Hakan Fidan'dan terörle mücadele mesajı: Suriye rejimi ile yapabilirsek ne alâ

Suriye sınırında PKK varlığına müsamaha göstermeyeceklerini belirten Dışişleri Bakanı Fidan, ‘Terörle mücadelemize devam edeceğiz. Bunu Suriye rejimi ile koordinasyon içerisinde yapabilirsek, ne alâ. Aksi takdirde biz kendimiz, bu mücadeleye devam ederiz.’ dedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan merkezli Al Arabiya televizyon kanalına mülakat verdi. Fidan, Türkiye’nin başta Filistin olmak üzere Irak, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya politikaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
İsrail’in Gazze’deki katliamlarına değinen Fidan, “Bu trajediden ders çıkarmazsak, bu son Gazze savaşı olmayacak.” dedi. İran-İsrail arasındaki gerginlik hakkında konuşan Fidan, “Daha büyük bir savaşın habercisi de olabilir.” ifadelerini kullandı. Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin son derece iyi bir rotada ilerlediğini kaydeden Dışişleri Bakanı, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin de Türkiye ziyareti için tarih üzerinde çalışıldığını bildirdi. Irak ile yürütülen Kalkınma Yolu Projesi’ni “muazzam bir proje” olarak niteleyen Fidan, Suriye’de terörle mücadele ile ilgili olarak da “Bunu Suriye rejimi ile koordinasyon içerisinde yapabilirsek, ne alâ.” diye konuştu.

‘HAMAS’A ELİMİZDEN GELEN DESTEĞİ VERİYORUZ’

Dışişleri Bakanı Fidan, Gazze için attıkları adımları anlattı. Türkiye'nin önceliğinin ateşkesin sağlanması olduğunu belirten ve bu konuda Katar'la yakın temas halinde olduklarını ifade eden Fidan, “Bir taraftan insani yardımların girmesini sağlamaya diğer taraftan da uluslararası sistemi, stratejik ve kalıcı çözüm olarak gördüğümüz iki devletli çözüm için mobilize etmeye çalışıyoruz. Bu iki sorun dışında, şu anda uğraştığımız başka bir ana konu yok.” dedi.

Mısır ve Katar tarafından yürütülen müzakere görüşmelerini desteklediklerini dile getiren Fidan, “Türkiye, 2008-2009'daki ilk Gazze savaşından itibaren bütün arabuluculuk ve ateşkes çalışmalarının içerisinde yer aldı. Cumhurbaşkanımız o dönem başbakandı. O dönem bu konuda beni görevlendirmişti. 2008'deki savaşta konunun içindeydik, daha sonraki Gazze savaşlarında da konunun içindeydik. Şimdi de konunun içindeyim. Farklı rollerle de olsa, hep bu konu üzerinde yoğunlaşmış biriyim.” ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bu konuda devam eden bir duruşu olduğunu anlatan Fidan, şunları kaydetti:

“Şu an için Katar ve Mısır'ın yürüttüğü müzakerelerin bir sonuç vermiyor gibi gözükmesi, bu iki ülkenin müzakere pozisyonlarının başarısız olduğu manasına gelmiyor. Meselenin zor olduğunu kabul etmek lazım. İsrail'in burada çok anlaşmaya yanaşmayan bir tavır içerisinde olduğunu kabul etmek lazım. Şu an kardeşlerimiz, iki tarafın isteklerini belirli bir noktaya getirmeye çalışıyor. Biz burada bu kardeşlerimize ve HAMAS’a elimizden gelen desteği veriyoruz. Onlara müzakereler için Türkiye'nin olumlu ve yapıcı katkısını sunmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.”

Dışişleri Bakanı Fidan, görüşmelerin esas itibarıyla ateşkes konusunda sürdüğünü, ancak ateşkes sonrası Gazze’de ne olacak sorusuna da cevap arandığını belirtti. Fidan, “Tabii ki mevcut sorunla alakalı daha büyük bir stratejik problemimiz var; o da bu sorunun kalıcı olarak nasıl nihayete erdirilebileceği meselesidir. Çünkü bütün Gazze savaşlarında her zaman şöyle bir problemimiz oldu; savaşlar başladığı zaman bizler hemen devreye giriyorduk. Ateşkes nasıl sağlanır? Daha fazla kan dökülmesinin önüne nasıl geçebiliriz? Önceliklerimiz hep bunlar oluyordu.” diye konuştu.

Bakan Fidan, “(Gazze'de) Bu trajediden ders çıkarmazsak, iki devletli çözüme gitmezsek bu son Gazze savaşı olmayacak. Başka savaşlar ve gözyaşları bizi bekliyor olacak.” ifadesini kullandı.
Ateşkesin sağlanması ve iki devletli çözüm için uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi gerektiğini belirten Fidan, şöyle sürdürdü:

“HAMAS yetkililerine, özellikle iki devletli çözüm konusunda almaları gereken pozisyonun ne olduğuna, uluslararası toplumun onlardan ne beklediğine ilişkin görüşlerimizi dile getirdik. İsrail esas itibarıyla kendi amacını, kendi niyetlerini gizlemek için HAMAS'ı sürekli bir öcü olarak kullanıyor. Uluslararası topluma HAMAS'ı radikal, anlaşmaya yanaşmayan irrasyonel bir örgüt olarak sunuyor. İsrail böyle yaparak kendi asıl hedefini ve amacını kamuoyundan gizlemeye çalışıyor. İsrail'in şunu yapması lazım; demeli ki, 'Ben, 1967 sınırlarını kabul ediyorum. Başkasının toprağında gözüm yok. Bu sınırlar benim toprağım ve ben devlet olarak bu sınırlar içerisinde kalmayı kabul ediyorum. Filistin toprağına bakmıyorum' demesi lazım. Ama İsrail bunların yerine 'Ben tüm bütün bunları yapıyorum, karşımda HAMAS var.' diyor. Oysa biz HAMAS'a baktığımız zaman, iki devleti çözümü onlarla konuştuğumuz zaman bize şunu açıkça söylüyorlar; 'Biz 1967 sınırları içerisinde kurulacak Filistin devletini kabul ediyoruz' diyorlar. 'Bizim tüm mücadelemiz de bu yöndedir' diyorlar. Hatta bunun daha da ilerisine geçerek şöyle diyorlar: 'Devlet kurulduktan sonra silahlarımızı Filistin ordusuna vereceğiz ve varlığımızı sadece bir siyasi hareket olarak sürdüreceğiz.”

“İsrail'i de 1967 sınırlarını kabul etmeye davet etmemiz lazım.” diyen Fidan, “Sadece HAMAS değil, bütün Filistinliler 1967 esas alınarak kurulacak Filistin devletine razı. Peki İsrail kabul ediyor mu? Önemli olan budur. İsrail toprak çalmaya devam ediyor. Bunu gizlemek için de HAMAS’ı bahane gösteriyor. Herkese 'Gazze’ye bakın!' diyor, diğer taraftan da Batı Şeria'da toprak çalmaya devam ediyor. Uluslararası toplum bu iki yüzlülüğü görmeli!” değerlendirmesini yaptı.

‘BÜYÜK BİR SAVAŞIN HABERCİSİ OLABİLİR’

Savaşın bölgeye yayılması bağlamında İran'ın da bu işe dahil olma durumu hakkında Fidan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biz buna daha önceki analizlerimizde zaten işaret etmiştik. Bir an önce ateşkes olsun, daha çok insan ölmesin diye uğraşılır iken hiç kimse Yemen'den Husilerin bu olaya müdahil olup Kızıldeniz'i bloke edebileceği bir senaryoyu düşünmemişti. Ama bu işin Yemen'e de yayıldığını gördük. Diğer taraftan İsrail ile İran arasında başlayan gerginlik bizim uyardığımız bir konuydu. Bu gerginlik daha büyük bir savaşın habercisi de olabilir. Şu an için durum sakinleşmiş görünse de bu potansiyel her zaman var. Gerginlik 1 Nisan'da İsrail'in Şam Büyükelçiliğine yaptığı saldırıyla başladı ki biz bu saldırıyı kınadık. Bu uluslararası hukukun ve geleneklerin ayaklar altına alındığı bir olaydı. İran açık bir provokasyona maruz kaldı. Bunun neticesinde yapılan misilleme harekatıyla bölge büyük bir facianın eşiğinden döndü.”

İran ve İsrail arasındaki gerginlikte taraflarla temas kurduklarını belirten Fidan, şunları kaydetti:

“Gerek Amerikalılarla gerekse İranlılarla görüştük. Bununla, her iki tarafın da yapmak istediklerinin yanlış anlaşılmasını, asıl niyetlerinin dışında bir senaryonun hayata geçmesini engellemeyi amaçladık. Zira her iki tarafın da en kötü senaryoya göre pozisyon alması halinde, kalıcı bir savaşla karşılaşabilirdik. Bu da bütün bölgede daha fazla toplumsal acıya sebep olurdu. Biz, bunu önlemek için o kriz esnasında taraflarla gerekli temas trafiğinde bulunduk."

ARAP ÜLKELERİ İLE İLİŞKİLER GELİŞİYOR

Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin son derece iyi bir rotada ilerlediğini kaydeden Fidan, şunları söyledi:

“Sayın Cumhurbaşkanımız ile gerek Sayın Kral hem Sayın Veliaht Prens birçok kez bir araya geldiler. Bunların neticesinde alınan son derece stratejik kararlar var. Filistin'de ateşkesin sağlanması, insani yardımların hemen başlaması ve Filistinlilerin hak ettiği egemen, özgür, 1967 sınırlarına dayalı Filistin devletinin kurulması konusundaki fikir birliğimiz mevcut. Sadece fikir birliğimiz değil, bu konuda eylem birliğimiz de mevcut.”

“İslam dünyasının bugüne kadar bölgesel krizleri çözememesinin en önemli sebebi, birlik olamamalarından kaynaklanıyordu.” diyen Fidan, “Bu bölünmüşlük Filistin meselesinde de uzun süre devam etti. Ama çok şükür bu kez, alınan kararlarla, atılan adımlarla, bu sorunun büyük ölçüde aşıldığını görüyoruz. Nitekim İslam ülkeleri olarak şu anda, özellikle iki devletli çözümde ısrar ve moral üstünlük oluşturma konularında büyük bir mevzii kazanmış durumdayız.” diye konuştu.

Fidan, bu hususta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonunun da son derece net olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: “Filistin meselesinde ve diğer meselelerde, elimizi taşın altına sokmaktan çekinmiyoruz. Yükü sadece Arap kardeşlerimize bırakamayız. Bu mesele İslam dünyasının ortak problemidir. Bu sorunu hep beraber sırtlanmamız gerekiyor. Bunun sorumluluğunu sadece birkaç kardeşimize, birkaç Arap ülkesine bırakmak doğru olmaz. Tam tersine bu Arap kardeşlerimize büyük haksızlık olur. Amerika'nın ve Batı gibi kilit ülkelerin kayıtsız şartsız destek verdiği İsrail karşısında, bu meselede onları yalnız bırakamayız. Bu bilinçten hareketle biz, bütün fedakarlığımızla, bütün iyi niyetimizle, sorunu beraberce üstlenmeye ve gerekli yardımı yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik. Bu konuda Suudi Arabistan'la aramızda fikir birliği mevcut.”

Savunma sanayisinde çok ciddi bir işbirliği olduğunu kaydeden Fidan, şunları dile getirdi:
“Türkiye’nin savunma sanayisi alanında kazandığı belli yetenekler var. Bunları kardeş ülkelerle paylaşma ve ortak yatırıma dönüştürme konularında devam eden çok ileri projeler var. Gerek Suudi Arabistan gerek BAE gerek Katar’la yürüttüğümüz çok önemli savunma sanayisi işbirliği var. Buna ilaveten, ekonomi alanında, finans alanında, yatırım alanında devam eden işbirliklerimiz var. Bunları daha ileriye nasıl taşıyabiliriz? Bunun arayışı içindeyiz. Hedefimiz ilişkilerimizi kurumsallaştırmaktır. Tıpkı Batılıların kendi aralarında yaptıkları gibi bizler de herkesin faydasına olan daha rasyonel projelerle, toplumlarımıza hak ettikleri refahı ve güveni sağlayacak olan bir işbirliği platformunu nasıl geliştirebiliriz? Tüm bu hedefleri hep birlikte gerçekleştirme peşindeyiz.”

‘LİBYA’NIN DOĞUSU İLE TEMASLARIMIZ ARTTI’

Fidan, Libya’da birinci önceliklerinin doğu ile batı arasındaki silahlı çatışmanın sona ermesi olduğunu söyledi. “Eğer silahlı çatışma olmazsa, biz bu barış döneminin, özellikle siyasal çözüm için büyük bir fırsat sunacağına inanıyoruz. Şu anda da aslında olan o.” diyen Fidan, “Sizin dediğiniz gibi, bizim doğu ile olan temaslarımızın artması, doğunun batıyla temaslarının artması, bizim Mısır ile konuşmamız, Birleşik Arap Emirlikleri ile bir araya gelmemiz, özellikle Libya konusunda görüş alışverişinde bulunmamız fevkalade önemli. Burada Mısır, BAE, Katar, Türkiye bir masa etrafına oturup, doğudaki ve batıdaki aktörlerle hep beraber meseleye bakarsak, aslında çözüme ne kadar yakın olduğumuzu da görürüz diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

‘AKDENİZ’DEKİ DURUMU GÖRÜŞMEK İSTİYORUZ’

Libya ile imzalanan deniz yetki alanları anlaşması ve Mısır’ın tutumunu da değerlendiren Fidan, “Mısır ile bizim kendi anlaşmalarımız var. Libya ile olan anlaşmamız ayrı bir anlaşma. Ama biz tabii ki Mısır ile Akdeniz’deki durumları tekrar oturup görüşmek, konuşmak, bir noktaya ulaştırmak isteriz. Burada başka aktörler de var Akdeniz’de, şu anda söylemek istemiyorum.” dedi.

‘BAĞDAT İKNA OLDU’

Fidan, Türkiye ile Irak arasında son dönemde yaşanan yakınlaşmaya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Bağdat yönetimi, yakın zamana kadar, PKK’yı sadece Kürt bölgesindeki bir sorun gibi görüyor, o nedenle de merkezi yönetim olarak bu konuda herhangi bir inisiyatif geliştirmiyordu. Ama biz Sincar’da, Süleymaniye’de, Mahmur’da ve bazı tartışmalı bölgelerde PKK faaliyetlerinin varlığını kanıtlayınca, Bağdat yönetimi artık bu sorunun merkezi yönetim tarafından halledilmesi gerektiğine ikna oldu.
“Cumhurbaşkanımızın Bağdat ziyaretinde, Irak’la Kalkınma Yolu Projesi imzalandı. Bu çok önemli bir proje. Bu proje hayata geçirildiğinde, Körfez’den gelen mallar, Irak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacak. Hakeza Avrupa’dan gelecek mallar da aynı yol üzerinden Körfez’e ulaştırılacak. Muazzam bir proje. Bu hat üzerinde, sadece demiryolu ve karayolu olmayacak, burada petrol ve doğal gaz boru hatları da olacak. Bu, projeyi tabii ki daha stratejik bir hale getiriyor. Böylesine stratejik bir projenin güzergahı üzerinde, kontrolsüz silahlı terör örgütlerinin varlığı söz konusu olamaz. Zira güvenli bir ortam yoksa, o bölgeye uluslararası finans getiremezsiniz.
“Şu anda Irak hükümetiyle, PKK ile mücadelede ne türden somut adımlar atabiliriz, yani koordinasyon mekanizması nasıl olur, ona bakıyoruz. Bir koordinasyon mekanizmasına ihtiyacımız var. Fakat koordinasyon mekanizmasından önce Türkiye olarak Irak tarafının da bu örgütü, tehdit olarak algıladığını ve bununla mücadele etme konusunda bir irade ortaya koyduğunu ve harekete geçtiğini görmemiz gerekiyor. Bunu gördükten sonra, koordinasyon süreci zaten kendiliğinden gelir. Koordinasyondan maksat, Türkiye'nin yapacağı operasyonlara engel çıkarmak ise, o zaman bunun adı koordinasyon değil başka bir şey olur.”

ŞAM’LA ORTAK OPERASYON MESAJI

“Suriye meselesinde pozisyonumuz çok net. Suriye konusunda da tıpkı Libya gibi, ülke içindeki siyasal düzenin tesis edilmesini diliyoruz. Temel hizmetlerin bu ülkedeki halkın tüm kesimlerine ulaşmasını arzu ediyoruz. Biz bu konuda elimizden gelen her türlü katkıyı sunmaya hazırız.” diyen Fidan, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin hassas olduğu birkaç konu var. Bunlardan birincisi, halen ülkemizde misafir etmekte olduğumuz 3,5 milyon Suriyeli kardeşlerimiz. Bunlar kendi ülkelerindeki iç savaştan kaçıp, Türkiye’ye gelmiş olan kardeşlerimiz. Kendileri 10 yıldan fazladır bizim misafirlerimiz; bizimle beraber yaşıyorlar. Bunların kendi ülkelerinde hayatlarını kurabilmeleri için Suriye rejiminin adım atması gerekiyor.
“İkincisi, Suriye’de muhaliflerin kontrolü altında yaşayan 5 milyon Suriyeli kardeşimiz daha var. O bölgede bir çatışma yaşanması halinde, bu kardeşlerimizin bir kısmı Türkiye’ye gelmek zorunda kalabilir. Biz bunu önlemek için orada birtakım tedbirler almış durumdayız. O bölgedeki 5 milyon insanın beslenmesi, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yanı sıra güvenliklerinin sağlanması; dolayısıyla bu insanların vatanlarını terk etmeden orada yaşayabilmeleri için Türkiye’nin aldığı tedbirler var.
“Bizim için önem arz eden bir diğer konu ise, 911 kilometrelik Suriye sınırımızın hemen öbür tarafında, terör örgütü PKK’nın varlığını devam ettirmekte olmasıdır. Buna müsamaha gösteremeyiz. Bu konuda bizim hiçbir tavizimiz olamaz. Terörle mücadelemize devam edeceğiz. Bunu Suriye rejimi ile koordinasyon içerisinde yapabilirsek, ne alâ. Aksi takdirde biz kendimiz, bu mücadeleye devam ederiz.”

SİSİ’NİN ZİYARETİ İÇİN TARİH ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR

Hakan Fidan, Orta Doğu'da Körfez dışında Türkiye için en önemli Arap ülkesinin Mısır olduğuna işaret etti. Fidan, “Mısır’la ilişkilerimiz çok şükür normalleşti. İki ülkenin liderleri, önce Suudi Arabistan’da Mısır'da bir araya geldi. Şimdi ise Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye’yi ziyareti planlanıyor. Ziyaretin tarih üzerinde çalışıyoruz.” diye konuştu. Fidan şöyle devam etti: “Tüm bunlar, ilişkilerimizin geldiği seviyeyi gösteriyor. Tabii liderler düzeyinde varılan bu mutabakat, esas itibarıyla biz bakanlara da bazı yükümlülükler doğuruyor. Bizler, özellikle siyasi konularda, askeri konularda, ekonomik konularda şu anda çok yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Mısır’la gündemimizde olan belli başlı konular var. Bunlar üzerinde beraberce çalışıyoruz. Zaten Filistin meselesi, fevkalade önemli bir konu. Özellikle Refah üzerinden Gazze’ye yardım konusunda şu anda çok yoğun bir şekilde çalışıyoruz.”

Sonraki Haber