Çocuk kitaplarının iyileştirici gücüne sığındım

‘Yağmur Yağdırmaktan Korkan Bulut’ adlı çocuk kitabıyla okurlarla buluşan Gökçe Demirelli Buran yaşsız bir kitap kaleme almak istediğini söyledi. Buran editörlükten yazarlığa geçiş sürecini de anlattı

Editör Gökçe Demirelli Buran, yeni bir çocuk kitabıyla yazarlık için ilk adımını attı. Beyaz Balina Yayınları’ndan çıkan “Yağmur Yağdırmaktan Korkan Bulut” kahraman Pufi’nin endişelerinden kurtulmaya çalışırken başından geçenleri konu ediniyor. Hem ilk kitabını hem de yazarlığa geçiş sürecini anlatan Buran, “Ben yaşsız bir kitap kaleme almak istedim. Çocuk kitaplarının “iyileştirici gücüne” sığındım.” dedi.

- Yıllardır yazın dünyasında editör olarak yer almıştınız. Şimdi ise bu dünyaya yazar olarak yeni bir çocuk kitabıyla giriş yaptınız! Bu geçiş sizi nasıl etkiledi? Yazan olmakla denetleyen olmak arasında bir fark var mı?

Elbette denetleyen olmakla yazan olmak arasında farklar var. Editörlükte -kendi tabirimle- kelime tamirciliği yaparken her metni objektif gözle değerlendirme ve geliştirme sorumluluğu taşıyorsunuz oysa yazarlıkta kendi iç dünyanızı keşfedip ortaya koyuyorsunuz. Yazar olarak kelimelerle bir dünya inşa ediyor, hikâyenin ruhunu en iyi yansıtacak detayları seçiyorsunuz.

Editör olarak kelimeleri tamir ediyor, metni daha güçlü kılmak için müdahalelerde bulunuyor, yazarın dünyasına dışarıdan bakarak onu daha net, daha güçlü hâle getiriyorsunuz. Muhakkak ki ikisi de yaratıcı süreçler ancak biri incelikli bir rehberlik yapmayı gerektirirken diğeri içsel bir yolculuk. Yazarlık bana sınırsız bir özgürlük verirken editörlük disiplinle dengeyi öğretiyor ve ben, her ikisini de çok seviyorum.

YAŞSIZ BİR KİTAP KALEME ALMAK İSTEDİM

- Yağmuru çok seven heybetli bir ağaç, hareketli mi hareketli bir yıldız, dans etmeyi çok seven neşeli bir bulut… Sizi tanıyan biri olarak sorsam: İçinizdeki çocuğun dışa vurumu olabilir mi bu karakterler ya da ne kadarı yansıdı Yağmur Yağdırmaktan Korkan Bulut’a?

Biraz ben, biraz hepimiz diyebilirim. Kahramanımız Pufi, endişelerinden kurtulmaya çalışıyor. Aslında yağmur yağdırmak onun doğasında var ama korkuyor. Zaman zaman hepimiz bunu yaşamıyor muyuz?

Pufi’yle karşılaşan her karakter aslında onun bir parçası: Heybetli bir ağaç olan Dişbudak, Pufi’nin köklerini; hareketli bir yıldız olan Vega, çocuksu ve umursamaz yanlarını; kendi gibi bir bulut olan Puslu ise içsel dünyasını temsil ediyor.

Ben yaşsız bir kitap kaleme almak istedim. Çocuk kitaplarının “iyileştirici gücüne” sığındım. Minik okurlarıma, endişelenmenin doğal olduğunu, herkesin zaman zaman endişelenebileceğini ve bu endişelerin üstesinden nasıl gelebileceklerini göstermek istedim.

Pufi, kendi özündeki bu gücü keşfederken çocuklara, kendi içlerinde saklı olan cesareti bulmaları için ilham vermeyi amaçladım. Bizler de büyüdükçe, korkularımızı kucaklayarak kendimizi buluyoruz. Bu yüzden, her yaştan okurun bu hikâyede kendinden bir parça bulacağını düşünüyorum.

- Kitapta İskenderiye Feneri’nden söz ediyorsunuz. Günümüz dünyasında bilişim çocukları yetiştiği varsayarsak dünyayı erken keşfetmeleri için miydi bu örnek?

İSKENDERİYE FENERİ YOL GÖSTERİCİLİĞE DAİR BİR SEMBOL

İskenderiye Feneri hem tarihsel bir simge hem de hikâyede bir metafor olarak yer alıyor. Yağmur Yağdırmaktan Korkan Bulut'ta İskenderiye Feneri sadece bir yapı değil, aynı zamanda bilgiye, keşfe ve yol göstericiliğe dair bir sembol. Bilgi çağında büyüyen çocukların dünyayı keşfetme hızı gerçekten etkileyici ama bunun sadece teknolojiyle sınırlı olmaması gerektiğine inanıyorum.

İskenderiye Feneri, bir dönemin önemli yapılarından biriydi. Fenerin ışığı uzaklara yol gösterirken ben de okurlarımın zihinlerinde farklı kültürlere ve tarihlere bir ışık yakmak istedim. Çocukların erken yaşta sadece teknolojiyle değil, aynı zamanda geçmişin önemli unsurlarıyla da tanışmasını amaçladım.

- Çocuklar, bilgiyi eğlenceli, neşeli bir biçimde alırsa içselleştirmeleri daha kolay olur, dedirten bir tekniği var kitabınızın. Kaç kez okunması gerek bu bağlamda?

Yağmur Yağdırmaktan Korkan Bulut’u, her okunuşta farklı bir katmanı ortaya çıkaracak şekilde tasarlamaya çalıştım. Eğlenceli ve neşeli bir şekilde sunarak çocukların öğrenme sürecini doğal bir keşif yolculuğuna dönüştürmek istedim. Kitabın farklı yaş gruplarında farklı anlamlar bulacağını biliyorum.

Küçük yaşta okuyan bir çocuk, belki karakterlerle empati kurup maceranın tadını çıkarırken bir süre sonra aynı hikâyeyi yeniden okuduğunda, içindeki alt metinleri daha iyi kavrayabilir. Her okuma, yeni bir keşif fırsatı sunuyor.

- Çocuk kitaplarının sayısı her geçen gün artarken bu nasıl bir tutkudur, diye mi sormalıyız, yoksa başka etkenler var mıdır? Örneğin çocukların ve hayvanların katledildiği bir dönemden geçerken hem de!

Çocuk kitaplarının sayısının artması, tutkunun yanında bence toplumsal bir ihtiyaç ve umut. Kişisel tutkularımın yanında -her şeyden önce bir anne olarak- çocukların iyi bir gelecek için eğitilmesi gerektiğine olan inancım ve bu konuda bir şeyler yapma isteğim sanki daha ağır basıyor.

Günümüzde çocuklar ve hayvanlar gibi savunmasız varlıkların karşı karşıya kaldığı zorlukların göğüslenmesinde, çocuklara yönelik hassas ve öğretici içeriklerin, duygusal ve entelektüel gelişimlerine katkıda bulunacağına inanıyorum.

Çocuk kitapları, sadece eğlenceli bir okuma deneyimi sunmakla kalmaz, aynı zamanda onlara, dünyayı daha iyi anlamaları için gerekli araçları da sağlar. Ben çocuk kitaplarının yetişkinler tarafından da okunması gerektiğine inanıyorum. Bu kitapların “iyileştirici gücü”nden bizler de sonuna kadar faydalanmalıyız diye düşünüyorum.

Sonraki Haber