Gerçekleri yüzlerine vurdu: Yunanistan'ın arkasında durmayacaklar

Bozok Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Türkiye ile Yunanistan arasında olası bir çatışmada NATO'nun Yunanistan'ın tarafını tutmasının birliğin sarsılması anlamına geldiğini belirtti. Zorlu "Yunanistan kurduğu Türkiye karşıtı ittifaktan vazgeçmeli" dedi.

Fransa'dan sonra ABD ve Yunanistan donanmasının ortak tatbikat düzenlemesi Doğu Akdeniz'de gerilimi arttırdı. Türkiye'nin Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki tatbikatlarına karşı tatbikat ilan etmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun açıklamaları Yunanistan'da tansiyonu yükseltti.

Doğu Akdeniz'deki sıcak gelişmeleri ve Ege'de yükselen tansiyonu AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, Fransa'nın desteği ile Akdeniz'e inen Yunanistan'a Türkiye'nin izin vermeyeceğini, Atina'nın uluslararası hukuk çerçevesinde Batı'dan beklediği desteği almayacağını ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz ve Ege'de telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayabileceğini kaydetti.

Prof. Dr. Zorlu, Türkiye’nin Mavi vatan doktriniyle Doğu Akdeniz’deki adımlarının ve özellikle Libya hamlesinin ardından 2003 yılından bu yana Yunanistan'ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile planladığı projeksiyonun ciddi biçimde sekteye uğradığını söyledi.

Yunanistan'ın bölgesel barış ve istikrar için gerekli olan "kazan-kazan" stratejisi yerine sıfır-toplamlı oyunu tercih etmesinin iki ülke arasındaki gerilimi bu noktaya taşıdığını belirten Prof. Dr. Zorlu, şöyle devam etti:

"İsrail doğal gazını Güney Kıbrıs ve Yunanistan iş birliğiyle Avrupa'ya ulaştıracak EastMed projesiyle Türkiye devre dışı bırakılacaktı. Proje ile hem AB ülkeleri odaktan bağlanacak hem de 'Megali İdea' çerçevesindeki hedefler buna paralel işletilmiş olacaktı. Eğer kabul edilmiş olsaydı Annan Planı bile bu sürecin bir parçası haline getirilecekti. Bunun doğal sonucu olarak Türkiye kendi kıyısına hapsedilecekti. Bununla birlikte Türkiye’nin stratejik adımlarını belli bir tarihsel perspektif içinde atma çabası ya da buna yönelik Yunan-Rum tarafında oluşan algı kışkırtıcı siyasetlerine dayandırdıkları başka bir gerekçe. Meseleyi Yunan-Rum ikilisi açısından çıkmaza sokan, Girit ve diğer adalar konusunda Türkiye’nin karşı duruşuyla beraber 'kazan-kazan' stratejisi yerine sıfır-toplamlı oyunu tercih etme eğilimi midir?"

Prof. Dr. Zorlu, Fransa, Mısır ve tali olarak kimi Körfez ülkelerinin gerginliği Yunanistan lehine inşa etme gayretlerinin uluslararası sistem açısından ciddi bir sorun taşıdığını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Nihai olarak Yunanistan'ın uluslararası hukuka aykırı tutumu hem Yunanistan’ın hem de AB’nin çıkarlarına aykırıdır. 'NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti.' diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, adeta iki NATO ülkesini çatışma noktasına getirmekte. Macron'un çatışma riskini görmediğini kimse iddia edemez. NATO üyesi iki ülke karşı karşıya geldiğinde kim kimi hangi gerekçeyle destekleyecek? Bu durum can çekişen NATO için yeni bir meşruiyet sorunu demek. Bu sorunun sıcak bir çatışmaya evrileceğini sanmıyorum ama böyle bir olasılıkta NATO Yunanistan'a yardım ederse bu ciddi ölçüde sarsılması anlamına gelir. Pandemiyle uğraşan dünya yeni bir kaosa sürüklenir. Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında sıcak bir çatışma ihtimaliyle ortaya çıkacak kaosa gerek AB gerekse NATO’daki genel eğilim izin vermeyecektir. Çünkü böyle bir riskin ortaya çıkması tüm küresel dengeleri sarsacaktır."

Yunanistan’ın kışkırtıcı tutumunu gözden geçirmesinin iki komşu ülkenin çıkarlarının ötesinde bir önem sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Zorlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, enerji arama çalışmalarıyla deniz yetki alanlarında bağımsız ve milli bir strateji ortaya koyarken kara sularına hapsedilmeyecek bir strateji izliyor ve bu yönde de kazanımlar da elde ediyor. Böylelikle Türkiye'nin enerji alanında bağımlılıktan kurtulabilme çabası bölgesel ve küresel iş birliği imkanlarını da güçlendirebilir. Dolayısıyla hukuki ve meşru kabul ettiği deniz yetki alanında kendisine yönelik provokatif eylemlere Türkiye karşı koyacaktır. Yunanistan'ın birtakım ülkeleri yanına alarak kurduğu salt Türkiye karşıtı ittifaktan bir an önce vazgeçmesi ve Türkiye paradigmasını değiştirmesi lazım. Bu hem iki ülkenin hem de bölgenin istikrarı ve barışı için son derece önemlidir. Farklı saiklerle Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı cesaretlendiren ülkeler, iki ülke çatışma senaryosu ile yüzleştiğinde güçlü ihtimal ki Yunanistan’ın arkasında durmayacaklardır. Bu durumda adeta tüm yumurtaları aynı sepete koyan Yunanistan, telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayacaktır. Dolayısıyla Yunanistan’ın bu kışkırtıcı tutumunu gözden geçirmesi iki komşu ülkenin çıkarlarının da ötesinde bir önem taşımaktadır."

"DİPLOMASİNİN DEVREDE OLMASI GEREKİYOR"

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Doğu Akdeniz'de ve Ege'de uluslararası hukuk çiğnenerek Türkiye'nin deniz yetki alanlarının gasbedildiğini belirtti.

Prof. Dr. Kumbaroğlu "İşgal altında olan adalarımız var. Lozan ve Paris antlaşmaları kapsamında silahlandırılmamak koşuluyla Yunanistan'a devredilen adalar Atina tarafından silahlandırılarak cephaneliğe dönüştürüldü ve bu Türkiye'nin milli güvenliği için bir tehdit. Türkiye'nin bunları kabul etmesi katiyetle mümkün değil. Yunanistan, aynı şekilde adaları kıta sahanlığıymış gibi göstermeye kalkıyor ve Türkiye'yi tamamen deniz alanından mahrum etmeye çalışıyor." ifadelerini kullandı.

Doğu Akdeniz'in bir enerji denizi olduğunu, Fransa başta olmak üzere tüm dünyanın gözünün bölgede bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Kumbaroğlu, "Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki tutumu uzun yıllardır devam ediyor. Yunanistan, Doğu Akdeniz'deki gazı denizin içinden geçecek bir boru hattıyla ana karaya götüremiyor. Çünkü dünyanın en derin ve en uzun boru hattını yapması gerekiyor. Bu durum da ekonomik değil. Batı şimdiye kadar hep Yunanistan'ı korudu. Ancak son AB toplantısında Yunanistan istediği kararı çıkaramadı. Bundan sonra diplomasinin etkin şekilde devrede olması gerekiyor." dedi.

Sonraki Haber