Hekim Birliği ‘özelleştirilmiş’ idareye savaş açtı

Sağlıkta hüküm süren sözleşmeli idareciler, hukuka aykırı uygulamalarla hekimler üzerinde baskı kuruyor. Hekimler özellikle hukuka aykırı geçici görevlendirmelerden yılmış durumda. Hekim Birliği Sendikası, açtığı hemen her davayı kazanıyor.

Hekim Birliği Sendikası (HBS), kamuda hekimlere yönelik hukuk dışı uygulamalara karşı son zamanlarda 803 dava açtı, 284 dava sonuçlandı. HBS Genel Başkanı, hekim ve hukukçu Av. Yakup Gökhan Doğramacı, 216 davanın lehte, 68’inin aleyhte sonuçlandığını belirtti, “Davalarımızdan yüzde 76’sında idarecilerin hukuka aykırı kararlar verdiği mahkemelerce tespit edilmiş oldu. Aynı dönemde 61 davayla yürütmeyi durdurma kararı aldırdık” dedi. Bu tablo ne ifade ediyor? Doğramacı, sorularımızı yanıtladı:

Yakup Gökhan Doğramacı

HUKUKA AYKIRILIĞIN DA ÖTESİNDE ‘FANTEZİ’!

  • Rakamlar, kamu hastanelerinde hukuka aykırı kararların arttığı yönünde bir izlenim bırakıyor. Bunun nedeni ne?

-Hukuka aykırı işlemlere karşı etkili bir mekanizma yoktu. Sendikaların çoğu sarı sendika niteliğindeydi. Liyakatin ön planda olmadığı, adam kayırmacılığın olduğu düzende, iyi bir yere gelmek istiyorsanız veya eğer size dokunulmasını istemiyorsanız, o sendikalardan birine üye olmak zorundaydınız. Sarı sendika üyesi olmayanlara her şey yapılabiliyor ama onlar kimden, nereden, nasıl destek bulabileceklerini bilmiyordu.

  • Hukuka aykırı kararlar eskiden de bu kadar yaygın mıydı?

- Karşı duran olmayınca hem sayısı hem de çeşitliliği artmaya başladı. Son zamanlarda, öylesine açıkça hukuka aykırı geçici görevlendirmeler var ki bunlar artık ‘fantezi’! Akla, hayale, mantığa gelmeyecek uygulamalar, işlemler.

  • Kamu idaresinde etik mi değişti?

-Evet, bence etik değişiklik var. Çünkü idarecilerin birçoğu liyakatle gelen kişiler değil. Özellikle sağlıkta idarecilerin hiçbiri bir sınavla, eğitimle ya da liyakatle gelmedi. Tamamen siyasi otoritenin belirlediği kişiler.

İDARECİ SÖZLEŞMELİ YAPILDI İŞ GÜVENCESİ KALKTI

  • Kamuda görev yapan hekim bir devlet memuru ve eskiden çok farklı bir konumu vardı, öyle değil mi?

-Büyük bir değişiklik var. Önceden idareciler de 657 sayılı devlet memurları kanuna tabiydi. 2011 yılında 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile birlikte Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşların teşkilat yapısı tamamen değiştirildi. İdareciler sözleşmeli kamu personeli haline getirildi. İdareciler sözleşmeli olunca, beklentiler değişti, onun uygulamaları farklılaştı. Klasik devlet memuru anlayışı ortadan kalktı. Görevden alınabilmeleri çok kolaylaştı, kadro güvencesi yoktu. Önceden, örneğin bir başhekimi görevden alabilmek zordu. Birtakım etik ilkelere, idari usullere tabiydi. 663'le çok kolaylaştı. O yöneticiye istediğiniz işlemi yaptırıyorsunuz, yapmazsa da görevden alıyorsunuz. İl Sağlık Müdüründen tutun başhekimlere kadar her pozisyon sözleşmeli. Bu durum, idareciler üzerinde merkezin otoritesini arttırıyor, idarecilerin siyasallaşmasına sebep oluyor.

SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN FETÖ İHRACI PEK OLMADI

  • KHK 2011’de çıkarılmış, FETÖ'nün hakim olduğu dönemle ilişkili mi bu?

-Evet, o dönem... Sağlık Bakanlığında da vardı FETÖ. Ama onunla ilişkili mi, bu düzenlemeyi FETÖ'cü kadrolar mı yaptı derseniz, inanın ben de bilmiyorum. Kişisel gözlemim, bazı bakanlıklarda doğrudan çok kilit görevlerde rol aldı FETÖ’cüler. Ama Sağlık Bakanlığı'nda daha çok sahada yer aldılar. Sağlık Bakanlığı'nda çok fazla ihraç da olmadı diğer bakanlıklar gibi.

  • İdarecilerin cezalandırma yetkisi var mı?

-Normalde 657 sayılı devlet memurları kapsamında disiplin cezaları öngörülmüş. Bunlar zaten usulüne uygun şekilde işletilse ki yılların kanunu, yılların disiplin hükümleri bunlar, 50 yıldır artık kökleşmiş, içtihatları oturmuş uygulamalar, disiplin hükümleri. Bunun dışında farklı bir şey uygulamaya gerek yok bence.

TEKNİK ANLAMDA CEZA DEĞİL AMA…

  • Mesele de bu zaten galiba değil mi? Disiplin hükümleri dışına çıkarak bir cezalandırmaya gidilmesi.

- Biz buna mobbing ya da hukuka aykırı uygulamalar diyebiliriz. Bir geçici görevlendirme, teknik anlamda bir cezalandırma değil. Ama siz geçici görevlendirmeyi bilinçli ve hukuka aykırı bir biçimde yapıyorsanız bir cezalandırma aracı halinde dönüyor.

Çok fazla hukuka aykırı geçici görevlendirme yapılıyor. Sağlık Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında bir protokol var. Askeri hastaneler kapatıldığından beri, Milli Savunma Bakanlığı'nın hekim ihtiyacını Sağlık Bakanlığı karşılıyor bu protokole göre.

Evet, biz askeri hastaneler açılsın, askeri hekimlik tekrar getirilsin istiyoruz, o ayrı ama şu an hali hazırda yok. Milli Savunma Bakanlığı'nın hekim ihtiyacını Sağlık Bakanlığı'ndan karşılaması da olağan şu mevcut durumda.

Ama ne oluyor biliyor musunuz? Mesela İzmir'de görev yapan ya da Ankara'da görev yapan bir hekime, akşam vakti bir telefon geliyor. Hatta bazen bir WhatsApp mesajı geliyor. Diyor ki Şırnak bilmem kaçıncı mekanize Piyade Tugayında görevlisiniz, yarın, en geç iki gün sonra orada olmanız gerekiyor. Nasıl hazırlanacak, ne zaman yola çıkacak?

BASİRETSİZLİKTİR, KÖTÜ NİYETTİR…

  • Askeri hastaneleri kapatınca biraz çaresizlikten bu yollara mı başvuruluyor?

-Çaresizlik var tabii ki. Ama 15 günlük, bir aylık, iki aylık programınız vardır. Son iki gün içerisinde haber veriyorsanız artık bu bir çaresizlik değil kanımca, basiretsizliktir ya da kötü niyettir, cezalandırmadır. En azından 15 gün önce haber verirseniz bizim buna bir itirazımız yok, her hekim o bölgeye gider, gideriz. Mesele bunun usulü. Akşam vakti bir telefon mesajı da olmaması lazım, usulüne uygun yazılı tebliğ edersiniz. Devletin işi, bir görevlendirme varsa yazılı olması beklenir. Gelen mesajın ya da telefonun gerçek, resmi bir arama olup olmadığını teyit etmeye bile vaktiniz yok.

Davaların hemen hepsini kazanıyoruz. Hem usulüne aykırı hem gerekli süre tanınmıyor. Görevlendirmenin niteliğine de itiraz ediyoruz.

Çok acı bir örnek var. Genç bir meslektaşımız, sınır ötesi bir yere görevlendiriliyor. Çocuğun askerlikten muafiyeti var aşırı obezite nedeniyle, 130-140 kilo. Orada, sınır ötesinde bir kurşun geliyor, şimdi çocuğun belden aşağısı felç! Mesela mecburi hizmet ya da 4924 sözleşmeli personel. Görev yeri dışında bir yerde görevlendiremezsiniz. ‘Çakılı Kadro’ denir. İhtiyaç sebebiyle bir sözleşmeli kadrosu açılmıştır, orada görevlendirilir. Bunları dahi askeri birliklerde görevlendiriyorlar. Dava açıyoruz, mahkemede iptal oluyor. Genel olarak zaten çok kısa sürede, ortalama ilk 10-15 gün içerisinde yürütmeyi durdurma kararı da alabiliyoruz bu durumlar için.

  • Genelde iki aylık görevlendirmeler diyorsunuz, askeri sağlık açısından da çok uygun değil.

-Askeri hekimlik çok farklı bir alan. Hekim, bir anda askeriyenin içerisinde, hatta sınır ötesinde operasyonda buluyor kendisini. Ne bir tecrübesi var, ne bir bilgisi var. İki ayda belki ancak alışıyor koşullara. Askeri hekim görevlendirdik mi, görevlendirdik oluyor.

WHATSAPP MESAJIYLA DEVLET YÖNETİLMEZ

Bakın, siz bir hastaneden herhangi bir basit bir cihazı, örneğin bir EKG cihazını, hatta bir ateş ölçeri, bir tansiyon aletini alıp götüremezsiniz, izin vermezler. Ama bir hekimi geçici görevlendirmeyle, bir telefonla, bir WhatsApp mesajıyla yollayabiliyorsunuz. Bir EKG cihazını geçici olarak bile alacak olsanız, 50 tane kağıt imzalatırlar. Çok ciddi prosedürleri var. Ama hekim olunca bir tane WhatsApp mesajına bakıyor. Şunu söyleyeyim, biz WhatsApp mesajlarının idari usul ve hukuktaki yerini çok sorunlu buluyoruz. Bu olmaz, WhatsApp mesajıyla devlet yönetilmez.

SAĞLIĞI ÖZELLEŞTİREMEYİNCE İDARECİLERİ ÖZELLEŞTİRDİLER!

  • Bir süre önce Malpraktis konusunu da gündeme getirmiştik… Kamu hukuku anlayışı tamamen değişmiş gibi gözüküyor. Sanki bir şirket yönetir gibi devlet yönetme mantığı var, öyle değil mi?

-Bu 663 sayılı KHK ile amaçlanan, sağlık hizmetlerini, idareci kadrosundan başlayarak bir nevi özelleştirmekti. İdarecilerin devlet memuru olma şartını kaldırdılar. Hekim dışında yönetici de atadılar hastanelere. Hiç unutmuyorum, Uşak’ta bir beden eğitimi öğretmenini hastane yöneticisi olarak atamışlardı. Amaç sağlık kuruluşlarını bir nevi özelleştirmekti. Çok tepki çekmişti devlet hastanelerini özelleştirme girişimleri. Özelleştirmeye yönelik bazı uygulamalar yargıdan hatta Anayasa Mahkemesinden döndü. Başka bir formül buldular, şehir hastaneleri projesini başlattılar. Özelleştirmeye ihtiyaç da kalmadı böylece.

SAĞLIK SİSTEMİNİN TIKANMA NOKTASI

  • Şehir hastaneleri de yürümüyor.

-Yürümüyor ama yasal. Çok büyük tepkiyle de karşılaşmıyor çünkü vatandaşa pazarlamasını iyi yaptılar. Arkada dönen rantı vatandaş bilemiyor. Devlet hastanelerini kapatmıyor ya da özelleştirmiyor ama artık yenilemeyerek, köhneleştirerek yavaş yavaş kapatıyor, modernize etmiyor. O sırada ışıl ışıl, pırıl pırıl şehir hastaneleri devreye giriyor.

TIBBİ HİZMETLERİN NİTELİĞİ DE DÜŞÜYOR

  • Toplumun sağlık ihtiyacını karşılayabiliyor mu şehir hastaneleri?

-Karşılayamıyor. Her şeyden önce çok uzak, ulaşım büyük sorun. Şehir hastaneleri modeli ilk olarak İngiltere'de başlıyor. Ama bakıyorlar ki işletme maliyeti, yönetimsel, fiziki zorluklar, hatta tıbbi hizmetlerin niteliği de düşüyor, kötüleşiyor bir süre sonra. İngiltere vazgeçiyor. Başlatan ülkelerin terk ettiği bir sistemi bizim ülkemize getirdiler. Neden? Rant! Bunun başka da bir açıklaması yok. Hasta açısından uzak, çalışan açısından da zor. Örneğin bir konsultasyon (bir branşın başka bir branşa danışma) ihtiyacı olabiliyor. Hekimlerin oradan oraya gidip gelmesi gerçekten hiç kolay değil. Bir servisteki hekimler bile birbirini tanımıyorlar. Bilgi alışverişi olmuyor, güven ilişkisi kurulamıyor. Soğuk ortamlar, işbirlikleri zayıflıyor, güven zayıflıyor.

BAYRAKLI ŞEHİR HASTANESİNİN HİKAYESİ…

İzmir'de Bayraklı şehir hastanesi var. 10 yıldan beri süregeliyordu inşaatı. Sonra apar topar hasta kabulüne başladı. Hekimlere WhatsApp mesajları geldi, dediler ki, akşama şehir hastanesinden nöbetçisiniz. İnsanlar şaşırdı, ne oluyor, ne nöbeti, ne şehir hastanesi? Bu mesajlar yanlış mı, yalan mı? Bizi mi kandırıyorlar?

GÜNDÜZ A İLÇESİNDE POLİKLİNİK GECE B İLÇESİNDE ‘İCAP NÖBETİ’

  • Sağlıkta işler kontrolsüz mü gidiyor?

-Çok kontrolsüz. Özellikle geçici görevlendirmeler o kadar kontrolsüz ki o nedenle fantezi diyorum. Bir il düşünün, bir A ilçesi, bir de B ilçesi var. Bu iki ilçe arasındaki mesafe 50 km. Gündüz A ilçesinde poliklinik hizmeti verdiriliyor hekime, akşam vakti mesai bittikten sonra da deniyor ki saat 4'ten 5'ten sonra, B ilçesinde icap nöbetçisisin; bir vaka olursa gidip acil vakaya müdahale edeceksin. Ertesi gün A hastanesinde görevine devam etmesi bekleniyor. Böyle bir görevlendirme usulü yok! B hastanesinde acil vaka oldu, hekim müdahale etti, o hastayı yatırmak gerekti, ertesi gün kim takibini yapacak hastanın? Zaten o hastanede hekim olmadığından dolayı görev verilmiş size. Hasta yine ortada kalıyor. Sadece o hastanede nöbetçi hekim var mıydı, vardı, adı bu.

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ

  • Çözüm ne?

-Geçici görevlendirmelerde özellikle biz en az 15 günlük, hatta bir aylık planlamalar yapılmasını istiyoruz. Hekim, fiziksel ya da zihinsel hazırlığını yapsın, ailesiyle vedalaşsın, ayakkabısı eksiktir, montu eksiktir, bunları tedarik etsin, biletini alsın. Yine mevzuatta geçici görevlendirme yapılmaması gereken istisnai durumlar var. Mesela engellilik, küçük yaşta çocuğun olması gibi durumlarda, mevzuatta yasaklanmış olmasına rağmen gönderiyor. Yine mevzuata göre geçici görevlendirmelerde valilik olurunun olması gerekiyor ama yüzde 90'ında, valilik oluru diye bir şey yok. Ondan da çok dava kazanıyoruz.

KESİNLEŞMESİ BİRKAÇ SENEYİ BULABİLİYOR

  • Bütün bu uygulamalara karşı toplam bir çözüm mümkün mü acaba?

Daha önce kimse bunların farkında değildi. Biz dava açmaya başladık. Henüz çok genç bir sendikayız. Bazı davaların kesinleşmesi birkaç seneyi bulabiliyor. Yeni yeni sonuçları gelmeye başladı ve kazanmaya başladık. 803 dava açtık, daha ancak 284’ü sonuçlandı. Dörtte biri. Artık biz bu tarz hukuka aykırı idari işlemler sebebiyle, hukuka aykırı işlem yapan idareciler hakkında suç duyurusunda da bulunmaya başlayacağız. Bundan hekimler zarar görüyor ama aynı zamanda görevi kötü kullanma, görevi ihmal suçlarını oluşturuyor. Tazminat davaları da açacağız. O zaman artık idareciler karar alırken iki kez düşünecek.

SENDİKAL CEZA DAVALARININ HEPSİNİ KAZANIYORUZ

  • Açtığınız, kazandığınız davaların büyük çoğunluğu geçici görevlendirmelerle mi ilgili?

-Geçici görevlendirme çok. Bir de sendikal eylemlerden verilen cezalar çok, hepsini kazanıyoruz, şu ana kadar kaybettiğimiz dava yok.

SÖZLEŞMELİ ATANIYOR KAMU HUKUKUNU BİLMEZ

  • Eski kamucu sisteme mi dönmek gerekiyor?

- Yargı, sağlık hizmetinin özelleştirilmesini hukuka uygun bulmamıştı, uygulamada da karşılık bulmadı, bulamıyor, yani uygulanabilir değil. O yüzden doğrudur, kamucu sisteme dönmek gerekiyor. Ve buna en tepeden, idarecilerden, yöneticilerden başlanmalı. Sözleşmeli yöneticilik, idarecilik kaldırılmalı. İdareciniz bile sözleşmeliyse, devlet memuru değilse, hangi kamu sağlık sisteminden bahsediyoruz biz? Hani derler ya balık baştan kokar. Baş zaten kamu değil, nasıl ideal ya da kamusal bir sağlık hizmeti sunulabilir ki?

Yöneticiler için liyakat istiyoruz. Sözleşmeli birisi atanıyor, kamu hukukunu bilmez, kamu uygulamasını bilmez, hukuka, usule aykırı kararlar alır, işlemler yapar.

AİLE HEKİMLİĞİ

Aile hekimi uygulamalarında da bizim iptal ettirdiğimiz birçok karar var. Aile hekimliğinde de sözleşme sistemi var… Diş hekimliğinde, üniversitede görev yapan hekimlere hem icap nöbeti tutturuluyordu bazı yerlerde, hem de nöbet ücreti ödenmiyordu. Dava yoluyla ödenmesini sağlamaya başladık. Bir iş yaptırıyorsunuz, bir nöbet tutturuyorsunuz, karşılığını vermiyorsunuz. Anayasa’daki angarya yasağına aykırı. Kölelikte bile bir karşılık verilir.

Sonraki Haber