Gençlerin %37’si ekrana bağlı yaşıyor

RTÜK’ün ‘Gençlerin Medya Kullanımı ve Dijital Okuryazarlık Araştırması’ yayınlandı. Araştırmaya göre Türk gençlerinin yüzde 92’si internet kullanıyor ve yüzde 60,6’sı ekran karşısında kendisini mutlu ve huzurlu hissediyor. Gençlerin yüzde 37’sinin ekran bağımlılığı düzeyi yüksek

Günümüzün Türkiye’sinde internet kullanımına büyük bir ilgi var. Özellikle gençler, internette yoğun bir şekilde vakit geçiriyor. Peki gün içinde uzun bir süre vaktimizi geçirdiğimiz internet ve onun vazgeçilmez aracı olan sosyal medya ne kadar tehlikeli? Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Sosyal medya kullanım süresi dünyada 2 saat 23 dakika iken, Türkiye'de 2 saat 44 dakika." diye açıklama yapmıştı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) da gençler arasında araştırma yaptı. Sosyal medya kullanımının özellikle gençler arasında yaygın olması beraberinde birçok soruyu getiriyor. Aydınlık, RTÜK’ün araştırma sonucunu ve sosyal medyayı işin uzmanına sordu. Sosyal Medya Uzmanları Platformu (SMUP) Yürütme Kurulu Üyesi Ekin Yağmur Uygur Şahintürk, bilinçli sosyal medya kullanımı için çeşitli eğitimlerin ve ebeveynlerin özverisinin gerektiğini söyledi.

Yağmur Uygur Şahintürk

‘COVİD-19 İLE DİJİTAL OKURYAZARLIĞIN ÖNEMİNİ ANLADIK’

Dijital okuryazarlık nedir ve ne işe yarar?

Dijital okuryazarlık, modern dünyada her zamankinden daha önemli bir kavram. Bu, bireylerin internet, sosyal medya, çeşitli yazılımlar gibi dijital araçları kullanma, anlama, değerlendirme ve içerik üretme becerisini ifade eder. Bu becerilerin geliştirilmesi, sadece bilgiye erişim kolaylığı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda eleştirel düşünme, problem çözme yeteneklerini artırır ve bireyleri dijital ortamda daha güvenli ve etik bir şekilde hareket etmeye teşvik eder. Kısacası, dijital okur-yazarlık, dijital çağda bilgiyi etkin bir şekilde kullanmanın ve yönetmenin anahtarıdır. Bu beceri seti, internet kullanımından sosyal medya etkileşimlerine, dijital araçların ve platformların bilinçli kullanımına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Örneğin, bir bireyin çevrimiçi haber kaynaklarından bilgi araştırması yapabilmesi, sahte haberleri ayırt edebilmesi ve dijital platformlarda güvenli bir şekilde etkileşimde bulunabilmesi, dijital okur-yazarlığın önemli yönlerindendir. Bu beceriler, günümüzde sadece akademik veya profesyonel bağlamlarda değil, günlük yaşamın birçok alanında da büyük önem taşımaktadır. Özellikle COVID-19 pandemisi sırasında artan uzaktan çalışma ve eğitim uygulamaları, dijital okur-yazarlığın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ne kadar kritik olduğunu göstermiştir.

Dijital okuryazarlığı nasıl ölçebiliriz?

Dijital okuryazarlığı ölçmek için çeşitli yöntemler mevcuttur ve bu genellikle anketler, testler, bireysel ve grup gözlemleri, dijital portfolyolar gibi araçlarla yapılır. Ölçümlemeler, kullanıcıların dijital araçları ne kadar iyi kullandıklarını, bilgiyi nasıl değerlendirdiklerini, eleştirel düşünme yeteneklerini ve dijital ortamlarda nasıl etik bir şekilde davrandıklarını kapsar. Bu tür bir değerlendirme, bireylerin dijital okur-yazarlık seviyelerini belirlemek için kapsamlı ve çok boyutlu bir yaklaşım gerektirir. Örneğin, bir üniversite öğrencisinin online araştırma yapma becerisi, bir anket veya test ile ölçülebilirken, bir profesyonelin dijital araçları kullanarak bir projeyi yönetme becerisi gözlem veya portfolyo incelemesi ile değerlendirilebilir. Bu tür ölçümler, eğitim programlarının ve politikalarının geliştirilmesinde önemli bir rol oynar.

‘DİJİTAL OKURYAZARLIK MÜFREDATA GİRMELİ’

Türkiye'de dijital okuryazarlık ölçümü nasıl yapılmalı?

Ölçüm, eğitim sistemleri, sivil toplum kuruluşları ve hükümet politikaları aracılığıyla yapılabilecek çok katmanlı bir yaklaşım gerektirir. Dijital okuryazarlık ölçümü yapılırken, ülkenin çeşitli sosyo-kültürel dinamiklerini dikkate alan, bireylerin yaş, cinsiyet, eğitim ve sosyal statü gibi farklılıklarını göz önünde bulunduran bir strateji geliştirilmelidir. Eğitim kurumları, hükümet ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde, geniş kapsamlı ve uygulanabilir ölçüm araçları oluşturarak, dijital okuryazarlık seviyelerini artırmaya yönelik eğitim programları ve kampanyalar düzenlemeleri önem taşır.

Örneğin, eğitim müfredatlarında dijital okur-yazarlık becerilerine daha fazla yer verilmesi, kamu ve özel sektörün ortaklaşa düzenlediği dijital okuryazarlık kampanyaları ve atölye çalışmaları, Türkiye'nin dijital okuryazarlık seviyesini artırmaya yönelik stratejik adımlar olabilir. Ayrıca, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi kurumlar tarafından düzenli aralıklarla yapılan araştırmalar ve anketler, ülkenin genel dijital okuryazarlık seviyesi hakkında değerli bilgiler sağlayabilir.

SOSYAL MEDYA TRENDLERİ EKRAN BAĞIMLILIĞININ HABERCİSİ

Ekran bağımlılığı nedir?

Bireylerin bilgisayar, tablet, akıllı telefon gibi dijital ekranları aşırı ve kontrol edilemeyen bir şekilde kullanmaları durumunu ifade eder. Bu, sosyal ilişkiler, akademik veya iş performansı gibi günlük yaşam alanlarında olumsuz etkilere yol açabilir. Ekran bağımlılığı, fiziksel sağlık sorunlarının yanı sıra, psikolojik ve sosyal sağlık problemlerine de neden olabilir.

Ekran bağımlılığı, özellikle dijital teknolojilerin hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiği günümüzde, önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Ekran bağımlılığının artışında, sosyal medya platformlarının, video oyunlarının ve diğer çevrimiçi etkinliklerin geniş kullanımı büyük rol oynamaktadır. Örneğin, gençler arasında popüler bir video oyununun veya sosyal medya trendinin, aşırı kullanım ve dolayısıyla ekran bağımlılığına yol açabileceği görülmektedir.

EKRAN BAĞIMLILIĞI NASIL ÖNLENİR?

Ülkemizde gençlerin yüzde 37,1'i ekran bağımlısı. Bu rakamı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde gençler arasında yüzde 37,1 gibi yüksek bir ekran bağımlılığı oranı görmek, dijital cihazların kullanımının ne kadar yaygınlaştığının bir göstergesi. Bu oran, gençlerimizin dijital ortamlarda geçirdikleri zamanı ve bu sürenin kalitesini yeniden değerlendirmeleri gerektiğini işaret ediyor. Aynı zamanda, ailelere ve eğitimcilere gençleri dijital dünyada daha bilinçli ve sağlıklı bir şekilde yönlendirmek için ek eğitim ve destek sağlama ihtiyacını vurguluyor.

Bu bağlamda, ailelerin, eğitimcilerin ve politika yapıcıların, gençlerin ekran zamanını yönetmeye yönelik stratejiler geliştirmesi ve uygulaması önem kazanmaktadır. Örneğin, gençlere yönelik bilinçlendirme kampanyaları, ekran zamanı sınırlamaları ve alternatif boş zaman etkinlikleri sunulması, ekran bağımlılığının önlenmesine yardımcı olabilir.

DEPRESYON ORANLARI YÜKSELDİ

Sosyal medyanın hayatımıza getirdiği yararlar ve zararlar nelerdir?

Sosyal medya, iletişimi kolaylaştırması, bilgiye hızlı erişim sağlaması, eğitim ve öğrenme için yeni fırsatlar sunması gibi pek çok yarar sağlamaktadır. Ancak, gizlilik endişeleri, yanlış bilgi yayılması, sosyal izolasyon, kıskançlık ve yetersizlik duyguları gibi zararları da beraberinde getirir. Özellikle gençlerin sosyal medya kullanımındaki artış, bu platformların hem fırsatlarını hem de risklerini dikkate almayı gerektirir.

Kısacası sosyal medyanın hayatımıza getirdiği yararlar ve zararlar karmaşık ve çok boyutludur. Bilgiye hızlı erişim, sosyal ağların genişlemesi, eğitim ve öğrenme fırsatlarının artması gibi olumlu etkiler bulunur. Örneğin, sosyal medya platformları üzerinden yapılan bir çevre kampanyası, geniş kitlelere ulaşabilir ve önemli bir farkındalık yaratabilir. Ancak, sosyal medyanın zararları da göz ardı edilemez; gizlilik endişeleri, yanlış bilgi yayılması, sosyal izolasyon ve zihinsel sağlık sorunları bu zararlar arasında yer alır. Sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisinin bir örneği olarak, sosyal medya kullanımının artmasıyla depresyon ve anksiyete oranlarının yükselmesi gösterilebilir.

‘HER İÇERİK ELEŞTİREL DEĞERLENDİRİLMELİ’

Doğru sosyal medya kullanımı nasıl olmalıdır?

Doğru sosyal medya kullanımı, bireylerin kendilerini ve çevrelerini bilinçli bir şekilde korumalarını içerir. Bu, paylaşımların potansiyel etkilerini düşünmek, kişisel bilgilerin gizliliğine özen göstermek, sağlıklı bir ekran zamanı dengesi bulmak ve sosyal medyanın sağladığı fırsatları etik ve sorumlu bir şekilde değerlendirmek anlamına gelir. Bu yaklaşım, sosyal medyanın olumlu yönlerinden faydalanırken olası zararlarını minimize etmeye yardımcı olur. Doğru sosyal medya kullanımı, bireylerin bu platformları bilinçli, sorumlu ve etik bir şekilde kullanmalarını gerektirir. Ayrıca, bireylerin sosyal medya üzerinden maruz kaldıkları içerikleri eleştirel bir şekilde değerlendirmeleri ve yanlış bilgilere karşı dikkatli olmaları önemlidir. Sosyal medya okuryazarlığı eğitimi, bu platformların sağladığı fırsatlardan faydalanırken olası zararlarını azaltmaya yönelik önemli bir araçtır.

Sonraki Haber