Gladyo kraliçesinin sonu

İçişleri Bakanıyken FETÖ'cülerin emniyet içinde yükselmesini sağladı. Genelkurmayı dinletti. Gülen'e övgüler dizdi, MHP'yi böldü. PKK/HDP ile anayasa çalışması yaptı. Altılı Masa'yı krize soktu. Partisindeki itirazlara rağmen ABD dayatmasıyla masaya döndü. Taban şaşkın, istifalar artıyor

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Altılı Masa'yı dağıtması ve üç gün sonra yeniden masaya oturmasıyla bir kez daha gündeme geldi.

Akşener'in, Altılı Masa toplantısında Cumhurbaşkanı adaylığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın ismini dile getirip, beklediği desteği alamayınca masadan kalkmasıyla trafik başladı. Masada kalan beş partinin toplantısı öncesinde görüşmeler yapıldı. Bu sırada Ankara’daki gizli karargah devreye girdi. Ergenekon-Balyoz sürecinde olduğu gibi, tertipleri planlayan ve yönlendiren karargâh, masaya geri oturma kararını Meral Akşener’e tebliğ etti.

YÖNETİCİLERİN ÇOĞU AKŞENER'E İTİRAZ ETTİ

Altılı Masayı kurtarma önerisi, masayı deviren Akşener’e yaptırıldı. İYİ Parti'yi açıkta bırakan ve elindekileri sıfıra indiren formül parti içinde ciddi rahatsızlık yarattı. Partideki yöneticilerin önemli bir kısımın karara itiraz ettiği öğrenildi. Buna rağmen önceki akşam toplantıya katılan Meral Akşener, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığını kabul etti, masadaki diğer partilerin genel başkanlarıyla ortak fotoğraf verdi. Akşener'in yüzünün asık olması dikkat çekti. MHP’yi bölme operasyonuyla kurulan İYİ Parti içindeki itiraz seslerinin daha da arttığı belirtildi.

ÇİLLER'LE SAHNEYE ÇIKTI

Meral Akşener’i Türkiye, Tansu Çiller döneminde tanıdı. O dönemden sonra da gittiği her yerde çıkardığı olaylarla gündem oldu. ABD'nin milli güçleri bölme projesinde Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ile aynı görevi paylaştı; İYİ Parti'den önceki durağı MHP’yi bölerek buradan ayrıldı.

DYP, MHP ve İYİ Parti... Her yerde olay her yerde kavga her yerde bölünme! İşte Meral Akşener’in siyasi sicili:

Meral Akşener 1994 yerel seçimlerinde DYP’den İzmit Belediye Başkan adayı oldu. Seçilemedi. 1995 yılında DYP’den Kocaeli, 1999 yılında da İstanbul Milletvekili seçildi. 8 Kasım 1996 - 30 Haziran 1997 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı yaptı. Bu dönemde FETÖ’cü polisler hızla yükseldi.

3 Kasım 1996’da meşhur Susurluk kazası olduğunda devlet içindeki Gladyo mekanizması ortalığa saçıldı. Kazadan önce 22 Eylül 1996’da Aydınlık dergisinde yayımlanan MİT raporunda bu ilişkilerin ipuçları vardı. Kazada, bir emekli Emniyet Müdürü, bir milletvekili ve sahte kimlik taşıyan kanun kaçağı eski bir ülkücü Gladyo tetikçisi hayatını kaybetmişti. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller de zor durumda kaldı. Olayın üzerine gitmeyen Erbakan Hükümetine karşı da “Bir dakikalık karanlık” eylemi yapılarak protesto edildi.

FETÖ'CÜLERE ŞERHE GÖREVDEN ALMA

Kaza, Türkiye’de devlet içinde mafya Gladyo yapılanmasının tasfiyesi için bir fırsat ortaya çıkarmıştı. Ama özellikle Emniyet içinde tam tersi oldu. İçişleri Bakanlığı görevine getirilen Meral Akşener'in ilk işlerinden birisi Emniyet’te üst düzey değişiklikler yapmak oldu. Önce Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Emin Arslan görevden alındı. Arslan tecrübeli bir istihbaratçı ve FETÖ konusunda uyanık bir polisti. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün atamalarda topladığı Şura’da Fetullahçı polislerin terfisine şerh koymuş ve bunu, Ergenekon operasyonları döneminde bir tertiple tutuklanarak ödemek durumunda kalmıştı. Akşener, dönemin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve diğer yetkililerin itirazlarına rağmen Emin Arslan’ı görevden alarak yerine Niğde İl Emniyet Müdürü Bülent Orakoğlu’nu getirdi.

'İKNA EDEMEDİĞİ' MERKEZ

FETÖ’nün emniyet içindeki ‘A Takımı’ önce İstihbarat Dairesi’nde daha sonra diğer birimlerde kilit konumlara bu dönemde yükseltildi. O dönemde Akşener’in, bütün itirazlara karşın Orakoğlu’nu görevde tutma çabası akıllarda soru işaretine neden olmuştu. Akşener’in Orakoğlu ısrarında gerekçesi, adresi belli olmayan bir yeri kastederek söylediği “İkna edemedim…” cümlesi, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan’ın Deniz Kuvvetleri Askeri Mahkemesi’ndeki ifadesinde geçer. FETÖ’nün tertiplerine maruz kalan Emniyetçilerin belirttikleri bir bilgi, tam da bu soru işaretini aydınlatmaya yarıyor: “Akşener ile o dönemde FETÖ’nün Emniyet İmamı olan Kemalettin Özdemir arasında çok yakın ilişkiler vardı.”

ÖRGÜTÜN HEDEFİNDEKİLERİ DİNLEMEYE BAŞLADILAR

O dönemi yaşayan polis şefleri dikkat çekici başka bir bilgi veriyor: “Bu yıllar, FETÖ’nün Ergenekon vb. tertiplerinde bütün yönleriyle ortaya çıkan yasadışı dinleme, düzmece belge yerleştirme gibi tertip faaliyetlerinin esas başladığı dönemdi.”

FETÖ sırtını Akşener’e dayayarak paralel devlet yapılanmasını örgütlemeye başlamıştı. Örgütün hedef aldığı milletvekili, gazeteci, bürokratlar dinleniyordu. Bu mekanizmanın başında da Akşener vardı. Meral Akşener, 17 Aralık 1998’de bir basın toplantısı yaparak, eski Devlet Bakanı Güneş Taner, Yargıtay üyesi Ahmet Köksal ile Doğan Holding yöneticilerinin arasında geçtiği öne sürülen telefon konuşmalarının yer aldığı bir ses kasetini açıkladı. Dört ayrı telefon konuşmasını içeren ses bandının kaydedilmesi, hazırlanması ve kamuoyuna Akşener'in açıklaması, yasadışı faaliyetin ulaştığı boyutları ve yapılan işteki pervasızlığı ortaya koydu.

ESKİ BAŞBAKAN YILMAZ ONU İŞARET ETTİ

Başbakan Mesut Yılmaz, Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila’ya 2 Temmuz 1997 tarihinde yaptığı açıklamada, Akşener'in rolünü özetliyor: “Devlete savaş açtı.”

Yılmaz şunları söylüyor: “Refahyol’un bırakın uyumlu çalışmasını, devletle neredeyse savaşa tutuşmuşlar. Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay’ı izleyip istihbarat topluyor. Bunun için özel birim kuruyor. Böyle şey olur mu? Sayın Demirel, hükümetimi onaylarken bu konuda beni uyardı. ‘Bakın devlet ne hale gelmiş?’ dedi. Sayın Genelkurmay Başkanı da bu konuda Başbakanlığa yazı yazmış. Ama 20 gün cevap alamayınca, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı göndermek zorunda kalmış. Bu işin başında görünen ve Amerika’ya atanan Bülent Orakoğlu’nu İçişleri Bakanı hemen geri çağırdı. Ya hemen geri gelecek ya da oraya iltica edecek. Devlette böyle iş görülmemiştir.” (Milliyet, 3 Temmuz 1997.)

28 ŞUBAT DÖNEMİ YIKICI ROL

Mesut Yılmaz’ın bahsettiği olay, 28 Haziran 1996- 30 Haziran 1997 tarihleri arasında görev yapan Refahyol Hükümeti döneminde oldu. Bu dönemde Başbakanlığı Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan yaparken, hükümet ortağı Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller de Başbakan Yardımcılığı yaptı. O dönem Susurluk kazasıyla Çiller Özel Örgütü açığa çıktı.

Milli Güvenlik Kurulunda bu tür faaliyetler gündeme geldi. Özellikle yükselen “Batı destekli irtica” yani FETÖ'nün ezilmesi için Devrim Kanunları hatırlatıldı. Devlet ve TSK içindeki FETÖ'cülerin temizlenmesi istendi. İşte bu kararlılık, 28 Şubat 1997 MGK toplantısında gösterildi ve kanunun verdiği yetkiyle mücadele kararları alındı. Hükümet, 28 Şubat Kararlarını onayladı. Uygulayacağını da açıkladı. Ancak sürüncemeye bıraktı. Bunu, Orakoğlu da 6 Mart 2023 tarihinde bir televizyon programında açıkladı. Hükümet protokolü gereği Erbakan 30 Haziran 1997 günü görevini bırakarak Çiller’e devretmek istedi. Cumhurbaşkanı Demirel kamuoyunda oluşan tepkiyi de göz önüne alarak bunu kabul etmedi. Görevi Mesut Yılmaz’a verdi.

SARMUSAK OLAYI

İşte bu gerginlik günlerinde Emniyet içinde örgütlenen FETÖ’cüler, İçişleri Bakanı Meral Akşener’den de destek alarak harekete geçti. Orduyu dinlemeye ve aleyhte yayınlar yapmaya başladı. Bunu öyle ileriye götürdü ki Deniz Kuvvetlerinde askerliğini Deniz Onbaşı olarak yapan polis memuru Kadir Sarmusak gizli belgeleri Emniyet’e sızdırdığı gerekçesiyle tutuklandı ve yargılandı. Bunun açığa çıkması büyük olay oldu. Devletin bir kurumu, devletin diğer kurumunu dinliyordu!

Bu faaliyetin içinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’nun da bulunduğu ileri sürüldü. Görevden alındı ve yargılandı. Mamak Cezaevine atıldı. 56 gün cezaevinde kaldı.

TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA ÖVGÜ DİZDİ

4. Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının final gecesine katılan Akşener, burada yaptığı konuşmada örgüt elebaşını şöyle övmüştü: “Programın başından beri izliyorum. Her din, her renk, her dilden çocuklarımız vardı. Sizin alkışlarınızı, coşkunuzu dinledim. Ve Sayın Fetullah Gülen'in kendisine söylenen bir söze verdiği cevabı hatırladım. Amerika'da Afrika kökenli Müslümanlar Türkiye'ye geldikleri zaman bu hizmetin değerli mensupları tarafından ağırlandıklarında Amerika'da sayın Gülen'le bir araya geldiklerinde bir söz söylüyorlarmış. Diyorlar ki dünyanın her tarafından Müslüman ülkelere gittik ağırlandık. Ama hep farklı olduğumuzu, düşündük öyle davranıldı. Bir tek sizin arkadaşlarınız öyle davranmadı. Sayın Gülen'in de cevabı biz renk körüyüz.”

VEREN: BAKANLIĞINI GÜLEN İSTEDİ

FETÖ'nün bir dönem en etkili isimlerinden olan ve örgütü deşifre eden Nurettin Veren, Akşener'le ilgili önemli bir açıklama yapmıştı. CNN Türk yayınına katılan Veren, Akşener'in ıslak imzalı mektubunu göstererek şunları söylemişti: “Tansu Çiller zamanında Meral Akşener'in bakan olması için, Işılay Saygın'ın ve Ufuk Söylemez'in bakan olması için ben rica ettim Hoca'nın şeyiyle... Belki o (Akşener) bilmiyor olabilir. Fakat ona şunu sormak lazım, milletvekili olmadığı halde pat diye nasıl bakan oldu?

“Orada (mektupta) benim şeyimle ilgili göstermiş olduğunuz yakın destek ve ilginize teşekkür ederim diyor. Ben Nuurettin Veren olarak bir şeyin başındayım. Teşekkür adresi de Samanyolu Televizyonu adresi. O gün -1993-95 yılları arkasında- cemaatin desteği vardı.”

Akşener, Fetullah Gülen'i ziyaret ettiğini de şu sözlerle itiraf etmişti: “Ben Fetullah Gülen’i, İçişleri Bakanı iken (...) Altunizade’deki evde ziyarette gördüm."

1990’lardan sonra ABD tarafından hızla Türkiye’ye dayatılan ve parlatılan FETÖ lideri Gülen’e yakınlığı sayesinde DYP içine yerleştirildiği iddia edildi. Bu yıllarda Sapanca ve Kocaeli’de etkili isimleri “Cemaat”e götürdüğü de iddialar arasında… Akşener’in 15 Temmuz darbecileri için “Garip gurabe” demesi boşuna değil. Ayrıca 15 Temmuz gecesi sessiz kaldığı ve ne yaptığı hakkında kamuoyuna yansımış net bir bilgi yok! Bazı iddialara göre açıklanacak olan hükümette ismi bile yer aldı…

MİLLİ GÜÇLERİ BÖLME GÖREVİ

Meral Akşener 2001 yılında Abdullah Gül’ün isteğiyle AK Parti kuruluşuna katılacaktı ancak iddiaya göre Fetullah Gülen’in araya girmesiyle bundan vazgeçti. Aynı yıl MHP’ye geçti. 2007 yılı seçimlerinde İstanbul Milletvekili olarak Meclis’e girdi. 2004 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. Kazanamadı. Haziran 2015’te tekrar vekil seçildi. Kasım 2015 seçimlerinde ise vekil adayı yapılmadı. MHP’nin az oy almasını bahane ederek Bahçeli’ye karşı kazan kaldırdı. Olaylı kongre girişiminden sonra 8 Eylül 2016 tarihinde partiden ihraç edildi. Buna itiraz etti. 2016 darbe girişiminin bastırılmasının ardından harekete geçerek Bahçeli’ye bayrak açtı. MHP’yi böldü. 25 Ekim 2017 günü İYİ Parti’yi kurdu. MHP'deki muhaliflerin içinden birden sıyrılarak genel başkanlığını dayattı. Bir süre sonra kendisiyle birlikte hareket edenleri tasfiye ederek İYİ Parti'ye hâkim oldu. ABD ve Batı’ya göz kırpan siyasetler izlemeye başladı. CHP’nin desteğiyle Meclis'te grup kurdu.

HDP'YLE YAKINLAŞMA

Altılı Masa’da yer aldı. Biden’ın “kilit partisi” HDP'ye göz kırptı. HDP’yi yumuşatarak tabana kabul ettirmeye çalıştı. Cezaevindeki Selahattin Demirtaş'ın “Başak ile birlikte Meral Hanım'ın kapısını çalar, kahvaltıya geldik” ifadelerine yanıt olarak, “Güneydoğu'da şöyle bir gelenek var: Kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız” dedi. HDP güzellemeleri yaptı. Gelen tepkiler üzerine sessizliğe büründü.

Akşener’in darbe sonrası yaptığı bir konuşmada “Bunlar zenginleri çıkardı, Mehmetçik hapiste, garip gurabe, çaycı çorbacı hapiste.” sözleri 15 Temmuz sonrası darbeden dolayı içeriye atılanlara destek olarak nitelendirildi. Benzer sözleri Altılı Masa ortağı Kılıçdaroğlu da sık sık gündeme getirdi.

ÇİN’E KARŞI ABD MÜTTEFİKİ

Meral Akşener’in önemli bir vazifesi de Çin düşmanlığı. Gelişen Türk-Çin ilişkilerine çomak sokmak! Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin titiz davrandığı Çin ilişkilerini bozacak “Uygur” aletini elinden düşürmüyor. Yükselen Çin’e karşı ABD siyasetini Türkiye’de en hararetli sürdüren siyasetçi. Bu konuda MHP lideri Bahçeli bile son derece temkinli ve “Uygurlara baskı yapıldığı yalanını ABD yürütüyor. Bu oyuna gelmeyiz” diyor... Akşener Uygur ayrılıkçılarını Meclis kürsüsünden konuşturuyor. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek açıklamalarında sık sık oynanan oyuna dikkat çekerek Akşener’i de uyarmış ve “Bu dil Türkiye’nin dili değil” demişti.

Sonraki Haber