Genişleme rüyası AB'nin kabusu olacak

AB Komisyonu, 2023 Genişleme Paketi'ni kabul etti. Birliğin genişleme siyaseti ne? Neden genişlemek istiyor? Bunu başarabilir mi? Uluslararası İlişkiler Uzmanı Öznur Küçüker Sirene ve Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Tansi Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi

Avrupa Birliği'nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, Batı Balkanlar, Ukrayna ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 ülke için ‘2023 Genişleme Paketi'ni açıkladı.

Komisyon, Ukrayna ve Moldova için katılım müzakerelerin başlatılmasını, Gürcistan'a aday statüsü verilmesini ve gerekli uyum sağlandıktan sonra Bosna Hersek ile katılım müzakerelerinin başlatılmasını tavsiye etti.Türkiye ise hedef alındı. 141 sayfalık raporda, Türkiye’nin insan hakları, temel özgürlükler, sivil toplum ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda ciddi gerileme içinde olduğu öne sürüldü. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın hapiste tutulmasına tepki gösterildi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs siyasetleri bir kez daha hedef tahtasına oturtuldu. Ayrıca, hükümetin Filistin’e destek vermesi Hamas’ı kınamaması raporda yer aldı. “Türkiye, Rusya’ya yaptırım uygulamalı” çağrısı yapıldı.
Dışişleri Bakanlığı ise AB’nin Türkiye’yi hedef alan raporuna tepki gösterdi. Bakanlık açıklamasında, "AB raporundaki Yargı ve Temel Haklar faslındaki mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri tümüyle reddediyoruz. Kendi aralarında bile tartışmalı temel haklar alanındaki pek çok konuda ülkemize yönelik haksız iddialarda bulunulması, AB’nin samimiyetsiz ve çifte standartlı yaklaşımının bir tezahürüdür." ifadelerine yer verdi.

Öznur Küçüker Sirene

Peki Avrupa Birliği’nin genişleme politikası ne? Neden genişlemek istiyor. Bunu başarabilir mi? Bu sorulara yanıt veren Uluslararası İlişkiler Uzmanı Öznur Küçüker Sirene, konuyu Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Sirene, AB’nin Rusya nüfuzunu kırmak için genişlemeye öncelik verdiğini söyledi. AB’nin ABD’ye bağımlı olduğuna dikkat çeken “hızlı ve aşırı büyüme hayali AB'nin sonu olabilir.” dedi.

‘TÜRKİYESİZ GENİŞLEMEYE EVET’ DİYORLAR

Avrupa Birliği neden genişlemek istiyor?

Avrupa Birliği, içinde bulunduğumuz jeopolitik denklemde genişlemeyi bir öncelik olarak görüyor. Özellikle Ukrayna Savaşı sonrası yakın coğrafyasındaki Rusya nüfuzunu kırmak AB'nin önceliği. Genişleme paketinde adı geçen Batı Balkan ülkeleri, Ukrayna, Moldova ve Gürcistan'ın ortak özelliği Rusya etkisinin güçlü olduğu ülkeler olması.

Tabii ki, işin içinde AB'ye aday ama rakip ülke Türkiye de var. "Türkiyesiz genişlemeye evet" diyorlar. Türkiye'yi de Balkanlar ve yakın coğrafyasında zayıflatmak AB için önem taşıyor.

‘TEK BİR AVRUPA YOK’

Tek bir Avrupa’dan ortak fikir ve kararların alındığı bir Avrupa’dan bahsedebilir miyiz?

Bugün tabii ki, karşımızda tek bir Avrupa yok, her kafadan bir sesin çıktığı bir Avrupa var. Bunu Ukrayna Savaşı olsun, Hamas-İsrail Savaşı olsun, birçok önemli uluslararası meselede de gözlemleme fırsatımız oldu.

Örneğin, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, ülkesinin Rusya-Ukrayna savaşının dışında kalacağını ve çıkarlarına zarar veren yaptırımları veto etmeye devam edeceğini belirtti. Hamas-İsrail Savaşı'nda aradaki fikir ayrılıkları daha da belirgin hâle geldi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in savaşın başından beri İsrail'e verdiği koşulsuz destek AB ülkeleri içinde büyük tepki çekti.

Elbette, AB daha da genişlerse fikir ayrılıkları daha da çoğalacak ve önemli konularda oy birliğiyle karar almak zorlaşacaktır.

‘AVRUPA RUSYA’NIN GÜCÜNÜ KIRMAK İSTİYOR’

‘Rusya’ya karşı genişlememiz gerek’ fikrini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tarih boyunca Avrupa, kimliğini belirlerken kendisine bir "öteki" belirlemiş. Bu yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu olmuş. Günümüzde ise Avrupa için artık "öteki" Türkiye, Rusya ve Çin.

Rusya, özellikle Batı Avrupa ülkeleri için varoluşsal bir tehdit olarak görülüyor. Batılı liderler ülkelerinde veya başka coğrafyalarda kendi çıkarlarına karşı meydana gelen olaylarda hep Rusya'yı işaret ediyorlar. Örneğin Macron, Afrika'daki Fransa karşıtlığını sıkça Rus propagandasına bağlıyor.

İşte bu nedenle AB ülkeleri Rusya'nın kolunun uzandığı coğrafyaları da kendi içine katarak Rusya'nın etki gücünü kırmak istiyorlar.

Ancak hızlı ve aşırı büyüme hayali AB'nin sonu olabilir. Kaldı ki, AB ülkeleri içinde bile Brexit sonrası AB karşıtlığı hızla artıyor.

‘AB, NATO'YA DOLAYISIYLA DA ABD'YE BAĞIMLIDIR’

Avrupa Birliği ve NATO arasındaki ilişkiyi ve dengeleri nasıl anlamak gerekir? ‘AB NATO’nun vesayeti altındadır’ görüşüne katılıyor musunuz?

Evet, AB NATO'suz bir hiç. AB'nin kendine ait bir ordusunun olmayışı AB'yi NATO'ya dolayısıyla da ABD'ye bağımlı kılıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, birçok defa AB'nin stratejik özerkliğini kazanması gerektiğini ifade ederek "Avrupa ordusu" kurma hayalinden bahsetti. "NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiğini" söylediği dönemde henüz dünyada bu kadar savaş yoktu. Ukrayna Savaşı AB'nin NATO'ya tekrar mecbur kalmasına sebep oldu. Şu anda hiçbir AB ülkesi ABD'den bağımsız bir siyaset yürütecek iradeye sahip değil.

Ukrayna, Moldova ve Gürcistan. Genişleme konusunda bu 3 ülkeyi nereye oturtmak lazım?

Her üç ülkenin de ortak özelliği Rusya ile olan tarihsel ilişkileri ve yakın dönemde yaşadıkları gerginlikler. Bugün bu kriz ortamını fırsat bilerek NATO, İsveç ve Finlandiya'yı, AB de Ukrayna, Moldova ve Gürcistan'ı birliğe dahil ederek Rusya'nın dünyadaki nüfuzunu kırmak ve bu ülkeyi yalnızlaştırmak istiyorlar.

‘BALKANLAR HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR’

Avrupa’nın Balkanlarla ilgili siyasetini nedir? Rusya, Çin ve Türkiye de Balkan siyasetine dikkat kesilen ülkelerden. Buranın ne önemi var?

Balkanlar, uzun süre "Avrupa'nın barut fıçısı" olarak anıldı. Şu anda da Sırbistan-Kosova gerginliği Avrupa ülkelerinin yanı başında yeni bir savaşın cereyan etmesine sebep olabilir. Batı Avrupa ülkelerinde "bugün Kiev'e düşen bomba, yarın Berlin'e de düşebilir" düşüncesi hâkim. Aynı şekilde yanı başlarında yer alan Balkanlar'da da meydana gelecek en ufak çatışma ve savaş Avrupa'yı her açıdan sarsabilir. Hal böyleyken Avrupa, yakın coğrafyasında istikrar ve güvenlik istiyor. Balkan ülkeleri ticaret, göç, enerji gibi meselelerde de AB için hayati önem taşıyor. Oysa halihazırda Türkiye, Rusya ve Çin'in de aktif olduğu Balkanlar, tam anlamıyla AB kontrolünde değil. Bu coğrafyadaki rekabet önümüzdeki aylarda çok daha şiddetleneceğe benziyor.

AB’ye 27 ülke üye

Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg tarafından 1951'de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak kurulan ve 1957'de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na dönüşen, daha sonra yıllar içinde katılımlarda Avrupa Birliği halini alan birlik, son genişleme dalgasını, 2004'te 10 ülkenin katılımıyla yaşadı.

AB'nin tarihindeki en büyük genişleme dalgasında Çek Cumhuriyeti, Estonya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya, Birlik üyesi olmuştu. 2007'de Bulgaristan ve Romanya'nın katılımıyla AB'nin üye sayısı 27'ye çıktı. 2013'te Hırvatistan katılınca AB üye sayısı 28'e ulaştı. İngiltere'nin 2020'de ayrılmasıyla sayı 27'ye düştü.

Şu anda AB adayı ülkeler ise Batı Balkanlar'dan Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Sırbistan'ın yanı sıra 1999'dan beri Türkiye ve 2022'den bu yana Ukrayna ile Moldova.Gürcistan ve ayrılıkçı Kosova ise potansiyel aday ülkeleri oluşturuyor.

Genişleme siyaseti gerçekliğini kaybetti

Avrupa Birliği’nin genişleme politikasını Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Tansi Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Tansi, Brexit sonrası Avrupa Birliği’nin bir travma içerisinde olduğunu belirterek, “Genişleme siyaseti gerçekliğini kaybetti.” dedi.

Deniz Tansi

BREXİT SONRASI AVRUPA BİRLİĞİ BİR TRAVMA İÇİNDE

Avrupa Birliği’nin genişleme siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa Birliği ve NATO her ne kadar farklı kurumlar olsa da aslında bu yapıları Batı konsepti içerisinde değerlendirmek lazım. 2004’de Annan Planını anımsayacak olursak Avrupa Birliği en büyük genişlemeyi o zaman yaptı. Doğu Avrupa ve Balkanlara doğru genişledi. Bu anlamda değerlendirdiğimizde tartışılan temel konu şu, tek bir ‘Avrupa evi’ olabilir mi? Ben hep şöyle düşünüyorum, ne zaman Almanya'da çalışan Hans’ın saat başı ücreti ile Yunanistan'da çalışan Yorgo’nun saat başı ücreti eşit olmasa bile denk hale gelir; o zaman o ortak Avrupa evi ya da hayalinden söz edilebilir. Dolayısıyla bugün geldiğimiz nokta; birçok vitesli Avrupa'dır. Brexit sonrası Avrupa Birliği bir travma içerisinde. Dolayısıyla yeni genişleme kapasitesi belki parçalanan Yugoslavya toprakları üzerine olacaktır. Ama Avrupa Birliği'nin kendi içerisinde bir standart, ekonomik ve sosyal yaşam sağlayamaması, ülkelere o beklediği refahı sunamaması başlı başına bir varoluş sorunudur. En son konuşulan konu ‘Ukrayna Avrupa Birliği'ne dahil edilebilir mi?’ Tabii Avrupa Birliği öncesinde Ukrayna'nın bir NATO üyeliği konusu var. NATO üyeliğinin olmayacağı ya da hangi koşullarda olacağı farklı bir tartışma konusu haline geldi.

AVRUPA DURAKLAMA DÖNEMİNDE

Avrupa Birliği zeminine de bakıldığında hep şöyle bir imaj vardı. AB üye olan bir ülke bir anda yarı çevre bir ekonomi olmaktan kurtulup merkez ekonomi haline gelebilir mi? Ya da bunun bir parçası haline gelebilir mi? Biz bunun böyle olmayacağını gördük. Ülkemize yansımasını hatırlayalım. ‘Türkiye, Avrupa Birliği’ne üye olursa ekonomisi değişecek’ gibi süslü sözler söyleniyordu. Bir tek şunu anımsatayım, 2004’teki strateji raporunda; bizim o zamanki tarım nüfusumuz yüzde 35 kadar çıkıyordu. O zamanki AB’nin ortalama tarım nüfusu yüzde 6’ydı. O rakama inmesi için milyonlarca insana tarım dışı alanda istihdam sağlamak ve milyarlarca avro para harcamak gerekiyordu.

Dolayısıyla ben bu genişleme stratejisinin günümüzde ne aday ülkelerde ne de Avrupa Birliği'nde çok büyük bir beklenti yaratmadığını, bunun gerçekçiliğini kaybettiğini düşünüyorum. Avrupa Birliği’nin genişleme siyaseti 2004 yılında belki bir anlam ifade ediyordu ama 19 yıl geçtikten sonra bugün bakıldığında deyim yerindeyse bir duraklama süreciyle karşı karşıya.

RUSYA YAPTIRIMLARI ZARARA UĞRATTI

Siz duraklama benzetmesi yaptınız. Ancak, ‘Rusya’ya karşı genişlememiz lazım’ fikri Avrupa’yı diri tutuyor mu?

Avrupa'da Rusya karşıtlığı, Batı açısından bunun altını çizerek söylüyorum demode bir konsolidasyon yöntemi. Bunu özellikle Ukrayna krizinde ortaya koydular. Ukrayna krizinde bir konsolidasyon kısa zamanda sağlanmış gözüktü. Ama dikkat edecek olursa Ukrayna'yı ikna etme girişimleri var. Çünkü Ukrayna ciddi anlamda cüret verdiler. Ukrayna, bir vekalet savaşı yapılıyor. Bu vekalet savaşı kimin adına yapıyor? Tabi ki Batı adına.

Rusya'ya yaptırımlar konusuna baktığımızda bence burada en büyük zarara uğrayan ülke Almanya. Gerek doğal gaz, gerek ticari anlamdaki ortaklıklarda Almanya’nın ciddi bir kaybın olduğunu görüyoruz. ABD, Alman ekonomisine bu anlamda ne kadar bir katkı sağladı ya da ne kadar zarara uğrattı? Bence onun üzerine düşünmek lazım. Rusya karşılığı belki kısa vadede taktiksel düzeyde konsolidasyon politikalarına bir katkı sağlamış olabilir. Ama o katkı Avrupa Birliği'ne değil ya da Avrupa'ya değil. ABD’ye sağlanmış bir katkı. Rusya'yla yaşanan bu gerilim Avrupa Birliği'ne, ekonomisine ve geleceğine bir katkı sağlamıyor.

AVRUPA ENERJİ KRİZİNİ NASIL ÇÖZECEK?

2003 Ekim’inde o zamanki ABD’nin NATO daimî delegesi Nicholas Burns’un bir sözü vardı: “İkiz Genişleme” NATO ve AB için bunu diyordu. Bugün dikkat ederseniz Rusya karşılığı denildiğinde İsveç’in NATO üye olup olmayacağı konuşuluyor. Şimdi Avrupa Birliği'ne eski Yugoslav Cumhuriyetleri dahil olmak üzere alsanız bu Rusya'ya karşı bir şemsiyeyi mi sağlıyor? Bunun ben çok gerçekçi olduğuna inanmıyorum. Avrupa Birliği zeminde bakıldığında artık bir marjinal fayda noktasına gelindi. Asıl bence tartışmamız gereken Brexit sonrası Avrupa Birliği’nin travmatik durumu. Kısa vadede Rusya karşıtı zemin de belli bir konsolidasyon oldu. Ama soru şu, Avrupa içerisindeki enerji nasıl çözülecek? Ülkeler arasındaki dengesiz nasıl çözülecek?

AB, ABD’NİN VESAYETİ ALTINDA

Avrupa Birliği bir küresel stratejik güç olabilir mi?

Bu soru çok fazla gündeme getiriliyor. Bence iki temel eksikliği var, bir para harcaması lazım. İki ortak ordusunun olması lazım. Bu ortak ordu konusunda zaten NATO var. Türkiye'yi zaten herhangi bir karar mekanizmasını istemiyorlar. Ben Avrupa Birliği’nin içe doğru bir infilak yaşandığını düşünüyorum. Hele ki Brexit sonrası. Avrupa Birliği'nin zaman içerisinde ekonomik birlik yönünün daha fazla ağır basacağını ama stratejik anlamda bir yön verici karar verici olmayacağını, transatlantik zeminde de ABD’nin vesayeti altında kalacağını düşünüyorum.

TRANSATLANTİK DÜNYASI BALKANLARI KONTROL ALTINA ALMAK İSTİYOR

Genişleme politikasında Balkanlar’ın önemi ne?

Balkanlardaki bölünme süreci Hırvatistan ve Slovenya'yla başlamıştı. Bu ülkeleri kim desteklemişti? Almanya. Almanya'nın Balkanlar üzerinde parçalayarak Avrupa Birliği'ne dahil etme ya da yutma siyasetinin olduğunu görüyoruz. Bu zeminde bakıldığında kendisini Avrupa Birliği içerisinde ‘patron’ sayan ülke Almanya. Almanya'nın stratejik özerkliğini budayan ülke ise ABD. Almanya çok daha rahat hareket ediyordu Rusya'yla. Ama bugün çok daha zor bir duruma düştü. Bir yandan da Balkanlar'da özellikle Bosna Savaşından itibaren NATO'nun bir varlığı var. Tabii Çin'den buraya uzanan Kuşak Yol projesi de düşünüldüğünde Transatlantik dünyası burayı daha fazla kontrol altına almak istiyor.

Sonraki Haber