Cinayetin düğüm noktası: Enver Altaylı

'Köstebek' kitabını yazan Necip Hablemitoğlu'nun ölümüne ilişkin soruşturmada yakalanan iki sivilden biri FETÖ'cü Mustafa Özcan'ın özel kalemi, biri de Enver Altaylı'yla bağlantılı isim çıktı.

Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın 2016'daki ifadesinde yer alan bilgiler de eklenince Altaylı'nın önümüzdeki günlerde soruşturma kapsamında sorgulanması bekleniyor.

Necip Hablemitoğlu cinayetinde çember daralıyor. Cinayet şüphelilerinin ilişkileri mercek altında. FETÖ yöneticisi Mustafa Özcan ve Enver Altaylı öne çıkıyor. Son gözaltında yakalanan isimlerin yolları da Enver Altaylı ile kesişiyor. Elde edilen yeni bilgiler ışığında halen hapiste bulunan Enver Altaylı’nın Hablemitoğlu cinayetinden sorgulanması gündemde.
Necip Hablemitoğlu suikastına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, FETÖ firarisi Mustafa Özcan ile "FETÖ üyeliği" ve “casusluk” suçlarından 23 yıl 4 ay hapis cezası alan Enver Altaylı'yla irtibatlı kişilerin gözaltına alınması dikkatleri bu iki isme çevirdi. Aydınlık, 29 Ocak 2022'de "Hablemitoğlu cinayetinde Enver Altaylı izi" başlığıyla yayımladığı haberde bu noktaya ilk olarak dikkat çeken gazete olmuştu.
Necip Hablemitoğlu suikastına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma devam ediyor. Soruşturmada geçen günlerde aralarında Levent Göktaş'ın da bulunduğu 7'si eski Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu asker 9 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmıştı. Gözaltındaki şüphelilerden sivil M.A'nın FETÖ firarisi Mustafa Özcan’ın eski özlem kalem müdürü olduğu, sivil O.T'nin ise eski istihbaratçı Enver Altaylı ile irtibatı tespit edildi.

Mustafa Özcan

ŞÜPHELİ SIFATIYLA İFADESİ ALINABİLİR

Soruşturma kapsamında suikastın FETÖ tarafından işlendiği yönünde ciddi deliller olduğu belirtiliyor. Son olarak Mustafa Özcan ve Enver Altaylı ile bağlantılı isimlerin gözaltına alınması ile birlikte Altaylı'nın da önümüzdeki günlerde şüpheli olarak ifadesinin alınması bekleniyor.

ŞIVGIN: ALTAYLI ÖZCAN'A HABLEMİTOĞLU'NU ANLATMIŞ

Hablemitoğlu suikastına ilişkin yürütülen soruşturmada 2016 yılında, eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın “tanık” olarak ifadesine başvurulmuştu. Şıvgın ifadesinde, şunları açıklamıştı: “Mustafa Özcan ile İstanbul’da Samanyolu TV’de katıldığım bir program sonrasında tanıştım. Enver Altaylı program sonrasında Mustafa Özcan ile birlikte dışarıda bekliyorlardı. Altaylı, Mustafa Özcan’ı özellikle tanıştırmak için beklediklerini söyledi. Özcan kendisini tanıtırken kitap, kırtasiye gibi işlerle meşgul olduğunu ifade etti. Sanırım Altaylı, Özcan’a, Hablemitoğlu’nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş olacak ki bana, ‘Bir doçent bununla ilgili bir çalışma yapıyor. Biz bu kişi ile nasıl görüşürüz?’ şeklinde soru sordu. Ben de, ‘Bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez’ dedim. Görüşme sonrasında Hablemitoğlu’nu bu konuda bilgilendirdim. Altaylı benim büroda Hablemitoğlu’nun yaptığı işlerle ilgili ‘ıvır, zıvır’ demesine rağmen Mustafa Özcan’a farklı aksettirmiş ki benden yardımcı olmamı istedi.”

Necip Hablemitoğlu suikastının ardından, katiller yine İran’da aramaya başlanmıştı. Prof. Dr. Muaamer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı suikastlarında olduğu gibi, yine “İran gizli servisiyle işbirliği yapan örgütlere” işaret edildi. ‘Kudüz Savaşçıları’ şüphesiyle İran hedef alındı.

ESKİ İSTİHBARATÇILARDAN DİKKAT ÇEKEN İFADE

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında örgüt faaliyetleri kapsamında İstihbarat Daire Başkanlığını ele geçirme ve darbe girişimi süresince tüm Türkiye’de istihbarat fonksiyonlarını işlevsiz hale getirme çabası içerisinde oldukları gerekçesiyle çoğu dairenin eski çalışanı 36 kişi hakkında iddianame hazırlamıştı. İddianamede ifadeleri yer alan tanık M.F.Y, kendi bürolarının görev alanının Daire Başkanlığına gelen istihbari verileri bilişim sistemlerine işleyerek projelerde kullanılabilir hale getirmek olduğunu kaydederek, “Necip Hablemitoğlu konusu ile ilgili Başkanlığa gelen 2002 yılının Haziran ayı ile 2003 yılının haziran ayı aralığına ait CDR verilerinin bulunduğu harici diski 15 Temmuz 2016 günü projelerde kullanılabilir hale getirmesi için Hamdi Özdere isimli bilgisayar mühendisine verdiğini” belirtti. İddianamenin şüphelileri arasında yer alan Hamdi Özdere’ye ise sorgusunda Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili bildikleri sorulmuştu. Özdere ise konuyla ilgili CD’lerin kendisine sıralı amiri olan Mümin komiser tarafından getirildiğini bildirerek, “CD’lerde olay günü ve öncesine ait 6 aylık süreyi içeren telefon verilerinden ibaret bilgi bulunduğunu, kendisine bu verileri veri tabanına eklemesinin söylendiğini, Mümin komiserin o gün Hablemitoğlu ile ilgili CD’ler dışında daha önce bir talimatının ya da çalışmasının olduğunu görmediğini, veri tabanına yükleme işine pazartesi günü başlamayı düşündüğünü, şu an CD’lerin nerede olduğunu bilmediğini” ifade etmişti.

ZİHNİ ÇAKIR’IN İFADESİ

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen tahşiyecilere kumpas davasında da 21 Ekim 2017’de gazeteci Zihni Çakır tanık sıfatıyla verdiği ifadede, şunları anlatmıştı: “Kaynağım, o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda hemen herkesin suikastın bir yüzbaşı tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahının Ankara’daki Mogan gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını, yine suikast görevlendirmesinden önce Gülen örgütünde etkili olan ve istişare kurulunda yer aldığını tahmin ettiğim Mustafa Özcan ile CIA’nın Türk ajanı olarak bilinen Enver Altaylı’nın görüştüğünü, bu görüşmeden sonra hatırı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini, Enver Altaylı’nın Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu söyledi.”

ALTAYLI’NIN GÜLEN’E MEKTUBU

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Enver Altaylı hakkında hazırlanan iddianamede, Altaylı'nın FETÖ elebaşı Gülen'e yazdığı belirtilen mektuplara da yer verilmişti. İddianamede, "Şüpheli Enver Altaylı'nın, Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili olarak tırnak içinde verilen 'Necip Hablemitoğlu cinayetinin akabinde temasta olduğum kardeşimize cinayetin bu malum çete tarafından işlendiğini söylemiştim' gibi mektubun yazıldığı tarihteki gündeme ait FETÖ/PDY liderine bilgiler verdiği" ifadelerine yer verilmişti. Altaylı ise iddianameye yansıyan ifadelerinde Necip Hablemitoğlu ile hiç görüşmediğini iddia etmişti.

RADYO KONUŞMASINDAKİ İPUÇLARI: MİT'E AĞIR ELEŞTİRİLER

29 Aralık 2002 tarihli Aydınlık Dergisi “RADYO KONUŞMASINDA SUİKASTI ÇÖZECEK İPUÇLARI - Hablemitoğlu MİT’i suçladı” kapağıyla çıkmıştı.
Hablemitoğlu, 18 Mayıs 2002'de Balıkesir'de yayın yapan İlkhaber Radyosu'nda gazeteci Engin Arıcan’ın konuğu olmuş, Alman Vakıflarıyla ilgili çalışmalarını anlatmıştı. Ancak, konu sık sık MİT’e gelmişti. Hablemitoğlu’nun konuşması, MİT’le yabancı istihbarat örgütleri arasındaki ilişki üzerine kurulu. Konuşmanın yapıldığı tarih, MİT’in, yetkili birimlerin isteği üzerine Alman Vakıflarıyla ilgili gizli dereceli bir rapor hazırladığı döneme denk geliyor.
Hablemitoğlu Türkiye’deki bölücü çalışmaların arkasında, ABD ve Alman vakıflarının olduğunu söylüyor, CIA-MİT ilişkisini kişilikli bulmuyor. MİT Müsteşarı’nın “Fetullah Gülen’i, zararsız bir vaiz gibi göstermeye çalıştığını” söylüyor.
Hablemitoğlu, MİT’in hazırladığı gizli Alman Vakıfları Raporu’nun, Alman Büyükelçiliği’ne verildiğini açıklıyor. MİT Müsteşarı’nı bu konuda açıklama yapmaya davet ediyor. Hablemitoğlu’nun konuşmasından bazı bölümler şöyle:
“ABD bağlantılı Fethullah Gülen cemaatine karşı mücadele verdim. Özellikle İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışan Fethullahçı kadrolar tarafından açık açık tehdit edilir, yaşam güvenliğim risk altına gelir hale geldim”
“İçişleri Bakanlığı’ndaki ve Emniyet teşkilatındaki tarikatçı kadrolaşmaya bakın. Ben Türk istihbarat birimlerinin gerçek bir yurtseverlikle, dostluk ya da düşmanlık gibi kavramlar olmaksızın Türkiye’nin tam bağımsızlığı için gerekenleri yapması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda en çok eleştirdiğim kurumlardan biri de MİT. Alman Vakıfları konusunda MİT’in gerekeni yapmadığına inanıyorum. Çünkü Atatürk’ün kurduğu MİT, toplanan bu bilgilerin değerlendirmesini yapmıyor. MİT’in elde ettiği bilgileri açıklama gibi bir yetkisi yok. Kürtçe eğitim tartışmasına destek veren, Fethullah Gülen’i zararsız bir vaiz gibi küçük göstermeye çalışmayı, gerçek anlamda istihbaratçılıkla bağdaştırmıyorum. Devletin sır kapsamı içindeki eylem ve operasyonların, sır kalması gerektiğine inanıyorum. Ama beceriksizlik, kifayetsizlik ve acz konusunda acımasızca eleştirilmesi gerektiğine inanıyorum.”

MİT, TSK GİBİ ULUSAL OLMALI

“Türkiye’de pek çok kurum maalesef yozlaştı. TSK gibi kendini koruyabilen çok az sayıda kurumumuz var. Keşke Türkiye’deki istihbarat kurumları da, en az TSK kadar ulusalcılık açısından duyarlı ve hassas olabilsin.”

MİT RAPORUNU ALMANLARA KİM VERDİ?

“MİT’in, Alman Vakıfları konusunda hazırladığı rapor, benim posta kutuma bırakılıyor. Alman Büyükelçiliği tarafından da etrafa dağıtılıyor. Gizli olması gereken bir raporun uluorta dolaşmasını onaylamıyorum. Almanların eline geçen bir raporun, birtakım ilişkileri de beraberinde getireceği endişelerini taşıyorum. Bu kurumun başındakilerin çıkıp bu konuda açıklama yapması gerekiyor. Çünkü bu raporun sonunda şöyle bir cümle var 'Alman Vakıfları’yla ilgili başlayan tartışmalar Türkiye’de AB’yi istemeyen karanlık çevrelerin işine yarayacaktır.' Bu yorumu yapmak, bu kuruma düşmez.”

ZAMANLAMAYA DİKKAT!

Aydınlık, cinayetin ilk gününden itibaren, olaya ışık tutacak yayınlar yaptı. Aydınlık Dergisi 22 Aralık 2002'de “Suikastta MOSSAD-Fethullah Hattı” başlığını kapağına taşıdı.
Haberde Hablemitoğlu suikastının zamanlamasına dikkat çekildi, Fetullah Gülen ve MOSSAD'a karşı harekete geçildiği sırada yaşandığı belirtildi. Rusya ile FETÖ'nün üzerine gidilmeye hazırlanılan, MOSSAD'ın ABD adına faaliyetlerine karşı kararlı tavır sergilenen bir dönemdi. Haberde şunlar yer aldı: “Suikastın zamanlamasında altı çizilmesi gereken bir başka olgu daha var. Hablemitoğlu, ABD ve AB'nin hem Kuzey Irak hem de Kıbns'ta, Türkiye'yi köşeye sıkıştırdığı bir sırada öldürüldü. Hablemitoğlu'nun öldürüldüğü 18 Aralık günü, Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Sezer'in başkanlığında, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Köksal Karabay, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ile bürokratların katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantının iki gündem maddesi vardı: ABD'nin muhtemel Irak operasyonu ve Kıbrıs'ta Türk egemenliğini bitirme harekatına karşı alınacak tedbirler.”
Türkiye'nin ABD'nin Kuzey lrak'ta kuracağı kukla devlet ve Kıbrıs konusunda Batı'ya net mesajlar gönderdiği vurgulanan haberde “Dr. Necip Hablemitoğlu, devletin Batı'dan gelen tehdide karşı
kararlı tavrının ilan edildiği günün akşamında öldürüldü.” denildi.

ALTAYLI’NIN MİT MÜSTEŞARLIĞI

Enver Altaylı MİT Müsteşarlığı konusunda çok hassas. Milli tutum alan kişilerin MİT Müsteşarlığında üst düzey görevlere gelmesini engellemek için yoğun mesai yaptığı biliniyor. Altaylı'nın, istemediği kişilerin göreve gelmesini önlemek için Fetullah Gülen’e yazdığı mektuplar da ortaya çıktı. Bu mektuplarda dikkat çeken isimlerden biri de Kaşif Kozinoğlu... Altaylı, Gülen’e yazdığı mektupta şunları söylüyor: “Başbakan, müsteşar nezdinde teşebbüste bulunarak, Kaşif Kozinoğlu’nun etkisiz hale getirilmesini ve bu 20 görevli hakkındaki izlemenin durdurulmasını temin edebilir. Ancak Başbakan’ın böyle bir inisiyatif kullanacağı kanaatinde değilim.”
Altaylı bir başka mektubunda da Kozinoğlu’nun MİT Müsteşarı olabileceği vurgulayarak, “Eğer böyle bir şey olursa, Allah memleketi, devleti, Fethullah Hoca Efendiyi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur.” ifadesini kullanıyor.
Enver Altaylı’nın hedefindeki Kaşif Kozinoğlu daha sonra FETÖ kumpası ile tutuklanarak Silivri Cezaevine gönderildi. Orada da şüpheli bir şekilde kalp krizinden yaşamını yitirdi.

ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE MÜSTEŞARLIK TEKLİFİ

Necip Hablemitoğlu, FETÖ ile ilgili bir kitap yazıyordu. Bu kitabı yazmaması için büyük paralar teklif edildi. Ama kabul etmedi. Daha sonra ilginç bir olay oldu. Öldürülmeden kısa bir süre önce buluştuğu gazetecilere MİT Müsteşarlığı teklifi aldığını söylemişti. O günlerde böyle bir ihtimal yoktu. Ancak biri onu test ediyordu. Bu teklifi yapan kişinin Enver Altaylı olduğu iddia edildi. Bu tekliften kısa süre sonra evinin önünde öldürüldü. Cinayet sırasında itiş kakış yaşanmadığı muhtemelen tanıdığı bir kişi tarafından öldürtülmüş olabileceği belirtildi.

Sonraki Haber