Filistin'de Siyonistlere toprak satışını İttihatçılar da engelledi!

Sadrazam Talat Paşa: Filistin topraklarına yerleşmiş olan Musevîlerin toplamı yüz yirmi bini aşan bir toplama ulaşmış olduğu için Osmanlı Devleti'nin siyasi mevcudiyetini gelecekte tehlikeye sürükleme potansiyelinde olan bu cereyanın bir an evvel durdurulması...’

Sultan Abdülhamit'in Filistin'de Siyonist Yahudilere toprak satışını yasaklaması yıllardır anlatılır. Bunda kuşku yok. Bu belgelerle de sabit. Asıl ilginç olan ve bugün pek dile getirilmeyen, ondan sonra İttihatçıların da aynı siyaseti titizlikle izlemeleridir. İttihatçılar da Filistin'i vatan bilerek buraların elden çıkmaması için uğraştılar. Emperyalist ülkelerin Kudüs merkezli bir Yahudi devleti projesini engellemeye çalıştılar. Cihan Harbi içinde Türk ordusu, işgalci İngiliz ordusuna karşı Filistin'i canla başla savundu. Bu uğurda binlerce şehit verdi. Kudüs'ün düşmesi Avrupa'da sevinçle karşılanırken İstanbul ve Anadolu'da ise büyük üzüntü yarattı.

İttihatçı yönetim, “31 Mart” 1909 gerici ayaklanmasından sonra Sultan Abdülhamit'i "parmağı var" diye 27 Nisan 1909 tarihinde görevden aldı. Yerine gelen Sultan Reşat ve İttihatçı yönetim, aynı titizliği sürdürdü. Özellikle Cihan Harbi içinde Siyonistlerin bölgeye yönelik planlarına engel olmak istedi. Bu maksatla bölgeye yönlendirilen Musevi göçünü engelledi. Osmanlı vatandaşı olmayanları da sınır dışı etti. Buna ilişkin yazışma, rapor ve kararlar Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı tarafından 2009 yılında "Osmanlı Belgelerinde Filistin" isimli kitapta araştırmacıların ilgisine sunuldu. İşte konuya ilişkin önemli belgeler:

MEŞRUTİYET'İ FIRSAT BİLENLER

Abdülhamit'in devrilmesinden sonra Yahudi Siyonist hareket büyük moral buldu. "Kardeşlik, dayanışma, birlik" sloganını fırsat bilerek bölgede atağa kalktı. Büyük sayılarda Musevi'yi bölgeye yönlendirmeye başladı. Avrupa ve Rusya'dan binlerce Yahudi bölgeye gelip yerleşmek istedi. Osmanlı yönetimi ilk etapta bunların üç ay kalmalarına izin verdi. Süreyi geçenlerin sürelerinin uzatılmayacağı ve gereğinin yapılacağı konusunda bölgedeki yöneticiler uyarıldı. Bunlara toprak satılmasını ise kesinlikle yasakladı. Yani her aşamasıyla tehlikenin farkındaydı...

Meşrutiyet'in ilanından istifade ederek Filistin'e yerleşmek isteyen Musevîlerin engellenmesi için kanûnî hükümlerin uygulanması ve Nâsıra'nın önceden olduğu gibi Akka'ya bağlanması hakkında 20 Haziran 1909 tarihli Meclis'i Vükelâ kararı buna tipik bir örnektir:

"Musevîlerin Filistin topraklarından sayılan olan mahallerde iskânlarının men edilmesini kati surette te’min edecek tedbirlerin kanun şeklinde uygulama sahasına konulmak üzere icab eden kanun maddelerinin ve gerekçelerinin hazırlanması hususunun Dahiliye Nezâreti'ne tebliği ve yazının gerekçesine dayanılarak Kudüs-i şerif merkezine bağlı kaldıkça geçimlerinin temini mümkün olamayacağı anlaşılan Nâsıra Kazası'nın da eskiden olduğu gibi Akka Sancağı'na bağlı kalması ve ilhâkı hususunun tezkireyle bildirilmesi kararlaştırıldı." (Osmanlı Belgelerinde Filistin, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, İstanbul, 2009, s.327-328.)

TOPRAK SATIŞININ ÖNÜNE GEÇİN

Siyonist Yahudiler her yolu deneyerek bölgede çoğunluk olmaya ve toprak almaya çalışır. Sahte kimlikle Kudüs'te arazi satın alan Musevîlerin sayılarındaki artışın önüne geçilmek üzere gerekli tedbirlerin alınması için Suriye Vilayeti'nden Dahileye Nezareti'ne uyarı gelir. 11 Ocak 1914 tarihli yazıda şunlara değinilir:

"Musevîler nezdine firar ederek yerleşmekte bulundukları özel tahkikat ve duyumlarımdan anlaşılmış olduğuna ve acizleri Kudüs Mutasarrıflığı'nda bulunduğum esnada Kudüs şehrinde bulunan Yahudilerin nüfusu yirmi bine ulaşmadığı hâlde üç ay evvel Kudüs'e gidip orada Fransa Konsolosluğu'na vekâlet ederek geçende dönen Şam Fransa konsolosunun ifadesine göre Kudüs'deki Musevîlerin nüfusunun kırk bini aştığı anlaşılıp dört sene zarfında bunların nüfusu iki misline ulaştığı için, ileride miktarları zararlı olacak bir râddeye ulaşacağı açık olarak bunların ziyaret için Kudüs'e gelmeleri eskiden beri alışılmış olmadığı için ziyaret maksadıyla gelen Musevîlerin kabul edilmemesi ile geldikleri mahallere iade edilmedikçe Kudüs Sancağıyla Beyrut Vilâyeti'ndeki Musevîlerin cemiyeti çoğalarak takma ad ile satın aldıkları arazide yavaş yavaş çoğalacakları ve iskân eyleyecekleri açık olmakla şu hâle göre durumun gereğinin icrası yüksek nezaretlerine bağlıdır. Ol bâbda." (Age, s.347-348.)

MECLİS-İ VÜKELA KARARI

Konuya ilişkin önemli bir karar Meclis-i Vükela kararıdır. 25 Ocak 1914 tarihli kararda şunlar belirtilir: "Adı geçen ziyaretçilerin Filistin topraklarında ikametlerin sürdürememelerini teminen verilmekte olan kırmızı kağıdın iptal edilmesi hakkında evvelce alınan kararın kat‘iyyen uygulanması ve arazi satın alınması hususunda da öteden beri mevcud olan kısıtlamaların Dahiliye Nezâretince uygun görülecek surette idaresi münasib göründüğünden gereğinin yapılmasının adı geçen nezarete cevaben bildirilmesi kararı alındı." (Age, s.351-352.)

TALAT PAŞA'NIN UYARISI

Siyonist cemiyetlerinin faaliyetleri sonucu Musevî devleti kurmak için Filistin’e gelen Musevîlerin çoğunluğu hasım devletlerin tebaası olup, Osmanlı Devleti için tehlike arz ettiklerinden, bunlardan Osmanlı vatandaşlığını kabul etmeyenlerin hiç bir baskı yapılmaksızın masrafları Maliyece karşılanmak üzere sınır dışına çıkarılacakları konusunda Sadrazam Talat Paşa, Hariciye Nezareti'ni 10 Nisan 1915 tarihli yazısıyla uyarır:

"Filistin topraklarında bir Musevi hükümeti oluşturulması maksadıyla kurulan siyonist cemiyetlerinin ve gizli teşkilatlarının sürekli faaliyeti neticesi olarak Filistin topraklarına yerleşmiş olan Musevîlerin toplamı yüz yirmi bini aşan bir toplama ulaşmış olduğu ve bunların yüzde doksanı düşman devletler tebaasından bulundukları için, Osmanlı Devleti'nin siyasi mevcudiyetini gelecekte tehlikeye sürükleme potansiyelinde olan bu cereyanın bir an evvel durdurulması ve bundan sonra adı geçen havalide yabancı müdahelelerinin devam etmesine mahal ve imkân bırakılmaması için, şu anda mevcut olan düşman devletler tebaası Musevîlerden Osmanlı tabiyetini kabul etmek istemeyenlerin Osmanlı hududu haricine çıkarılması Meclis-i Âlî-i Vükela'ca uygun görülerek kararlaştırılmış ve mahallerine o sûretle gerekli tebligat icrâ edilmiştir." (Age, s.357-358.)

ENVER PAŞA'NIN UYARISI

ABD Cumhurbaşkanı Wilson, 1917 Ekim'inde Rusya Hükûmetine hususi bir mektup yazarak Filistin'de bir Yahudi hükûmeti kurulması için yardım isteğinde bulunur. Bu bilgi İstanbul'a da gelir. Yakından takip edilir. Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, bu plana ilişkin görüşlerini Hariciye Vekâleti'ne 7 Ekim 1917 tarihli yazısıyla gönderir: "Devletli efendim hazretleri. Cemahir-i Müttahide-i Amerika Reisi Wilson'un 17/9/1917 tarihiyle İsviçre gazetelerine ulaşan telgrafların içeriğine göre şimdiki Rusya Hükûmetine özel bir mektup yazarak Filistin'de bir Yahudi hükümeti kurulması kararlaştırılmış olup maksadın gerçekleştirilmesi için Rusya'nın da gerekli yardımlarda bulunmasının istenildiği, Bern Ateşemiliterliğinden bildirilmştir. Ol bâbda emrü fermân hazreti men lehü'l emrindir." (Age, s.365.)

HARİCİYE'NİN UYARISI

Osmanlı'daki bu hassasiyet dış temsilciliklerimiz tarafından da gösterilir. 13 Ekim 1917 tarihli Viyana Büyükelçiliğimiz tarafından Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey'e gönderilen mektupta şu uyarıda bulunulur: "Gazze'den ileri doğru yürümekte olduğu İngiliz tebliğnâmelerinde beyân olunan İngiliz Ordusu Allah göstermesin Kudüs'e dahil olursa, Filistin meselesi Devlet-i Aliyye için pek zararlı bir şekil alacağından 23 Haziran 1917 tarihli ve 353/48888 numaralı telgrafnâmemle bildirilmiş olduğu üzere müdafaa ve mukâvemet vastılalarımızı takviye ile düşmanın def’ edilmesine ve hiç olmazsa bulunduğu mevkiden ileri gidememesi koşullarının teminine gayret sarf etmekliğimiz elzemdir. Ol bâbda emr-ü irâde hazreti men lehü'lemrindir." (Age, s.368.)

Belgeleri sadeleştiren Musa Sarıkaya'ya teşekkür ederiz.

YARIN: Osmanlı’nın Yahudi göçünü engelleme faaliyetleri.

Sonraki Haber