Gönül köprüsü Sinciang
18.ve 19. yüzyıllarda Çin, hayal edilemeyecek kadar büyük ve uzak, bir o kadar da gizemliydi. Makyavel’den Montesquieu’ya, Voltaire’den Goethe’ye kendi medeniyetine eleştirel bakarak toplumsal yenilenmenin yollarını arayan Avrupalı düşünürler, ufuk çizgisinde kadim Çin kültürünün izlerini aramışlardı. Lakin önyargılar vardı, bilinmezlikler hakimdi. Aradaki mesafe ise, bu engellerin aşılmasını imkansız kılıyordu.
Bugünse Çin, dünyanın büyük çoğunluğunun kaderini belirleyen ekonomik ve toplumsal atılımlarıyla gizem sislerini dağıtmaktadır. Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifiyle Çin, uzak olanı yakınlaştırarak, bir anlamda Batı’nın Doğu’ya bakışındaki 500 yıllık oryantalist bakışı aşacak yolların taşlarını döşemektedir. Dünya barışı için umutlanmanın bundan böyle daha güçlü sebepleri var.
Yeni bir dünya için yapılan bu yolların en önemli kavşak noktalarından biri Türkiye’dir. Türkiye hem Avrupa’ya hem Asya’ya olan yakınlığıyla Çin’i Batı’ya daha da yakınlaştıracaktır. Çin Türkiye’de bilinip merak edildiği ölçüde Batı, 500 yıllık önyargılarından kurtularak kendisini ve Çin’i doğru açıdan görmeyi başarabilir.
Sinciang Uygur Özerk Bölgesi Çin’in Batı’ya açılan kapısı. Jeostratejik açıdan Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’nin de kalbi. Bizim açımızdan özellikle önemli olan yönü ise, Türkiye ile Çin arasında bir köprü olması. Kültürel ve tarihsel bağlar sebebiyle, bir gönül köprüsü. Sinciang kardeşliğin, uyumun ve kadim insanlık tarihinin adı. Bu bakımdan Sinciang hepimizin.