G7’nin projelerini Çin belirliyor
Salgından bu yana ilk kez yüz yüze düzenlenen G7 zirvesi bugün sona eriyor. Dünya ekonomisindeki payları git gide azalan G7 ülkeleri, Kuşak ve Yol Girişimine alternatif ‘devasa’ altyapı projesi planladıklarını açıkladı. Uzmanlar projenin gerçekliğini sorguluyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa, Kanada ve İtalya’nın oluşturduğu G7 ülkelerinin üç gün süren yüz yüze toplantıları bugün tamamlanıyor. Birleşik Krallığın “en fakir kontluğu” olarak nitelendirilen Cornwall’da toplanan “en refah” 7 ülkenin zirvesine Hindistan, Güney Kore ve Avustralya da davet edildi. Bu üç ülke, birkaç ay önce G7 Dışişleri Bakanları zirvesine de davet edilmişti.
Biden yönetiminin Trump’tan miras aldığı Çin politikası, bu ülkelerin zirveye davet edilmesinde etkili oldu. Biden ile birlikte “demokrasi” söylemlerini artıran ve bazı uzmanların yeni “Soğuk Savaş” söylemi olarak nitelendirdiği “demokrasi bloğu” bu yıl G7 zirvesinde öne çıkan konu.
G7 DÜNYA EKONOMİSİ NE KADAR TEMSİL EDİYOR?
Bugün birçok uzman, 1970’lerde dünya ekonomisinin belirgin ağırlığını temsil eden ülkelerin günümüzdeki önemini sorguluyor. Yakın zamana kadar Cambridge’de Siyaset ve Uluslararası Çalışmalar Bölümünde öğretim üyesi olan Martin Jacques, Global Times için yazdığı makalede şunları belirtiyor:
“ G7 artık dünya düzenini belirleyecek yetenekte değil. G7'nin rolü ve önemi, gelişmekte olan dünyanın yükselişiyle büyük ölçüde azaldı. Batı’nın dünya ekonomisindeki payı üçte bir iken; yükselen dünya ülkeleri şu anda dünya ekonominin neredeyse üçte ikisini oluşturuyor. 1970'lerde ise bu durum tam tersiydi. G7'nin azalan otoritesinin en çarpıcı örneği, 2008'te, finansal krizin zirvesinde, daha kapsamlı temsil gücü yüksek G20 tarafından etkili bir şekilde yerinden edildiğinde anlaşıldı.”
Martin Jacques, yazısının devamında birçok uzmanın belirttiği “demokrasi” gündemine de atıf yapıyor. ABD ve Atlantik sisteminin dünya ekonomisinde gerileyen gücü ve siyasi hegemonyasını Hindistan, Avustralya ve Güney Kore’nin zirveye davet edilmesi ile bir “demokrasi güçleri ittifakı” olarak yeni mücadele biçimi oluşturması hakkında şöyle devam ediyor:
“Biden yönetimi, küresel bir kurum olarak G7’nin çöküşünü teyit edercesine, kurumu otokrasiye karşı mücadelede demokratik dünyanın temsilcisi, yani kısaca Çin’i yeniden çerçevelemek için devam eden bir girişime dönüştürmeye çalışıyor. Bu amaçla Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Güney Afrika bu hafta G7 zirvesine katılmaya davet edildi. Hatta G7'nin D10 olacağı konuşuluyor (D, demokrasiye bir gönderme). Ancak bu, yalnızca G7'nin azalan otoritesini vurgulamaya hizmet ediyor: Küresel liderlikten ideolojik birlikteliğe…”
G7’NİN ALTERNATİF KUŞAK VE YOL GİRİŞİMİ!
Zirvede daha önce de ABD’li yetkililer tarafından dillendirilen, Çin Halk Cumhuriyeti önderliğinde yükselen dünya ülkelerinin Kuşak ve Yol Girişimi’ne “alternatif” altyapı projesi planlandığı duyuruldu.
Enerji, ulaşım, dijital ağlar ve ticaretle ilgili projelerden oluşan ve dünya nüfusunun yüzde 65’iyle yüzden fazla ülkeyi kapsayan devasa uluslararası altyapı ve aynı zamanda yeni uluslararası paylaşım programı olan Kuşak ve Yol Girişimi, 2013 yılında Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından “Yüzyılın Projesi” diye duyurulmuştu. 2019 yılı itibarıyla Çin’in katıldığı tüm projelerin toplam değeri (Kuşak-Yol ve onun dışındaki diğer tüm projeler) dört trilyon dolar gibi devasa bir düzeyde.
Reuters’a konuşan Biden heyetindeki üst düzey bir ABD’li yetkili ise sunacakları yeni projenin sadece Çin'in Kuşak ve Yol projesine karşı bir seçenek olmakla kalmayıp "dünyanın yeniden inşasını" planlayan yüksek hedefli bir proje olacağını iddia ediyor.
NE KADAR GERÇEKÇİ
Biden, mart ayında “Çin’in ABD’yi geçmesini engelleyeceğim” demişti. Birçok ekonomik otorite, en geç 2028 yılında Çin’in ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacağını belirtiyor. Peki, ABD’nin G7’nin önüne getirdiği Kuşak ve Yol Girişimine alternatif altyapı projesi ne kadar gerçekçi?
Çin’in yükselişi küresel ekonomiyi dönüştürüyor. “Temiz Yeşil Girişim” olarak adlandırılan G7’nin yeni altyapı planı, Çin önderliğinde yükselen güçleri engelleme çabası olarak yorumlanıyor. Aslında projenin kökeni, 2018 yılında ABD’nin o zamanki Dışişleri Bakanı Pompeo’nun “Özgür dünyanın, Çin’e karşı yeni bir altyapı girişimine ihtiyaç var. Bunun için fon yaratmalıyız” dediği döneme kadar uzanıyor.
ABD hâlihazırda dünyanın en borçlu ülkesi ve en fazla borcu ise Çin’e. ABD ekonomisinin içte devasa altyapı ihtiyacı dururken dünyada böyle bir projeye girişmesinin birçok ABD’li uzman bile eleştiriyor ve gerçekçi bulmuyor.
Diğer bir soru işareti ise G7’deki diğer ülkelerin Çin’e karşı bir girişime ne kadar katılacağı. Çin, ABD dâhil G7’deki diğer ülkelerin dış ticaretteki ya en büyük ortağı ya da ilk beş içerisinde. Biden’ın “21.yüzyılın gerçek meydan okuması Çin ile bizim aramızda olacak” açıklamasına G7 ülkeleri tamamen katılıyor mu? Dünyanın üretim üssü Çin’in, birçok ülke ile teknoloji transferi ve kaliteli altyapı kalkınma sunan işbirliği ile G7’nin altyapı projesi rekabet edebilecek mi?
Altyapı pahalıdır ve özellikle demiryolu hatları veya akıllı elektrik şebekeleri gibi ulus ötesi projeler daha da pahalıdır. ABD’nin bunun için kaynağının olmadığı birçok uzman tarafından belirtiliyor. Nitekim bugün dünyanı en yeni demiryolu ve altyapı projeleri Asya kıtasında, Çin önderliğinde yapılıyor. En önemlisi de şimdiye kadar dünyayı sömüren güçlerin gelişen ülkelere sömürü dışında bir şey sunacağına duyulan güvensizlik.