‘Şairin duruşu Türkiye’yle başlayıp Türkiye’yle biter’

Şair Eray Sarıçam, şairlerin artık yönlendirici gücünün kalmadığını söyledi. İçinde bulunduğumuz çağı ‘şeyleşme çağı’ olarak adlandıran Sarıçam, şairin duruşu konusunda da en önemli konunun meselelere Türkiye’den bakmak olduğunu vurguladı

Günümüz Türk Şiiri soruşturmasına genç kalemlerle devam ediyoruz. Sorularımızı yanıtlayan Eray Sarıçam, Türk şiirinin şairlere rağmen direndiğini söyledi. Şairin yönlendirici gücünün kalmadığını belirten Sarıçam, “Şair de diğer vatandaşlar da tüm gücünü daha iyi bir tivit atmak için kullanıyor” ifadelerini kullandı. Bir şair için en önemli meselenin dünyadaki meselelere Türkiye’den bakmanın olduğunu vurgulayan Sarıçam, “Şairin duruşu Türkiye ile başlayıp Türkiye ile biter.” dedi.

Eray Sarıçam

‘YENİ BİR TANIMI EN ÇOK TÜRK ŞİİRİ HAK EDİYORDU’

- 21. yüzyılda şiirin yeni bir tanımından söz edilebilir mi?

80’li yıllardan bugüne, özellikle bizim gibi ülkelerde, yenilik adeta bir farz haline geldi. Her zaman, her alanda mutlaka yeni olmalı yeniyi yakalamalıyız. Siyasetçiler yeni kuşağı yakalamak için PlayStation oynuyor, bankalar rap müzik yapıyor, şairlerse video-şiir yapıyor. Yeni bir tanımı belki en çok Türk şiiri hak ediyordu, ancak böyle bir “şeyleşme” çağında şiirin yeni bir tanımından değil, geniş kitlelerin yani milletlerin zihnindeki halini konuşmalı, onun değerini bilmeli, onu geliştirebilmek için neler yapabiliriz, bundan söz etmeliyiz.

‘TÜRK ŞİİRİ BİZE RAĞMEN DİRENİYOR’

- Dönem dönem ortaya atılan bir iddiadır. Şiir bitti mi?

Başta şairler olmak üzere, şiiri öldürmek için elimizden geleni yapıyoruz fakat Türk şiiri bize rağmen direniyor. Avrupa ve Amerikan şiirinin bugünkü meselelerini düşününce, onlar için öldüğünü söyleyebiliriz. Yine onların meselelerini Türk şiirine dahil etmek isteyenleri görünce de öldü diyebiliriz. Yine de Türk şiiri tüm bunlara rağmen yaşıyor. Ama kendi çabasıyla yaşıyor. Türk şiirinin ölümü Türklerin de ölmüş olduğu anlamına gelir.

- Şiirin halkla arası nasıl? Geniş kitleler şiirin sesini ne kadar duyuyor?

Halkın dün de bugün de şiirle arası iyi. Ama bizim anladığımız şekilde değil. Biz adına şair demesek de halk birçok ismi izliyor, dinliyor ve okuyor. Tamam bu kişiler şair değil ama halk onları şair olduğu için takip ediyor. Diğer taraftan hepimizin bildiği çok satan şairler de var. Bunların rağbet gösterdiği kişiler de geniş bir kitleyi temsil ediyor. Yani şiir kamusu dediğimiz 400 kişilik alanın şairlerini okumuyor halk ama kendi dünyasındaki şiiri hâlâ takip ediyor. Bu da bir şeydir.

‘ŞİİR ETKİ ETTİĞİ BİÇİMİ DÖNÜŞTÜRÜYOR’

- Bir fikir de şu: Şiirin aslında bütün biçimlere etki ettiği, onların içine sızdığı şeklinde. Bu bağlamda şiir ve resim, şiir ve sinema ve şiir ve müzik birlikte değerlendiriliyor. Sizce bu doğru mu? Doğruysa bu bağ nasıl oluştu?

Şiir, doğal varlığı olarak, Türk toplumunda tüm biçimlere etki eder, ediyor; etki ettiği biçimi dönüştürüyor. Fakat şiir-resim, şiir-sinema gibi çalışmaların büyük bir çoğunluğunu ben etki değil de bir tür zorlama olarak görüyorum. Popüler olan rap müzik diye şiiri rap’in penceresinden ele almaya çalışıyoruz örneğin. Rap yarın yerini başka bir şeye bırakacak elbette. Ama şiir kendi varlığına devam edecek. Şiiri; resim, müzik veya sinema penceresinden değil, bunları şiirin penceresinden görebilirsek söz konusu bağ daha verimli olacaktır.

ELEŞTİRİ YAZMAK YERİNE TİVİT ATMAK TERCİH EDİLİYOR

- Son dönemde şiir kitaplarının satış oranları hayli düşük. Eskiden olduğu gibi dişe dokunur şiir eleştirileri ve polemikleri de yayınlanmıyor. Bunun sebebi nedir?

Şiir kitapları hiçbir zaman satmıyordu ama hiçbir zaman da bu kadar dağıtım sorunu yaşamıyordu. Pahalı değildi ve en azından şiir kitaplarını şairler satın alıyordu. Şimdi de onlar da almıyor. Ülkenin durumu ortada. Kime ne diyebiliriz ki. Eleştiri ve polemik ise bundan farklı bir konumda. En son 90 Kuşağında nitelikle polemikler yaşanmıştı ve onlar eleştiriyi şiirden ayrı görmüyorlardı. Bizim yaşıtlarımız da bir müddet sürdürdü bunu. Benimle birlikte 5-6 arkadaşın daha eleştiri kitabı yayımlandı. Ama bizden sonrakiler “hız çağı”na ayak uydurarak eleştiri yazmak yerine tivit atmayı tercih etti büyük oranda.

EN ÖNEMLİ ŞEY TÜRKİYE’NİN YANINDA DURMAK

- Şairin toplumda yönlendirici bir gücü vardı. Şair duyarlılığından ve şiirinin etkisinden hep söz edilir ki bu yüzden geçmişte pek çok şair gazaba uğramıştır. Günümüzde şairin böyle bir gücü kaldı mı?

Şairin böyle bir gücü kalmadı. Artık devlet şairlerin peşine adam takmıyor, örgütlü şair yok, fikir mücadelesi uğruna estetikten cayan da… Böyle bir ortamda neden bir gücü kalsın ki. Şair de diğer vatandaşlar da tüm gücünü daha iyi bir tivit atmak için kullanıyor. Anonimlerin tivitleri şairlerin tivitlerinden daha iyi oluyor çoğu zaman. Bu yüzden yönlendirme gücü de anonim Twitter hesaplarına kaldı.

- Tarihin doğru tarafında durmak bir mesele. Günümüzde de bu konuda turnusol olabilecek pek çok olay yaşandı. 21.yüzyılda şair duruşunu nasıl belirlemeli?

Şairin duruşu belirleyen en önemli şey, Türkiye’nin yanında durup durmadığıdır. Şair, dünyada yaşanan tüm olaylara Türkiye’den bakabiliyor mu? Mesele bu. Gazze soykırımı, Rusya-Ukrayna savaşı, ABD seçimleri vs. Bunlar önemli turnusollardır. Böyle olaylarda Batıcı evrensel yargılara karşı Türkiye’nin tarafında duruyorsa, o kişiye şairdir, diyebiliriz. Şairin duruşu Türkiye ile başlayıp Türkiye ile biter.

Sonraki Haber