Fransız Le POINT dergisinin çaresizliği: Atlantik cephesinin hedefi Erdoğan

Fransa açısından sorun; Avrasya’ya yönelen, 'İkinci İsrail' rüyasını bitiren, FETÖ’yü ezen, Libya’da Batı’nın oyununu bozan Erdoğan... Fransız Le Point Dergisi, Erdoğan'ı kapağına taşıdı. Türkiye’nin atakları üzerine korku dağları sarmış; bunun için dergi kapağında 'savaş kapımızda' yazmışlar...

Haftalık Fransız Le Point Dergisinin bu hafta yayımlanan 2499 nolu sayısı, Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan provokatif bir kapakla çıktı. Kapağında, MİLGEM Projesi'nin 4'üncü gemisi olan TCG Kınalıada'nın (F-514) hizmete giriş töreninde konuşan Erdoğan’ın fotografını kullanan dergi şu başlığı atmış:

"Ayasofya, Suriye, Libya, Akdeniz... Erdoğan, Savaş Kapımızda".

Fransa’da Atlantikçi cephenin sesi olan Le Point Dergisi 2016’dan bu yana her yıl Erdoğan’ı kapağına taşıyor. Her defasında da Macron’un Erdoğan karşıtı açıklamalarına yer veriliyor. Ama sorunu Macron-Erdoğan çekişmesi olarak görmek doğru olmaz. Fransa açısından sorun; Atlantik cephesinden uzaklaşarak Avrasya’ya yönelen, ABD ve Fransa’nın piyonları PKK/PYD’nin kökünü kazıyan, 'İkinci İsrail' rüyasını bitiren, FETÖ’yü ezen, Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanını savunan, Libya’da emperyalist Batı’nın oyununu bozan Türkiye’nin başındaki Erdoğan’dır.

BATI’YI KORKUTAN ÜLKE

Le Point Dergisinin son 4 yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kapak yaptığı sayıların başlıklarına ve içeriğine baktığımızda, Erdoğan’a karşı birer kara propaganda ve pisikolojik savaş sayıları olduğunu görürüz. Türkiye ne zaman vatanını savunmaya yönelik adım atsa Le Point Dergisi harekete geçiyor:

11 Ağustos 2016 tarihli sayısının kapak başlığı: Türkiye: Batı’yı korkutan ülke. 24 Temmuz 2015’te TSK’nın Güneydoğu’da PKK’ya karşı başlattığı mücadeleyi ve sonucunda büyük bir başarıyla hendeklere gömdüğü PKK’nın acısını henüz sindirememişken, 15 Temmuz 2016’da Amerikancı, Fetullahçı darbe girişiminin ordu-millet işbirliği ile boşa çıkarılması ve FETÖ’cü çeteleri devlet kurumlarından temizlenmesi batıyı endişelendirmişti.

Atlantik cephesini hedef alan ok yaydan çıkmıştı. Ezilen Amerikancı FETÖ darbe girişiminden sadece 40 gün sonra TSK Fırat Kalkanı Harekâtı ile ABD-İsrail koridorunu yarmıştı. ABD’nin 'İkinci İsrail' kurma planı tuzla buz olmuştu. Ocak 2018’de bu kukla devleti Akdeniz’e bağlayacak koridor planına ikinci darbe Zeytin Dalı Harekâtı ile geldi. ABD büyük bir darbe aldı. Zaten sarsıntı geçiren Atlantik cephesi de bir kez daha sallanmıştı; Avrupa genel olarak ABD’den farklı bir tutum içine girdi ama Fransa Cumhurbaşkanı Macron Atlantik cephesinin Avrupa’daki sözcülüğüne soyunmuştu.

ERDOĞAN NEREYE KADAR GİDECEK?

Artık Erdoğan Batı’nın hedefindeki liderdi. Aslında bilinen anlamda ortada bir Batı da kalmamıştı. Bu cephede çırpınan iki ülke vardı: ABD ve Fransa. Bölgemizde bu iki çaresiz ülkenin karşısında direnen Asya’nın kapısı Rusya, İran ve en önemlisi de Türkiye vardı. Kaybettikçe saldırganlaşan Fransa’nın basını da Asya’nın direnen liderlerine karşı kara propaganda yürütüyorladı. Le Point Ddergisi bunların başında geliyordu. Derginin 24 Mayıs 2018 tarihli sayısında Erdoğan yine kapaktaydı başlık: Diktatör. Alt başlık; 'Erdoğan nereye kadar gidecek' şeklindeydi.

BATI KAYBETTİ

Türkiye Amerikancı, bölücü terör örgütlerini temizlemek için 9 Ekim 2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtını başlattı. ABD ve Fransa son 3 yılda şaşkın bir şekilde Türkiye’nin ataklarına tanıklık ediyordu. Onlar umutsuzca protesto ve yaptırım kararları alırken basınları da saldırılarına devem ediyordu. Le Point Dergisi 24 Ekim 2019’da tekrar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kapağına taşıyordu. Erdoğan’ın asker selamı veren fotoğrafı ile birlikte 'yok edici' başlığı atıyor ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 'etnik temizlik' ve kimyasal silah kullanmak ile suçluyor, 'Kürtleri katletmesine ve Avrupa'yı tehdit etmesine izin verecek miyiz' diye soruyordu.

Dergi her defasında olduğu gibi Türkiye ve Erdoğan’a karşı sayfalar dolusu hakaretler ve kara propaganda yapıyordu. Yine 15 sayfasını ayırmıştı. Kamışlı’da YPG teröristleriyle ve yakınlarıyla yapılan röportajlar ve Fransa’da yaşayan Türkler’in “Erdoğan ve onun oluşturduğu ağlar vasıtasıyla” kullanıldığına dair değerlendirmeler vardı. Yazılarda kullanılan “etnik temizlik”, “işgal”, “kimyasal silah kullanımı” gibi dezenformasyon cümlelerini saymazsak, aslında kendileri açısından yenilginin dayanılmaz hafifliğini görüyoruz. Gerçek kendini kabul ettiriyor. Özetle Suriye’de Batı Kürtler’e ihanet etti ve kaybetti, Rusya ve Türkiye kazandı deniyordu.

Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve ülke güvenliğini savunmak için attığı her adım, başta ABD olmak üzere Batı’nın alehine işliyordu. Sadece Le Point değil, neredeyse tüm Fransız basını Türkiye’nin hizadan çıkdığını yazıyordu. Jean-Paul-Baquiast, blogs.mediapart.fr haber sitesinde şöyle yazıyordu: Türkiye, Erdoğan’ın etkisiyle radikal bir viraja yönelmiş ve hızlı bir şekilde bir Moskova, Tahran ve Ankara ekseni oluşmuştur; bu eksen sadedece politik değil aynı zamanda askeridir (...) Amerika’dan daha etkili bir şekilde IŞİD’e karşı mücadele etmekte.

ABD’nin peşine takılan Fransa, Suriye’de oyun dışı kalmıştı. O zaman Macron yoktu, Nicolas Sarkozy ve daha sonra Sosyal Demokrat François Hollande cumhurbaşkanıydı. Macron aslında; ekonomisiyle, sağlı sollu siyasal partileriyle çöken neoliberal sistemi kurtarmak için Fransız derin devleti tarafından imal edilmiş Sarkozy-Hollande karışımı bir lider olarak sahneye sürülmüştü.

Macron, can çekişen Batı’nın sözcülüğünü üstlenmiş gibiydi ama müttefikleri de onu terk ediyordu.

İMDAT OSMANLILAR GELİYOR

Ve gelelim Le Point’nın bu haftaki kapağına. Erdoğan yine kapakta ve başlık şöyle: "Ayasofya, Suriye, Libya, Akdeniz... Erdoğan, Savaş Kapımızda". Başlıktan da anlaşıldığı gibi, Batı’nın Suriye’deki yenilgisi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını savunması ve son olarak Libya’da Fransa’nın oyununu bozması ve Fransa ile birlikte Batı’yı oyun dışı bırakması. Bununla birlikte Fransa’nın AB ve NOTO tarafından yanlız bırakıldığı ifade ediliyor.

Türkiye’nin bu atakları ezile büzüle anlatılıyor derginin sayfalarında. Korku dağları sarmış; bunun için 'savaş kapımızda' deniyor. Hele başyazının başlığı bu ruh halini daha iyi ifade ediyor: İmdat Osmanlılar geliyor.

Franz-Olivier Giesbert’in kaleme aldığı başyazıda, Türklerin iki kez Viyana kapılarına dayandığı belirtiliyor ve Yaşlı Avrupa üzerinde yine aynı emelleri varmıdır diye soruyor ve hiç şüpheniz olmasın diye cevaplıyor. Bundan dolayı da Erdoğan’a 'Sultan' dendiğini ifade ediyor.

Sonraki Haber