Hakça paylaşma, Vatan ve Cumhuriyet mücadelesine adanmış bir ömür: Veli Devecioğlu
Veli Ağabey'i kaybedeli 7 yıl oldu. Ama hâlâ sohbetlerimizde ondan öğrendiklerimizi birbirimizle paylaşıyoruz. Bizlere bıraktığı değerler paha biçilemez. Son nefesine kadar devrimci ve örnek bir hayat. Milleti, Vatanı ve Cumhuriyeti için yorulmak bilmez bir azim.
Merkez Disiplin Kurulumuz, bir arkadaşımızla ilgili dosyayı görüşmek için toplanmıştı. Kurul başkanımız değerli hukukçu Veli Devecioğlu dosyanın raporunu okuduktan sonra kurul üyelerine söz verdi. Kurul üyesi olarak ben de görüşlerimi söyledim. Dosyada cezalandırılması istenen arkadaşı çok iyi tanıdığımı, raporda yazılanlardan daha fazlasının olduğunu belirttim. Hemen sözümü keserek ‘siz bu toplantıdan çıkın, sizin kanaatiniz önceden belli’ diyerek adeta toplantıdan kovuldum. Biraz canım sıkılmıştı ama Veli Ağabey'i tanıdıkça bu tavrının ne kadar değerli olduğunu anladım.
‘KULAĞIMI ÇEKMEYE YETKİLİ TEK KİŞİ’
Nisan ayında Partimizin Atılım Toplantıları kapsamında yaptığımız ziyaretlerde Bilecik’e gitme görevi bana verildi. Bilecik denince Bozüyük, Bozüyük denince Veli Devecioğlu Ağabeyimiz akla gelir. Toplantıdan sonra Bozüyük’te bir gece Veli Devecioğlu’nun yeğeni de olan İl Başkanımız Sayın Niyazi Güner’in evinde kaldım. Veli Ağabey son yedi yılını bir üst katta bulunan ve yine yeğeni olan emekli öğretmen Fatma Güner’in evinde geçirmişti.
Elbette Fatma Güner için hem çok güzel hem çok zor zamanlar olmuş. Bir taraftan dünya tatlısı bir dayı, diğer taraftan hastalığı sürekli ilerleyen ve ölüme yaklaştığı bilinen bir durum. Fatma Hanım, dayısının yanından olmasından ve ona bakmaktan bir gram bile şikâyetçi olmadı. Aralarında zaten çocukluğundan itibaren çok özel bir bağ vardı. Son yıllarını geçirdiği Fatma Güner’in evi adeta bir Veli Devecioğlu Müzesi gibi. Duvarda ilk göze çarpan fotoğraf , Veli Ağabey'in Genel Başkanımız Doğu Perinçek’le çektirdiği ‘Kulak Çekme’ fotoğrafı. Doğu Perinçek “Veli Ağabey kulağımı çekmeye yetkili tek kişidir” der.
CUMHURİYET’İN ÇOCUĞU
Türkiye’nin özgürlük mücadelesinin seçkin öncüsü Av. Veli Devecioğlu, 9 Haziran 2015 yılında aramızdan ayrıldı. Ancak Parti toplantılarımızın, sohbetlerimizin ve etkinliklerimizin çoğunda adını anmadan edemediğimiz bir zarafet abidesi ağabeyimiz.
Üniversite öğrenciliğinden itibaren Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilenmediği bir dakikası bile olmamıştır. Özgürlük sorunundan hakça adalet dağıtılması sorununa; bağımsızlık mücadelesinden, laiklik mücadelesine; ekonomik gelişmelerden, bilimsel gelişmelere kafa yordu, çözüm üretti.
Veli Ağabey cesareti, nezaketi, bilimi ve yaratıcılığı birleştiren büyük bir zekâya sahipti. Cumhuriyet’in değerini, Cumhuriyet’in kazanımlarından dolayı hayatında meydana gelen değişikliklerle kavramıştı. Kendi deyimiyle “Cumhuriyet, çarıklı çobanı alıp Cumhuriyet Savcısı ardından Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü yapmıştı.” Kendisini Cumhuriyet’e ve halka hep borçlu hissetti. Meslek hayatında da Partili mücadelesinde de borcunu ödemek için elinden geleni yaptı.
Veli Devecioğlu’nun hayatında önemli dönüm noktaları ve etkilendiği önemli şahsiyetler oldu. Mecburiyetler, onu Cumhuriyet Savcısı yaptı. Kendisi daha üniversite birinci sınıftayken eserlerini okuyup çok etkilendiği Jean Jacques Rousseau gibi halkın avukatı olmak istiyordu. Avukatlık aynı zamanda siyaset yapmak için en uygun meslekti Veli Devecioğlu için. Parasızlıktan avukatlık stajını tamamlayamadı ve Adalet Bakanlığı’nın sınavına girerek savcı oldu.
ÖKSÜZLERİN GÖZYAŞLARINDAN SORUMLU
Cumhuriyet Savcısı olarak ilk görev yeri olan Gümüşhane Torul’a gittiği gün kendi kendine yemin etti: “Kanundan ve vicdanımdan başka hiçbir gücün etkisinde kalmayacağım.” Görevi boyunca, Atatürk’ün Adalet Bakanı büyük devrimci Mahmut Esat Bozkurt’un Cumhuriyet Savcıları için yaptığı görev tanımını rehber edindi: “Cumhuriyet Savcıları, Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sapanından tutun da… öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz.” Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptığı 20 yıl buyunca hep vatanından yana oldu. ‘Kimsesizlerin kimsesi’ olmaktan asla ayrılmadı.
1979’da Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü oldu. Genel müdürlük onun için bir ödül değil büyük bir sorumluluktu. Orada da hak ve özgürlük ilkesinden taviz vermedi. 12 Eylül darbesi elbette Veli Devecioğlu’na tahammül edemeyecekti ve istifa etmek zorunda kaldı. Daha önce hayalini kurduğu halkın avukatı mesleğine başladı.
HALKIN AVUKATI
Avukatlık hayatı buyunca nerede emperyalizme karşı bir mücadele, nerede bir özgürlük sorunu varsa, nerede birisi haksızlığa uğramışsa, Cumhuriyet nerede saldırıya uğramışsa, ağalardan canı yanan köylü neredeyse koştu gitti. Hiçbir karşılık beklemeden onların avukatı, sözcüsü, yoldaşı oldu.
Aziz Nesin’in ‘Cihan değer dostu’ oldu.
Sivas’ta aydınlarımızı yakanların yakasına yapıştı, mağdurların avukatı oldu.
Filistinli devrimcilerin davası görülürken annesinin vefat haberini alır ancak dava bitmeden ve onları beraat ettirmeden mahkemeden ayrılmaz.
Bismil’de toprak ağalarının karşısına dikildi, topraksız köylülerin hukuk mücadelesine öncülük etti.
Çok sayıda aydını ve halktan insanları hiçbir karşılık beklemeden mahkemelerde temsil etti.
Amerikan Emperyalizmine direnen Küba lideri Fidel Castro’nun sağlığı bozulunca geçmiş olsun ve dayanışma mektubunu gecikmeden gönderdi.
Doğu Perinçek’i, hem 1998’de hem de 2008'de a hapse atanların canına okudu. Ergenekon yargılamalarında tertipçi FETÖ yargıçları Veli Devecioğlu’nun savunmaları karşısında başlarını öne eğdi.
PARTİLİ DEVRİMCİ
Bu kadar büyük mücadeleler içinde devrimci bir insanın partisiz olması düşünülemez elbette. Veli Ağabeyin Vatan Partisi’ni seçmesinde bu özellikleri tayin edici olmuştur. Resmen 2002 yılında üye olmasına karşın Vatan Partisi’nin (İşçi Partisi) kurulduğu 1992 yılından bu yana bir üyesi gibi çalışmıştır. Bunu en yakın tanığı yeğenleri Niyazi Güner, Fatma Güner ve Av. Mehmet Cengiz’dir.
Veli Devecioğlu, Vatan Partisi’nin önder kadroları içindeydi. Merkez Disiplin Kurulu Başkanlığı, Genel Başkan Baş Danışmanlığı görevlerini başarıyla yerine getirdi. Bütün Partinin Veli Ağabeyi unvanı vardı zaten.
'ÖLÜRSEM DİYARBAKIR’A GÖMÜN'
Yaşının ve hastalığının ilerlemesine aldırmadan Partinin her görevine koştu. Diyarbakır Mitingine gitmekten kimse alıkoyamadı. Üstelik noterden, ‘Diyarbakır’da ölürsem sorumlusu benim ve beni Diyarbakır toprağına gömün’ vasiyeti yazdırarak arkadaşlarına teslim etti.
Ergenekon tertibi yargılamalarında hiçbir duruşmayı kaçırmamıştır. Genel Başkanımızın ve diğer tutukluların avukatlığını üstlenmiştir. Tutukluluğu boyunca her pazartesi Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek’e telgraf göndermeyi hiç ihmal etmemiştir.
Veli Devecioğlu, halkın davası için ve halk gibi yaşadı. Pişmanlıkları da oldu. En büyük keşkelerinden biri, hocası Tarık Zafer Tunaya’yı dinlemeyip üniversitede kalmaması oldu. Diğeri de emekli olduktan sonra cihan değer dostu Aziz Nesin’le Vakıf’ta çocuklarla yaşayıp orada hayata veda etmek olmuş.
Veli Devecioğlu bunca mücadeleye, bunca emek vermeye ve hep halkı için özgürlük ve hak mücadelesi vermesine rağmen kendisini Türk Milletine ve Cumhuriyete borçlu bildi. Şimdiki vatansız aydınlar gibi ülkesini asla terk etmeyi ve rahat bir hayat sürmeyi düşünmedi.
Onu hiç unutmadık. Her eylemimizde, konuşmamızda, toplantımızda rehberlerimizden oldu.
İyi ki tanıdık, iyi ki yoldaş olduk.