Hem kemer sıkacaklar hem de istihdam artacak!
Kalkınma planında beş yılda beş milyon ilave istihdam öngörüldü. Bir yandan sıkılaşma programı uygulanarak ekonomi soğutulurken istihdam artışının nasıl sağlanacağı merak konusu.
Hükümetin, 2024-2028 dönemini kapsayan 12. Kalkınma Planı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayının ardından TBMM Başkanlığı'na sundu. Kalkınma Planı'na göre özetle; 2028'de Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) 1 trilyon 589 milyar dolara, kişi başına gelirin 17 bin 554 dolara yükseltilmesi, enflasyonun yüzde 4.7, işsizliğin yüzde 7.5'e indirilmesi hedefleniyor. Planın vizyonu da, "Türkiye Yüzyılı'nda çevreye duyarlı, afetlere dayanıklı, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değer üreten, geliri adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye." olarak yazıldı.
YÜZDE 5 BÜYÜME NASIL?
Plan döneminde büyüme oranının yıllık ortalama yüzde 5 oranında gerçekleşmesi öngörüldü. Yine söz konusu dönemde 5 milyon ilave istihdam sağlanacağı belirtildi. Ayrıca Merkez Bankası'nın tek haneli enflasyon hedefine ulaşmada tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceği, dalgalı döviz kuru rejiminin sürdürüleceği, finansal istikrarın fiyat istikrarını gözetecek şekilde ekonomiyi desteklemesinin sağlanacağı bildirildi. Bu çerçevede para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki uyumun gözetilmeye devam edilerek makroekonomik istikrarın kalıcılığının temin edileceği ifade edildi. 2023 için beklenen enflasyon yüzde 65. Gelecek yıl ise yüzde 33. IMF ise yüzde 46 enflasyon tahmin ediyor. Plan sonunda öngörülen yüzde 4.7'lik enflasyon dikkate alındığında kalan dört yılda çok sert bir dezenflasyon programı uygulanmalı ki enflasyon yapışkanlık gösterdiği yüzde 8-20 seviyelerinden aşağı çekilebilsin. Bu ortamda zaten Türkiye'nin genel büyüme ortalaması olan yüzde 5 büyüme ve 5 milyon yani her yıl ilave bir milyon istihdam nasıl sağlanacak?
YABANCI KAYNAĞA BEL BAĞLANDI
Yukarıdaki hedeflerin çelişkisi dikkate alındığında yüklü bir dış kaynak girişi sağlanmadan başarı sağlanması pek mümkün değil. Nitekim planın TBMM'ye sunulduğuna dair resmi duyuruda dış finansmanla ilgili bir öngörü sunulmamış. Plan onaylanıp ekleri yayınlandığında detayları göreceğiz. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in finans merkezlerindeki turları zaten bu hususta net bir fikir veriyor. Diğer yandan borsada işlem gören şirketlerin piyasa değerinin gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranının plan sonunda yüzde 70'e çıkması hedeflenmiş. Bu da şirketlere ya borsa ağırlıklı bir tasarruf akışı sağlanması ya da borsaya çok ciddi yabancı yatırımcı çekilmesi ile mümkün. Halihazırda borsanın değeri 300 milyar dolar. Milli gelirin yüzde 30'u kadar. Plan sonunda milli gelirin 1.58 trilyon dolara çıkacağı dikkate alındığında 1.1 trilyon dolarlık bir borsa büyüklüğü karşımıza çıkıyor. Bu da beş yılda dolar bazında 4 kat büyüme demek ki yoğun dış kaynak girişi olmadan pek mümkün değil.
BUNUN NERESİ KALKINMA?
Plan döneminde uygulamaya konulacak politika ve tedbirlerle, ihracatın 375.4 milyar dolara, ithalatın ise 481.4 milyar dolara ulaşması ve turizmde hedeflenen gelir artışıyla cari işlemler açığının milli gelire oranının dönem sonunda yüzde 0.2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmiş. Mal ticareti dengesine baktığımızda 100 milyar doların üzerinde bir dış ticaret açığının korunduğu görünüyor. Şu haliyle mal ticaretinde gelecek beş yılda bir yapısal düzelme söz konusu değil. Bu da planın nasıl bir kalkınma öngördüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor; dış kaynağa bağlı, ithal ara malı ve ham maddeye dayalı üretim ve riskli hizmet gelirleri ile cari dengeyi kurmaya çalışan ödemeler bilançosu.
ÜRKEK ÜRETİM EKONOMİSİ HEDEFİ
Öte yandan sanayinin yıllık ortalama yüzde 5.9 oranında büyümesi ve üretimin sektörel kompozisyonunda önemli bir değişim yaşanarak sanayinin GSYH içerisindeki payının plan dönemi sonunda yüzde 26.9'a çıkması planlanmış. Buna göre çekingen bir üretim ekonomisi hedefi de planda hissediliyor. Yine tarım sektörünün yıllık ortalama yüzde 3.1 büyümesi ve GSYH içerisindeki payının yüzde 6.2 olması, hizmetler sektörünün GSYH içindeki payının yüzde 57 olarak gerçekleşmesi öngörülüyor.
MAKAM ARAÇLARINIZI SATIN!
Plana ilişkin TBMM'nin sitesinde yer alan metinde, "Ekonomide etkin bir piyasa mekanizması oluşturma hedefi doğrultusunda özelleştirme uygulamalarına devam edilecek." denildi. Bu ifade geçen dönemde satılan 60 milyar dolarlık kamu kaynağını akla getiriyor ve haliyle şu soruyu sormamıza neden oluyor; "Satılacak ne kaldı?" Oysa Bakan Mehmet Şimşek kamuda tasarrufu esas alacaklarını ifade ediyordu. Son olarak plan dönemi sonunda bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 2 olması öngörüldü.
YANIT BEKLEYEN SORULAR
SABRİCAN TIKNAZOĞLU
TBMM’ye sunulan 12. Kalkınma Planı’nın hedef ve politikaları içinde yer alan maddelere yönelik şu soruları soruyoruz:
-
Planın Hedefleri ve Politikalara bölümünde, “Ekonomi politikaları kurala dayalı ve öngörülebilir zeminde yürütülmeye devam edilerek para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki eşgüdüm ve uyum güçlendirilecek, başlıca makroekonomik hedeflerden biri olan tek haneli enflasyona ulaşmak için tüm politika araçları kararlılıkla kullanılacaktır.” ifadesi yer alan maddede kurala dayalı ekonomi politikaları vurgusu ile neoliberal sisteme bağlılık vurgusu göze çarpıyor. Neoliberal sistemden kopuş yaşanmadan kalkınma sağlanabilir mi?
-
Yine aynı maddede bulunan “para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki eşgüdüm ve uyum güçlendirilecek” cümlesinden mevcut vergi ve ücret politikasına devam edileceği anlaşılıyor. Mevcut vergi ve ücret politikasının sürdürülmesi ile kalkınmanın toplumsal tabana yayılması mümkün mü?
-
Planda “İstanbul Finans Merkezinin uluslararası finans sistemine entegrasyonu güçlendirilecektir.” hedefi yer alıyor. Küresel finans sistemine entegresyon ile bağımsız bir politika uygulamak mümkün mü?
-
"Piyasa aksaklıklarının giderilmesine öncelik verecek şekilde kurala dayalı serbest piyasa ekonomisinin işleyişi desteklenecek, iş ve yatırım ortamı iyileştirilecektir." hedefi dile getiriliyor ancak piyasa aksaklıkları serbest piyasa modeli içerisinde kamu müdahalesi olmadan giderilebilir mi?
-
Planda ithalat bağımlılığının azaltılmasından bahsediliyor ancak üretimin ithal girdilerle yapılmasının önünü açan Gümrük Birliği ve serbest piyasa modeli ile imalat sanayi ve ara malda ithalat bağımlılığı azaltılabilir mi?
-
Planda sıklıkla ekonomide istikrarın sağlanması vurgusu yapılıyor. Ancak aynı zamanda dalgalı kur modeline devam edileceğinden bahsediliyor. Dövize bağımlılığımız göz önüne alındığında, dalgalı kur modeli devam ederken ekonomide istikrar sağlanabilir mi?