA TÜNELDE KONUŞTUK’
- Dijital İşgal üzerinde durmak istiyorum. Hatırlarsanız yakın zamanda Lübnan’da çağrı cihazları patlatıldı. Artık sosyal medyadan da ileri giden bir durum var. Siz bu durumun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Çok güzel bir soru. Gerçekte Dijital İşgal, Filistin’in bu duruma karşı direnişini anlatıyor. Filistin’deki direniş yalnızca yerüstünde olmuyor. Yeraltında kurulan kablolu sistemlerle güvenli bir sistem kuruluyor. Çünkü kablosuz sistemleri İsrail kontrol ediyor. Böylece İsrail saldırı düzenleyemiyor. Lübnan’da birçok çağrı cihazının patladığını gördük. Filistin’in kablolu sistemlerini İsrail kontrol edemiyor. Biz bu belgeselde HAMAS direnişiyle tünelde bir röportaj yaptık. El Kassam Tugayları ile tünelde konuştuk.
- Savaş coğrafyasındayız. Film ve belgesel çekmenin büyük zorlukları var. Sizin özellikle yaşadığınız ve şahit olduğunuz, aklınızda yer alan durumlar oldu mu?
Ailemle yeni konuştum. Tulkerim’deler. Daha dün benim yaşadığım yerde, 24 şehit verdik. İsrail uçakları bombaladı. Kız arkadaşımla konuştum. Bizim binalarımız çok sallıyor dedi. O olaylara uzaktan bakmıyorum, yaşıyorum. Filistin hep benim kalbimde. Filmler, sinema devam ediyor. Halkım için anlatmaya ve filmler yapmaya devam edeceğim.
- Türkiye’de bir kesimde şöyle bir durum var. Batı’daki olaylara, Ukrayna gibi ses çıkarıyorlar. Filistin’e sessiz kalıyor. Sizin onlar için çağrınız var mı?
Elbette Filistin ve Türk insanlarının özel bir dayanışması var. Sizin gazeteniz Filistin için şehitler vermiş bir gazete, bunu görüyoruz biliyoruz. Bunun için Türk sinemacıları da film yapmaya devam etmeliler. Ses çıkarmaya devam etmeliler. Türkiye’deki insanlar savaştan uzaklar ama hissedebilirler. Filmlerinde anlatmaları gerekiyor.
- Çok teşekkür ederiz.
Ben de çok teşekkür ederim.
‘FİLM ÇEKMEKTE ZORLUKLAR YAŞIYORUZ’
Son konuğumuz Hayat Labban. Ona da hoşgeldiniz diyoruz. Türkiye’de bulunmanın nasıl bir duygu olduğunu ve hangi filmlerle katıldığını soruyoruz. Labban, Türkiye’ye ilk kez geldiğini belirtiyor. Parçalanmış Hatıra filmi ile festivale katıldığını belirtiyor ve ekliyor:
“Film festivalinde Türk ve İran filmlerini izledim. İlk kez reklam olmayan orijinal Türk filmlerini izlemiş oldum. Bu açıdan bunu değerli buluyorum. Arap sinemasında da benzer konular işleniyor. Benzer problemlere değiniliyor sinemalarda.”
Labban’a zor bir coğrafyada film çevirdiğini belirtiyor ve yeni projelerini soruyoruz. Yanıtı şu oluyor:
“Bazı bölgelere girmemiz yasak olduğundan, Yahudilerin ve Arapların bazı bölgelerde beraber yaşıyor olması nedeniyle, güvenlik kısıtlamaları sebebiyle birçok zorluk var. Bu son filmim bir belgesel. Bir Filistinli fotoğrafçıyı anlatıyorum. Yeni filmler üzerinde de çalışıyorum. Yazıyorum. Yeni bir animasyon dizisi üzerinde çalışıyorum. Bölgeyle ve doğduğum yerle ilgili olacak konusu.”