Güzeli güzel sevmek
Bana 'İnsan nedir?' diye sorsalar, 'İnsan, güzeli güzel seven bir türdür.' derdim.
Nasıl mı güzel sevilir? Özay Gönlüm’ün tabiriyle “Halk denilen büyük usta! Bakalım ne demiş bu hususta!”
Küçelere (sokaklara) su serpmişem
Yar gelende toz olmasın
Öyle gelsin öyle gitsin
Aramızda söz olmasın
Semavere od (ateş) salmışam
İstekana (bardağa) getz (şeker) salmışam
Yarim gitti tek kalmışam
Ne azizdir yarin canı
Ne şirindir yarin canı (Azerbaycan türküsü)
Özay Gönlüm çok haklı. Halk denilen büyük usta, ne güzel bir türkü yakıvermiş bu hususta. Güzeli güzel sevmek ancak bu kadar güzel anlatılabilir.
İnsan önce doğadaki güzellikleri keşfeder, onlarla yaşar.
Lavanta kokusundaki güzelliği keşfeder mesela.
Bir kese içinde yastığın altına kor, onunla yatar.
Her sabah gözlerini güneşin doğuşundaki güzellikle doldurur, yüzünü ışıkla yıkar.
Karanfilin, tarçının tadındaki güzelliği keşfeder, ıhlamur çayının içine kor, onu daha da güzelleştirir.
Bülbülün şakımasındaki güzelliği keşfeder, bencillik eder, o şakımayı daha sıklıkla işitmek için altın kafese kor.
Sarılmanın sağaltıcı etkisini keşfeder; gözlerini kapatır, insana, hayvana ve hatta ağaca bile sarılır.
İnsan bir güzellik avcısıdır, güzellik kâşifidir ama bununla yetinmez güzellik de yaratır. Çevresinde olup bitenleri önce anlamaya, sonra açıklamaya çalışır.
Buradan bilim doğar. Tüm bilim insanları bir güzellik avcısıdır.
Sanatçılar derseniz eğer, zaten onlar, güzellik kalesini önce fetheden sonra da bunu düğün bayram kutlayan güzel insanlar ordusudur.
Felsefeciler de bilgi ve davranışta güzeli arayan, insanlığı güzele davet eden öncülerdir.
Doğru anlamda siyasetçiler de önce kendi halkı, akabinde tüm insanlığın refahı ve mutluluğu için hayatını bu davaya adamış güzel insanlardır. Spor derseniz eğer, insan bedeninin olanaklarını sürekli geliştiren ve seyredene estetik haz veren güzellikler şölenidir. İnsanlık güzellikler keşfederek, güzellikler yaratarak bugüne geldi.
Kapitalist-emperyalist sistem bu süreci sekteye uğrattı. Keşfedilen ve yaratılan güzellikler hem nicelik olarak azaldı hem de nitelik kaybına uğradı.
Sözü büyük şair, güzellik avcısı ve yaratıcısı, gönül insanı, aşk adamı Nazım Hikmet’e bırakıyorum.
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...
Evet, hava kurşun gibi ağır ama güneş her zaman olduğu gibi yine Doğu’dan yükseliyor. Emperyalizmin, bu katil sistemin hakkından geleceğiz. Bunu, güneşin sofrasında hep beraber ürettiğimiz; içine bilim, sanat, felsefe, siyaset ve spor katarak döktüğümüz kurşunlarla başaracağız. Dünyamız, istisnasız her insanın güzellikler keşfedeceği ve güzellikler yaratacağı bir gezegen olacaktır. Bundan zerre kuşkumuz yoktur.