HAMAS Dış İlişkiler Sorumlusu Dr. Basem Naim Aydınlık’a konuştu: Türkiye ile deniz sınırlandırma anlaşması çok faydalı olacaktır

Aydınlık'ın sorularını yanıtlayan Filistinli siyasetçi, "Gazze ile Türkiye'nin karşılıklı kıyıları bulunmaktadır. Bu anlamda Doğu Akdeniz'de bir deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasının yapılması, iki ülke için de çok faydalı olacaktır." dedi

Dr. Basem Naim, Filistin'in en tecrübeli politikacıları arasında yer alıyor. Gazze'de önce Sağlık Bakanlığı ardından Gençlik ve Spor Bakanlığı görevlerini yürüttü. Şu an HAMAS'ın Dış İlişkiler Sorumlusu olarak tüm dünyada Gazze halkının ve direniş örgütlerinin sesini duyuruyor. Birkaç günlüğüne ülkemize gelen Dr. Naim ile İstanbul'da buluştuk, samimi bir ortamda söyleşi yaptık. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye 80 bin ton, yani 80 nükleer bomba değerinde bomba attığını belirten Naim, buna rağmen HAMAS ve diğer direniş örgütlerinin direncini kıramadıklarını söyledi. Türkiye'den somut taleplerini de sıralayan Dr. Naim, Doğu Akdeniz ile ilgili de önemli mesajlar verdi. İşte Sayın Naim'in yanıtları...

'GAZZE DİRENMEYE DEVAM EDİYOR'

  • Sayın Naim, öncelikle ülkemize hoş geldiniz. Ziyaretinizin amacına geçmeden önce, Gazze Şeridi’ndeki son durumla ilgili bizi kısaca bilgilendirebilir misiniz?

Hoş bulduk, teşekkür ederim. Şu an Gazze dünyaya iki tane mesaj veriyor. Birincisi, bu işgal rejiminin tüm saldırılarına rağmen Gazze dimdik ayakta ve direnmeye devam ediyor. Halkı zorla Gazze'den çıkarmaya yönelik girişimler bertaraf ediliyor. Ayrıca Gazze direnişi her geçen gün işgalci birliklere ağır kayıplar verdiyor. İkincisi, yani madalyonun diğer yüzünde ise çok ciddi insanlık krizleri var.

'GÜÇLÜLER DEĞİL HAKLILAR KAZANIR'

  • “Gazze dimdik ayakta ve direniyor.” dediniz. Peki HAMAS, şu an 7 Ekim öncesindeki gücünün ne kadarını muhafaza ediyor?

HAMAS direniş hareketi, Filistin'in kurtuluş ve özgürlük hareketidir. HAMAS, yıllardır hem insan gücü olarak hem de askeri olarak ciddi hazırlıklar yaptı ve her geçen yıl gücüne güç kattı. Bu hazırlık, işgal rejimini bu topraklardan söküp atmak ve Filistin halkının asli haklarına kavuşmasını sağlamak içindi. Dolayısıyla HAMAS ve diğer direniş gruplarının 7 Ekim günü kazandığı başarı, on yıllarca süren bir çalışmanın neticesi ve sonucudur. Tabi bizler, ilk günden beri İsrail ile kıyaslanmayacağımızın idrakindeydik. Çünkü İsrail, bölgede en büyük güç olarak nitelenen, hatta dünyanın sayılı ordularından birine sahip ve böyle bir gücün, çok mütevazi ve basit imkanlara sahip bir direniş grubu ile kıyaslanması mümkün değildir. Ancak bizler, asırlar boyu süregelen tarihsel örnekleri çok iyi okuyoruz ve şunun bilincindeyiz: Tarih boyunca sömürge ve işgal altında olan halklar, kendi haklılıklarının idrakinde oldukları sürece mücadele ederek başarı elde etmişlerdir. Bizler de haklılığımıza inanıyoruz. Halkımızın haklılığına ve desteğine inanıyoruz. Tam da bu nedenle 7 Ekim operasyonunu başlattık. Böyle bir operasyonun çok ağır bedellerinin olacağını biliyorduk. Ancak halkların başarıya ulaşması için bedellerin ödendiğini de Cezayir, Vietnam, Güney Afrika gibi ülkelerin direniş örneklerinden müşahade ediyoruz. Dolayısıyla bunun bilincinde hareket ettik. İnsani kriz açısından da çok ciddi bedellerin ödeneceğinin idrakinde olarak bu operasyonu başlattık. Halihazırda çok amansız ve çok çetin bir savaşın içindeyiz. İşgal rejimi Gazze'nin üzerine yaklaşık 80 bin ton patlayıcı madde attı. Bu da yaklaşık 80 nükleer bombaya denk geliyor. Ancak direniş grupları, her geçen gün işgalcilere çok ağır bedeller ödetmeye devam ediyor. Cephelerde amansız bir mücadele hala sürmektedir. Hiç şüphesiz savaşın acımasızlığı sebebiyle mücahitlerden kimileri şehit oldu. Sivillerin yanında ciddi sayıda askeri kayıplarımız da var. Aynı zamanda bazı karargâhlar ve tüneller de keşfedildi ve vuruldu. Ancak tüm bu kayıplar, savaşın seyrini değiştirecek ve mücahitlerin direnişini durduracak boyutta değil.

'TÜRKİYE DAHA ÇOK ROL ÜSTLENMELİ'

  • Savaşın tam da bu noktasında, Türkiye’de bulunmanızın sebebi nedir? Türkiye’den somut olarak taleplerinizi sıralayabilir misiniz?

Türkiye halkı dost ve kardeş bir halk ve Türkiye müttefikimiz olan bir ülke. Tüm siyasi, ideolojik farklıklara rağmen, Filistin meselesinin tüm Türkiye halkının ortak davası olduğu inancındayım. Türkiye aynı zamanda Arap ve İslam ülkeleri yanında Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan, merkezde diyebileceğimiz bir jeopolitik konuma sahip. Aynı zamanda askeri olarak da çok ciddi bir gücü ve ciddi bir nüfusu var. Şu anda biz, hem Türk Hükümeti'nden hem parlamentodan hem de halktan, desteklerini sürdürmelerini, hatta artırmalarını istiyoruz. İşgal rejiminin katliamlarını durdurmak için desteğin de çıtasının yükselmesini bekliyoruz. Bu noktada Hükümet'ten de medyadan da desteklerini artırmasını talep ettik. Aynı zamanda Gazze'de şu an bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Buna odaklanılması gerekiyor. Üzerimizde ciddi bir ambargo var. Bu ambargo, insanların ilaç bulamamasına, gıdaya ulaşamamasına ve en asli ihtiyaçlarını giderememesine yol açıyor. Bununla alakalı da çalışma yapılmasını beklemekteyiz. Türkiye'nin daha çok söz sahibi olmasını ve rol üstlenmesini istiyoruz. Özellikle bu insanlık krizinin durdurulmasına yönelik ambargonun kaldırılması ve Gazze'ye ilaç sokulması, gıda sokulmasına yönelik taleplerimizi tekrar tekrar dile getiriyoruz.

'SİLAH DESTEĞİ TALEBİMİZ DE VAR'

  • Bir yandan da savaşlar silahla kazanılıyor ve sizin de askeri olarak mühimmat stoklarınız azalıyor. Türkiye'nin ise gelişmiş bir savunma sanayisi var. Bu noktada Türkiye'den İHA/SİHA, drone, silah, mühimmat, teçhizat gibi talepleriniz de var mı?

Öncelikle vurgulamak isterim ki, savaşlar sadece askeri üstünlükle kazanılmıyor. Tarih boyunca zulme uğramış halklar, işgalcilere karşı pek çok kez galip gelmişlerdir. Burada insan faktörü çok önemlidir. Tabi bizimle birlikte tüm İslam ve Arap ülkelerinin de işgalcilere karşı durması gerekir ki, İsrail'in bu saldırganlığı durdurulabilsin. Bizler, işgalcilere karşı direnişimizde haklıyız. Birleşmiş Milletler'in de İsrail'in Filistin topraklarından çekilmesi gerektiğine dair birçok kararı var. Bu anlamda bizler, tüm boyutlarıyla direniş gösterme hakkına sahibiz. Buna askeri ve silahlı direniş de dahildir. Uluslararası kararlar çerçevesinde, aynı zamanda Filistin halkını sevdiğini ve desteklediğini söyleyen tüm taraflardan askeri destek talep etme hakkımız de vardır. Tabi ki askeri ve silah noktasında yardım talep ediyoruz. Ancak devletlerin iç işlerine karışmayız. Ülkeler, bize yapacakları askeri ya da insani yardımın boyutuna kendileri karar verirler. Tabi biz, ahlaki sorumlulukların yerine getirilmesi adına yapılabilecek bütün destekleri talep ediyoruz.

'NETANYAHU SAVAŞI YAYMAK İSTİYOR'

  • Peki bir ateşkes antlaşmasına ne kadar yakınız ve sizce bu nasıl olacak?

Biz ilk günden beri ateşkesin olması gerektiğini ifade ettik. Fakat siyonist rejim, özellikle de Netanyahu ve ekibi, 7 Ekim'deki başarısızlıklarının üzerini kapatmak için savaşın sürüdürülmesi taraftarı. Bunun da ötesinde savaşın bütün bölgeye yayılmasını istiyorlar. HAMAS, savaşın sonlanmasına yönelik üzerine düşen görevlerin hepsini yerine getirdi. Hatta bunu Katar ve Mısır'daki arabulucular da ifade etti. ABD'deki yetkiliker dahi, “HAMAS şu an ateşkese olumlu bakıyor, olumlu adımlar atıyor.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Biz HAMAS olarak savaşın sonlanması için üzerimize düşen her şeyi yerine getiriyoruz. Fakat İsrail, savaşın uzamasını istemekte ve müzakere görüşmelerini baltalamaktadır. Birleşmiş Milletler'de savaşın durmasına yönelik birkaç defa karar alındı. ABD Kongresinde de savaşın sonlanmasına yönelik kararlar alındı. Buna ilavaten dünyada birçok insan savaşın durması için sokağa çıktı. Açıkçası tüm dünya savaşın bitmesini istiyor. Savaşı isteyen tek taraf siyonist rejim ve madalyonun arka tarafında duran ve İsrail'i, katliamlarını sürdürmesi için destekleyen Amerika Birleşik Devletleri'dir. Açıkçası şunu düşünüyoruz: Gazze'deki direniş ile birlikte dışarıdan çok güçlü bir tepki ve baskı gelmezse, İsrail saldırıyı sürdürecektir. Öngörümüz şudur ki, hem Batı Şeria hem de Kudüs'e savaşı yaymak istiyorlar. Aynı zamanda Filistin dışına da taşımak istiyorlar. Bu ramazanda Müslümanları Mescid-i Aksa'ya sokmayacakları yönünde açıklamalar yapıyorlar. Bunların hepsi, ateşe benzin dökmek olacaktır.

'KUŞATMA KALDIRILMALI İNSANİ YARDIM GÖNDERİLMELİ'

  • Son olarak Türk halkına, Arap devletlerine, İslam ülkelerine ve tüm dünyaya vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

“Şu an Gazze'de çocuklar, ya açlıktan ya soğuktan ya ilaç eksikliğinden ya da hava saldırılarından ölüyor. Kadınlar, yaşlılar ve tüm Gazze halkı her an ölümle burun buruna. Çok ciddi bir insanlık krizi yaşanmakta. Ancak ne İslam ülkeleri ne Arap devletleri ne de dünyanın geri kalanının parlamentoları, hükümetleri, maalesef bu tablo karşısında harekete geçmiyor. Bizler Müslüman ve Arap ülkelerinden ordularını harekete geçirmesini ve savaşa dahil olmasını beklemiyoruz. Tek talebimiz bu kuşatmanın kaldırılması ve Gazze'ye insani yardımın girmesidir. İslam ülkelerinin bunu başarmaktan aciz olması nedeniyle üzüntü içerisindeyiz. İnsani yardım için daha fazla çaba gösterilmesini istiyoruz.

'FİLİSTİN TÜRKİYE'NİN DENİZDEN KOMŞUSUDUR'

  • Filistin, Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden biri ve uluslararası hukuka göre Türkiye ile de karşılıklı kıyıları bulunuyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye ile deniz yetki alanlarınızı sınırlandırma ve ortak sondaj/sismik faaliyetler yürütme konusunda ne düşünüyorsunuz?

“Bu fikri çok doğru ve anlamlı buluyorum. Çünkü Türkiye, resmi olarak Filistin Devleti'ni tanımaktadır ve Gazze de Filistin Devleti'nin bir parçasıdır. Gazze ile Türkiye'nin karşılıklı kıyıları bulunmaktadır. Bu anlamda Doğu Akdeniz'de bir deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasının yapılması ve ortak gaz ve petrol çalışmaları yürütülmesi, iki ülke ve iki halk açısından da çok faydalı olacaktır.”

Sonraki Haber