Gurbette bir halk ozanı Hasan Karateke: Vatan sevgisi ve hasreti şiirlerime yansıdı

İsviçre’de yaşayan şair Hasan Karateke’nin ‘Yarin Gözlerinde Bahar’ ve ‘Gel Be Sevgili’ adlı şiir kitapları bulunuyor. Hasan Karateke; memleket özlemi, aşk ve toplumsal bakışın iç içe geçtiği eserlerini anlattı

Şair Hasan Karateke’nin Kaynak Yayınları’ndan çıkan şiir kitapları beğeni topladı. “Yarin Gözlerinde Bahar” ve “Gel Be Sevgili” adlarını taşıyan kitaplarında topladığı şiirlerinden örnekler veren Karateke, halk ile şiir arasındaki ilişkiyi, şiir yazarken yaşadığı duyguları, memleketine olan sevgisini ve özlemini anlattı.

Erzincan’ın Tercan ilçesinin Tepebaşı Köyü’nde 1960 yılında dünyaya gelen Hasan Karateke, Kahramanmaraş’ta okuduğu ilk ve orta öğretimin ardından liseyi Tunceli’nin Pülümür ilçesinde tamamladı. 14 yaşında inşaatlarda çalışarak aile bütçesine katkıda bulunan Karateki’nin üniversite eğitimi ise 1980 darbesi sebebiyle başlamadan sona erdi. 1983 yılında Mihriban Güneş’le hayatını birleştiren Karateke, 1988 yılından beri İsviçre’de yaşıyor.

Şiir ve halk arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? Şiir ve halk ilişkisi içinde şairin konumu nedir?

Ülkemiz, tarihi olduğu kadar kültürel olarak da oldukça derin ve zengin birikime sahiptir. Hepimiz analarımızın ruhumuzu okşayan ve canımıza can katan o şiirsel minileri ve türküleri ile hayata başlamışız. Hiç bir şey yoktan var olmaz. Bunların duygularımızda güzel bir tat, zihinlerimizde ise estetik bir iz bıraktığı kesindir.

Şiir, halk yaşamının kültürel bir parçası olarak hayatın akışı içinde şekillenir ve bir anlam kazanır. Halkımız sevincini kederini ve üzüntülerini maniler, türküler ve ağıtlarla ifade ederek toplumumuzun ortak duygu ve değerleri haline getirmiştir. Mesela Yemen’deki kayıplarımız için;

Yemen, yemen şanlı Yemen
Toprakları kanlı Yemen…

Çanakkale savaşımızda;

Çanakkale içinde
Aynalı çarşı
Ana ben gidiyorum
Düşmana karşı…

Kore savaşında hayatını kaybeden Askerlerimiz için yakılan ağıtta da;

Kore dağlarında
Ot kucak kucak
Ne bilsin Analar
Böyle olacak
Mehmed’im Kore’de
Şehit olacak
Gitti de gelmedi yavrum
Buna ne çare…

Şiir ve halk ilişkisi içinde şair, deyim yerindeyse bir söz üstadı, bir yapı ustası marifeti ile taşları alıp yerli yerine oturtan, bununla şiire anlam kazandırıp ruh veren ve can katandır.

‘AKLIM VE YÜREĞİM KAVGA HALİNDE…’

Siz şiire nasıl başladınız? Şiir yazma sürecinde yaşadığınız duygular neler?

Maksim Gorki şöyle der; “Bilim aklın şiiridir, şiir de yüreğin bilimi.” Gorki’nin bu sözünden yola çıkacak olursak; bende akıl ve yürek kıyasıya kavga halindeler, bir birini yer dururlar.

Bazen akıl baskın çıkar ben de rahatlarım. Bazen de deli yüreğim baskın çıkınca da coşar ağlarım ve önüne geçilmez bir duygu seli kopar içimde.

Bende kıyasıya kavgalıdır
Aklımla yüreğim
Bazen aklım galip gelir
Bazen yüreğim

Ben; etmeyin eylemeyin Yahu desem de
Para etmez sözüm
Aklımla gönlüm arasında
Ben biçare …

Fısıldadım gönül sırrımı
Ben bu kaleme
Sır tutmaz kalem
Duyurdu sırrımı
Cümle aleme …

Şiir yazmak böyle bir şeydir işte, bilmem anlatabildim mi…

Yapım itibarı ile duygusalım. Yanımda naçar biri iç çekip boynunu bükse gözlerim dolar. Bu duygusallığıma bir de vatan hasreti aşkı eklenince kat be kat artar duygusallığım. Bununla dillendirmeye başladım duygulu hallerimi. Kağıda dökmeden söyler geçerdim. Sonra bu şiirlerimin kalıcı olabilmesi için yazmamın daha doğru olacağını düşünerek yazmaya karar verdim. Sonucunda bu iki şiir kitabım; Yarın Gözlerinde Bahar ve Gel Be Sevgili kitaplarım şiir sevenlerle buluşmuş ve kalıcı olmalarını sağlamış oldum. Yazmış olduğum şiirlerimin kitap olarak yayınlanıp okuyucu ile buluşmasında en büyük etken; beni 1970’lerde gençlik yıllarımdan beri tanıyan çok değerli arkadaşım, ağabeyim Askar Yılmaz’ın teşviki ve önerisiyle ve başka arkadaşların da teşvikleri oldu. Şiirlerimi kızım Yasemin’ın yardımlarıyla deyim yerindeyse editörlüğünde derleyip toparlayarak baskıya hazırlayıp kitap olarak yayınlanmasını sağlamış olduk.

Çoşkun akan bir duygu selidir şiir yazmak. İstesen de önüne geçemiyorsun, engel olamıyorsun. O şiir denen duygu selini kitaplaştırıp gönül zengini Şiir severlerle buluşturmak meşakkatli olsa da güzel bir çabadır, güzel bir iştir.

Şiirlerinizde halk şiirine yakın bir üslup var. Takip etiğiniz bir halk ozanı var mı?

Bende şiir merakı, ortaokul ve lise yıllarında şiir kitapları okumakla başladı. Takip etmiş olduğum bir değil, birçok şair ve halk ozanlarımız var. Bunların başında kuşkusuz ki Nazım Hikmet gelir. Yunus Emre, Pir Sultan, Orhan Veli, Ahmet Arif, Hasan Hüseyin, Enver Gökçe, Aşık Veysel, Aşık Daimi, Davut Sulari ve daha niceleri… Hepsi bizim değerlerimiz.

Ortaokuldayken harçlıklarımı biriktirir şiir kitapları alıp okurdum. Okulda teneffüslerde, özellikle de lise yıllarında sohbetlerimizde ve dışarı gezmelerimizde arkadaşlarım, bazen de düğünlerdeki içkili sohbetlerinde büyüklerimiz benden şiir okumamı isterlerdi. Ben de Nazım Hikmet ve Ahmet Arif’ten ezberlemiş olduğum şiirleri okurdum, onlar da okumuş olduğum şiirleri beğeniyle dinler ve alkışlardı.

Ruhi Su, Sümeyra, Aşık Veysel, Nesimi Çimen, Şah Turna, Aşık Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş, Rahmi Saltık, Abuzer Karakoç, Hasret Gültekin severek dinlediğimiz ozan ve sanatçılarımızdı.

Yunus’u, Pir Sultanı, Nazım Hikmet’i, Orhan Veli’yi, Ahmet Arif’i, Hasan Hüseyin’i, Özdemir Asaf’ı okuyup da etkilenmemek mümkün mü? Hepsi de çok değerlidirler ve arkalarında gelecek yeni kuşaklar için çok zengin kültür hazineleri bırakıp gittiler. Hepsini saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Şiirde ilham kaynağım Nazım Hikmet ve Ahmet Arif’tir diyebilirim.

EŞİ OLMAYAN GÜZELLİK

Memleket özleminin hayatınıza ve şiirlerinize nasıl bir etkisi oldu?

Bence en güzel ve en kutsal sevgi Vatan sevgisidir. Vatan hasreti, hasretin en acılısı en can yakanıdır. Memleket özleminin şiirlerime yansımasını gene şiirlerimden iki örnek vererek göstermek istiyorum.

Aslına bakarsan
Hayat
Yâri vatan
Vatanı yar gibi sevmektir.

Her sabah çıkarım yüreğimden
Bırakırım kendimi
Vatan hasretinin
Acımasız dalgalarına

Köprüler kurarım
Gönülden gönüle
Hasretin Çelik urganlarıyla
Memleketin dağlarına

Umutla bakarım yarına
Yüreğim vatan toprağında
Yüreğim kale burcunda

Üç yüz altmış beş gün
Altı Saat
Vatan nöbetindeyim

Hani hep Büyük Türk Milleti deriz ya; bu çok anlamlı ve milletimizin ruhunu okşamak ve böbürlenmek için söylenen bir söz değildir. Mensubu olmaktan büyük gurur duyduğum Türk milleti, ezilen dünyada Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme karşı ilk Milli Kurtuluş Savaşı vermiş ve dünyaya örnek olmuş bir milletir. Vatanımı sevdiğim kadar milletimi de çok seviyorum.

Burada yeri gelmişken müsaadenizle bir anımı aktarmak istiyorum.

12 Eylül’den sonra yurt dışına çıktım ve ülkeme 14 yıl gelememiştim.

2002 yılında TL’nin çok sıfırlı olduğu dönemde Türkiye’ye gelmiştim. İstanbul’da önce Sosyalist Parti’yi ziyaret ettim, sonra Kaynak Yayınları’na gidip bazı kitaplar aldım ancak aradığım bazı kitapları Kaynak Yayınları’nda bulamayınca Kaynak’taki arkadaşlar beni İstiklal Caddesi’nde tanıdıkları başka bir kitapçıya yönlendirdiler. Aradığım kitapları orada buldum. Ödeme yapınca kitapçı gençle sohbet ediyoruz, Trabzonlu olduğunu söyledi, ben de Erzincanlı olduğumu söyledim. Türk Lirası’nın çok sıfırlı olduğu dönemdi. O bilmem ne milyon Lira deyince, benim kafam karıştı ve ödeme yaptığımda da karışıklık olunca kitapçı yurt dışında olduğumu anlamış ki; “Abi sen herhalde yurt dışında yaşıyorsun” dedi.

Ben de; “evet yurt dışı da yaşıyorum, 14 yıl sonra Türkiye’ye ilk kez geliyorum” deyince, Trabzonlu genç kitapçı arkadaş tezgahının arkasından çıkıp yanıma gelerek bana sarılıp; “Hoş geldin abi ya” deyince gözlerim doldu ağladım, o da ağladı.

Bu anımı şunun için anlama ihtiyacı duydum. Böyle bir güzelliği, bu içtenliği dünyanın hiç bir yerinde görmek mümkün değil. Bu bizim Milletimize has bir özelliktir. Yeri geldiğinde bunları anlatınca hâlâ duygulanırım ve gözlerim dolar. İnsani değerler namına hangi değerler varsa gene bizim ülkemizde var, bizim milletimizde var. Hadi gel de bu cennet vatanı sevme, hadi gel de yurdumuzun bu güzel insanlarını sevme.

Elbette vatan hasreti, gönül zengini milletimizin duygusallığı ve kadirşinaslığı, duygu ve düşünce yapımı etkilememiş olması mümkün değildir. Bunların şiir yazmamda ve şiir temalarımda önemli etkisi olmuştur. Vatan hasreti ve milletimize duymuş olduğum saygı sevgi ve özlemin şiirlerime yansıdığı çok net belli oluyor.

FEDA ETTİK KENDİMİZİ

Feda ettik kendimizi
Vatan emek namus
Bayrak uğruna
Odlara yandık
Etrafımıza bir zerrecik
Işık olabilmek uğruna
Hiç mi hiç pişman değiliz
Hem de bu ateşten bize
Çokça pay düşeceğini
Bile bile feda ettik
Feda olsun
Emperyalizmin karanlığına
Meydan okuyarak
Gümbür gümbür
Dün biz vardık meydanlarda
Siperde
Bugün de biz varız
Yarın da biz olacağız
Vatan savaşında
En önde
Bağımsızlık bayrağımız
Ellerimizde
Dilimizde Andımız
İstiklal marşımız
Hey be hey
Vatan Partisi
Vatan mevzisinde
Gene de hey hey

14 Kasım 2021 / Saat: 21:49 (Gel Be Sevgili. Sayfa: 137)

VATAN SEN VE BEN

Ne kadar da benziyor
Birbirine bahtımız
Vatanın senin
Ve benim kara bahtım

Bağrımızda ihanetin
kara saplı hançeri
Kan revan içinde yüreklerimiz
Halbuki aydınlıktı

Ufukları vatanın
Aydınlıktı alın yazımız
Vatanın senin ve benim
Tasalanma güzelim

Bak şahlanıyor öncü parti
Kuvayi Milliye ruhuyla
Bak birleştiriyor Milleti
Yürek yüreğe

Vaktidir aydınlık ufukları
Yeniden yaratmanın
Vaktidir ciğerparem
Büyük kavganın doruğunda
Bağımsız vatan toprağında
Mesut bahtiyar olmanın

Vaktidir yarin saçlarını
Okşar gibi
Ellerimi daldırıp
Vatan toprağına
Başaklı tarlalar ekmenin

Vaktidir kara ihanetten uzak
Genç namuslu
Kızlar oğlanlar yaratmanın

18 Haziran 2006 / Saat: 08:05 (Yarin Gözlerinde Bahar. Sayfa: 66)

SANATÇILAR İSRAİL’E KARŞI ÖNCÜ OLABİLİR

İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı bütün dünya halkları ayağa kalktı. Filistin’de yaşanan acılar karşısında Türk sanatçı ve aydınlara ne gibi görevler düşüyor?

Türk sanatçıları ve aydınları, İsrail’in Amerika’nın da desteği ile Gazze’de işlemekte olduğu soykırıma karşı eksiksiz olarak bir araya gelip bir basın toplantısı ile tepkilerini Türk ve dünya kamuoyuna duyurmalıdırlar. Bununla da yetinmeyerek ülke içinde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimiz başta olmak üzere geniş katılımlı büyük kitlesel sanatsal etkinlikler gerçekleştirebilirler. Gene halkı harekete geçirerek büyük bağış kampanyaları yapabilirler.

Hatta bütün dünya sanatçı ve aydınlarına çağrıda bulunarak İsrail’in Gazze’deki soykırımını sonlandırıp İsrail devlet yöneticilerini uluslararası bir mahkemede yargılanmalarını sağlamak için dünyanın dört bir tarafından Gazze’ye insanlık için yürüyüş yapılmasına dahi öncülük yapabilirler. İsrail haritadan silinmesi gereken bir terör örgütüdür.

Son olarak Aydınlık Avrupa okurlarına mesajınız nedir?

Aydınlık; kara deryaları aydınlatan bir fenerdir, onun ışığında yürüyoruz. Biz bu karanlık yolun sonunda Aydınlık’ın sayesinde doğacak güneşi görüyoruz. Düşünüyorum da acaba Aydınlık ve Ulusal Kanal olmasaydı Türkiye’nin hali ne olurdu…! Ben Aydınlık’sız bir Türkiye’yi düşünmek bile istemiyorum. Aydınlık’a sıkı sıkıya sarılmalıyız ve Türkiye’nin en ücra köşelerinde bile halkımıza ulaştırmak için elimizden geleni yapmalıyız.

Sonraki Haber