Güç insanı nasıl değiştiriyor? Stanford Deneyinin akıl almaz sonuçları

Güç ve güçsüzlük insanı nasıl değiştiriyor ve dönüştürüyor. ABD’de yapılan Stanford Hapishane deneyi insanın toplumsal rollerle ve güçle imtihanını ortaya koyuyor. Bilincin bu denli değişimine şaşırmamak elde değil. İşte Stanford Hapishanesi deneyinin akıl almaz sonuçları...

Güç ve güçsüzlük insanı nasıl değiştiriyor ve dönüştürüyor. ABD’de yapılan bir deney insanın güçle imtihanını ortaya koyuyor. Bilincin bu denli değişimine şaşırmamak elde değil. İşte Stanford Hapishanesi deneyi olarak bilinen deneyin akıl almaz sonuçları, insan güç ilişkisinin başka bir yansımasına tanık olacaksınız.

STANFORD HAPİSHANE DENEYİ:

TOPLUMSAL ROLLER NEYİ GEREKTİRİYOR?

Son dönemde insanların psikolojiye ilgisi her geçen gün artıyor. Para, güç gibi kavram ve kazanımların insan bilincine ve davranışına etkisi ise merak edilen konular arasında.

Her insanın toplumsal bir rol üstlendiği bir gerçek. Peki bu roller yerine getirilirken insan davranışları ve bilinci nasıl bir dönüşüme uğruyor. Hangi çelişkiler yaşanıyor?

1970’li yıllarında başında ABD’de Stanford Üniversitesi Psikoloji bölümünde düzenlenen  bir deney bugünkü sosyal rollere ışık tutarken bir yandan da bizleri şaşkına çeviriyor.

STANFORD HAPİSHANESİ KURULUYOR

Sosyal Psikoloji alanında çalışan Philip Zimbardo, sosyal rollerin insan üzerindeki etkileri incelemek için bir deneye başvurur. Üniversitenin bodrum katına sahte bir hapishane inşa ettiren Zimbardo, Stanford Deneyi adı verilecek olan deney için üniversite öğrencilerinden oluşan 24 erkek seçer.

Öğrencilerin bazıları mahkûm bazıları ise gardiyan rolünde olacaktır. Ancak denekler rollerini önden bilmiyorlardı. 14 gün sürecek olan deney için her öğrenciye günlük 15 dolar verilecekti.

Peki ABD’li Sosyal Psikolog Zimbardo’nu Stanford Üniversitesi’nin bodrum katında başlattığı sahte hapishane deneyinin sonucu ne oldu?

HAPİSHANEDEKİ TOPLUMSAL ROLLER:

MAHKUMLAR VE GARDİYANLAR

ABD’li Psikolog Philip Zimbardo ilk önce mahkum rolünde olacak öğrencilerden gardiyanların sözünden çıkmamaları ve onların vereceği emirleri uygulamalarını istedi.

Gardiyanlara ise otorite kurabilmek adına mahkumlara karşı sert davranmaları gerektiğini söyledi. Buna karşın Zimbardo, gardiyan rolündekilere şiddete başvurmamaları gerektiğini söyledi.

Zimbardo’nun gardiyanları eğittiği esnada çekilmiş görüntülerde şunları söylediği biliniyor:

“Mahkumlar üzerinde can sıkıntısı hissi yaratabilirsiniz, bir dereceye kadar korku yaratabilirsiniz ve onların hayatlarını tamamen rastgele güçler tarafından, sistem tarafından, sizler ve bizler tarafından kontrol edildiği hissine kapılmalarını sağlayabilirsiniz. Ve kesinlikle özel hayatları olmayacak. Onların bireyselliklerini çeşitli yollarla ellerinden alacağız. Genellikle bunun sonucunda, kendilerini güçsüz hissederler, bunu bekliyoruz. Yani bunun sonucunda, biz tüm güce sahip olacağız, onlarsa hiçbir güce...”

 Zimbardo’nun uyarılarında dikkat çeken iki vurgu ise mahkumların özel yaşamlarının olmaması ve bireyselliklerinin ellerinden alınmasıydı. Bir diğer vurgu ise sistem tarafından kontrol edildikleri.

Mahkumlar ve gardiyanlar gerekli talimatları aldıktan sonra uygun bir şekilde giydirildi ve deneye hazır hale getirildi.

Gardiyanların ellerinde sopalar vardı ve göz teması kurmamalarını sağlamak için aynalı gözlük takmışlardı.

Mahkumlar ise bileklerinden zincirliydi ve hapishane kıyafetleri giymişlerdi. Bireyselliklerini yok etmek adına her mahkumun üzerinde bir sayı yazıyordu ve gardiyanlar onlara bu sayıyla hitap edecekti.

Ve şaşkına çevirecek Stanford Hapishane deneyi artık başlayabilirdi.

TUTUKLAMA PROSEDÜRLERİ UYGULANDI

14 Ağustos 1971’de Zimbardo, mahkum rolündeki denekleri evlerinin önüne giderek tutukladı. Söz konusu tutuklama bölge polisiyle anlaşmalı bir şekilde yapıldı. Bütün gözaltı ve tutuklama prosedürleri uygulandı.

Önce parmak izleri alındı, ardından fotoğrafları çekildi ve karakolun ardından gerçek bir mahkum arabasıyla sahte hapishaneye nakilleri sağlandı.

Hapishanede bulunan her hücrede 3 mahkum kalabiliyordu. Oldukça küçük olan hücrelerden başka mahkumlara bir bahçe oluşturulmuştu. Gardiyanlar ise büyük ve konforlu alanlara sahipti. 3 kişilik gruplar halinde çalışan gardiyanlar 8 saatlik mesailerinin ardından hapishaneden çıkabiliyordu. Tüm bunlarla birlikte deneyin 1. günü sorunsuz bir şekilde geçmişti. Ancak ertesi güne gelindiğinde işler hiç beklenmedik bir hal alacaktı.

 İKİNCİ GÜNDE İSYAN BAŞLADI

Sorunsuz geçen ilk günün ardından isyan başladı. 1.hücrede kalan mahkûm denekler, yataklarını hücre kapısının önüne çekti ve üzerindeki kıyafetleri çıkararak emirlere uymayacaklarını söyledi.

Başlangıçta oldukça normal ve sıradan üniversite öğrencileri olan denekler, deneyin başlamasının ardından birkaç gün geçti ki bambaşka kişiliklere büründüler.

Gardiyanlarda da durum farklı değildi. Onlar da sadist kimselere dönüşmeye başladılar. Mahkumlar ise korkak ve sessiz kişiler haline gelmişlerdi. Deneye devam edildikçe her iki rolde bulunan denekler rollerine daha da uyum sağladı. Gardiyanlar, mahkumları kontrol altında tutabilmek için psikolojik taktikler geliştirdi. İsyan etmeyen mahkumları ayrı bir hücrede ödüllendiriyorlardı.

İsyan eden mahkumların ise yatak ve çarşaflarını alıp sakladılar. Böylece mahkumlar metal teller üzerinde uyumak zorunda kaldı.

 GARDİYANLAR ŞİDDET KULLANIYOR

Psikolojik kontrol taktiklerini şiddet kullanımı takip etti. Yemek yemeyen mahkumlara karanlık bir odada kalma cezası verildi. Bu esnada beklenmeyen bir durum yaşandı.

Bu uygulamadan sonraki 36. saatte 8612 numaralı mahkum oldukça değişik tavırlar gösterdi. Zimbardo bu mahkumla ilgili şunları söyledi:

“8612 numaralı mahkum delice davranmaya başladı, bağırıyor, çığlık atıyor, küfrediyor ve kontrolsüz öfke nöbetleri geçiriyor. Onun gerçekten bu psikolojik durumda olduğunu kabullenmemiz epey bir zaman aldı ve sonunda onu salma kararı verdik.”

DENEY ANCAK 6 GÜN SÜREBİLDİ

İki haftada tamamlanması öngörülen deney, gerçekle rol arasındaki farkın silinmeye başlaması nedeniyle ancak 6 gün sürebildi.

Deneyin ilk saatlerinden itibaren gardiyan rolündeki öğrenciler farklı yöntemlerle şiddete başvurmaya başlamıştı. Buna karşılık mahkum rolündekiler ise gerçek hayatta gardiyan öğrencilerle aynı seviyede olduklarını bildikleri için başkaldırıya geçmişlerdi. Ancak gardiyanların şiddetin boyutunu giderek arttırması ile mahkum rolündeki öğrenciler korkak ve uysal bir tavır sergilemeye başlamıştı.

STANFORD HAPİSHANE DENEYİNİN SONUCU

6 gün süren deneyin amacı sosyal rollerin kişilere yüklediği görevlerin getirdiklerini göstermekti.

Philip Zimbardo, yaptığı deneyde hapishane müdürü olarak rol almıştı. Deneyin sonunda ise kendisinin de çok etkilendiğini belirtti. Nitekim gardiyan rolündeki öğrencilerin acımasız kararlarını onaylamak zorunda kaldığı anlar olmuştu. Bu deney, kişilerin toplumun onlara biçtiği rolü bilinçsiz bir şekilde sahiplendiğini ve bu doğrultuda yapmaları gerekenleri yerine getirdiklerini göstermeyi amaçlıyordu. Stanford Hapishane Deneyi günümüzde hala en popüler psikoloji deneylerinden birisidir. Geçen yıllar içerisinde deneye yönelik onlarca eleştiri ve karşıt görüş içeren çalışma yapılmıştır. Zimbardo’nun 2019 yılında deneyin orijinal dokümanlarını halka açık hale getirmesiyle tartışma ortamı da iyice körüklenmiştir. Aynı yıl Le Texier tarafından yayınlanan bir makalede bu durum şöyle açıklanıyor:

“Stanford Hapishane Deneyi (SPE), psikolojinin en meşhur deneylerinden birisidir. Deney, bugüne kadar birçok açıdan eleştirilmiştir; ancak psikoloji ders kitaplarının yazarları, SPE ile ilgili kısımları yazarken bu eleştirileri görmezden gelmeyi seçmişlerdir ve bu nedenle hem öğrencileri hem de genel halkı deneyin bilimsel geçerliliğine yönelik soru işaretleri konusunda yanıltmışlardır. SPE arşivlerinde yapılan kapsamlı incelemelerden ve deneyin katılımcısı olan 15 kişiyle yapılan mülakatlardan elde ettiğimiz sonuçlar, deneyin bilimsel değeri konusundaki kuşkuları daha da arttırmaktadır. Bu verilerimiz, SPE'ye yönelik önceden geliştirilen, talep karakteristiklerinin varlığı gibi eleştirileri desteklemekle kalmamaktadır; aynı zamanda bugüne kadar bilinmeyen yeni eleştiriler üretilmesini de sağlamaktadır. Bu yeni eleştirilerimiz arasında; veri toplama yönteminin önyargılı ve eksik olarak yapılmış olması, SPE'nin Zimbardo'nun sınıflarından birinde 3 ay önce öğrencilerinin yaptığı bir deneyden ne kadar dayanak aldığı, gardiyanların mahkumlara nasıl davranacakları konusunda spesifik yönergeler almış oldukları gerçeği, gardiyanlara denek olmadıklarının söylendiği gerçeği ve katılımcıların neredeyse hiçbir zaman deneye tam olarak gömülmedikleri gerçeği bulunmaktadır.”

İNSAN İNSANIN KURDU MU?

ABD'de yapılan Stanford Hapishane deneyinin tartışmaya açtığı konu ise insan insanın kurdu mu sorusudur. Elbette bir tek deney insanın varlığını genellemeye yetmez. İnsan doğasını bütün bir şekilde açıklamak için pek çok deney yapılsa da bunların bir tür yalıtılmış bir ortamda yapıldığı unutulmamalıdır. 

Stanford deneyiyle ilgili yapılan eleştirilerden birisi de seçilen öğrencilerin agresiflik, narsisizm, otoriteryenizm gibi açılardan yüksek puanlı olduğu söylenmektedir.

ZORBALIK VE ŞİDDETTE DIŞ GÜÇ ETKİSİ 

Bir başka eleştiri ise deneyde ortaya çıkan zorbalık ve şiddetin dışardan verilen itici güç sayesinde ortaya çıktığı yönündedir. Yani gardiyan rolündeki öğrenciler kendi üstlerindeki otoritenin direktifi doğrultusunda şiddete meyilli bir hale geldiği düşünülmektedir.

Sonuç olarak psikolojinin en meşhur deneylerinden biri olan Stanford Hapishane Deneyi, beyaz perdeye konu olmuş ve çok sayıda tartışmanın merkezinde bulunmuştur. Deneyin yapıldığı şartlara yönelik eleştiriler olduğu gibi sonuçlarına yönelik de birçok eleştiri yapılmıştır. Neticede söylenebilir ki, insan doğasını bütüncül bir şekilde açıklamak için tek deney asla yeterli olmamaktadır. Stanford Hapishane Deneyi ise daha çok tartışmanın konusu olacak gibi gözükmektedir.

Sonraki Haber