Hale Gür Aydınlık'a konuştu-2: Öğle arasında nota dersi
Koro şefi Durmuş Yazıcıoğlu 'Nota defteri alacaksın, her öğleyin buraya geleceksin. Seninle türkü öğreneceğiz' dedi. Ve biz böyle çalışmaya başladık. Bazen gitmiyordum, işi vardır, her öğlen gidilir mi diyordum. Saat bir buçuk oldu mu aşağıdan odacıyı gönderiyordu ve beni yanına çağırıyordu.
TRT'nin en güzel seslerinden Hale Gür, söyleşimizin bu haftaki bölümünde TRT'de memurluk yaparken Durmuş Yazıcıoğlu ile tanışmasını ve ondan aldığı dersleri, onun sayesinde girdiği prodüktörlük sınavını kazanmasını ve hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor.
- Ailede müziğe karşı ilgisi olan ya da uğraşan var mıydı?
Uğraşan yoktu ama anne tarafımın hepsinin sesi çok güzel. Annemi altı ay önce kaybettim. Kaybettiğim döneme kadar annem türkü, şarkı söylerdi, sesi vardı. Teyzemin çok güzel sesi vardı. Teyze çocuklarının sesleri de çok güzeldi. Bizim evimize babam her hafta radyo haftası diye bir dergi alırdı.
- Ne zaman çıkıyordu bu dergi?
Ben çocuğum, ilkokuldayım, 1958 yıllarında, okumayı biliyorum. Orada şarkıların notaları yayınlanırdı. Onları çıkarmayı çalışırdım kendimce. O kadar büyük bir ilgim vardı müziğe.
AKRABALARA SÜPÜRGEYLE KONSER
- Sizin de çocukluğunuzda süpürgeyi alıp mikrofon yaptığınız oldu mu?
Aynen öyle. Benim iki yaş küçük kız kardeşim var. Yedi yaş küçük de bir kız kardeşimiz daha vardı. Onu kaybettik. Akrabalar geldiğinde aynen dediğiniz gibi süpürgelerle biz onlara konser verirdik. Onlar da çok eğlenirlerdi.
İ. Can: Bu dergiler çok önemliydi. Benim de çocuklarım da köyde olmamıza rağmen elektrik yoktu ama Ses ve Hayat Dergisi bize her ay gelirdi. Aboneydik. Çok etki ediyordu.
Hem de çok… Nida Hocanın resimlerini oradan biliyordum.
- Dergilerde gördüklerinizin seslerini de radyodan duyuyordunuz.
Kocaman bir radyomuz vardı. Kulağımı yapıştırır dinlerdim. O yaşlardan itibaren türkülere ilgim vardı. Liseye giderken "Anne ben türkücü olmak istiyorum" derdim. "Bu yaşlarda herkes öyle ister. Ben de bu yaşlarda artist olmak istiyordum" dedi.
Bu arada 1966'da TRT'ye sanatçı sınavı açıldı. O sınav için de öğretmenim babama gitmiş. Ben daha on beş yaşındayım. O yaş sınırını da düşünmemiş herhalde. Babama "Bak radyoda sınav açıldı. Hale’yi oraya götürelim" demiş. Babam da "Sen benim kızımla ne uğraşıyorsun" demiş. Düşünün, gitmiş sınavı zamanını öğrenmiş. Böyle hoca olmaz hakikaten. Bana dedi ki, “Bak kızım baban çok tutucu ama senin sesin güzel. Sen bu sınava giremiyorsun ama ne yap yap radyoya gir” dedi. Yani benim staja gidişim onun yönlendirmesiyle oldu.
- Halk oyunları ekibinde oynadınız mı?
Cumhuriyet Kız Meslek Lisesi'ndeyken her sene Milliyet'in düzenlediği liselerarası halkoyunları yarışmaları vardı. Bizim okulumuz da yarışmaya katılıyordu. İsmail Özboyacı da halk oyunları ekibimizi çalıştırıyordu.
Ertuğrul Hoca beni hiçbir zaman halk oyunlarında oynamamı istemedi. Bu sene oyun oynarım diye gidiyordum, beni görünce, “Hale koroya” diyordu. Milliyet’in düzenlediği yarışmada bizim ekibimiz Erzurum yöresini oynayacakmış. Oyun sırasında türkü söylenmesi gerekiyormuş. Bu türküyü sen söyleyeceksin dediler.
O gün geldi zurna eşliğinde türküyü çok tiz bir sesle okudum. Rahmetli Mazlum Nusret Kılıçkıran da jürideymiş. Halk müziğine, halk edebiyatına çok düşkün bir insan. Kitapları vardı. Aynı zamanda prodüktördü. Bizim ekip oynarken ben de davul zurna eşliğinde türkümü söyledim. Ama nasıl söylediğimi bilmiyorum. Yarışma bitti, ekibimiz sahneden indi. Kuliste de Mazlum Nusret Hocamız, Cumhuriyet lisesinin türküsünü okuyan kız kimdi diye beni arıyordu. Benim dedim. Sen nasıl okudun o zurnayla o türküyü dedi. Sesim tiz bir ses değildir. Alto sopranodur ama okumuşum. Nasıl söylediğimi inanın hatırlamıyorum. Mazlum Beyle orada o şekilde tanışmış olduk.
- Daha sonra Mazlum Bey ile karşılaştınız mı?
Bir gün, TRT’de ikmal şubesinde merdivenlerden inerken Mazlum Bey ile karşılaştım. “A!.. Sen Cumhuriyetteki kız değil misin” dedi. "Evet" dedim. "Ne yapıyorsun burada" dedi. "Ben ikmal şubesinde memurum" dedim. "Yapma ya, ne güzel. Türkü söylüyor musun" dedi. "Ben işe yeni girdim " dedim. "Altta halk müziği müdürlüğü var, gel oradakilerle tanıştırayım seni" dedi.
Şanslı olduğuma çok inanıyorum. Bir gün inerken uğradım. Mazlum Bey oradaydı. Başka bir odada Durmuş Yazıcıoğlu’nun odasına götürdü beni. "Durmuş abi bu kızın güzel sesi var" dedi. Durmuş abi de elinde sazla türkü çalıyordu. "Gel bakalım bir türkü söyle" dedi. Korktum tabii. Radyo sanatçısı, koro şefi Durmuş Yazıcıoğlu. Kendisini radyodan dinliyordum. Bir türkü çalmaya başladı ve ben de söyledim.
Sekreterlik Yüksek Okulu mezuniyet fotoğrafı. Yıl 1970.
BİR KERE AÇILAN O SINAVI KAZANDI
Gözlüğünün üzerinden şöyle bir baktı, “Nota defteri alacaksın, her öğleyin buraya geleceksin. Seninle türkü öğreneceğiz” dedi. “Ben bağlama öğrenmek istiyordum” dediğimde, “Olur olur. Sen bir notayı öğren sonra bağlama alır öğrenirsin” dedi. Çok sevindim. Hemen nota defteri aldım. Ertesi gün öğle tatilinde "Hocam yemek yiyecek misin geleyim mi dedim. Ben öğlenleri yemek yemem, sen gel" dedi. Bana parmaklarıyla do-re işareti gösterdi. “Bu defteri al akşam bu notaları yazacaksın” dedi.
Ve biz böylece çalışmaya başladık. Bazen gitmiyordum, işi vardır, her öğlen gidilir mi diyordum. Saat bir buçuk oldu mu bana aşağıdan odacıyı gönderiyordu, "Durmuş Beyin selamı var size" diye. Benim ikinci hocam ve bana çok emek veren kişi Durmuş Yazıcıoğlu’dur. Bu çalışmalarımıza devam ederken bana bir taraftan okumam için Aşık Veysel ve halk edebiyatı kitapları veriyordu. “Bunları oku, çalış. Bunları öğrenmen lazım” diyordu. Ben de verdiği kitapları okuyordum.
Bir süre sonra TRT’de Batı müziği, Türk halk müziği, prodüktörlük sınavı açıldı. Bizlere de girenlerin kayıtlarını siz yapacaksanız dediler. Koridora masalar kondu. Her birimiz gelenleri kaydediyoruz. Öğlen oldu, ben yine Durmuş beyin yanına indim. "Prodüktörlük sınavına kaydını yaptırdın mı?" dedi. "Yok, yaptırmadım" dedim. "Niye yaptırmıyorsun" dedi. "Ben hangi bölüme kaydımı yaptıracağım” dedim. Halk müziği prodüktörlük sınavına gireceksin" dedi. Türkiye’de bu sınav 1973 yılında, bir kez açıldı. Ali Gürlerin, Şakir Önerlerin, Kemal öğretmenlerin girdiği prodüktörlük sınavı.
"Peki" dedim ve kaydımı yaptırdım. Bir ay sonra sınav Ticaret Lisesi’nde oldu. Sorular üniversite sınavları gibi uçları kapalı, yapıştırılmış bir halde uçakla geldi. Cumhuriyet tarihi ve benzeri bilgiler, üniversite sınavı gibi genel kültür soruları soruldu. O zamanlar arabesk müzikte Orhan Gencebay popülerdi. Arabesk müzik konusunda ne düşünüyorsunuz diye kompozisyon sorusu vardı. Kompozisyonum ve edebiyatım fena değildir. Bayağı bir yazdım. Bir ay sonra sonuçlar geldi. İzmir radyosundan halk müziği prodüktörlüğü sınavını bir Saffet Ünsal bir de ben kazanmıştım.
Prodüktörlük eğitimi için Ankara’ya gittik. Ankara dışından gelenler Muharip Gaziler Derneği’nin misafirhanesinde kalıyordu. Biz de orada kaldık. Eğitim Ankara Radyosu’nda verildi. Geceleri çalışıyoruz, gündüz de bir program nasıl yazılır diye kurs veriyorlardı. Sabahtan akşama kadar ders. Cavidan Selanik, sizlere bir şey ifade etmeyebilir bu isim. O zaman TRT’nin çok büyük isimleriydi. Çoğunun isimlerini hatırlayamıyorum. Klasik batı müziği prodüktörleri hepsi bize ders verirdiler.
Oğlum Altuğ
GİDERKEN EMEKLİYORDU GELDİĞİMDE YÜRÜYORDU
- Siz prodüktörlük sınavını kazanmadan önce ses eğitimi aldınız mı?
Daha önce ses eğitimi hiç almadım. Ankara'da bir ay eğitimden sonra da mülakat vardı. Sınavda Nida Tüfekçi, Cüneyt Orhon hocalar vardı. Tabii daha önce yaptığımız çalışmalardan her hoca bize notlar verdi. Mülakatta Nida Hoca "Hangi türküleri seversin, hangi yöreleri seversin" dedi. "Ege türkülerini, Yozgat türkülerini severim" dedim. "Yozgat türkülerini benden ötürü mü seviyorsun" dedi. Saffet Uysal ile ikimiz sınavı kazandık. Zihni Bey, Saffet Uysal ile ikimizi çağırdı.
Ben bu arada 1971 yılında evlendim. Kursa gittiğimde de çocuğum oldu. On aylıkken anneme bırakıp kursa gitmiştim. Giderken emekliyordu, ben geldiğimde yürüyordu.
- Yavaş yavaş yaşamınıza bir düzen getiriyorsunuz. Bir yandan da ailenizi de kuruyorsunuz.
Evet… Zihni Bey, “İkiniz kazandınız, halk müziği prodüktörlüğünü. İki kadro var. Biriniz Antalya’ya biriniz de İzmir'e gideceksiniz. Hale sen Antalya'ya, Saffet sen de İzmir'e gideceksin” dedi. Dedim ki "Başkanım ben Antalya’ya gidemem. Ben evliyim, eşim İzmir’de çalışıyor, çocuğum var ve annemler bakıyor" dedim. "Eğer kabul ederseniz bu prodüktörlükten feragat edeyim. Ben ikmal memuru olarak devam edeyim." Saffet Uysal nurlar içinde yatsın dedi ki "Hale Hanımı İzmir’e gönderelim. Ben zaten Dinar’da öğretmenim. Antalya bana daha yakın" dedi. İşte böyle hayatımda iz bırakan insanlar var. Nurlar içinde yatsın, ölene kadar da onunla dostluğumuz, arkadaşlığımız hep devam etti. Halk müziği prodüktörü olarak, İzmir halk müziği müdürlüğüne geldim. Bana büro verildi. Alım ikmalden bu tarafa geçişim biraz zor oldu. Hemen beni göndermediler. Dur bakalım buraya eleman alalım ondan sonra geçersin dediler.
n Alım, ikmal görevde uzun süre devam ettiniz değil mi?
Tabi… Üç yıl devam ettim. Ama güzeldi… Güzel dostluklar edindim.
Ankara’daki bir aylık prodüktörlük eğitimi. Yıl 1973.
Hale Gür’ün yorumuyla
KAYAKÖY'ÜN ALT YANINDA DEĞİRMENİ
Kayaköy'ün alt yanında değirmeni
Benim de yarim şu düğünün feymanı
Nazlı kızı Hasan oğlana vermeli
Bağlantı:
Telli de yazmaların oyaladın mı
Sırça da parmakların boyaladın mı
Kayaköy'ün de alt yanında bostanı
Benim de yarim telli de giyer fistanı
Varın bakın nazlı da yarim hasta mı
Bağlantı
Yöresi: Kütahya-Tavşanlı
Kaynak Kişi: Mustafa Argun
Derleyen Ve Notaya Alan:
Hale Gür
Makamsal Dizi: Segah
Konusu-Türü : Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 7 Ses
Önümüzdeki hafta türkümüz: Harmana sererler sarı samanı