Füruzan'ın gözünden Türk aydını portresi! Halka acıma yürekliliğini göstermek soyluluk mu?

91 yaşında hayatını kaybeden Füruzan, Parasız Yatılı, 47'liler gibi eserleriyle tanındı. Füruzan'ın 1971 yılında Şair Ece Ayhan'la yaptığı söyleşide aydın ve halk ilişkisine de değinmişti. Türk aydınının halkla doğru bir köprü kuramamasını eleştiren Füruzan, 'asıl yargılanacak aydınlardır' demişti.

Türk Edebiyatının en önemli öykücü ve romancılarından birisi olan Füruzan, 91 yaşında hayatını kaybetti. Öykü ve romanlarında hep halkla bağ kuran Füruzan, Parasız Yatılı adlı eseriyle 1972 yılında Sait Faik Hikâye Armağanını kazandı.

FÜRUZAN: ASIL YARGILANMASI GEREKEN AYDINLAR

Eserlerinde toplumcu bir çizgi izleyen Füruzan, Ece Ayhan’a 1971 Mart’ında Yeni Edebiyat dergisinde Ece Ayhan’a verdiği söyleşide Türk aydınıyla ilgili dikkat çeken tespitler yapmıştı. Türk aydınını toplumla bağ kuramamakla eleştiren Füruzan, bilimsel toplumculuğun yazarları yalnızlık duygusundan kurtarabileceğini belirtmişti.

İşte Füruzan’ın Şair Ece Ayhan’a Parasız Yatılı adlı eserini anlattığı o söyleşi:

TÜRK AYDININI BÖYLE ELEŞTİRMİŞTİ

Füruzan, aynı söyleşide Türk aydınına da eleştiriler getirmiştir. Hayatının anlatıldığı “Füruzan Diye Bir Öykü” kitabında derlenen bu söyleşide, Türk aydınını “Bu denli yoksun ve akıldan kıt bellemişiz ki onları acıma yürekliliğini göstermek salt bizlere özgü bir soyluluk olmuş.” diyerek eleştirir.

Kitapta yer alan ifadelere göre Füruzan, Türk aydınının halkın elindekiyle yetinmesini bir suç niteliği olarak gördüğünü belirtir:

"Biliyorsun kişisel hoşnutsuzluklar, Türk aydınının abarttığı özelliklerindendir. Türk halkına bakış açılarında sık sık rastladığımız bir yorum getirir onlara bu. Halkımızın elindekiyle yetinerek yaşama sabırlarında bir suç niteliği görürler."

ASIL YARGILANACAK AYDINLARDIR HALK DEĞİL

Türkiye’de çağdaşlığın yalnızca birkaç büyük kentin pahalı semtlerinde olduğunu ve aydınların halka buralardan bakıp, dövündüğünü belirten Füruzan asıl yargılanması gerekenlerin aydınlar olduğunu belirtir:

“Oysa insanlarımız umarsız kopmalara, bırakılmalara uğratılmışlarsa asıl yargılanacak aydınlardır, halk değil.

Görüyoruz çağdaşlık bizde de birkaç büyük kentin pahalı semtlerinde oturmaktadır. Halkımıza buralardan bakıp, buralardan dövünmekteyiz. Bu denli yoksun ve akıldan kıt bellemişiz ki onları acıma yürekliliğini göstermek salt bizlere özgü bir soyluluk olmuş.”

Yazarların ancak bilimsel toplumculuğa (sosyalizme) yönelerek yalnızlık duygusundan kurtulabileceğini ve halkla doğru bir köprü kurabileceklerini ifade eden Füruzan, aydınların halka bir kez bile anlatamamış olmanın ayıbını yüklenmediğini kaydeder ve ekler:

“Paralı saray eğlendiricileri gibi olağanüstü öyküleri söyleyip, anlatarak yürek hoplatma çağları kuşkusuz çok gerilerde kaldı. Salt İstanbul kentinde geçen serüvenlerin bunalan yazarları bilimsel toplumculuğa heves etseler ve işi becerebilseydiler o kurtulamadıkları yalnızlık duygusundan kurtulup kendi insanımıza doğru bir köprü kurabilirlerdi.

EGEMEN KÜLTÜRÜN SAHİPLERİ BEYLİKLERİNİ SÜRDÜRME TELAŞINDALAR

Ayrıcalıklı olmadan övünç duyan kişilere söz hakkı vermenin tehlikelerini unutmamalıyız. Aydınlarımız halkımızı, konuyu, özgürlüğü anlamamış olmakla yüzyıllardır suçlamışlardır. Bir kez bile anlatamamış olmanın ayıbını, nedenini yüklenmemiş aydınlar takımının yürek ve akıl ferahlığının altını çizmek gerekmiyor mu?

Konunun köklerini araştırmadan yargılama yeteneğini ellerinde tutan egemen kültürün sahipleri beyliklerini sürdürmenin telaşı içindeler.”

Sonraki Haber