Gıda dünyada düştü Türkiye’de arttı! Sebep: İthalat ve tekelleşme

FAO’ya göre 2023 yılında gıda fiyatları yüzde 10 düştü. Türkiye’de ise TÜİK verilerine göre yüzde 72 yükseldi. Aradaki farkın nedenlerini Aydınlık’a açıklayan sektör temsilcileri, döviz kurları nedeniyle ithalatı ve denetimsizlik nedeniyle tekelleşen firmaların fiyat belirlemelerini öne çıkardı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün, önceki gün açıkladığı gıda ürünlerinin uluslararası fiyatlarındaki aylık değişiklikleri izleyen FAO Gıda Fiyat Endeksi’ne göre 2023 yılında dünyada gıda fiyatları yüzde 10 düştü. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre ise aynı dönemde Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 72 yükseldi. 2023 yılında yüzde 64,77 olarak açıklanan yıllık enflasyonun üzerinde olan gıda fiyatlarındaki artış, Merkez Bankasının değerlendirmesine göre tüketici enflasyonunda itici rol oynayan etkenlerden biriydi. Gıda sektöründen temsilcilerle dünyada düşen gıda fiyatlarının, Türkiye’de toplam enflasyonu da yukarı çeken nitelikte olmasını konuştuk.

‘AHLAKSIZ FİYATLAMALAR’

Gıda enflasyonun, manşet enflasyonun da üzerinde olmasının nedeninin denetimsizlik olduğunu söyleyen perakende ve dağıtım şirketlerinde yönetici ve danışmanlık yapan Niyazi Koç, denetim mekanizması oluşturularak fahiş fiyatların önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Koç, şöyle konuştu:

“Zamların birinci temeli denetimsizlik. İkincisi de denetimsizliğin alan açması ile yapılan ahlaksız zamlar. Firmaların enflasyonu bahane ederek maliyetin üzerinde zam yaparak kar marjını yükseltmesini denetleyecek bir yapı yok. Denetimsiz, başıboş bırakılmış, frenleri boşalmış bir piyasa var. İnsanlar da psikolojik olarak zamlara alıştı. Örneğin ‘Asgari ücrete zam geldi, her şeye zam gelir.’ gibi algılar insanların beynine oturmuş. Halbuki belirlenen asgari ücret, maaşlara şubatta yansıyacak. Henüz yeni asgari ücret maliyetlere yansımadan zamlar başladı. Elbette enflasyon var, maliyet artışı var. Ama bunların üzerinde de tekelleşen firmaların fiyat uygulamaları var.

“Firmalar bilinçli bir şekilde piyasaya yeterli ürün üretimi yapmıyorlar. Talebin fazla gözükmesi, arzın talebi karşılayamaması ve fiyatların artması için yeterli üretimi yapmıyorlar. Piyasaya yeterli üretim yapmayıp talep fazlalığı oluşturarak fiyatları yukarı çeken tekel niteliğindeki gıda firmaları, KOBİ’lere ve marketlere de fiyat dayatıyorlar. Marketle yaptığı anlaşmada ‘Sen bu fiyattan aşağıda satamazsın’ diyorlar. Bu uygulamaları önleyecek hiçbir denetim mekanizması yok. Acilen denetim uygulanmalı. Denetime ek olarak da devlet üretimden itibaren organize ettiği kooperatif marketler gibi kurumlarla piyasaya ucuz ürün sokarsa fiyatları aşağı çekebilir. Bu denendi ancak hem doğru uygulamalar yapılmayıp yine kâr amacı güdüldüğü ve üretimi kapsamadığı için başarılı olamadı.”

TARIM ALANLARINDA TOPLULAŞTIRMA

Önceki yıl gıda fiyatları FAO’nun belirttiği verilere göre dünyada rekor düzeye ulaştığını hatırlatan Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Başkanı Ebru Akdağ, şu ifadeleri kullandı:

“Savaşın ve iklim krizinin etkilerinin çeşitli ham maddelerde çok büyük etkilere var. Türkiye her ne kadar bazı üretim noktalarında güçlü olsa da birçok ham maddede ithalatçı durumda. Hem ithal ediyor olması hem de güncel döviz kurları nedeniyle Türkiye içerisindeki gıda enflasyonunun çok daha yüksek olması beklenir bir şey. Öte yandan enerji, doğal gaz gibi yüksek maliyetler de söz konusu.

“Kısa vadede fiyatların artışını önlemek çok zor. Hatta artış devam edecektir. Ancak Türkiye, orta ve uzun vadede şanslı çıkabilecek ülkelerden biri. Bizim hala ekilebilir toprak alanlarımız, üretimi artırabilecek çeşitliliğimiz, endemik bitkilerdeki avantajlarımız Avrupa ve dünyadaki birçok ülkeden çok daha iyi bir noktada olduğumuza işaret ediyor. Örneğin, çok temel bir ürün olan bitkisel yağlarda, toplam tüketimin dörtte üçünü ithal ediyoruz. Bunun gibi önemli ham maddelerin Türkiye’deki üretimlerini artırmamız ithalatı azaltarak enflasyonu baskılamamızı ve iyi bir ihracatçı konumuna gelmemizi sağlayabilir. Bunun için kesinlikle tarım stratejilerinin gözden geçirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri bölünmüş arazilerde verimsiz üretimin yapılması. Özel sektör, tarım çiftçisi ve devletin bir araya gelerek yapacağı toplulaştırmalarla hızlı bir dönüşümün planlanması lazım."

Ebru Akdağ

“Tarıma verilen desteklerin birçoğu boşa gidiyor. Desteği alanlar o üretimi yapmıyor olabiliyor. Ayrıca destek planlı olmadığı için yanlış bir ekosistemde verimli olmayacak bir ham maddenin üretilmesi de mümkün olabiliyor. Dolayısıyla uygun bir arazide uygun ürün üretimine yönelik teşviklerle bir ürün deseni haritasının oluşturulması Türkiye’nin çıkış noktalarından biri.”

‘TÜRKİYE YÖN VEREBİLİR’

İklim-gıda krizinin tarım ve gıda endüstrisi ile birleştiği alanda bir dönüşüm olacağını dile getiren Akdağ, şöyle devam etti:

“Bu da bitkisel alternatiflerin artırılması gerekliliği ile çakışıyor. Hayvansal gıdaların azaltılması ve bitkisel alternatiflerinin artırılması COP’ta da konuşuldu. Tüm dünyanın ekosistemi için çözüm noktalarından biri. Vegan veya vejeteryan bir yaklaşımdan bahsetmiyorum. Flexitarian bir yaklaşımdan bahsediyorum. Hem hayvansal hem de bitkisel gıda tüketen ama bitkiseli artıran bir yaklaşım. Çevre ve gıda enflasyonu açısından baktığımızda Türkiye, hiç denenmemiş endemik bitkileri inovatif ürünlerle ön plana çıkabilir, yön verici olabilir.”

‘TARIMDA YÜKSEK TEKNOLOJİ YAYGINLAŞTIRILMALI’

Dünyada gıda üretiminin, son üç yılda üç hayati sınamayla dalgalanmaya devam ettiğini ve iklim değişikliği sebebiyle rekoltelerdeki dönemsel düşüşlerin yaşandığını söyleyen İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, şunları söyledi:

“Pandeminin girdi fiyatlarını yükseltmesi ve küresel arz talep dengesini sarsması, son olarak da dünyanın tahıl ambarı sayılabilecek Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş. Avrupa ülkelerinde de resmi rakamlara göre gıda enflasyonu 2020 öncesine göre çok daha yüksek ancak bizdeki durum çok daha belirgin. Türkiye’nin kendi dinamiklerini de göz önüne alarak değerlendirmek daha doğru olur."

Ali Kopuz

“Şu anda sürdürülen sıkı para politikası tedbirleri ile fiyat istikrarının sağlanması hedeflenirken, aynı zamanda ekonomik aktivitenin de makul oranda devam ettiği hassas bir süreç yönetiliyor. Fiyat istikrarı konusu içerdeki en büyük sorunumuz. 2023 yılı gıda enflasyonu yüzde 72 artarak, ortalama enflasyonun da üzerinde seyretti. Enerji, lojistik, gübrenin en önemli ham maddesi olan doğalgaz gibi üretim girdilerinin, sadece 2023 yılında yüzde 100 artan iş gücü maliyetlerinin de etkisi var. Ayrıca gıdada yapısal sorunlarımızın üzerinde çalışmalıyız. Burada kritik olan konulardan ikisi hal yasası, perakende yasasının etkin biçimde işletilmesidir. Diğer yandan tarımsal üretimde yüksek teknolojinin yaygınlaşmasıyla verimliliğin artırılması, gıda kaybının azaltılması sürdürülebilirlik için önemli noktalar. Bu konularda devletin teşvik mekanizmalarının da etkin biçimde sürdürülmesi önem arz ediyor.”

Sonraki Haber