Fransa’da ne oluyor, protestoların sebebi ne?

‘Fransa’da ne oluyor?’ sorusu dünya basınında yankı uyandırdı. Fransa’nın başkenti Paris’te 17 yaşındaki bir gencin trafik polisinin dur ihtarına uymamasının ardından öldürülmesi sonrası ülkede şiddetli gösteriler başladı. Peki Fransa’da neler oluyor, son durum ne? İşte soruların yanıtları...

Fransa'da 27 Haziran'da Nael M. isimli genç sürücünün polisin açtığı ateş sonucu ölmesinin ardından Paris, Nanterre, Marsilya, Nosiy-le-Sec başta olmak üzere birçok kentte halk sokağa döküldü. Şehrin her yerinde yağmalar başlarken sosyal medyaya düşen görüntülerde birçok noktada dumanlar yükseldiği görüldü.

FRANSA’DA NE OLUYOR, PROTESTOLARIN SEBEBİ NE?

Fransa'da polis, 27 Haziran'da Nanterre kentinde içinde 3 kişinin bulunduğu ve "dur" ihtarına uymayan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki Nael M. isimli sürücüyü öldürmüştü.

Nanterre Savcılığı, sürücüye ateş açarak öldüren polisin "kasten adam öldürme" gerekçesiyle tutuklu yargılanacağını duyurmuştu.

Nael'in ölümüne tepki gösterenler ülke genelinde farklı kentlerde sokağa indi. Araç, çöp bidonları ve farklı binaları ateşe veren eylemciler ile polis arasında arbede yaşandı.

Güvenlik güçleri şu ana kadar protesto gösterilerini bastıramazken, Marsilya'dan gelen görüntüler ülkedeki durumun vahametini ortaya koydu. Sosyal medyaya düşen görüntülerde şehrin birçok noktasından dumanlar yükseldiği görüldü.

FRANSA’DA SON DURUM NE?

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, yaşanan şiddet olaylarında 667 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise 249 polis ve jandarmanın yaralandığı belirtildi.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin'ın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamaların ardından Fransa'nın pek çok bölgesinde protestolar devam etti. Artarak devam eden protestoların sonucunda Fransa'da gözaltı sayısı 1000'i buldu. okak olaylarının engellenmesi için ülke genelinde toplu taşıma seferleri durduruldu. Bazı bölgelerdeki eğlence ve festivaller de iptal edildi. Göstericiler arasında çok sayıda genç ve çocuk olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Macron ise ailelere, "Çocuklarınızı evde tutun" diye seslendi. 1 kişinin hayatını kaybettiği olaylarda gözaltı sayısı 1000'e yükseldi.

FRANSA'DA NEDEN OHAL İLAN EDİLMEDİ?

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, ülkede Nael M. isimli genç sürücünün, polisin açtığı ateş sonucu ölmesinin ardından çıkan olaylarda, 1000 kişinin gözaltına alındığını ve bunların ortalama yaşının 17 olduğunu belirtti. Darmanin katıldığı canlı yayında, 4. bir "şiddet gecesi" yaşanmaması için ellerinden geleni yaptıklarını ifade etti. Darmanin, polis kurşunuyla ölen genç için patlak veren olaylara dair bu gece ülke genelinde 45 bin polis ve jandarmanın görevlendirildiğini söyledi.

Gerald Darmanin, Nael M. isimli gencin ölümünün yarattığı üzüntünün meşru olduğuna, ancak bu üzüntünün "kargaşayı" haklı çıkarmadığına işaret etti. Gazetecinin, "Muhalefet, olağanüstü hal (OHAL) ilan etmenizi istedi, bu seçeneği neden seçmediniz?" sorusu üzerine Darmanin, Fransa'nın son 50 yılda 4 kez OHAL ilan ettiğini anımsattı.

Darmanin, "OHAL ilan etmemiş olmanız, elinizde imkanların olmadığı anlamına gelmez. Bu gece elimizde olağanüstü imkanlar var." diye konuştu. Hiçbir ihtimali göz ardı etmediklerini dile getiren Darmanin, "Cumhurbaşkanının ne karar vereceğini bu geceden sonra göreceğiz." dedi. Gerald Darmanin, şiddet eylemleri yapmak için sosyal medyayı kullanan herkes hakkında dava açacaklarını vurguladı.

MACRON'DAN AÇIKLAMA GELDİ

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan da yaşanan olaylara ilişkin yeni bir açıklama geldi.

İçişleri Bakanlığında düzenlenen kriz birimi toplantısında konuşan Macron, gözaltına alınanlar arasında reşit olmayanların da olduğunu belirterek gözaltına alınanların gelecek saatlerde hakim karşısına çıkacağına işaret etti.

Gözaltına alınanların 3'te 1'inin gençlerden oluştuğunu kaydeden Macron, tüm ebeveynleri sorumlu olmaya çağırdı. Ebeveynleri çocuklarını evde tutmaya çağıran Macron, sosyal medya ve platformlarının son günlerdeki olaylarda önemli rol oynadığını söyledi.

Macron, sokakların savaş alanına döndüğü olaylarla ilgili sosyal medyanın şiddeti körüklediğini belirterek "hassas içeriklerin" kaldırılmasını talep edeceklerini söyledi.

Sosyal medya vasıtasıyla "şiddetin taklit edildiği" değerlendirmesinde bulunan Macron, bunun genç yaştakileri bir nevi gerçek dünyadan kopardığını ifade etti.

Macron, "Bazı gençlerin sokakta kendilerini zehirleyen video oyunlarını oynadığı hissine kapılıyoruz." dedi. Fransa Cumhurbaşkanı sosyal medya şirketlerinden, "kargaşa" çağrısı yapan kullanıcıların kimliklerini açıklamalarını talep edeceklerini belirtti.

Son iki gündür yaşananların kabul edilemez olduğunu ifade eden Macron, "Hiçbir şey şiddeti meşrulaştıramaz. Özellikle de bu şiddet kamu binalarına, belediye binalarına, karakollara, okullara saldırmaktan, dükkanları yağmalamaktan geçiyorsa." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Macron, Nael M.'nin ölümünden siyasi çıkarım yapmak isteyenler olduğunu savunarak "Bu durumu ve anı kullanarak kargaşa yaratmaya ve kurumlarımızı saldırmaya çalışanları kınıyorum." ifadesini kullandı.

Bu şiddet olaylarının meşru bir tarafı olmadığını ifade eden Macron, İçişleri Bakanı Gerald Darmanin'in sahada ek önlemler alacağını belirtti. Emmanuel Macron, belediye binalarını ve vatandaşları korumak için özellikle en hassas vilayetlerde birçok şenliği ve gösteriyi iptal etme kararı aldıklarını söyledi.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN EDİLDİ

Yasağın kapsamındaki banliyölerden, Paris'in güneybatısındaki Clamart'ta 3 Temmuz'a kadar her akşam 9 - sabah 6 arasında sokağa çıkılamayacak.

Paris'te tramvay ve otobüs seferleri bu akşam 9'dan itibaren geçerli olmak üzere iptal edildi. Öte yandan, genci öldüren polis memuruna cinayet suçlaması yöneltildiği ve memurun tutuklandığı açıklandı.

En yoğun çatışmaların görüldüğü yer Nahel M.'nin öldürüldüğü, Paris'in batısındaki banliyölerden Nanterre oldu. Cumhurbaşkanı Macron, "Nahel iki gün önce öldürüldü ve bu bazı duyguları büyük oranda tetikledi. Genç bir adamın ölümüne eşlik eden bu duyguların sağduyu ve sükunetle karşılanması gerekir. Hükümet de bu çağrıda bulunuyor," dedi.

Macron, Nahel M.'nin öldürülmesinin ardından ilk yaptığı açıklamada olayı sert bir dille kınamış ve bunun "affedilemez" olduğunu söylemişti. Marsilya'da gazetecilere açıklama yapan Macron, "hiçbir şeyin bir gencin ölümünü haklı gösteremeyeceğini" ifade etmiş ve Nahel M.'nin ailesine başsağlığı dileklerinde bulunmuştu.

ELEKTRİK TESİSİ YAKILDI

Nahel M.'nin öldürülmesinin ardından başlayan protesto gösterilerinde dün gece göstericiler Nanterre'de polise molotof kokteyli attı, bir elektrik tesisini yaktı. Le Monde gazetesi, polisin Nanterre'den kısmen çekilmek zorunda kaldığını bildirdi. Sosyal medyada yayılan videolarda araçların yakıldığı, dükkânların yağmalandığı görülüyor. Fransa'nın kuzeyindeki Lille kentinde de göstericiler polisle çatıştı.

Şehrin banliyölerinden Mons-en-Barœul'de Belediye Meclisi binası tahrip edildi. Ülkenin batısındaki Rennes şehrinde ise ellerindeki meşalelerle Nahel M. için anma töreni düzenleyen 300 kadar kişi polis tarafından zorla uzaklaştırıldı.

"O BENİM HAYATIMDI"

Nahel M'nin annesi Mounia, sosyal medyaya yayımladığı videoda, "Oğlum daha çocuktu. Annesine ihtiyacı vardı. Sabah beni öpmüş ve 'Seni seviyorum anne' diyerek yola çıkmıştı" dedi ve ekledi: "Bir saat sonra bana, birinin oğlumu vurduğunu söylediler. Ben şimdi ne yapmalıyım? O benim hayatımdı, her şeyimdi."

Sosyal medyada yayımlanan bir videoda bir polis memuru, bir aracın sürücüsüne silah doğrulturken görülüyor. Bir silah sesi duyulmasından sonra da araç çarparak duruyor. Göğsünden vurulan Nahel M, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Onu vurmakla suçlanan polis memuru, cinayet suçlamasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.

Le Monde'a göre polis ilk ifadesinde, Nahel M.'nin kendilerine zarar vermek amacıyla aracını üzerlerine sürdüğünü söyledi. Ancak internette yayımlanan ve Fransız haber ajansı AFP'nin teyit ettiği görüntüler polisi yalanlıyor.

İKİ AYRI SORUŞTURMA

Gencin ölümünün ardından iki ayrı soruşturma açıldı. Bir soruşturmada kamu görevlisinin cinayet işlemesi diğerinde de sürücünün aracını durdurmaması ve bir polis memuru öldürme girişiminde bulunduğu iddiası incelenecek.

Paris Emniyet Müdürü Laurent Nunes, polisin yaptıklarının “soru işaretleri yarattığını” söylerken, polis memurunun da kendisini tehdit altında hissetmiş olabileceğini vurguladı.

17 yaşındaki gencin ailesinin avukatı Yassine Bouzrou ise bunun gayrimeşru bir savunma olduğunu ve görüntülerin “bir polisin genç bir adamı soğukkanlılıkla öldürdüğünün görüldüğünü” belirtti. Kurbanın ailesini temsil eden bir diğer avukat Jennifer Cambla da, hiçbir şeyin olanları meşru kılamayacağını söyledi ve “infaz” yapıldığını savundu.

Paris Saint-Germaine takımının forveti Kylian Mbappe, Twitter'da paylaştığı mesajda, "Kabul edilemez bir durum" ifadesini kullanırken, Lupin dizisinin başrol oyuncusu Omar Sy da aileye başsağlığı diledi ve "Bu çocuğun onuru anısına adalet yerini bulsun" diye yazdı.

İki hafta önce de 19 yaşındaki bir sürücü ülkenin batısındaki Angouleme’de polis tarafından öldürülmüştü.

BANLİYÖ KRİZİ

Bir zamanlar göçmenlerin yaşadığı banliyö nüfusunu artık üçüncü, dördüncü nesil Fransızlar oluştuyor.

Son 18 yılda buralarda ara sıra isyanlar yaşandı ancak bu kadar büyük çaplı protestolar gerçekleşmemişti.
Genç bir erkeğin kaza sonucu ölmesi veya yaralanmasıyla tetiklenen, polisin suçlandığı olayların ardından başlayan protestolar bir veya iki geceden fazla sürmüyordu.

2005 yılının Ekim ayındaki Paris'in Clichy-sous-Bois banliyösünde polis kontrolünden kaçarken bir trafoya sığınan iki genç elektrik çarparak ölmüştü. Olay yoğun tepki çekmiş, üç hafta boyunca Fransa'nın her yerinde çatışmalar çıkmıştı. 2005 isyanlarının üç hafta sürdüğünü, sokağa çıkma yasakları ve gözaltılarla, ancak olağanüstü hal ilanından sonra bittiğini biliyor. Fransa'da ki olayların 2005'de ki olaylara benzer olduğu da dikkat çekiyor.

"GENÇLER 'BU BENDE OLABİLİRDİM' DİYE DÜŞÜNÜYOR"

Le Monde'a konuşan Vincennes-Saint-Denis Paris 8 Üniversitesi profesörü sosyolog Fabien Truong, ülke genelinde genç yaştaki protestocuların "Bu ben de olabilirdim" diye düşündüğünü ifade ediyor. Truong bu bölgelerde yaşayan herkesin polisle yaşanmış kötü anıları hatırladığını; evlerinin yanı başında sürekli yapılan kimlik kontrollerinin küçük düşürücü, strese yol açan ve uzun vadede kızgınlığı besleyen şeyler olduğunu belirtiyor.

"Bu kişiler yaptıkları bir şeyden dolayı değil, kim olduklarından yola çıkılarak kontrol edildiklerini düşünüyorlar" diyen Truong, orta yaşlara geldiklerinde de oluşan polis korkusunun devam ettiğini, toplu konutlarda yaşayanların siyasi hoşnutsuzluğunun ve güvensizliğinin bu şekilde açıklanabileceğini ekliyor.

Sonraki Haber