Hablemitoğlu cinayetinde Enver Altaylı izi
FETÖ üyeliği ve casusluk suçundan 23 yıl 4 ay hapis cezası alan Enver Altaylı’nın adı Necip Hablemitoğlu suikastından da çıktı. Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın 2016’da verdiği ifadede, Altaylı’nın firari FETÖ’cü Mustafa Özcan’a, Hablemitoğlu’nun Gülen’le ilgili çalışma yaptığını söyledi.
Necip Hablemitoğlu suikastı şüphelisi Nuri Gökhan Bozkır’ın MİT operasyonuyla Ukrayna’dan Türkiye’ye getirilmesiyle Hablemitoğlu suikastına ilişkin soruşturma derinleştirildi. Bozkır’ın emniyetteki işlemleri devam ederken soruşturmada 2016 yılında alınan ifadeler de önem kazandı. Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın tanık olarak verdiği ifadede, FETÖ’nün kritik isimlerinden Mustafa Özcan’ı kendisiyle Enver Altaylı’nın tanıştırdığını belirterek, “Sanırım Altaylı, Özcan’a, Hablemitoğlu’nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş olacak ki bana, ‘Bir doçent bununla ilgili bir çalışma yapıyor. Biz bu kişi ile nasıl görüşürüz?’ şeklinde soru sordu” demişti.
Ankara’daki evinin önünde 18 Aralık 2002 tarihinde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu’nun ölümüne ilişkin soruşturma kapsamında geçtiğimiz gün önemli bir adım atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında suikastın zanlılarından Nuri Gökhan Bozkır’ın Türkiye’ye getirildiğini açıklamıştı. Erdoğan’ın açıklamasının ardından önceki gün de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yaparak Bozkır hakkındaki işlemlerin Ankara İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde devam ettiğini bildirdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı açıklamasında, “Şüpheli, hakkında alınan iade kararı yasal olarak kesinleşmeden Ukrayna adli makamlarının denetiminden kaçmış olup, Milli İstihbarat Teşkilatının düzenlediği bir faaliyet kapsamında ülkemize getirtilerek 27 Ocak 2022 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızın emri ile gözaltına alınmıştır” denildi. Bozkır’ın Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte Hablemitoğlu suikastına ilişkin soruşturma da yeniden derinleştirildi.
Necip Hablemitoğlu
HABLEMİTOĞLU’NUN EVİNİN SOKAĞINDA SİNYAL VERDİ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, 2016 yılında, cinayetin işlendiği günün 6 ay öncesi ve sonrasına ait Hablemitoğlu’nun HTS kayıtları, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan (BTK) istenilmişti. Özellikle olay anı ve öncesinde Hablemitoğlu’nun takip edilip edilmediğini netleştirmek için savcılık, kendisinin ve eşi Şengül Hablemitoğlu’nun sinyal verdiği baz istasyonlarını kullanan diğer abonelere ait telefon numaralarının tespit edilmesi için talimat vermişti. Savcılık, yaptığı araştırmalar sonucunda, Hablemitoğlu cinayetinin kilit ismi Nuri Gökhan Bozkır’a ulaşmıştı. Hablemitoğlu suikastına ilişkin en önemli detaylardan birisi de FETÖ çatı davasının iddianamesinin ekinde yer alan bir tanık ifadesi sayesinde ortaya çıktı. Soruşturma savcısı, söz konusu tanığın yeniden ifadesini almıştı. Tanık ifadesi sonrasında, Bozkır’ın olay günü HTS kayıtlarını incelenmiş, Bozkır’ın telefonun, Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü gün 18 Aralık’ta sabahın ilk saatlerinde evinin sokağında sinyal verdiği, ancak bir süre sonra hattın çıkarıldığı tespit edilmişti.
KAYIP CD’LER
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında örgüt faaliyetleri kapsamında İstihbarat Daire Başkanlığını ele geçirme ve darbe girişimi süresince tüm Türkiye’de istihbarat fonksiyonlarını işlevsiz hale getirme çabası içerisinde oldukları gerekçesiyle çoğu dairenin eski çalışanı 36 kişi hakkında iddianame hazırlamıştı. İddianamede ifadeleri yer alan tanık M.F.Y, kendi bürolarının görev alanının Daire Başkanlığına gelen istihbari verileri bilişim sistemlerine işleyerek projelerde kullanılabilir hale getirmek olduğunu kaydederek, “Necip Hablemitoğlu konusu ile ilgili Başkanlığa gelen 2002 yılının Haziran ayı ile 2003 yılının Haziran ayı aralığına ait CDR verilerinin bulunduğu harici diski 15 Temmuz 2016 günü projelerde kullanılabilir hale getirmesi için Hamdi Özdere isimli bilgisayar mühendisine verdiğini” belirtti. İddianamenin şüphelileri arasında yer alan Hamdi Özdere’ye ise sorgusunda Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili bildikleri sorulmuştu. Özdere ise konuyla ilgili CD’lerin kendisine sıralı amiri olan Mümin komiser tarafından getirildiğini bildirerek, “CD’lerde olay günü ve öncesine ait 6 aylık süreyi içeren telefon verilerinden ibaret bilgi bulunduğunu, kendisine bu verileri veritabanına eklemesinin söylendiğini, Mümin komiserin o gün Hablemitoğlu ile ilgili CD’ler dışında daha önce bir talimatının ya da çalışmasının olduğunu görmediğini, veri tabanına yükleme işine Pazartesi günü başlamayı düşündüğünü, şu an CD’lerin nerede olduğunu bilmediğini” ifade etmişti.
Mustafa Özcan
ÖZCAN FARKLI 'AKSETTİRMİŞTİ'
Hablemitoğlu suikastına ilişkin yürütülen soruşturmada 2016 yılında, eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın “tanık” olarak ifadesine başvurulmuştu. Şıvgın, “Mustafa Özcan ile İstanbul’da Samanyolu TV’de katıldığım bir program sonrasında tanıştım. Enver Altaylı program sonrasında Mustafa Özcan ile birlikte dışarıda bekliyorlardı. Altaylı, Mustafa Özcan’ı özellikle tanıştırmak için beklediklerini söyledi. Özcan kendisini tanıtırken kitap, kırtasiye gibi işlerle meşgul olduğunu söyledi. Sanırım Altaylı, Özcan’a, Hablemitoğlu’nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş olacak ki bana, ‘Bir doçent bununla ilgili bir çalışma yapıyor. Biz bu kişi ile nasıl görüşürüz?’ şeklinde soru sordu. Ben de, ‘Bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez’ dedim. Görüşme sonrasında Hablemitoğlu’nu bu konuda bilgilendirdim. Altaylı benim büroda Hablemitoğlu’nun yaptığı işlerle ilgili ‘Ivır, zıvır’ demesine rağmen Mustafa Özcan’a farklı aksettirmiş ki benden yardımcı olmamı istedi” şeklinde ifade vermişti.
ZİHNİ ÇAKIR’IN İFADESİNDE DE ADI GEÇTİ
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen tahşiyecilere kumpas davasında da 21 Ekim 2017’de gazeteci Zihni Çakır tanık sıfatıyla verdiği ifadede, “Kaynağım, o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda hemen herkesin suikastın bir yüzbaşı tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahının Ankara’daki Mogan gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını, yine suikast görevlendirmesinden önce Gülen örgütünde etkili olan ve istişare kurulunda yer aldığını tahmin ettiğim Mustafa Özcan ile CIA’nın Türk ajanı olarak bilinen Enver Altaylı’nın görüştüğünü, bu görüşmeden sonra hatırı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini, Enver Altaylı’nın özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu söyledi” şeklinde konuşmuştu.
'HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ İLE İLGİLİ FETULLAH GÜLEN'E BİLGİ'
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Enver Altaylı hakkında hazırlanan iddianamede, Altaylı'nın FETÖ elebaşı Gülen'e yazdığı belirtilen mektuplara da yer verilmişti. İddianamede, "Şüpheli Enver Altaylı'nın, Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili olarak tırnak içinde verilen 'Necip Hablemitoğlu cinayetinin akabinde temasta olduğum kardeşimize cinayetin bu malum çete tarafından işlendiğini söylemiştim' gibi mektubun yazıldığı tarihteki gündeme ait FETÖ/PDY terör örgütü liderine bilgiler verdiği" ifadelerine yer verilmişti. Altaylı ise iddianameye yansıyan ifadelerinde Necip Hablemitoğlu ile hiç görüşmediğini iddia etmişti.
'CİNAYETİN BÜTÜN SONUÇLARINDAN FETÖ YARARLANDI'
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce açılan çatı davası iddianamesinde, Hablemitoğlu suikastının FETÖ tarafından işlendiğine dair önemli değerlendirmeler yer almıştı. İddianamede, “FETÖ’nün doğrudan bir eseri olduğu iddia edilen olay, yazar Necip Hablemitoğlu’nun Ankara’da planlanarak kiralık bir katil tarafından öldürülmesidir. Cinayetin olay yeri keşfi, zamanlaması, kullanılan tetikçinin iş yapma becerisi, işlenme tekniği çok başarılı ve kusursuzdur. Ateş eden kişiye mutlaka yanında biri yardım etmiştir. Necip Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasını o yıllarda emniyet içerisindeki terör ve istihbarat birimlerine egemen cemaat yapılanması yürütmüştür. Soruşturma gereği gibi yapılmamıştır. Fetullah Gülen cemaatinin emniyet istihbarattaki kadrolarının o tarihlerde bu cinayetten habersiz olması imkansızdır. Cemaatin istihbarat görevlileri cinayetin işleneceğinden haberdar olmalarına rağmen en azından önlememişlerdir. Soruşturmada olay öncesinde cep telefonları ile ilgili hts kayıtlar alıp herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Cinayetten sonra delil toplamada olayı çözmeye yönelik çalışma yapılmamış tersine cinayet çözümsüz bırakılmaya ve karartılmaya çalışılmıştır. Hablemitoğlu cemaate karşı açıktan mücadele vermiş bir kişi idi ve adeta baş düşman bellemişti. FETÖ, şüpheleri üzerinden atmak için çabalamıştır. Ancak bu cinayetin bütün sonuçlarından Fetullah Gülen cemaati yararlanmıştır. Bergama'daki altın madenleri, cemaatin elindeki Koza İpek grubunun eline geçerek işletilmeye başlanmıştır. Altın madeni işletilmesine hararetle karşı çıkan Bergama köylülerinin eylemleri birden sona ermiştir. Hablemitoğlu’nun öldürülmesinde yalnızca cemaatin çıkarı bulunmaktadır. Bu cinayetin işlenmesi, cemaat dışında hiç kimseye bir yarar sağlamamıştır” tespitlerine yer verilmişti.
‘CİNAYET FETÖ TARAFINDAN İŞLENMİŞTİR’
TRT Haber’de 2020 yılında yayınlanan ‘Zehirli Salkım’ belgeselinin üçüncü bölümünde Necip Hablemitoğlu suikastı da ele alınmıştı. Belgeselde dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın suikasta ilişkin görüşlerine de yer verilmişti. Kocaman suikastla ilgili olarak, “Bu konuda dosyada yeterli delil, HTS kayıtları ve ifadeler var. Bizim açımızdan bu cinayet FETÖ tarafından işlenmiştir. Yeterli delil vardır” demişti.
TÜRKİYE'YE GETİRİLME SÜRECİ NASIL OLDU?
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen Nuri Gökhan Bozkır’ın adı ilk olarak ‘sauna çetesi’nde geçti. Daha sonra Şanlıurfa il sınırlarında, soğan yüklü bir TIR’ın içinde çok miktarda patlayıcı ele geçirilmesi olayıyla gündeme gelen Bozkır hakkında, Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ ve Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nce ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, tasarlayarak öldürme’ suçlarından yakalama kararı çıkarıldı. Bozkır’ın yakalanmasına yönelik yapılan çalışmalarda şüphelinin Ukrayna’da olduğu belirlenmişti. Bozkır, Interpol’ün kırmızı bülten düzenlemesi sonrası 10 Temmuz 2019’da Kiev’de gözaltına alındı. Bozkır, 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra Ukrayna mahkemesi tarafından elektronik kelepçeyle ev hapsine çıkarıldı. Ukrayna yasalarına göre ev hapsinin toplam süresi en fazla 6 ay olabileceği için Bozkır’ın, elektronik kelepçeyle ve Kiev dışına çıkış yasağı uygulanarak adli kontrole tabi tutulmasına hükmedildi. Bozkır’ın Ukrayna’ya iltica talebi, 8 Aralık 2020’de nihai olarak reddedildi. Ardından 16 Aralık’ta Ukrayna Başsavcılığı, Bozkır’ın Türkiye’ye iadesine karar verdi ancak karar, zanlının avukatlarının temyize başvurması nedeniyle uygulanamadı. Bozkır’ın sonraki duruşmalara da gelmemesi üzerine mahkeme, 18 Ağustos’ta zorla getirme kararı verdi. O tarihten bu yana Bozkır bulunamazken, 9 duruşma daha görülemedi. En son 14 Aralık’taki duruşma, Bozkır’ın gelmemesi nedeniyle 11 Ocak 2022’ye ertelendi. Bunun üzerine harekete geçen MİT, Bozkır’ı Ukrayna’da yakalayarak Türkiye’ye getirdi.