Hendek davası sanığı 'sabotaj' iddiasına sığındı
Yedi işçinin hayatını kaybettiği Hendek'teki havai fişek fabrikasına ilişkin davada ikinci duruşma yapıldı. Sanık Coşkun, 'sabotaj' iddiasını dile getirdi. Müşteki avukatı ise 'Bir daha olmasın' diye kendi canımızın hesabını sormaya geldik' diye konuştu
Sakarya'nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamaya ilişkin aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5'i tutuklu 7 sanık, yeniden hakim karşısına çıktı. Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Ferizli ilçesinde yeni inşa edilen cezaevi kampüsündeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları hazır bulundu. Duruşma salonu binası içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındığı gözlendi. Duruşmaya müştekiler, patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları ve diğer izleyiciler yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri uygulanarak alındı. CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da duruşmayı izledi.
BAKANA 'SABOTAJ' DEMİŞ
Duruşma başlamadan önce bazı müşteki ve hayatını kaybedenlerin yakınları sanıklara tepki gösterdi. Bu sırada mahkeme başkanı duruşma disiplininin bozulmaması konusunda uyardı. Duruşmada söz verilen fabrika sahibi tutuklu sanık Yaşar Coşkun, haklarında yalan haberlerin yapıldığını ve savunma haklarının gasp edildiğini öne sürdü. Avrupa standartlarına sahip olduklarını ve merdiven altı kaçak üretim yapan bir yer olmadıklarını iddia eden sanık Yaşar Coşkun, "Patlayıcı fabrikası yapmak Türkiye'de kolay değildir. İçişleri Bakanlığının mevzuatlarına uygun olarak işletilmektedir" dedi. Basında çıkan haberlere göre sanki işletmelerinde devamlı kaza yaşandığı ve her defasında isim değiştirerek üretime devam ettikleri yönünde yalan haberler üretildiğini öne süren sanık Coşkun, şu ifadeleri kullandı: "Kaza olduğunda fabrikadaydım. Patlamanın ardından bölgeye gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu beye, bu olayın sabotaj olabileceğini belirttim. Fabrikamız standartlara uygun şekilde yapılmıştır. İlk patlama ile ikinci arasında 500-600 metre mesafe vardır. Bu yüzden ilk günlerden bu yana bu olayın sabotaj olabileceğini söyledim. Ben olaydan sonra gözaltına alınana kadar oradan hiç ayrılmadım. Yetkililere ve bomba imha uzmanlarına da bunu belirttim. Fabrikamız 2009 yıllarında sabotaj ihbarı almış ve askerler güvenlik gerekçesiyle nöbet tutmuştu. Bu nedenlerle sabotaj olabilir. Hem mesafe hem yüksekteki ve alçaktaki üretim yerlerine sıçraması mümkün değildir. Buralardaki ürünler de korumalıdır."
KAÇAK YAPILARI İTİRAF ETTİ
Hazırlanan bilirkişi raporlarına itiraz eden, Türkiye'de havai fişek alanında uzman bilirkişi olmadığını bu nedenle fabrikadaki bölümlerin kurallarına uygun yapılmadığını neye göre söylendiğini anlayamadığını belirten sanık Yaşar Coşkun, işletmenin üç yılda bir ruhsat yenilendiği için mevzuata aykırı olmasının mümkün olmadığını, mevzuata aykırı bir fabrikanın 15 yıl çalışamayacağını ifade etti. Fabrikalarının, Türkiye'de bir savaş çıksa ordunun gelip cephane üretilebileceği kadar önemli bir pozisyona sahip olduğunu savunan sanık Coşkun, "Kaçak yapı inşa edildiği konusunda üç kaçak yer yapıldığı doğrudur. 30 ya da 40 metre karedir, bizim fabrikanın alanı ise 16 bin metrekaredir. Fabrika kaçak değildir, sadece buralar ruhsatı alınmamış yerlerdir" dedi. "Ortaya atılan iddialar abartılıdır. Raporlar işi bilmeyen kişiler tarafından hazırlanmıştır. Fabrika sürekli denetlenmektedir” ifadelerini kullanan Coşkun, “İşletmemiz ayda 800 bin lira işçilere ödeme yapmaktadır. Bu nedenle 12 bin 500 lira gibi çok daha düşük bedelle gerekli sistemlerin yapılmadığı, bundan kaçınıldığı bilgisi gerçeği yansıtmamaktadır" diye konuştu.
SIĞINAĞIN RUHSATI VAR KENDİSİ YOK
Sanık Yaşar Coşkun, toplanma alanında sığınma bölgesinin bulunduğunu ve kazadan sonra herkesin burada toplandığını, sığınak ruhsatının alındığını ancak zorunlu olmadığı için inşa etmediklerini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşçilere yanmaz kıyafet verilmediği iddiasına gelince her bölümün kendi kıyafetleri vardır. Herkese yanmaz kıyafet verilmez. Aşçıya ya da muhasebe bölümüne yanmaz kıyafet verilmez. İş güvenliği eğitiminin yeteri kadar ve ehil kişilerce verilmediğine ilişkin üç kimyagerimiz vardır ve bunların üçü de iş güvenliği uzmanıdır. Belli periyotlarla eğitim veririz ve devamlı denetlemeye tabi tutuluruz. Daha önce de çıkan eksikliklere düzeltmelerde bulunduk."
'BİZE SORMADAN TAŞIDILAR'
Yaşar Coşkun, kalan malları imha etmeye kalktıklarında bunların damperli kamyonlarla taşınmayacağı uyarısında bulunduğunu ileri sürerek, "Bize hiç sormadan taşıdılar ve herkes mağdur oldu. 8.5 aydır tutukluyum. Benim tutukluluğumun kimseye faydası yok. Ben senelerce yatayım ama kimseye faydası yok. Dışarı da olmam lazım ki işçilerin de mağduriyetini gidereyim” dedi. Sanık Coşkun, çapraz sorguda ise, “Ben cezaevine girene kadar MÜSİAD başkanıydım. Böyle saçmalık mı olur? Cumhurbaşkanı beni neden aramış diyorlar. O olmasaydı, ben o fabrikayı söndürebilir miydim, bu iş dışarıdan göründüğü kadar basit bir iş değil” ifadelerini kullandı. Duruşma daha sonra sanık Ali Rıza Coşkun’un savunmasıyla devam etti.
İKİ YILDAN 22 YILA KADAR YARGILANIYORLAR
Sakarya'nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde yaklaşık 15 dönüm üzerine kurulu havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020'de saat 11.15'te meydana gelen ve olay yerine 50 kilometre mesafedeki kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı. Kontrollü imha amacıyla Adapazarı ilçesi Taşkısığı mevkisine getirilen fabrikadaki patlayıcıların 9 Temmuz'da saat 11.35'te kamyondan indirildiği sırada meydana gelen patlamada da 3 asker şehit olmuş, 8 jandarma personeliyle kamyon şoförü yaralanmıştı. Mahkemece kabul edilen iddianamede, 5'i tutuklu 7 kişinin "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
YAKINLAR: CİNAYETLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Olayda yaşamını yitiren Sebahattin Tepeçınar'ın ablası Hatun Tepeçınar, gazetecilere yaptığı açıklamada, acılarının her gün kat kat arttığını belirterek, "Allah kimseye böyle acılar yaşatmasın. Gerçek adaleti istediğimiz için buradayız" dedi. Emekçi işçilerin de hak ettiği haklarını almalarını istediğini dile getiren Tepeçınar, sanıkların taksirden cezalandırılmalarını istemediklerini söyledi.
Hayatını kaybeden Mahmut Seyfi Çanakçı'nın yeğeni ve müşteki avukatı Gülşen Uzuner de ailelerin yanında olduklarını belirtti.
"Bir kastla bilerek yapılan cinayetle karşı karşıyayız, böyle algılıyoruz. Kimse ihmal, taksir, başka mevzuların arkasına sığınmasın" diyen Uzuner, "Yedi canımızı kaybettik burada. Daha önce de bu fabrikada canlarını kaybedenler, yaralananlar var. Onlarla da birlikteyiz. 'Bir daha olmasın' diye kendi canımızın hesabını sormaya geldik. Bu davanın, böyle üretim yapan işverenlerin peşini bırakmayacağız. Bunların hesabının sorulması için hep birlikte mücadele ediyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
"Hendek için adalet" yazılı pankart taşıyan grup, daha sonra duruşmanın yapılacağı Ferizli ilçesinde yeni inşa edilen cezaevi kampüsündeki salona geçti.