Günlük hayatta Kürtçe azalıyor

Hafta sonu Diyarbakır’da gerçekleşen bir çalıştayda Türkiye Kürtçesinin geleceği masaya yatırıldı. Konuşmacıların ortak görüşü; Kürtçenin lehçelerinin Kürtler arasında günlük kullanımı azalmaktadır yönündedir. Genç kuşakların ilgisinin dibe vurduğunu belirten konuşmacılar çare arayışına girdiler.

Sundukları çözüm reçetelerinin Kürtçe üzerine düzenlenen önceki çalıştaylardan bir farkının bulunmadığı ve uygulanması mümkün olmayan projelerle gün tüketildiğini görüyoruz.

Kürtçü çevrelerin (bölücülüğü meslek edinenler), Kürtçelerin geleceği üzerine son yıllarda fazlaca dikkati çekmelerinin nedenleri bellidir. Her alanda meramını Türkçe dile getiren Kürdümüz, artık ortak anlaşma dili olarak Türkçeyi benimsemiş ve içselleştirmiştir. Bu gerçeği kabullenmek yerine, hala olmazlar üzerinde kafa yormanın bir getirisi olmayacağını Kürtçüler ne zaman anlayacak?

Dilde zorlamaların aksi tesir yapacağını ve tepkilere neden olacağını en iyi bölücülerin bilmesi gerekir. Sınıflarüstü bir olgu olan dillerin; toplumsal uyumun sağlanmasında belirleyici öneme sahip olduğu uzmanlarca dile getiriliyor. Dillerle oynamak ve dilleri siyasetin aleti haline getirmek o dili güçlendirmez, zayıflatır.

Bazı Kürtçü yazarlar ve aydınlar Kürtçe ile Zazacanın Türkçeden etkilenmesini ve karışmasını istemiyor. Hatta bazı müzisyenler Kürtçe türkülerin Türkçe söylenmesini veya Türkçe/Kürtçe söylenmesini yadırgıyor, karşı çıkıyorlar. “Ari dil” safsatasını savunan bu çevreler 21. Yüzyılda olduklarını unutuyorlar!

Kürtçenin lehçelerini, ağızlarını olduğu gibi muhafaza etme zihniyetindeki kesimler; aynı ülkede yaşayanların dillerinin birbirlerine yaklaşmalarını, etkilemelerini, karışmalarını kabul etmek istemiyor. Hatta Türkiye Kürtçesi denildiğinde bunun kabul edilemezliği üzerine yazılar döşeniyorlar.

TÜRKÇEYLE SESLENMEK

Diyarbakır’da gerçekleştirilen çalıştayda “Günlük hayatta kullanımı gittikçe azalan Kürtçe”nin geleceğinin pekte umut verici olmadığını katılımcıların konuşmalarından çıkarıyoruz. Farklı meslek dallarından konuşmacılar oldukça karamsar tablo çizdiler. Kürtçe ve Zazaca yerine Türkçenin günlük hayatta baskın dil haline gelmesi, Türk Milletinin asli unsurlarından Kürdümüzün birlik ruhunuda yansıtıyor. İşte bizim ortak ruhi şekillenme dediğimiz olay tamda budur.

VOA Türkçe’de ki haberde “Kürtçe’nin yok olmasının önüne geçilmesi amacıyla Diyarbakır’da kurulan Dil ve Kültür Ağı üyeleri”nin görüşlerini aktarmış. Çalıştayın konuşmacılarından Avukat Sedat Yurtdaş, , “Dilin kullanılması önündeki fiili, ekonomik, kültürel engellerin hepsinin konuşulmasının ve bir çözüm yolunun bulunması gerektiği konusunda çok çeşitli tartışmalar öteden beri vardır. (…) Kürtçe’nin bütün lehçelerini koruyarak gelişmesi için hem eğitim hem pazar hem iletişim dili olması gerekiyor yoksa kaybedecek. Buraya katılanların gençliklerini de dikkate alarak şunu söyleyebiliriz, belli bir yaşın üstündekiler Kürtçeye ilgi göstermiyor. Bir dilin dünya dil ailesinde karşılığını bulması için mutlaka önündeki engellerin kaldırılması lazım.” Dedi.

Ancak, Kürtçe ve bütün lehçeleri denildiğinde İran-Irak-Suriye’deki Kürtlerde dâhil ediliyor. Bu lehçelerin hiç biri birbiriyle tam olarak anlaşamadığı halde gelişmeleri ve baskın dil haline gelmeleri nasıl olacak? Soranice, Kurmanci, Lori vb ve yöresel farklılıklarla donanmış lehçelerle “hem eğitim hem Pazar hem iletişim” dili haline getirilmesi mümkünmü? Bunun koşulları var mı?

Türkiye Kürtleri, Türkçeyle sesleniyor ve Türkiye Kürtçesini yaşamında isteğine göre kullanıyor. Zira yapılan araştırmalar ve Kürtçülerin kendileride bu gerçeği teslim ediyor ama kabullenmekte güçlük çekiyorlar.

KÜRTÇE KUŞAKLAR ARASI AKTARILMIYOR

Kürdümüzün çocukları ve gençleri bölücü örgütlerce yıllardır istismar ediliyor. Onların ruhlarına ülkelerine ve birlikte yaşadıkları insanlara düşmanlık sokulmaya çalışılıyor. Kürtçelerin eğitim dili olmasına yönelik talep gelmediği halde Kürdümüze dayatılması ABD emperyalizminin böl ve yönet politikasının bileşenlerinden bir tanesidir. Kürtçü çevrelere geçmişte değişik sahte solcu örgütlerin içinde bulunmuş ve daha sonra hidayete ermiş döneklerin bu alanda cirit atmasınıda eklemek gerekiyor.

Çalıştaya katılanlardan Gazeteci Murat Bayram, “Kürt çocuklarını sıklıkla telefon uygulamalarına baktıklarını tespit ettik. Kürt medyasında, Kürt haberciliğinde bu yönde bir fakirlik, bir içerik eksikliği olduğunu tespit ettik. Bu yönde çalışmaların olması gerektiğini vurguladık. Kürt medyasında özellikle eğitim dili olmadığı için kendi aralarında dil standartları yok. Bu da farklı medya organlarında farklı üslupla karşılaşmak anlamına geliyor.” Yönlü açıklamalarda bulundu. Medya alanında çocukların ve gençlerin ilgisini çekecek Kürtçe yayınların yapılmasını öneren Murat Bayram’da diğerleri gibi Kürtçülüğü meslek edinenelerden!

Dr. Dursun Çiçek ise farklı bir boyuttan Kürtçeye yaklaşıyor ve şöyle söylüyor: “Bir dil kuşaklar arası aktarımı kesinti oluyorsa o dilin yok olma riski var. Bizim en çok altını çizdiğimiz husus buydu. Kürtçe artık çocukların dili değil çocukların dili olmaktan çıkan bir dil. Yaşlıların dili olmaya başladı. Kürtler’in önem vermesi gereken temel mesele kuşaklararası dil aktarımının kesintiye uğrayan aktarımının yeniden kurulması. Kürtçe’nin yaşamasına dair bir arzu ya da irade varsa Kürtçe’nin ölümüne dair bir kötü niyet yoksa Quebec ve Katalan deneyimi bize şunu gösteriyor kâğıt üstünde simetrik bir sistem kursanız, iki dile eşit statü verseniz bile uzun süre baskı altında kalmış bir dil, baskın dil karşısında ayakta kalamıyor”

Dr. Çiçek konuşmasının devamında, “Kurmanci da can çekişiyor. Kurmanci’nin geleceğini belirleyen temel gösterge kuşaklararası dil aktarımıdır. 50 yaş üstü Kürtler’e bakalım, 30-50 yaş arası Kürtler’e, 15-30 arası Kürtler’e bakalım ve dilin grafiğini çıkaralım. Dilin yukarıdan aşağı doğru geldiğini göreceksiniz. Bu grafiğe baktığımızda Kürtçe artık yeni kuşakların dili olmaktan çıkıyor. Buna bir müdahale olmazsa bunun gideceği nokta bellidir.” Ve çalıştayda kullanılan şu cümleye ekleyeceğimiz bir şey yoktur: “Kürtçe şu anda toplum içinde prestiji en düşük olan bir dil”

Sonraki Haber