HDP’den CHP benzeri çağrı: Hep birlikte hak, hukuk ve adalet için
15 Haziran 2017 ‘de Ankara Güvenpark’ta başlayan ve 9 Temmuz 2017 tarihinde İstanbul Maltepe’de sona eren CHP’nin 'Adalet Yürüyüşü' 25 gün sürmüştü.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sol elinde “Adalet” dövizi ve sağ eli havada yürüyüşe ilk adımı atmıştı. 25 gün boyunca durakladıkları yerlerde “Hak-Hukuk-Adalet” üzerine açıklamalarda bulunan Sayın Kılıçdaroğlu’nun ağzından tek bir defa ABD emperyalizmi, İsrail siyonizmi, emperyalizm, PKK terörü, FETÖ gladyosu sözcükleri çıkmadı. Çünkü bu kelimeler değim yerindeyse zımnen yasaklanmıştı!
Yürüyüşe farklı günlerde DİSK’ten KESK’e kadar bölücülüğe prim veren ne kadar örgüt, kişi ve kuruluş varsa hepsi katılım gösterdi. CHP kitlesi “Adalet” kelimesinin ardına takılarak tutuklu bulunan CHP Milletvekili Gazeteci Enis Berberoğlu’nu adeta unutmuş ve PKK/FETÖ tutuklularına “Hak-Hukuk-Adalet” eylemine dönüşmüştü. Hendeklere gömülen PKK ve beşinci kolu HDP 24 Temmuz 2015’den sonra ilk defa nefes alır hale geldiler. Eylemin19. günü kervana HDP yöneticileri katılarak Kemal Kılıçdaroğlu’yla kolkola yürüdüler. Dönemin HDP Eşbaşkanı Serpil Kemalbay, Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Celal Doğan, Erol Dora, Ertuğrul Kürkçü, Alman devletinin “iyi tanıdığı” Feleknaz Uca ve Mithat Sancar gibi milletvekilleride yürüyüş kolundaki yerlerini aldılar. HDP’nin yürüyüşte yer almasıyla tablo tamamlanmış ve amaca ulaşılmıştı. Sayın Enis Berberoğlu’nun tutuklanması bahanesiyle başlatılan eylem PKK/HDP kurtarıcılığıyla amacına ulaşmıştı!
420 Kilometrelik “Adalet yürüyüşü” üzerine sayısız makalenin, ropörtajın yanı sıra kitaplarda yayınlandı. CHP Genel Merkezi’nin Onur Bilge Kula’ya hazırlattığı “Dünya Basınında Adalet Yürüyüşü 1-2-3” kitabı, Hazar Arısoy’un “Adalet Yürüyüşü-Kutsal Yürüyüş” kitabı, Doğan Kitap arasında çıkan Selahattin Sönmez’in “Adaleti Yolda Arayanlar” kitabı ve başlığıyla ilgi çeken Banu Özdemir’in “Turuncu’nun Seyir Defteri” kitaplarıdır. Banu Özdemir kendisiyle yapılan bir ropörtajda kitabının isminin nedeninin sorulması üzerine; küçüklükte saçlarının rengi nedeniyle kendisine turuncu denildiğini ve bu nedenle kitabına “Turuncu’nun Seyir Defteri” ismini verdiğini söylüyor. İnandırıcı olmayan bu söylem aslında bir gerçeği işaret ediyor; evet, “Adalet Yürüyüşü” ABD emperyalizminin “turuncu Devrimleri”yle benzerlikler taşıyor. Etnik ve dini bölücülükleri kışkırtan ve onlara özgürlük isteyen taleplerle “Adalet Yürüyüşü” nün talepleri aynı!
Maltepe Mitingi ile sona eren yürüyüş sonunda “İlgili Makama” adlı dilekçe hazırlandı. Adaleti simgeleyen Themis heykelinin yer aldığı dilekçenin içeriğinde şunlar yer alıyordu:
"Pek çok devlet memuru, gazeteci ve akademisyenin muğlak kanıtlara dayalı tutuklanmaları, gereğinden uzun yargı süreçlerine maruz kalmaları ve açlık grevi, insanlara bile reva görülen vicdan yaralayıcı insani değerlerden uzak uygulamalar derhal son bulmalı. Yargının bağımısızlığına, siyasi erklerin iyi niyetlerine, adaletin tecelli ve tesis edeceğine inanmak için OHAL’in bitirilmesini KHK sürecinin sonlandırılmasını, haksız ve hukuksuz yargı kararlarının derhal gözden geçirilmesini ve sağlık sorunları yaşayan tutukluların durumlarının iyişleştirilmesini toplum vicdanı adına talep ediyoruz." Kısacası PKK ve FETÖ’ye özgürlük isteniyordu!
Eylem boyunca destek verenlerin listesine göz atıldığında CHP tarihine yakışmayan bir tabloyla karşılaşırız. Bu yürüyüş CHP tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Hiç kimse PKK/FETÖ destekli bu etkinliği allayıp pullayıp halka satma özgürlüğüne sahip değildir! Halkı etnik ve dini gericiliğin temsilcileriyle buluşturma eylemi olarak sözde “Adalet Yürüyüşü” için ciddi bir özeleştiri CHP önderlğini beklemektedir.
Bu girişi konunun anlaşılması ve HDP ile amaç ortaklığının görülmesi nedeniyle yaptık. CHP ile HDP arasındaki ilişkilerin, ortaklaşmaların boyutunun sanıldığındanda derinlerde olduğunu görüyoruz.
KRİZ PUSUSUNDA FIRSAT KOLLAMAK
HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar geçen günlerde düzenledikleri basın toplantısında gelecek döneme ilişkin projelerini açıkladılar. Her zamanki gibi Türkiye’nin baskıcı, sürekli krizle debelenen, siyasal ve ekonomik sorunların esir aldığı zavallı ülke olarak göstermek onlar için alışkanlık oldu. Doğru olsun ya da olması yeterki Türkiye kötü gösterilsin yeter!
Basın toplantısını her zamanki gibi bilinen TV kanalları ballandıra ballandıra verdi. HDP’nin ne kadar demokratik ve yasalar çerçevesinde mücadele ettiklerini kanıtlamak için birbiriyle yarıştılar! PKK’yı görmezden gelip, kafaları kuma gömerek HDP şakşakçılığı yapma noktasında ustalaştıkları görülüyor.
HDP’nin İstanbul İl Binası’nda “Hep Birlikte Demokratik Geleceğe” başlığıyla sundukları açıklamada: “HDP’ye yönelik tüm saldırıların, dışlama, yaftalama, cezalandırma ve siyasi kırım girişimlerinin başlıca nedeni, partimizin iktidarın bu hedeflere ulaşmasının önündeki en kararlı direnç odağı olmasıdır. Biz boyun eğmiyoruz. Bu krizin, omuz omuza vererek birlikte mücadele ettikleri müddetçe halklarımızın kendi geleceklerini belirleyebilecekleri fırsat ve imkânları da sunduğunu görüyoruz; yeter ki, bu konuda kararlı olalım.” Sözlerine yer verildi. Mevcut ortamın kendilerine fırsatlar yarattığını ve “halkların geleceklerini belirleyeceği” günlerin geldiğini söyleyen HDP sözcüleri tüm partilerede çağrıda bulundular.
Türkiye’de anadili konusunda esas olarak fazla sorun kalmadı. Geçmişle kıyaslandığında bu konuda epey mesafe alındığını söyleyebiliriz. Devlet Televizyonu’nda Kürtçe kanal ve radyo 24 saat yayında, kurslar engelsiz devam ediyor, Kürtçe yayın serbest ve Kürtçenin, daha doğrusu Kürtçelerin önünde önemli bir engel bulunmamaktadır. Aynı durum Zazaca içinde geçerlidir. Kürtçülerin son bir yıldır Kürtçelerin eğitim dili olması yönündeki girişimleride Kürdümüzde karşılık bulmadı. Tüm bu gelişmelere rağmen HDP basın açıklamasına her zamanki gibi Kürtçeleride sıkıştırdı: “Her şeyden önce, onurlu bir yaşam için mücadele ediyoruz. Dilimiz, kimliğimiz, kültürümüz, neye inandığımız ya da inanmadığımız, cinsiyetimiz, hayat tarzımız, giyim kuşamımız, tercihlerimiz üzerinde hiç bir baskıyı kabul etmiyoruz. Kimseyi dışlamaksızın ve kimse tarafından dışlanmaksızın; düşüncelerimizi özgürce ve ana dilimizde ifade hakkımızı koruyarak yaşamakta kararlıyız.”
Ülkemizde Kürtler dışlanmıyor. Ülke sathına yayılmış ve birbirine karışmış vatandaşlarımızı Türk/Kürt diye kamplaştırmak olsa olsa emperyalizme yarar.
“Rejim, faşizmi kurumsallaştırmaya yönelik bütün hamlelerini devletin baskıcı geleneklerinden devşiriyor” tespitleri ise doğru olmadığı gibi faşizmin yanlış tanıtılmasıyla karşı karşıyayız. Şunu açıkça belirtelim; Türkiye faşist diktatörlük altında değildir ve faşist partilerde yoktur. Faşist zihniyetli birilerinin olması ülkemizde faşizm vardır söylemini haklı kılmaz.
“TUTUM BELGESİ”
HDP eşbaşkanları açıkladıkları 9 maddeye “Tutum Belgesi” adını verdiler. Önümüzdeki dönem takınacakları tavrın özetini sundular. Yapılan açıklamada CHP ile HDP’nin pek çok noktada görüşlerinin örtüşmesi ilginçtir. Hatta kullandıkları dili ayırt etmek neredeyse imkânsız!
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, “Halkların Demokratik Partisi, bu tarihin en iyi demokratik geleneklerinin ve toplumsal özgürlük mücadelelerinin mirasına yaslanarak bu gidişatı durdurmak ve yeni bir yaşam kurmak için mücadeleye kararlıdır” dedi. 1980 öncesini hesaba katmazsak, 1984 yılından bu yana PKK’nın siyasi uzantısı HDP hangi “tarihin en iyi demokratik geleneklerinin mirasını” taşıdı? Nerede ve nasıl? Bölücülüğe taze kan taşımak dışında HDP ne işe yaradı? ABD emperyalizmine ve İsrail haydut devletine yaslanarak onbinlerce insanımızın hayatına mal olan teröre karşı HDP ne yapmıştır? Türkiye’nin en büyük illerinde patlattıkları bombalar neticesinde hayatını kaybedenlerin hesabını kim verecek? Kürdümüzü ateşe süren ve hayatlarını karartan Amerikancı PKK’nın işlediği suçların ortağı olarak HDP hangi demokratik geleneğin temsilcisi oluyor? PKK/HDP’nin demokrasi ve özgürlükler üzerine sicili kanlıdır ve bozuktur. Yukarıdaki cümleleri CHP önderliğine ve benzerlerine yutturabilirsiniz ama Türkiye’nin vatanseverlerine, devrimcilerine, sosyalistlerine yutturamazsınız! HDP tıpkı PKK gibi demokrasi ve özgürlüklerin düşmanıdır ve “tarihin en kötü geleneklerinin mirasını” günümüze dek taşımıştır!
“Eşitlik, özgürlük ve adalete susamış tüm yurttaşları” lafları kimseyi kandıramaz. Bu süslü sözlerin ardında ABD/İsrail’in kara gücü PKK’nın kanlı silahı duruyor. Hadi, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden yana iseniz, emperyalizmin maşası PKK’yı düşman ilan edin ve karşısına geçerek mücadele bayrağını kaldırın ki işte o zaman sizin demokrasi, eşitlik, özgürlük laflarınızın bir kıymeti olsun! Gerisi lafügüzaftır…
HDP’NİN 9 OLTASI
Aşağıda HDP’nin 9 0ltasını okuduğumuzda CHP’nin eylem ve söylemleriyle benzerlikler taşıdığını görürürüz. Bazı cümleler CHP önderliğinin kulladıklarıyla aynı. Hatta HDP yerine CHP yazdığınızda değişikliği anlamak mümkün olmuyor.
PKK’nın HDP kanalıyla siyasi partilere, sendikalara vb el atarak işbirlikçi hale getirir dememiz boşuna değildir. PKK’nın legal alanda yapamadığını HDP yapıyor. Bu gerçeği yadsıyanlar ister istemez HDP savunuculuğu yapmak zorunda kalırlar.
HDP’nin PKK’dan izin alarak tespit ettiği 9 madde şöyle:
1-HEP BİRLİKTE HAK, HUKUK VE ADALET İÇİN: Hak arama hürriyeti, eşit ve adil yargılanma hakkı gibi evrensel hukuk ilkelerine ve adalete dayalı, tarafsız ve bağımsız yargı temelinde insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü, sözü edilen temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra çocuk hakları, kadın hakları, işçi hakları, mülteci hakları, barış hakkı, ekolojik haklar ve benzerlerini düzenleyen uluslararası insan hakları belgelerinin ihlal edilmesine son verilip konulan çekinceler kaldırılarak, tüm bu metinlere Anayasal statü kazandırılması;
2-HEP BİRLİKTE DEMOKRATİK BİR ANAYASA İÇİN: Toplumsal birliğin eşit ve özgür yurttaşlık temelinde korunması ve güçlendirilmesi; bütün yurttaşları kapsayan, evrensel temel hak ve özgürlüklere dayalı, etnik, inançsal ve kültürel farklılıklara saygılı bir demokratik anayasa, Devletin bütün inançlara eşit mesafede kalması ve yurttaşların inanç, din ve mezhep özgürlüğünün güvenceye kavuşturulması;
3-HEP BİRLİKTE DEMOKRASİ İÇİN: Merkezi yönetimin kuvvetler ayrılığıyla dengelendiği; güçlü bir yerel demokrasi, katılımcı ve demokratik yerelden ve yerinden yönetim anlayışı üzerinde yükselen, güçlendirilmiş, çoğulcu ve özgürlükçü bir demokratik parlamenter sisteme dayalı bir sosyal ve demokratik cumhuriyet inşası;
4-HEP BİRLİKTE KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM İÇİN: Bütün ezilen ve dışlanan kimlik ve kültürlerle birlikte Kürt halkının varlık ve haklarının tanınmasını, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü esas alan, sorunları diyalog ve müzakere yoluyla çözmeye dayalı bir toplumsal uzlaşma ve mutabakat yaklaşımı;
5- HEP BİRLİKTE SAVAŞLARI DURDURMAK İÇİN: Uluslararası ilişkilerde barışı esas alan, uluslararası sorunların hakkaniyetli ve barışçıl çözümlere kavuşturulması için halklar arası diyaloga ve devletlerarasında diplomasi ve müzakerelere öncelik tanıyan, her türden askeri müdahale, savaş ve çatışmalara son veren barışçıl bir dış politika;
6- HEP BİRLİKTE İŞ VE AŞ İÇİN: Ekonomik krizin faturasının emekçilerin sırtına yıkılmasını engelleyerek, işsizlik ve yoksullukla etkili mücadele biçimlerini ve toplumsal önlemleri geliştiren, bütün yurttaşların temel sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının kamu güvencesi altına alındığı; kâr, rant ve talana dayalı büyümeye değil doğa ve insana odaklı bir ekonomik gelişme politikası;
7- HEP BİRLİKTE KADINLAR İÇİN: Sosyal, siyasal ve ekonomik
güvencesizlik çemberinden kurtuluş için mücadele eden kadınlara yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın sona erdirilmesi için gerekli yasal düzenlemeler; kadın eşitlik ve özgürlük ilkelerinin etkin uygulanmasına yönelik önlemler;
8- HEP BİRLİKTE GENÇLER İÇİN: Gençlerin geleceklerini özgürce belirlemelerinin önünü açan; eğitim, istihdam, kültürel ve gündelik hayata dair her konuda gençleri söz, yetki ve karar sahibi kılan siyasal ve idari düzenlemeler; bu anlayışla uyumlu özerk üniversiteler; her düzeyde öğrenciler ve velilerinin de kurucu ögesi oldukları, sorgulamaya, araştırmaya, incelemeye ve deneyimlemeye dayalı, anadilinde, bilimsel, özgür, yaratıcı ve yenilikçi bir eğitim anlayışı;
9- HEP BİRLİKTE DOĞA VE YAŞAM İÇİN: Demokratik-ekolojik bir topluma ulaşmak için doğayı ve yaban yaşam alanlarını kapitalist talandan korumayı esas alan, ekolojik ve demokratik bir gelecek inşasını her düzeydeki toplumsal ve ekonomik gelişme planlarının temeline yerleştiren bir toplumsal-politik yönelim.
Dikkatinizi özelliklede1-2-4-5’ci maddeler üzerine çekmek istiyoruz. Hak-Hukuk-Adalet, Yeni Anayasa, sözde Kürt sorununa çözüm, savaşları durdurmak talepleri hangi amaca hizmet edildiğini gösteriyor. HDP’nin 9 oltasına takılmak PKK’ya hizmet etmek demektir. Örneğin, “savaşlar dursun” ile ne kast edilmek istendiğini kime sorsanız bilir. İstenen şey; TSK, PKK’lara karşı silahları sustursun ve ABD emperyalizminin piyonlarına serbest alan bıraksın! Bunu hangi devlet kabul eder?
İYİ VE KÖTÜ
İyi ile kötü arasındaki farkı PKK/HDP’nin tutumuna bakıldığında kolayca anlaşılır. Türkiye’ye, ABD/İsrail menfaatleri doğrultusunda silah kullanmak iyi değil kötüdür. Türk/Kürt birlikteliğini dinamitleyen, ayrılıkçı çalışmaları yapan PKK/HDP kötüyü temsil etmektedir. Ülkemizi kan gölüne çevirmek isteyen emperyalizmin kara gücü olmak kötüdür. Kürdümüzü emperyalizme peşkeş çeken işbirlikçilik kötüdür. Diyarbakır analarının feryadına neden olan PKK’nın eleman sağlama şebekesi HDP kötüdür, PKK/HDP’nin izlediği çizgi nedeniyle Kürdü Kürde düşman etmek kötüdür vb vb…
İşte, kötü olan PKK/HDP şu öneriyi getirmekten dolayı utanmıyor: “Gelin hep birlikte uğradığımız bunca kötülükten sonra hep birlikte iyiliğin tarihini yazalım. Demokratik bir toplumda, kendi kendimizi yöneterek, barış içinde yaşamak için hak, hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde birleşelim.”
Siz hangi yüzle iyiliğin tarihini yazacaksınız? Onbinlerce insanın canına kast eden, kardeşliği dinamitlemek isteyen, eli kanlı PKK’nın emir kulu olarak nasıl iyiliğin tarihini yazacaksınız? Siz ancak kanlı tarihinizin kötülüklerini yazabilirsiniz o kadar! PKK, vatandaşlarımızı katlettiği gibi binlerce ( İbrahim Güçlü, Selim Çürükkaya vb 15 ile 20 bin rakamını vermektedir) örgüt mensubunuda iç infazlarla yok etmiştir. PKK kurucularından, en etkin kadrolara kadar sayısız PKK mensubunu kendileri işkencelerle, kurşuna dizerek, yakarak, öldürmüşlerdir. Peki, PKK’nın bir diğer adı olan HDP, tüm bu yaşananlara rağmen iyiliğin tarihini yazabilir mi? Haydi yazdılar diyelim kim inanır?
BURAYA KADAR
9 oltanın muhataplarının başında CHP gelmektedir. Öne sürülen maddeler dikkatlice sıralanmış ve o maddelerin benzerlerini CHP yıllardır farklı ağızlardan dile getiriyor. HDP’nin çağrısı ve sıraladıkları maddeler Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ın kurdukları partilerin programlarıylada benzerlikler taşıyor. Aynı durum Saadet Partisi ve diğerleri içinde geçerlidir.
PKK dağda HDP ise bağda sıkıştı ve çıkmazları günbegün derinleşiyor. 9 maddelik oltaya mıhatap olacakları bir kez daha uyarıyoruz; PKK/HDP yeni tezgâhlar peşinde ve çıkmazdan kurtulmak için sizlere çağrıda bulunuyor. Bu çağrıya kulak verenler Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulan ABD/İsrail merkezli kumpasa ortak olurlar. Ya emperyalizm ve kara güçleri PKK/HDP’den yanasınız ya da Türkiye’den üçüncü bir yol yoktur.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek son günlerde HDP’ye oy veren Türkiye Kürdüne çağrı yaparak PKK/HDP’ye oy ve destek verilmemesini istedi. Sayın Doğu Perinçek’in çağrısını küçük eklerle tekrar ediyoruz; PKK/HDP’ye oy veren Kürdümüze, şimdiye kadar kuyrukçuluk yapan irili ufaklı partilere ve destekleyenlere çağrımızdır; HDP’yi terk edin, yalnız bırakın, oy vermeyin, tecrit edin! Türkiye için, geleceğimiz için, birlik ve kardeşlik için bu yapılmalıdır.