‘Yas tutma evresine daha geçemedik’

Hatay’da yaşayan bir psikolojik danışman, bölgedeki durumu, özellikle gençlerin ve çocukların psikolojisini anlattı. Afetin büyüklüğünün farkına varmalarının bile çok zaman aldığını belirten psikolojik danışman, ‘Ertelediğimiz çok şey var ve bunların başında yasımız geliyor.’ dedi.

Depremzede bir psikolojik danışman, Hatay’daki durumu, köyde yaşayanların, çocukların, gençlerin ruh halini anlattı. Psikolojik danışman “60 gün geçti, Hatay'da halen psikolojik ilk yardım yapıyoruz. Yani normalde bu evrenin çok çok önceden bitmiş olması gerekiyordu. Yıkımın büyük olması; en büyük sebeplerden biri bu. Hâlâ o molozların içerisinde insanları olduğunu biliyoruz, çıkmadılar.” dedi.

Devlet memuru olduğu için adını yayımlamadığımız psikolojik danışmanın sorularımıza verdiği yanıtları sunuyoruz:

‘HATAY’DAKİ AĞIR BİR DURUM’

l Bölgenizdeki vatandaşların psikolojisini bir uzman olarak size soralım dedik.

Psikolojik danışmanım tabii ama ondan öte depremzedeyim. Biz de buradaki diğer bütün insanlar gibi afetten ciddi anlamda etkilendik… Burası herkesin birbirini tanıması anlamında küçük bir yer. Çok kişiyi tanıdığımız için çok fazla kayıp haberi aldık, çok fazla ölüm haberi aldık, çok fazla trajedi, çok fazla hikâye; bunların hepsini duyduk, biliyoruz, büyük acılar verdi. Ağır bir durum.

Normal şartlarda bir afet durumunda ilk evre, psikolojik ilk yardım evresidir. Üç haftadan, bir aydan sonra travma sonrası stres bozukluğu evresi başlar. Bu tepkiler uzun bir süre kaldıktan sonra uzun vadeli çalışmalar yapılır.

Depremden 11 il etkilendi, ben Hatay özelinde konuşabilirim. 60 gün geçti, Hatay'da halen psikolojik ilk yardım yapıyoruz. Yani normalde bu evrenin çok çok önceden bitmiş olması gerekiyordu.

Yıkımın büyük olması; en büyük sebeplerden biri bu. Hâlâ o molozların içerisinde insanları olduğunu biliyoruz, çıkmadılar. Hiçbir yerde bulunamadı, DNA’ları eşleşmedi.

İlk 15 gün ne olduğu hakkında, ne yapmamız gerektiği hakkında sağlıklı düşünemiyorduk, bilinçli davranamıyorduk. Benim de ailemden kayıplarım oldu… Depremden bir, en fazla iki saat sonra artık buradan elektrik, internet, su gibi doğal, insani ihtiyaçları karşılayamadık, iletişim kuramadık. Başımızda gelenin ne olduğunu biz, günler geçtikçe her saat, her gün yeni bir şey görerek, çok ağır olduğunu öğrendik. Yani ilk bir hafta, 15 gün, durumu ancak kavradık. Ben köyde yaşıyorum. Şehir merkezine giden insanlar şunu söyledi: hastaneler yıkıldı, havaalanı kullanılmıyor, devlet kurumları yok. Bildiğimiz, Hatay'ın simgesi olan Meclis’ten tutun kiliseler, havralar, camiler, Kurtuluş Caddesi, bunların hepsinin yok olduğunu dile getiriyorlardı. Biz bunu anlayamıyorduk. Çünkü bunlar bizi biz yapan şeylerdi. Bir hayattan bahsediyoruz. Çocukluğumuzun hatta geleceğimizin de orada olacağını düşündüğümüz yerler, hayallerimizi kapsıyor bu bahsettiğim yerler, bahsettiğim şehir. Sadece bir şehri, sadece insanımızı kaybetmedik, geleceğimiz ve hayallerimizle de alakalı yıkıma uğradık. Büyük bir afet.

BİZİM İÇİN ŞU AN HER GÜN ÖZEL, ÖNEMLİ

l Bayramdan bahsediliyor mu çevrenizde?

Bizler zaman algısını bir hafta önceye kadar zaten yitirmiştik. Hangi ayın hangi gününde, hangi saatteyiz? Bayramla alakalı çok bir şeyimiz yok. Bizim için şu an her gün özel, önemli bir gün. Bayram da öyle olacak herhalde.

Şunu söyleyeyim. İnsanlara nasılsınız diye sorduğunuzda, klasik laf vardır ya ‘iyiyim sen nasılsın?’ Eh, bu cümleyi kullanamıyoruz. Kullanmak zorunda kalırsak refleks olarak ‘iyi olmadığımı da bilmeni isterim’ gibi bir ifadeyle bitirmek zorunda kalıyoruz. Konuştuğumuz kişi de diyor ki aynı durumdayım. İyiyiz diyemiyoruz, kötü olduğumuzu da belirtmek istemiyoruz. Aradayız.

‘ERTELEDİĞİMİZ ÇOK ŞEY VAR’

l Bu birinci evre dediğiniz hâlâ kabullenememe aşaması değil mi?

Bir uzmanım, saha çalışanıyım. Her kaybın yası vardır. Biz, çevrede de gözlemleyebiliyorum, yasımızı ciddi anlamda erteliyoruz. Yani yaşadığımız durumla yüzleşmekten korkuyoruz ya da kaçınıyoruz. Kabullenme, olayı idrak etme, kişiden kişiye değişir, durumdan duruma değişir. 60 gün geçti hâlâ ağlamayan, ağlayamayan insanlar var. Yasın en büyük belirtisi ağlamaktır, bizim Katarsis dediğimiz, boşalmaktır, duygularını dışa vurmaktır. Bizim bunu daha net olarak yaşayabildiğimizi söyleyemiyorum. Ben, çevrem ve birçok kişi bu problemleri yaşıyor. Tabii bunlar daha sonra illaki olacak, bir ay sonra olur, bir sene sonra olur… Ama şu andan, bugünden bahsedersem ertelediğimiz çok şey var. Ve bunların başında yasımız geliyor. Yası yaşayamamak da var olan hayatımızın akışına etki ediyor.

Hâlâ biz su kullanmıyoruz, sadece dışarıdan hazır su kullanılıyor. Bu ne kadar tedarik edilebilir bilmiyorum. Temizlikte, hijyen maddelerinde, gıdada, barınmada sıkıntı yaşıyoruz. Çadırlardayız. Evimiz hasarsız bizim örneğin ama eve girmekte tabii ki zorlanıyoruz. Çünkü eve geldiğimizde en ufak bir sesle irkiliyoruz... Psikolojimiz böyle. Zaten şu an pek kimse betonarme bir binaya giremiyor.

Her şeyimiz değişti. Hedeflerimiz 6 Şubat'tan önce başkaydı, şu an basit bir prefabrik ev… Konteyner kentler kuruluyor, şehirler kuruluyor ama ne zaman biter, kim kullanacak onları? Neye göre yapılacak? Yeterli olacak mı? Onu da bilmiyoruz.

Okullaşmayı arttırmaya çalışıyoruz. Ama burada şu an okul binası hazır olsa dahi öğrencilerin oraya girmesi ya da ailelerin o öğrencileri oraya göndermesi ayrı bir problem. Dolayısıyla şu an çadırlarda devam etmeye çalışıyoruz, konteyner yok. 99 depreminden beri bildiğimiz şey: okullar açılırsa, öğrenci, çocuk okula giderse normalleşme başlar, ilk adımlar atılır. Ama öğretmen de hazır değil. Zaten hayatını kaybeden çok sayıda meslektaşımız oldu maalesef. Öğretmen de aslında ‘ben de kendi rutinime girmek, çalışmak istiyorum’ diyor. Fakat barınma problemi var. Yani ben geleceğim, evimi kaybettim, her şeyini kaybetti; hayatta kalanlardan bahsediyorum. Bakanlık deprem bölgesine özel bir tayin hakkı tanıdı. Kaç idareciniz var? Kaç öğretmenimiz hayatta? Kaçı tayin istedi? Hangi branşlarımız eksik? Şu an net bir bilgi olmadığı söyleyebilirim.

KENDİNİZİ ÇOCUKLARIN GENÇLERİN YERİNE KOYUN!

l Gençlerin, öğrencilerin psikolojisi nasıl?

Belirsizlik her insanı etkilediği gibi onları da çok etkiliyor. Sınava girecekleri düşünün. Dershanesi vardı, çocuğun odası vardı, bilgisayarı vardı, bir temposu vardı, çalışma saatleri vardı, bir sosyal hayatı vardı, bir hobi alanı vardı, buradaki insanlar spor da yapar, kitap da okur, geleceğine dair ilk hedefleri vardı… Şimdi kendinizi bu çocukların yerine koyun. Şu an hiçbir tanesi yok. 6 Şubat'tan önce olan hiçbir şey yok. Tabii ki insanlarda, çocuklarda problemler artıyor.

Her ciddi travmadan, deprem gibi afetlerden sonra uzun vadede bölgede boşanmalar olur, intihar, bağımlılık gibi birtakım problemler ortaya çıkar. Bu bilimsel bir gerçektir. Bunlarla da ilgili çalışmalar yapmamız gerekir.

Kapsamlı, çok yönlü, uzun vadeli planlar yapmamız gerekiyor. Barınmayı sağladık diyelim, eğitimi de işte minimal düzeyde de olsa hazırladık diyelim. Uzun süre yaşanacak olan ruhsal problemleri, ruh sağlığını etkileyen problemleri de ele almak gerekiyor.

Yaşadığımız şey hakikaten kolay atlatılacak bir şey değil.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

l Peki bu hayat gailesi, en temel ihtiyaçların karşılanamıyor olması ve gelecek kaygısı… Bunlar depremin üzerine eklenen, psikolojik iyileşmeyi engelleyen şeyler mi?

Şunu soruyoruz: bundan sonra ne olacak? Bu sorunun cevabını şu an veremiyoruz. Evet yıkılacak binalar çok fazla, binlerden on binlerden bahsediliyor. Ağır hasarlılar, acil yıkılacaklar, sonra diğerleri; onlar da yıkılacak, onlar da kaldırılacak. Ondan sonraki süreçte şehrin dağ tarafına doğru büyüyeceği ve oraya yerleşeceği, yerleşmenin oraya yapılacağı söyleniyor, doğru olan da bu aslında, belki de büyük kayıplar yaşamamak zorunda kalmadan yapmamız gerekendi… Oraya taşınacak ama basit bir yapılaşma olacak.

Buradaki insanların temel ihtiyaçları var. Biz tamam burada kalmayı tercih ettik fakat bunun için bir maddi birikim de gerekiyor. İnsanlar birçok şeyini kaybetti. Yeni bir ev, iş yeri olacak mı? Eski düzen hiçbir zaman olmayacak ama buna benzer bir durum oluşturmak için insanlar soruyor. Ne yapacağız? Nasıl olacak? Şu an gözlemliyoruz. Bakıyoruz. Elimizde kanalları iyileştirmeye çalışıyoruz. İnsanlar, evleri ya da işyerleri yıkılmışsa eğer eşyasını çıkarmaya çalışıyor, kurtarmaya çalışıyor. İş yeri nerede kurulur? Nasıl yapılır? Belirsizlik söz konusu. Bizim buradaki durumu toparlamamız biraz daha uzun süre alacak gibi görünüyor.

ACİL OLAN OKULLAR

l Bayramdan sonra kente dönüş olacak diye bir umudunuz var mı?

Evet, böyle bir beklentimiz var. Belli ilçelerde okullar açıldı zaten. Merkez ilçelerde hâlâ kapalı ama buna yönelik önemli çalışmalar var. Okulların açılması, öğretmenlerin barınma sorununun çözülmesi yönünde bir beklentimiz mevcut. Ondan sonra zaten geri gelecek olan insanlar artık gelecektir.

Birçok öğretmen arkadaşım, birçok idareci arkadaşım, üst düzeyde, alt düzeyde gitmek zorunda kalan,

çocuğunun ya da kendi sağlığı için, çocuğun eğitimi için, birçok haklı gerekçelerle tayin isteyen oldu.

l Acilen yapılması gereken şey ne, şu en kötü durumdan kurtulmak için?

Öğretmenlerin barınma ihtiyacı karşılanarak okulların olabildiğince, fiziki şartlara uygun okulların eğitime açılıp öğrencilerin de bir an önce o rutine girmesi gerekiyor.

KONTEYNERLER GÖRÜYORUZ AMA…

l ‘On bin, yüz bin yeni konut yapılacak’ deniyor, rakam veriliyor. Oradaki depremzede için bu ne ifade ediyor?

Yapılacak konutun on bin, yüz bin olması, eğer ben o konutlara yerleştirileceklerin içinde olmayacaksam benim için anlam ifade etmez. Halkın beklediği, rakam değil. Şimdi çevremizde her yerde, her boş arazide konteynerler görüyoruz. Yapılıyor ama orada kimin kalacağı hakkında çok net bilgiye sahip değiliz. Ama mutlaka bir planlama vardır diye düşünüyoruz biz. Beklentimiz bu. Mutlaka bir tarama vardır. Mutlaka bu insanların mağduriyetini giderecek şekilde planlama yapılıyordur diye tahmin ediyoruz. Beklentimiz bu.

Buradaki durumun diğer şehirlere göre daha kötü olduğunu biliyorum. Burada işler yavaş işliyor. Altmış gün geçti, hâlâ en basit ihtiyaçlardan bahsediyoruz. Şehir suyunu kullanamıyoruz. Sahra hastaneleri var. Devlet hastanesi kalmadı burada. Özel zaten kalmadı. Hepsi yıkıldı burada. Sağlığımızı olabildiğince korumaya çalışıyoruz. Normal zamanlarda daha fazla dikkat ediyoruz.

Hatay normalde göç veren bir yer değildir, giden tekrar gelir normalde. Ama depremden sonra devlet kadrolardan tutun yerel halka kadar herkes kendince haklı nedenlerle gitmek zorunda kaldı. Çok fazla göç oldu. En azından belli bir süre burada olmak istemeyenler gitti. Samandağ, Kırıkhan, Defne, Antakya şehir merkezleri bomboş. Şu an sadece köylerde yaşayan insanlar var.

PSİKOLOJİK DESTEK İÇİN PLANLAMA YAPILMALI

l Psikososyal destekten bahsediliyor. Bu daha çok nasıl oluyor? Özellikle çocuklara yönelik, biraz kaygıdan uzaklaştırmak, eğlendirmek şeklinde mi?

Oyun temelli psikososyal destek sağlanıyor çocuklara yönelik. Çocuk kendi oyun ifade eder, oyuncaklarıyla ifade eder. O oyun içerisinde belki de aktaramadığı anlatmak istediği ama anlatamadığı, yaşadığı durumu ya da kendisini anlatabilsin. Çocuğa net bir soru sorarsanız net bir cevap alamayabilirsiniz. Çekinir, korkar ama oyunda bunları daha rahat ifade edebilir.

Yetişkin gençler içinse bakanlık, akademisyenlerimiz ve derneklerimiz buraya gelip çadırlarda onları dinlemeye, anlamaya, durumu izah etmeye yönelik çalışma yapıyor. Çocukların kafalarında çok soru var: bu yaşadığımız gerçek mi, bu nasıl değişecek, eskisi gibi olacak mıyız, gibi sorularla karşılaşıyorlar. Önemli sorular. Anlatmaya çalışıyoruz. Yaşanan şeyin evet zor olduğunu, belki de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayabileceğini anlatıyoruz ama hayata dair, anlamlandırmaya dair eğitimler veriliyor. Çocuklar destekleniyor bu noktada.

Ama biz daha ilk evredeyiz. Birçok ihtiyaç var. Bu noktada en az bir yıl, iki yıl belki de en az bir psikososyal desteğin sağlanması gerekecek.

l Farklı etkilenenlere özel destek verilmesi mi gerekecek?

Aile, ebeveyn kaybı, uzuv kaybı, göçük altında uzun süre kalan kişiler var, ailesini kaybedip kendisi kurtulan kişiler var. Ailede herkes hayattadır ama şehir ortada yok. Yani çocuğun her gün gittiği her gün rutinlerini yaşadığı onun için hayatı anlamlandırdığı pek çok şey yok. Bunları kabul etmek bir insan için kolay olmuyor. Hele gençler için biraz daha zor olabilir. Orada bir gelecek yatıyor, hedefler, hayaller yatıyor.

l Gönüllülük temelinde hareket eden sivil toplum kuruluşlarıyla mı sürecek psikolojik destek?

Şu aşamada çok katkıları oldu ama uzun vadede kesinlikle profesyonel, devlet destekli bir planlama içerisinde bir çalışma yapılması gerekiyor burada.

Sonraki Haber