İşte Günümüz Türk Şiirinin raporu: Halkla buluşmanın yöntemlerini arayalım
Usta ve genç kalemlerle günümüz Türk şiirini, Türkiye’nin kültür hayatını enine boyuna konuştuk. Ortaya pek çok sonuç çıktı ancak en önemlisi halkla buluşma fikri. Şiirin ve edebiyatın halkla buluşması için yeni yöntemler şart
Türk edebiyatının usta ve genç kalemleriyle yaptığımız “Günümüzde Türk Şiiri” soruşturması hem kültür hayatımız hem de edebiyatımız açısından önemli sonuçları ortaya çıkardı ve edebiyat dünyasında da bir tartışmayı başlattı. Pek çok şairden ve okurdan bu soruşturmayı sürdürmemiz gerektiğine dair yanıtlar ve öneriler aldık.
Haydar Ergülen, Seyyit Nezir, Abdülkadir Budak Tuğrul Tanyol, Hüseyin Ferhad, Abdülkadir Paksoy, Hüseyin Akın, Furkan Çirkin, Eray Sarıçam ve Kaan Eminoğlu, Nurduran Duman ve Ferruh Tunç soruşturmaya bugüne kadar katkı sunan isimler oldu.
‘ŞAİR VAZİFELİ İNSANDIR’
Usta Şair Haydar Ergülen, şiirin sanatın diğer alanlarından bilime kadar her yere sızdığını vurguladı. Şairin yönlendirici gücüyle ilgili soruya yanıt veren Ergülen, şairlerin tek başına çoğul etkilerine rastlanmadığını buna karşın şairlerin birleşerek toplumsal olaylarla ilgili şiirler yazdığını ve yeni bir kolektif şiir anlayışının geliştiğini belirtti. “Şair benim gözümde biraz da ‘vazifeli’ insandır.” diyen Ergülen bu vazifenin antiemperyalist tutum almak olduğunu açıkladı.
Şair Abdülkadir Paksoy, dönem dönem yapılan “Şiir bitti mi?” tartışmasına “Şiirin bitmesi demek, insanlığın da bitmesi demektir. Kimi insanlar, kimi toplumlar ya da toplumsal çevreler şiirden uzaklaşabilir, daha doğrusu şiirlerini yitirebilirler, ama şiir yitmez.” yanıtını verdi. Paksoy halkla şiir arasındaki ilişkinin durumuyla ilgili olarak da “Hem halk şiirden hem de şiir halktan uzaklaştı.” değerlendirmesini yaptı.
POSTMODERNİZMİN YARATTIĞI TAHRİBAT
Türk şiirinin usta kalemlerinden Seyyit Nezir ise postmodernizmin yarattığı tahribata dikkat çekti. Postmodern akımın şiiri toplumun dışına sürüklediğini vurgulayan Nezir, “Şair hızdan uzak durmak zorunda. Postmodernizm insanı ve kültürü tüketme ideolojisidir. Şair halkla yeni buluşma yöntemleri bulmalıdır.” ifadelerini kullandı. Dijitalleşmenin yaşamı tekdüzeleştirdiğini belirten Nezir, “Şiir ve sanat gitgide çok dar alanlarda sürdürülebilen dijital ortamlarda da yoğun baskılar karşısında soluk alamaz duruma geldi.” tespitini yaptı.
KÜLTÜR HAYATI İÇİN TEHLİKE: AVRUPAMERKEZCİLİK
Tuğrul Tanyol ise şair ve halk arasındaki ilişkiye başka bir açıdan yaklaştı. Şiirin bir sanat olduğunun unutulmaması gerektiğini kaydeden Tanyol, “Halk ne kadar Beethoven dinliyor ne kadar, Cézanne resimlerine bakıyorsa o kadar şiir okuyor. Bu da bu işin normali.” dedi.
Dikkat çeken başka bir tespit ise Hüseyin Ferhad’dan geldi. Türkiye’deki Batıcılığın etkisinin altını çizen Ferhad, “çağdaşlaşma” algısının Avrupamerkezciliğe dönüştüğünü söyledi. Ferhad, Batı’ya göre kendisinin ve barbarların olduğu değerlendirmesini yaptı.
Usta isimlerden Abdülkadir Budak ise, şairin popüler kültürün etkisinden uzaklaşması gerektiğine dikkat çekti. Budak ayrıca metinlerarasılık fikrine de karşı çıktı. Şiir gibi roman nitelemelerine katılmadığını belirten Budak, şiirin sadece şiir olarak kalması gerektiğini söyledi.
MİLLİ KİMLİK ŞAİRİN VAZGEÇİLMEZİ OLMALI
Şair Eray Sarıçam, içinde bulunduğumuz çağı “Şeyleşme Çağı” olarak nitelendirdi. Sarıçam, şair için en önemli meselenin olaylara ve süreçlere Türkiye’den bakmak olduğunu vurguladı. Hüseyin Akın da şairlerin tarihi değiştirecek kişiler olduğunu ifade etti. Akın ayrıca 21. yüzyılda şairin duruşunun başta Filistin ve Gazze olmak üzere bütün mazlum milletlerle yan yana olmaktan geçtiğini dile getirdi.
Şair Nurduran Duman, şiirin topluma yaşama gücü vermesi gerektiğine dikkat çekti. Şairleri insanın kefili, aracısı ve öncüsü olarak tanımlayan Duman, “Şair yetiştiği toprağı sevmeli.” dedi.
ŞAİRİN GÜCÜ EŞYASIZLIK
Metin Turan,şairin gücüyle eşyaya bağlılık arasında bir ilgi kurdu. Turan’a göre şair eşyayla olan bağını kopardıkça güçlü. Turan, şairin gücü meselesiyle ilgili de şu görüşü paylaştı: “Muhtemel, biz bir şairden büyük gürültüler koparmasını bekliyor, gündemdeki sorunu kökünden halletmesini istiyoruz. İçerisinde yaşadığımız çağda böyle bir güç yazık ki yok.”
Furkan Çirkin de kapitalizmi eleştiren isimler arasında. Kapitalizmin insanı her geçen gün robotlaştırdığını belirten Çirkin, şiir ve kapitalizm arasında da şöyle bir ilgi kurdu: “İnsan kalitesi düştükçe şiire ilgi azalır. Bu net!”
NEOLİBERALİZMİN ETNİK DAYATMALARI ŞİİRİ ZEHİRLİYOR
Kaan Eminoğlu da kapitalizmi eleştiren isimlerden. Eminoğlu sistemin değer yargılarını değiştirdiğini belirtti ve neoliberal saldırıya dikkat çekti: “Neoliberalizm cinsiyet temelli ayrımların, ırk kökenli haksızlıkların, mezhepsel ayrışmaların temel çelişki olduğunu belletti şairlere.”
Şair Ferruh Tunç da şiir, şair ve toplum arasındaki ilişkiye değindi. Tunç, şiirin toplumsal yükselişle ya da yıkımla geniş kitlelerce ilgi görebileceğini kaydetti. Cemal Süreya’ya atıf yapan Tunç, bir şairin ilk önce ortaya bir duruş koyması gerektiğini belirtti.
“Günümüzde Türk Şiiri” soruşturmasına katılan her şair, deyim yerindeyse nokta atışlar yaptı. Seyyit Nezir’in postmodernizmin şiiri toplum dışına sürüklediği tespiti, şiir ve halk arasındaki ilişkinin zayıflığının nedenini ortaya koydu.
Kaan Eminoğlu neoliberalizmin kültürel saldırılarının altını çizerek, şairin, şiire, insana ve topluma yabancılaşmasının temelinde yatan sebebi gösterdi.
Eray Sarıçam ve Hüseyin Akın’ın milli tavra yaptığı atıf, bugünkü edebiyat dünyasının en büyük eksikliklerinden biri aynı zamanda. Aksi halde, “Türkçe edebiyat” dayatması bu kadar geniş karşılık bulamazdı.
Haydar Ergülen’in sisteme karşı tavır alma vurgusu şairin mücadeleci yanını hatırlattı.
Yine Abdülkadir Budak’ın popüler kültüre kapılma tehlikesine işaret etmesi ayrıca anlamlı ve önemli bir uyarı.
Keza Furkan Çirkin’in kapitalizm eleştirisi ve yabancılaşmaya yaptığı vurgu da edebiyatın ele alması gereken bir konu.
HALKA DÖNÜŞ ŞART
Şairlerin cevaplarından hareketle ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
- Batıcılık ve neoliberalizm Türk edebiyatını etkisi altına aldı ve bunun sonucu olarak şairle halk birbirinden uzaklaştı.
- Emperyalist-kapitalist sistemin yarattığı yabancılaşma şair ve aydının bilincini de dumura uğrattı. Kendisine ve topluma yabancılaşan bir aydın profili ortaya çıktı.
- Metinlerarasılık, şiirin, romanın, öykünün kendi doğasını değiştirdi ve her şeyin “metin” olarak adlandırılmasına yol açtı. Bu durum da biçim açısından bir karmaşaya yol açtı.
- Neoliberalizmin küreselcilik dayatması yalnız edebiyatta değil kültür ve sanat alanında milli bilincin tahribata uğramasına neden oldu.
- Ekonomik kriz, dergilerin kapanmasına, kitapların satın alınmamasına ve telif sorunlarına neden oldu.
- Şiirin ve edebiyatın etki alanı azaldı. Şairler artık halkın değil edebiyat dünyasının kendisini okuması için çaba sarf ediyor.
- Dünyadaki politik, askeri, ekonomik ve toplumsal gelişmeler yeni bir edebiyatın habercisi. Bu edebiyatın daha kolektif bir anlayışla oluşması da kuvvetle muhtemel. Bunun için de en başta kültür insanlarının yeniden halka dönmesi gerekiyor.
“Günümüz Türk Şiiri” soruşturmasına katılan, katkı sunan herkese teşekkür ediyoruz. Elbette bu tartışmalara günler, haftalar, sayfalar yetmez. Ancak yine de zaman zaman şair ve yazarlarla çağımızı anlamaya çalışacağız.