'Hacivat da cazcı oldu he dayı?'
Karagöz sanatçısı Cemal Fatih Polat'ın sokakta ortaya koyduğu gösteri, görenlerin ilgisini çekiyor. Kadıköy'de Süreyya Operası'nın karşısında gösteri yapan Polat’a sanatını ve gün içinde yaşadıklarını sorduk
Karagöz sanatçısı Cemal Fatih Polat, sıradışı bir sokak gösterisi yapıyor. Kadıköy'de Süreyya Operası'nın karşısında karşılaştığımız sanatçı, Fazıl Say'dan Zeki Müren'e, Barış Manço'dan Louis Armstrong'a kadar birçok sanatçının tasvirini Karagöz perdesine taşımış. Geleneksel Karagöz yapım tekniğiyle yaptığı müzisyen karakterlerine perdede konser verdiren Polat, Fazıl Say'ın Kara Toprak eserini baştan sona esere uygun biçimde oynatarak sunuyor. Neşet Ertaş bir türkü söyledikten sonra sahneye Pavarotti, Louis Armstrong veya Freddy Mercury çıkabiliyor. Sokaktan geçen vatandaşların yoğun ilgisini çeken bu gösteri Karagöz perdesini farklı bir biçimde izleyiciyle buluşturuyor.
1985 Kırıkkale doğumlu olan Polat, Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Profesyonel tiyatro eğitimi alıp tiyatroya gönül vermiş. Halen oyunculuk yapan sanatçı, 2006 yılından itibaren bu alanın yanısıra Kukla ve Karagöz'e de merak salarak, usta - çırak ilişkisiyle bu sanatın eğitimlerini almış. Sadece yurt içinde değil Almanya, Brezilya, Ruanda, Rusya ve Romanya'daki festivallerde Kukla ve Karagöz sanatıyla ülkemizi temsil etti. Cemal Fatih Polat ile söyleşimizi sunuyoruz:
'BENDE İZ BIRAKAN SANATÇILARI SEÇTİM'
- Tasvirini yapacağınız karakterleri neye göre seçiyorsunuz?
Popülerizm kaygım olsaydı, Aleyna Tilki veya repçi Ezhel gibi kişileri de yapabilirdim. Ama mesela Freddy Mercury'yi yaptım, çünkü benim çocukluğumda şarkılarıyla bende çok iz bırakmış bir sanatçı. Konserleri, performansı, sahne şovuyla hafızalarımızda yer etmiş bir insan. Bu insan bende bir etki bıraktı, ben de onu kendi sanatımla anmak istiyorum. Bu yaşayan biri de olabilir, Fazıl Say veya başka sanatçılar gibi... Dolayısıyla bu sanatçıları yapmaktaki maksadım ticari veya kitle kazanmak amaçlı değil. Cem Yılmaz'ın bir sözü var çok hoşuma gidiyor, “Ben para kazanmak için bir şey yapmadım, bir şey yaptım o para etti.” Yani para etsin, kazanç elde edeyim diye yapmadım. Ben yaptım, insanlar da rağbet gösterdiler.
'TEKNİK YENİLİKLER EKLEMEYE ÇALIŞTIM'
- Geleneksel Karagöz yapıyor musunuz peki?
Tabii. 2017 yılında Alpay Ekler ustamdan yapımını öğrendim. Sonra Karagöz perdesi kurdum ve belediyelerde, okullarda gösteriler yapmaya başladım. Sonra İstanbul Gezgini diye bir oyun yaptım. Denizler Macerası'nı yaptım. Klasik yöntemin içine farklı yöntemler koymaya çalıştım. Işık şovları eklemeye çalıştım. Mümkün mertebe teknik olarak olayı geliştirmeye çalıştım. Karakter olarak değil ama, teknik yenilikler eklemeye çalıştım. Dünyadaki farklı gölge oyunu tekniklerini de entegre etmeye çalıştım. Bu bir tercih meselesi. Bazı Karagöz sanatçıları klasiğin aynısını yapmaya devam ederler ve onu yaşatmaya çalışırlar. Aynı gelenek devam etsin, üstüne yeni bir şey olmasın isterler. Eski oyunların tasvirlerini yapıp onları oynamak düşüncesi. Ama ben de hep yeni bir şey olsun diye düşünüyorum. Çünkü Karagöz de o zamanki oyunlarda hep güncel oyunlar. Günümüzde de bence böyle ilerlenmeli, modern yaklaşımlar olmalı.
'USTAM HEM ELEŞTİRİYOR HEM TAKDİR EDİYOR'
- Hiç eleştiri alıyor musunuz geleneksel Karagöz sanatçılarından?
Tabii. Kendi ustam bile “Karagöz'ünle ön plana çık. Ne bu böyle...” falan diyor ama bir yandan da “Bak şunu da yap, güzel olur...” diye öneride bulunuyor. Yani söylüyor ama ben onu anlıyorum, bir yandan takdir ettiğini de hissediyorum. Ya da başka Karagöz sanatçılarının da “Bu ne canım böyle?” dediklerini görüyorum. Çünkü perdede Karagöz değil başka birileri var. Sokakta insanlarla da bunu yaşıyorum. Uzaktan “Karagöz Hacivat” sanarak yaklaşıyorlar, bir bakıyorlar ki perdede Cem Karaca... Hoşuna gidiyor insanların. Yalnız bir gün perdede trompet çalan Louis Armstrong'u gören birisi eğilerek bana şöyle dedi: “Hacivat da cazcı oldu, he dayı?”
'SÖZ OYUNU, MÜZİKLİ DE'
- Geleneksel Karagöz'de de başka karakterler giriyor oyuna bazen değil mi?
Tabi, sadece Karagöz Hacivat değil. Oyunun içerisinde Bebe Ruhi var, Tiryaki var, Çelebi var, Zenne var, Arap var, Yahudi var... Karagöz'de Osmanlı coğrafyasındaki tüm karakterleri görebiliyoruz. Birçok tiplemeyi Karagöz oyununda görüyoruz. Birçok kişi bana diyor ki, “Karagöz, Cem Karaca'yla konuşsa ya veya Freddy Mercury'le sohbet etse ya da Bebe Ruhi gelse, bir şey söylese” falan... Bu da yapılabilir, mümkün ama benim konseptimde böyle değil.
- Karagöz'ün özünde karşılıklı atışma var öyle değil mi?
Karagöz, söz oyunu. Karagöz'ün karşısındakini yanlış anlaması veya kendince anlaması. Kendine göre anlıyor ve ona göre sonunda ya cevap veriyor ya da tokat atıyor Hacivat'a. Bir kelime oyunu. Kafiyeli ve müzikal bir oyundur. Karakterler kendi müzikleriyle girerler oyuna. Karşılıklı konuşmalarda da bir armoni vardır. Dolayısıyla sadece bir söz oyunu değil, aynı zamanda müzikli de bir oyun. İzleyenler aynı zamanda bir müzikal de izlemiş oluyorlar. Her karakterin kendi yöresine dair, kendilerini anlatan müzikleri var. Bu açıdan da çok zengin bir oyun.
'VARYETE GÖLGE'
- Oluşturduğunuz bu konsepti veya tekniği nasıl tanımlıyorsunuz?
Kukla gösterilerinde varyete tekniği vardır. Varyete kukla. Bir müzik çalar ve o müziğe göre kukla oynatılır. Benim yaptığım da gölge sanatında, “varyete gölge” gibi bir şey oluyor. Müzik çalıyor ve o sanatçının tasviri sahneye çıkıp performans sergiliyor. Benim aslında düşüncem, hikâyede bunun bir konser organizasyonu olması ve konser akışını Karagöz Hacivat'a uyarlamaktı. Ama sokakta bunu yapmam mümkün olmadığı için sadece performanslara evrildi. Ben mümkün mertebe karakterlere, kendi özelliklerine göre hareket kabiliyeti, teknik yenilikler kazandırmaya çabalıyorum.
'BALABAN ÜFLÜYORUM'
- Sizde müzisyenlik de var anladığımız kadarıyla?
Balaban üflüyorum. Dolayısıyla da mahlasım oradan geliyor. Ustam Alpay Hoca bana “Hayali Balaban” mahlasını verdi. Ustalar verir mahlası. Can Erzincan'dan ders almıştım. İsmek kursuna gittim 2 yıl, orada ders aldım ondan. Çok profesyonel değilim ama mümkün mertebe uğraşıyoruz.
'DUYGULARA VESİLE OLUYORUM'
- Gördüğümüz kadarıyla ilgi de çok sokakta. Tepkiler nasıl genellikle yaptığınız gösteriye karşı?
Laf atan, sataşan, hiç beğenmeyen de var, “Hayatımda böyle güzel bir şey görmedim” diyen de. Sokağın özelliği bu tabii. Bugün karşılaştığım bir olay mesela beni çok etkiledi. Kadının birisi biraz mahsun ilerliyordu zaten, uzaktan gördüm. Neşet Ertaş karakterini çıkardım perdeye ve “Zahidem” türküsü başlayınca kadın bir ağlamaya başladı, eyvah dedim ne yaptım ben. Değiştirsem mi diye düşündüm, sonra dedim ki niye değiştireyim? Bir duyguya sebebiyet verdim, ona ihtiyacı varmış, öyle oldu. Karşılaştığım birçok olay zaten beni sanatıma daha sıkı sıkıya bağlanmamı sağlıyor. Veya bir teyzenin huşu içinde Fazıl Say'ı dinlemesi, Luis Armstrong çıktığında gençlerin birbirine sarılarak dinlemesi... Duygulara vesile oluyorum. Şarkılar benim değil tabi ama bir şekilde aktarıyorum karşı tarafa.