II. Uluslararası Aile Sempozyumu: ‘Ortak değerler, aile ve kültürümüzle ayaktayız’
İstanbul Aile Vakfı’nın üniversiteler, Gaziantep Valiliği, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile birlikte düzenlediği II. Uluslararası Aile Sempozyumu “Küresel Tehditler ve Aile Yapısı” başlıklı oturumunda yabancı akademisyenler ülkelerindeki deneyimleri aktardı
İstanbul Aile Vakfı’nın üniversiteler, Gaziantep Valiliği, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile birlikte düzenlediği II. Uluslararası Aile Sempozyumu dün yabancı akademisyenler “Küresel Tehditler ve Aile Yapısı” başlıklı oturumda ülkelerindeki deneyimleri aktardı. Sempozyum bugün de farklı oturumlarla devam edecek.
Gaziantep Üniversitesi Mâvera Kongre ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen sempozyumun ikinci gününde ABD, Endonezya ve Arnavutluk’tan akademisyenler konuştu. ABD'de Northern Illinois Üniversitesinde İnsan Gelişimi ve Aile Bilimleri alanında profesör olan Jane Rose Njue, güçlü aileyi oluşturan etkenleri anlattı. Endonezya Gadjah Mada Üniversitesinde Psikoloji üzerine çalışan Dr. Bagus Riyono, ülkesinin insanlarının kültüründen koparak ABD etkisi altında mutsuzlaştığını söyledi. Dr. Emi Zulaifah iş hayatı nedeniyle aile bireylerinin uzak kalmasının etkileri üzerine, Dr. Suada Kera ise ergenler ve aile üzerine birer konuşma yaptılar. Oturumu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Derin yönetti. Derin oturumun sonunda Filistin ve yüreği Filistin’le birlikte atan üniversitelerdeki öğretim üyeleri için de alkış istedi.
AFRİKA’NIN UBUNTU FELSEFESİ
Kenya asıllı Njue “Küresel Tehditler Karşısında Ayakta Kalabilmek İçin Güçlü Aileler Tarafından Benimsenen Stratejiler” başlıklı bir sunum yaptı. Njue, güçlü ailelerin özellikleri nelerdir sorusunun yanıtını aradıklarını ve bu yanıtları başka ailelere uyguladıklarını söyledi. Jane Rose Njue, şöyle konuştu:
“Aile bütün dünyada kültürlerin temel taşı. Kuvvetli aileler, kuvvetli toplulukların gelişimi açısından kilit rol oynuyor. Toplumdaki bir sorunu çözmek için de odaklanmamız gereken yer aile. Uyuşturucu kullanan bireylere sahip ailelerin bile olumlu yönleri vardır. Bizler aileye bakarken yalnızca zayıf ve sorunlu yönlerini değil onların kuvvetli yönlerini görmeli ve öne çıkarmalıyız. Afrika’da ‘ubuntu’ diye bir kavram var. ‘Ben varsam sen olduğun için varım’. ‘Ben’ ya da ‘sen’ değil. Hepimiz birlikteyiz ve aynı gemideyiz. Sorunlarımızı birlikte çözeriz. Ailede birinin yaşadığı sorun bütün bireyleri etkiler. Ailemden biri arkadaysa alıp onu çekerim. Kenya ve Türk toplumu benzer şekilde kolektivist bir yapıya sahip. Kenya’da 42 dil var. Ortak dilimiz İngilizce. Ortak değerlerimizle biz tek milletiz. Ortak değerler bizim için çok önemli. Ortak değerlerimiz yoksa kültürümüz çok uzun süre ayakta kalamaz.
“1970'lerin ortasından bu yana uluslararası araştırma ekibimiz, 40 ülkede 30 binden fazla aileyle yapılan çalışmalara dayanarak bir Uluslararası Aile Güçleri modeli geliştirdi. Birbirlerini seven ve önemseyen aileler arasında - sözde güçlü aileler - onları güçlü kılan nitelikler kültürden kültüre şaşırtıcı derecede benziyor. Dünyanın her yerinde ailelerin zor zamanlara dayanmalarına yardımcı olan nitelikleri saptadık.
Aileyi güçlü yapan bu etkenleri, bireylerinin birbirine sevgi ile yaklaşması, takdir etmesi, olumlu iletişim, aileye bağlılık, birlikte keyifli vakit geçirme, manevi refah duygusu ve ortak değerler diye sıralayabiliriz. Bu değerler, stres ve krizleri etkili bir şekilde yönetme yeteneği sağlıyor. Zorlukların üstesinden gelmek için bu güçlü yönlerden yararlanacak yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor.”
ABD ETKİSİ VE AİLELERİN YABANCILAŞMASI
Endonezya’da psikoloji üzerine çalışan Dr. Bagus Riyono “Küresel Zorluklar Karşısında Endonezyalı Aileler ve Ulusun İdeolojisinin Önemi” başlıklı sunumunda ABD’nin ülkesinin milli kültürü üzerindeki etkisini eleştirdi. Riyono, “Dünya giderek küreselleşiyor. Küresel değişimlerin etkisinden sağ çıkabilen tek bir ülke yok. Ne yazık ki, bu küresel eğilim her zaman ulusal ideolojiyle uyumlu olmuyor. Endonezya, milli ideolojisini sürdürüyor ancak son zamanlarda küresel etki güçleniyor ve yeni nesil Endonezya aileleri yabancılaşıyor. Bu küresel zorlukla yüzleşmede güçlü durabilmek için Endonezyalı ailelere çok önemli bir rol düşüyor.” dedi.
‘BM ARAŞTIRMASI GERÇEĞİ YANSITMIYOR’
Birleşmiş Milletler’in Dünya mutluluk raporu verilerini paylaşan Riyono sözlerine şöyle devam etti: “Finlandiya mutluluk açısından 1. ülke… Sıralamaya göre Singapur, Malezya Endonezya’dan daha mutlu. Bu araştırma aile değerlerini hiç incelememiş, ekonomiye bakmış. Psikolog olarak çalışıyorum. Bence Endonezya halkı Singapurlulardan daha mutlu. İnsanlar Singapur’da çok yoğun iş stresi altında çalışıyor. Bizler Endonezya’da rahat insanlarız, komşular arasında, insanlar arasında iyi ilişkiler var. Dünya mutluluk raporu adeta bir gizli gündem taşıyor. Mutlu olmak istiyorsanız maddiyata ve ekonomiye odaklanın diyor. Ekonomik boyutu da var. Ekonomi çok kötü gittiğinde tamamen paraya odaklanıyorsunuz. Ekonomi en önemli unsur değil ama öncelikle çözülmesi gereken unsur diyebiliriz. Halkımızı ve hükümeti kendi ideolojimize, milli değerlere sahip çıkmak konusunda eğitmemiz gerekiyor.”