Gezeravcı’nın sağlığı nasıl etkilenecek?
Türk Astronot Alper Gezeravcı’nın bir sağlık sorunu olacak mı? Uzay insanlarının yaşamını tehdit eden etkenler neler? Geçmişte kim, nasıl etkilendi? Astronotların yaşam süresi ne kadar? Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç, Aydınlık’a anlattı...
Emekli Hava Albay, psikiyatrist Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç, uzaya kısa süreli gidişlerde astronotlarda kalıcı hiçbir sağlık sorunu olmadığını söyledi. Aynı zamanda Havacılık ve Uzay Derneği Yönetim Kurulu Başkanı olan Çetingüç, Türk Astronot Alper Gezeravcı’nın yeryüzüne dönüşünde, yer çekimine yeniden maruz kalmasından dolayı denge sorunu yaşayacağını söyledi. Bu nedenle uzay insanları, dünyaya indiklerinde kapsülden kucakta alınıp tekerlekli sandalye veya sedye üzerinde bir araca bindirilerek hastaneye götürülüyor. Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç’ün sorularımıza verdiği yanıtları sunuyoruz...
UZAY TUTMASI BİLE OLMADI
-
Gezeravcı açısından beklenen bir sağlık sorunu var mı?
Uzaya kısa süreli gidişlerde kalıcı hiçbir sorun olmuyor, en büyük sorun, olursa uzay tutması dediğimiz şey. Yer çekimsizlik kaynaklı bir problem. Kulağımızdaki Vestibüler sistem dediğimiz denge organı, yer çekimiyle çalışır. Algılar üretir ve bilincimize gönderir. Gözünüz kapalı, etraf karanlık bile olsa, şu anda sağ tarafına yatmaktasın, oturmaktasın, sırt üstü yakmaktasın gibi bize pozisyon algımızı verir. Yer çekiminin olmadığı ortamlarda Vestibüler sistem devre dışı kalıyor. O zaman insan burası neresi, ben şu anda ayakta mıyım, oturuyor muyum, bunu fark edemiyor. Bir şaşkınlığa düşüyor insan ve bu bulantı refleksini uyandırıyor. Uzaya gidişte, ilk saatlerde ve ilk günlerde müthiş kusmalar oluyor. Nakavt olur insan. O ilk uzay istasyonundaki karşılama seremonisi sırasında, eyvah dedim, Gezeravcı inşallah kusmaz. Kusmadı, bu çok güzel.
‘UZAYDAN DÖNÜŞ SENDROMU’
-
Dönüşte de sadece bir denge sorunu mu oluyor?
Gezeravcı birkaç gün ‘uzaydan dönüş sendromu’ yaşayacak. 15-16 gündür vücudu o yer çekimsizlik etkisinden kurtulup yine yer çekimine maruz kalacak. Bundan dolayı o beynimizdeki denge organı şaşkınlığa düşüyor. Uzaydan dünyaya inenleri kucaklarına alır, sedye gibi bir şeyde taşırlar. Kapsülden alıp bir araca bindirirler, hastaneye götürürler. Yürüyemez, dengesi bozulur, düşer ama onlar çabuk intibak eder. Çok sağlıklı insanlar, çok güzel seçimlerden geçmiş insanlar.
İkinci sorun, uzay istasyonunda kan dolaşımı bozulur. Ayakta durduğunuz zaman ne oluyor? Bir G (graviti- yer çekimi) kuvvetiyle vücudumuzdaki kan dokusu aşağılara doğru çekilmek ister, baştan ayağa doğru. Kalp de bunu pompalayarak beynimize gönderir ama eğilim kanın aşağılara doğru gitmesidir. Yer çekimsiz ortamlarda ise kan hem alt organlarda hem üst organlarda eşit basınç altında oluyor. O zaman da yüzde, gözde bir şişme oluyor. Alper Gezeravcı’nın yüzünde bir şişlik olduğunu fark etmişsinizdir.
Buna benzer sorunlar olacak ilk günlerde ve bunlar tahammül edilebilir şeyler. Eğer kişide uzay tutması olmuyorsa, ciddi bir bedensel sağlık sorunu da olmaz. Uzay tutmasını, pilotlar genelde yaşamıyor. Amerikalılar da Ruslar da çoğunlukla savaş pilotlarını yollamışlar uzaya ilk başlarda. Çünkü onlar alışkın uçağın takla atmalarına, dönmelerine. Ben öyle bir göreve talip olmam!
UZAYDA ENFEKSİYON CİDDİ SORUNLAR OLABİLİR
-
Uzun vadeli kalışlarda ne oluyor?
Valeri Polyakov var, Rus kozmonot, İnsanlık tarihinde uzayda en uzun süre kalan kişi. Hiç kesintisiz olarak 426 gün 18 saat kaldı uzayda. Şimdi başka bir Rus kozmonot onun rekorunu kırıyor galiba şu sıralarda. Bu rekor kalışlarda yavaş yavaş bedensel bazı bozulmalar oluyor. Dış basıncın azalmasından dolayı gözde genişlemeler oluyor. Bağışıklık sistemi zayıflamaya başlıyor. Orada mikrobik bir hastalığa tutulsa ki çok iyi sterilize edilmiştir orası, ayrıca uzayda mikrop yok bildiğimiz kadarıyla, virüs vesaire yok ama dünyadan getirilen şeylerle gelme ihtimali var. Enfeksiyon hastalıkları olduğu zaman ciddi sorunlar olabilir uzun kalışlarda.
-
Görüldü mü 1960’lardan bu yana?
Bilinen tıbbi bir sorun yok. Ayrıca kalıcı vücut sorunları, uzayda en uzun süre kalan Valeri Polyakov’da bile olmadı.
EN BÜYÜK SORUN RADYASYON
-
Uzayda uzun kalışlarda en büyük sorun radyasyon mu?
Evet, hayatı tehdit eden bu. Uzun kalışlar vücut çalışmasını biraz bozuyor, kansızlık yapabiliyor, görme bozukluğu olabiliyor ama sonuçta öldürücü değil. Ama radyasyon öldürücü. O korunaklı giysiler veya uzay aracının özel yapılmış duvarları olmasa o radyasyon, mesela Mars'ta, Ay’da, anında beyni, kan hücrelerini bozarak kanserlere yol açar. Birkaç gün dayanmak bile mümkün değil.
-
Hiroşima gibi mi?
Doğrudan maruz kalırsa evet, Hiroşima gibi, cilt yanıkları da olur. Uzay yürüyüşünde astronotlar, görüyorsunuz, robot gibi bir elbise kuşanıyorlar. Sırtlarında da oksijen tüpleri, su vesaire, uzay aracının dışarıdan tamiratını falan yapıyorlar. O elbisenin ağırlığı 145 kilo civarında, o kadar ağır. Radyasyon süzücü, soğuktan koruyucu birçok tabakaları var. O elbise olmasa anında soğuktan ölür, orada sıcaklık eksi 100 küsür derece. Dış basınç sıfır, o da öldürücüdür.
YAŞAM SÜRELERİ ORTALAMADAN DAHA KISA DEĞİL
-
Gidip dönenlerde de standartlar dışı kanser vakalarına rastlanmadığını yazmıştınız bir yazınızda.
Doğru. Havacılık ve Uzay Psikolojisi başlıklı bir kitap yazmıştım. Bir ansiklopedi gibi, başvuru kitabıdır, 1200 sayfa. Meraklı olan insanlar ilgilendikleri bölüme bakabilir… O kitapta yazdım. 650 civarında insan gitti geldi uzaya. Bunların ölüm nedenleri nedir, yaşam süreleri nedir diye erişebildiğim yerlerden tarama yaptım. Ay’a inen 12 astronot var, 80-90 uzaya gitmiş astronot var. Astronotların yaşam süresi genel ortalamadan daha kısa değil.
HAVACILIK TIBBINI ANLATMAYI MİSYON EDİNMİŞ
Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç, bir psikiyatrist. Hava Kuvvetleri’nde görev yaptı, 1998 yılında albay rütbesiyle emekli oldu. 2000 yılından beri Havacılık ve Uzay Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdürüyor. Anadolu Üniversitesinde Hava Uzay Hekimliği Uygulama Araştırma Merkezi’ni kurdu ve yönetti. Rektör değişiminden sonra ayrıldı. Daha sonra Üsküdar Üniversitesine geçti, bazı kurslar, eğitimler düzenledi. Şimdi bir hastanede part time çalışıyor. Bir yandan da yazıp çiziyor. Kendi ifadesiyle, havacılık tıbbının uçuş emniyetindeki rolünü anlatmayı misyon edinmiş.
‘UZAYA GİDİŞİMİZ ÇOK HAYIRLI OLDU’
-
Bir Türk astronotun uzaya çıkmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence çok hayırlı oldu. Çok tarihi bir olaydır. Birçok bilim insanımıza, gençlerimize ilham olacaktır. Ben esasında muhalif bir siyasi görüşe sahibim. Bana zaman zaman arkadaş grubundan ya da başka yerden, şakayla karışık ‘bu iktidarın projesi, şak şakçılık yapıyorsun’ diyen, iktidarın yaptığı her şey lüzumsuz harcamadır gibi fanatik, yüzeysel yorumlar yapan insanlar oluyor. Atatürk’ün Türkiye’sinde yaşayan insanlar olarak pasif, silik bir ülke olamayız. Ülkesini seven her siyasi gruptan aklı başında insan bunu önemsemiştir. Pasif kaldığınız zaman saldırıya, itelenip kakılmaya açık oluyorsunuz. Ben bilimsel açıdan bakıyorum. Biz nasıl ki ülke olarak Antartika'da varız diyoruz, uzayda da olmalıyız. Dev ülkelerle rekabet edemeyiz, orta ölçekli bir ülkeyiz ama oralardan elimizi ayağımızı çekemeyiz. Alper Gezeravcı veya bir Türk insanının orada bulunması, orada varlık göstermesi, uzaya astronot gönderen 45 ülkeden biri olmamız, orada küçük veya büyük bazı deneyler yapmamız önemli.
‘ÇİN DE ÖYLE BAŞLADI’
Bizim ülkemizde bir hastalık var: aşağılık duygusu. Birçok ülkede de var bu. ‘Biz adam olmayız, onların yaptığını kullanıyoruz, taklit ediyoruz’ gibi. Çin de öyle başladı. Bunlar bir ivme getirir, kendi uzay aracını, roketini yaparsın, bilimini geliştirirsin. Onlar 1940’larda, 50’lerde başlamışlar. Hemen aşık atmak durumunda değiliz, önce onların bilime kazandırdığı bilgileri hazmedeceğiz. Kendimiz bir şeyler yapmaya çalışacağız, ilk adımları atacağız. Ondan sonra gelişecek.
‘ÖNCE ROSCOSMOS TEKLİF ETTİ’
Biz ülke olarak bu işin biraz gerisinde kalmıştık. Bu, bugünkü veya eski siyasilerin suçu da değil. Yıllardır Türkiye uzaya gitmeyi istiyordu fakat izin vermiyorlardı. Amerika parasını verseniz de götürmüyordu. Psikopolitik nedenlerle. Üç yıl önceydi galiba, Rusya'yla yakınlaştığımız süreçte Rusya Federal Uzay Ajansı (ROSCOSMOS)’nın başkanı Türkiye'ye bu teklifi yaptı, “Soyuz aracıyla bir Türk insanını uzaya, Uzay İstasyonu’na götürebiliriz” dedi.
O zaman Soyuz 11 götürüyordu, Amerikalıları da götürüyordu. Ne zaman ki biz Rusya'yla pazarlığa girer gibi olduk, Amerika herhalde bizi oraya kaptırmamak için devreye girdi. Elon Musk geldi buraya. Amerikan Başkanı teklifte bulundu, sonuçta bu SpaceX ile ilişki gerçekleşti.
‘CHRIS HADFIELD GİBİ…’
Amerika'da Chris Hadfield diye bir müthiş bir astronot var, yaşıyor, geçen yıl Bursa'ya geldi GUHEM Uzay Merkezine geldi. Gençleri motive etmek için birçok astronot geldi oraya. 20 Temmuz 1969’da Apollo 11 uzay aracıyla yapılan yolculukla insanlık Ay’a ayak bastığında 10 yaşlarında bir çocuk olan Hadfield bu yolculuğu televizyonda izliyor ve çok etkileniyor, o zaman karar veriyor astronot olmaya. Müthiş bir astronot ve bilim insanı… Bir Türk oraya gidince, binlerce on binlerce gencimizde motivasyon uyandı, daha derine bir tohum atıldı. Uzaya çalışmalarına ivme kazandıracak bir adım. Alper Gezeravcı’nın döndükten sonra zaten yapacağı iş, belki aylarca, yıllarca her yeri dolaşacak, her yerde konuşmalar yapacak, çocuklara, gençlere, üniversitelere, ziyaretlerde bulunup onların sorularını cevaplandıracak.
GEZERAVCI DÜNYAYA DÖNDÜ
Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın da içinde bulunduğu Axiom-3 (Ax-3) ekibini taşıyan Dragon kapsülü, dün ABD'nin Florida eyaleti açıklarında okyanusa iniş yaptı. Kapsül, yer ekibi tarafından gemiye alındı. Astronotlar kapsülden çıktıktan sonra sağlık muayeneleri yapıldı.