HDP’nin kapatılması anayasal mecburiyettir: HDP, Türkiye’ye karşı suç odağıdır!

Türkiye kendisiyle savaş halindeki bir terör örgütünün partisini Meclisi’nden atmak zorundadır. Çünkü bu Türkiye için öncelikli bir güvenlik sorunu haline gelmiştir.

HDP’ye karşı kapatılma talebiyle dava açılmasının ve HDP’nin kapatılmasının neden bir yasal zorunluluk olduğuna ilişkin maddelerimizi biraz daha açarak bu hukuksal gerçeği Anayasamız ve Siyasi Partiler Kanunu (SPK) hükümleri üzerinden özetlemeye devam edelim:

5) SPK’nın 87. maddesi hükmüne göre; siyasi partiler ülke bütünlüğünü bozmak amacını güdemezler! Bu yöndeki siyasi faaliyetleri yasaktır! HDP’nin bütün eylem ve çalışmalarının ülke bütünlüğünü bozma amaçlı ‘yasak’ faaliyetlere girdiğine ve HDP’nin bu suçun odağı olduğuna itiraz etmenin kabul edilebilecek hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır!

6) SPK/88. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti devleti siyasi partilere devletin tekliği ilkesini değiştirmek amacı gütmeyi yasaklamıştır!

Oysa HDP bu kanuni yasağın aksine Türkiye topraklarının bir kısmı üzerinde PKK terör örgütüne bir devlet kurma amacı gütmektedir ve bu suçun da odağı olması nedeniyle de kapatılmaya müstahak bulunmaktadır!

7) Siyasi partilerin Türkçeden başka dil kullanmaları Anayasal bir yasaktır! HDP bilakis bu yasağı her zaman kasten ihlal etmeyi itiyat haline getirmiş, Kürtçeyi anadil yapma siyasetinin de odağı olmuştur! DEVLETİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ

8) Siyasi Partiler Kanunu’nun 89. ve 90. maddeleriyle açıkça hükmedildiği üzere Türk hukukunda azınlık yaratma amaçlı siyasi faaliyete izin yoktur! Bölge esasına dayalı parti kurulmasına izin yoktur! Türkiye’de bölgeci siyaset suç ve yasaktır! Bütün bu kabil faaliyetler HDP’nin kapatılmasını mecburiyet haline getiren kanuni sebepler kapsamındadır. Çünkü, bu ülkedeki herkesin çok iyi bildiği gibi HDP bu suçların tam ve tartışmasız odağı olup buna itiraz etmek de terör örgütü yanlısı bir siyaset gütmek anlamına gelir!

9) Yukarıdaki 8 paragrafta sadece HDP’nin kapatılmasını icap ettiren Anayasa ve SPK hükümleriyle bu hükümler kapsamındaki HDP eylemlerini sıralamış olmakla birlikte, şu hususları da çok kısa bir özetle belirtelim ki; SPK’nın “Üçüncü Bölüm”ündeki hükümlerle vaaz edilen siyasi partilerin uyması mecburi olan çok önemli daha başka şartlar da vardır ki, bunlar da siyasi partilerin “Devletin laiklik niteliğini değiştirmek amacını güdemeyecekleri”, “Atatürk inkılapları kanunlarının amacına aykırı amaçlar güdemeyecekleri” ve Türkiye’de “Din mezhep ve tarikat esasına dayalı partiler kurulamayacağına” dair yasa hükümleridir. Siyasetin yasal sınırlarını konuşurken ve partileri sorgularken, bu kanuni şartların da en temel kriterler olarak dikkate alınması gerekir!

KİM NE DİYOR DİYE BAKILMAZ

İşte, siyasetin yasal sınırları kısaca böyledir ve siyasetteki bu temel esasları şart koşan güç de Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletidir! Milletçe geldiğimiz bu kritik noktada, Türk Anayasası ve Türk kanunlarının bu emir ve şartları ortada dururken bir yığın anlı şanlı insanın ve TBMM’de grubu bulunan partilerin çıkıp da, “HDP kapatılırsa Avrupa Birliği’ne ne deriz” gibi, “Amerika bize kızmaz mı” gibi, “Altı milyon oy almış bir partiyi kapatmak, 6 milyon seçmeni cezalandırmak olmaz mı” gibi veya “Bu maddeleri uygulamak zorunda mıyız” gibi ve “Parti kapatmak çözüm değil” gibi laubalilik, “görevli”lik, ajanlık ve aymazlık kokan mavallar okumasının veya hiç oralı olmayıp hiçbir şey yokmuş gibi kulak üstüne yatarak, “PKK’nın HDP’si”ni seçimlere sokup bu terör örgütünü ana muhalefet partisinin omuzları üzerinden Türk parlamentosuna yerleştirerek, onu koruma altına alma aymazlığını devam ettirmesinin akla, mantığa ve yasaya sığacak zerre kadar makul bir sebep ve bahanesi bulunmamaktadır!

Bu yetmemiş gibi, iktidarı ve muhalefetiyle Meclis’teki topyekûn siyaset erkânının, yasadaki hazine yardımı limitini HDP’nin oy hacmine indirmek gibi “HDP’ye özel” bir cinlikle ona Türkiye bütçesinden her yıl milyarlar aktarıp, PKK’nın Türkiye’ye karşı savaş ve suikastlerini dahi finanse etmek anlamına gelen bu “Milleti umursamamak” (!) siyasetini devam ettirmesinin kabul edilebilir hiçbir yönü yoktur!

Ayrıca, işgal ve istila altında bir millet değiliz ve siyasi partilerimizin PKK partisi ile TBMM çatısı altında el ele omuz omuza birlikte çalışmaya aynen devam etmesine katlanmaya milletçe bizi mecbur edecek hiçbir konjonktürel zorunluluk bulunmamaktadır!

HERKESİ UYARIYORUM

Bu itibarla, PKK’nın partisi HDP’ye dava açmaya ve HDP’ye dava açılmasını talep etmeye kanunen yetkili olan herkesi buradan uyarıyorum ve diyorum ki; HDP bir PKK organıdır ve yıllardır bu PKK’nın HDP’sine dava açılmasını talep etmekten ısrarla kaçınan ve onunla şu veya bu şekilde iş tutan siyasi partilerin bu tutum ve siyasetinin Türk kanun dilindeki adı “teröre yardım ve yataklık” suçunun ve “düşmanla işbirliği yapmak” suçunun ta kendisidir! Bu nedenle iktidarı ve muhalefetiyle Türk siyasetinin sorumlu lider kadroları HDP’ye karşı kapatma davası açılması talebiyle Yargıtay Başsavcılığı’na başvurmak mecburiyetindedir!

Türkiye kendisiyle savaş halindeki bir terör örgütünün partisini Meclisi’nden atmak zorundadır. Çünkü bu Türkiye için en öncelikli bir güvenlik sorunu haline gelmiştir. Ayrıca, HDP Türk devletinin merkezinde bulundukça ve devlet bütçesinden beslenmesine devam edildikçe, Türkiye’nin PKK ihanetini tamamen ve ebediyen yok etmesi mümkün görünmemektedir.

Yukarıda dökümünü yaptığımız bütün bu hukuki sebep ve deliller nedeniyle PKK’nın partisi HDP’nin kapatılmasını talep etmek, Türk siyaseti için bir Anayasal görev olmak yanında, ayrıca partilerin bu suçlara ortak sayılmalarını önlemek ihtiyacından dolayı da bir mecburiyet haline gelmiş bulunmaktadır.

Bu itibarla Meclis’te gruplarla temsil edilen siyasi partilerimizin liderlerini ve bütün merkez yönetim ve denetim kadrolarını akıllarını başlarına devşirmeye ve hemen ve derhal HDP’nin kapatılmasını talep ederek yargı yolunu açmak suretiyle en azından PKK’nın partisiyle çalışmak ayıbından kendilerini kurtarmaya davet ediyorum.

Ayrıca, Türkiye’nin en önemli güvenlik ve savunma sorunu olan bu konuda milletçe elimizi güçlendireceği kesin olan bu talebimi özellikle ve öncelikle- PKK terörüne karşı Türk ordusu ve polisince yürütülen başarılı mücadelenin başını çeken ve bu mücadelenin en kararlı bir şekilde yürütülmesini sağlayan Cumhur İttifakı iktidarının bu PKK ve FETÖ ile mücadele konusundaki üstün gayretinden dolayı milletçe şükran duyduğumuz lider Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ve bu ittifakın diğer bileşeni olan Sayın Bahçeli’nin dikkat ve alakalarını önemle arz ve havale ediyorum.

Sonraki Haber