Gelenekten geleceğe partili bir general
13 Haziran 2017 tarihinde kaybettiğimiz E. Kurmay Albay Cemalettin Korkut (93), Cumhuriyet devriminin fedailer geleneğinde yetişmişti. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in danışmanı da olan Korkut, elinde bastonu ile Lozan’a Ermeni soykırımı yalanını çiğnemeye gitmiş, duruşmaları kaçırmamıştı. Lozan’daki mücadelede Perinçek’i tutuklayan kararları ayağının altında eze eze çiğnedi… Vatanseverlerle yürüdü. O büyük hukuk zaferinin her aşamasının takipçisi oldu. Ölümüne kadar Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilendi ve örgütlü siyasi mücadeleyi de sürdürdü.
TERFİİ MESELESİ
Arkadaşı Turgut Özbahar kendisini o gece telefonla aradı: “Korkut terfi ettin, elbiseni yaptır hazırlığını yap, sen yetişemeyeceksin. Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay generalliğine karşı… Terfiine engel oldu. Ben bunu diğer arkadaşlara da söyledim. Engel oldular dedim. İstifamı istedim kabul etmediler. Beni 1. Ordu Genel Sekreterliğine atadılar.” (Aydınlık, 14 Haziran 2017 söyleşisi.)
General olamayan Korkut’u, bu kez İsrail devletine Askeri Ateşe olarak atarlar. Aslında içi hiç ısınmaz bu işe. İyi derecede İngilizce, İbranice, Fransızca bilen Kurmay Albay Korkut, İsrail devletinin Konya’daki uçak eğitimi yapmak için üs kurma isteğine sıcak bakmaz ve bunu Ankara’ya bildirir. Bir de uyarısı vardır: Böyle bir anlaşma Montrö Antlaşması’nı ihlal eder… Durumu Genelkurmay Başkanına bildirir. Dönemin Genelkurmay Başkan Yardımcısı Refik Tulga kendisine bu uyarısından sonra tavır alır ve görevi bir süre sonra son bulur.
Görev yaptığı dönemde İsrail’in bölgeye yönelik politikalarını da yakından izler. İsrail’in Kürt meselesine ilgi duyduğunu ve bölücülüğü desteklediğini saptar ve bunu da Ankara’ya iletir. Odasındaki “Kürdistan”ı gösteren Türkiye haritasını çöpe atar. Korkut hemen İsrail istihbaratının dikkatini çeker. İsrail’in hedefinin aynı zamanda topraklarını genişletmek olduğunu da saptayarak Genelkurmay’a bildirir. Baskılara maruz kalır. Bu durumu onur meselesi yapar ve Türkiye’ye geri döner. Görevden el çektirilir. Korkut, 1997 yılındaki Arap-İsrail Savaşı için bize şöyle demişti: “İsrail gibi bir devlet ile aramızda Suriye gibi bir gücün tampon ülke olarak bulunması stratejik bir zarurettir.”
27 MAYIS DEVRİMİ
Albay Korkut’un askerlik görevinde önemli bir olay da 27 Mayıs İhtilâlidir... O günleri şöyle anlatmıştı: “27 Mayıs gerçekleşince beni üç aylığına Şişli, Beyoğlu, Kasımpaşa Emniyet Müdürlüğü Yardımcılığına tayin ettiler. Devrimin temsilcisi grubu beni köprülerin açılmaması için görevlendirmişti. Köprülerin açılması durumunda Sıtkı Ulunay’ın Harbiye’ye gitmesi mümkündü. Devrim gerçekleşmez, kan dökülürdü. Köprübaşlarındaki adamları hemen tutukladım. Beyoğlu Tünel’den İstiklal Caddesi boyunca bir yürüyüş gerçekleştirdik. Miting grubumuzun adı da “Ordu Millet el ele” idi.
E. Kurmay Albay Korkut, 1924 tarihinde doğdu. 1939’da Kuleli Askeri Lisesi’ne girdi. Babası İhsan Korkut, Çanakkale gazisi idi. İngilizlerin Kroker isimli evinden kaçarak Anadolu’ya silah kaçırma görevini yerine getirdi.
BÜYÜK DAYISI İPSİZ RECEP HİKÂYESİ
Milli Mücadele yıllarında İstanbul’un Anadolu yakası ile Sakarya bölgesi arasında kendi çetesi ile İngiliz askerleri ve Rum çetelerine kök söktüren İpsiz Recep, anneannesinin kardeşidir. O yıllarda İstanbul’da Topkapılı Cambaz Mehmet gibi birçok gizli örgüt vardı. İstiklal Savaşı bitince Atatürk’e “Paşam ben vazifemi yaptım” diyen Emice Recep, Atatürk tarafından Milletvekili yapılmak istenir. “Paşam ben cahilim, orada işinize yaramam” der ve bu teklifi kabul etmez. Sakarya Karasu’da sade yaşamını sürdürür. Mustafa Kemal’in teşekkür için gönderdiği 200 altını ise silah arkadaşlarına dağıtır.
PERİNÇEK’İ BIRAKIN BENİ ALIN
Genel Başkanını cezaevinden çıkartmak için imza toplar. “Beni de alın, onu cezaevinden çıkarın” başlıklı imza o gün için İzmir Dikili’de 600 imzaya ulaşır. İmzaların hepsi Meclis’e gönderilir.
VATAN PARTİSİ’NE NİYE ÜYE OLDU
Korkut, hayatı boyunca Osmanlı yöneticilerinin “Etrak-i bî idrak” dediği “idraksiz Türkler”i savunarak, tarihimizin derinliğinden gelen İstiklâl Harbini benimsemişti... Bu çizgiyi sürdüren Vatan Partisi’ne katıldı ve son nefesine kadar bu mücadeleye omuz verdi. Türk ordusunun halkçı devrimci geleneğinden geliyordu.