‘Her mahallenin kendi marketi olsun’

Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yusuf Dinç, piyasanın, ülke çapında kurulacak bir kooperatif sistemiyle disipline edilebileceğini söyledi.

Röportajın dün yayımladığımız bölümünde, Doç. Dr. Dinç’in enerji çıpası kullanılarak enflasyonun düşürülebileceğine ilişkin görüşlerini sunmuştuk. Enerji çıpasını, piyasayı disipline etmenin bir aracı olarak değerlendiren Doç. Dr. Dinç, asıl çözümün sivil toplumun kendi mekanizmalarının yaratılması olduğunu ileri sürüyor. Doç. Dr Dinç’in sorularımıza verdiği yanıtları sunuyoruz:


ÜÇÜNCÜ YOL VAR: KOOPERATİF SİSTEMİ


- Ekonomi seti piyasanın gayriciddileşmesine neden oluyor, piyasayı ‘sıkılamak’, disipline etmek gerekiyor, dediniz. Nasıl yapılabilir?


Piyasada disiplini para politikasıyla kurmanın bazı zorlukları var. Faiz artırılırsa büyümeden vazgeçilecek ve işsizlik de artacak. Kapitalist bir ekosistem var ve maliye politikası adımlarını da tüketiyorlar. Mesela KDV indiriyorsunuz, bunlar hemen o kadar zam yapıyorlar. Verdikçe daha fazlasının talep edildiği bir denklemdir maliye politikası ve aslında başarısı, kendi başarısızlığına neden olur. İşte Fransa’da refah devletinin sonunun geldiği 1980’de ilan edildi…
Ben bu denklemde üçüncü bir yol olduğunu, bugüne kadar örtülü olduğunu, onun canlandırılması gerektiğini söylüyorum. O da sivil toplumun kendi mekanizmalarıdır. Sivil toplumun, bu piyasayı regüle edebilecek güçte olduğuna inanıyorum. Kooperatiflerin, vakıfların piyasada etkin bir biçimde fiyatları regüle edecek rol oynayabileceğini düşünüyorum.


- Nasıl yapacaklar?


Avrupa’da zincir market yapıları kooperatiflerdir. Kooperatiflere yüksek fiyatlar ödeseniz bile, buna ödeyeceğiniz her tutar kârınızdır, kooperatifin ortağısınız, sene sonunda bir kâr elde edeceksiniz.


İSLAM EKONOMİSİ
BAĞLAMINDA DA İLK


- Bir tür kamulaştırma öneriyorsunuz.


Aslında bunu öyle söylemem. Bu bir müşterek mülkiyet ama kamu mülkiyeti değil. Benim kafamda kamu, özel, müşterek ve tanrı mülkiyeti gibi dört tane olgu var. Vakıfları da göz ardı etmiyorum.
Benim yaklaşımım çok aşina olunmayan bir yaklaşım olabilir. İslam ekonomisi bağlamında da bu söylediklerim, genel ekonomi bağlamında ilk defa tartışılıyor.


VAKIFLAR ÇOK CİDDİ
ROL OYNAYABİLİR


- Toplumun ancak belli bir kesiminin yararlanabileceği bir sistem olması bir handikap değil mi?


Kooperatife herkes üye olabilir. Üyelik tutarları caydırıcı olmaz. Burada bir yönetişim uygulanıyor, bir ortaklık modeli. Her mahallenin kendi marketi olsa ya da her belediye her mahalleye bir market açsa, o market o mahallenin malı olsa… İşte bu dinamik karşısında rekabet kurması gerekir özel kesim marketlerinin. Türkiye’de tüketim kooperatiflerinin önü de kapatılmıştır zincir marketler açılsın diye. Mevzuatta oradan elde edilen kârların vergiden istisna edilmesi kaldırılmıştır.
Kooperatiflerde vakıflar çok ciddi rol oynayabilir. Daha özel bir konu da Türkiye’deki finansal sistemdir. Finansal sistemin, kârlılık amacıyla işletilemeyeceğini düşünüyorum. Özel kesim finans kurumlarındansa toplumun kendi mülkiyetindeki finans kurumlarını icat etmek gerekir. Bunlar bugünden yarına olacak şeyler değil diye düşünmemek lazım, hızlıca uygulanabilir.


- Türkiye Cumhuriyeti’nin KİT’ler gibi çok önemli bir deneyimi var. Hem üreten hem fiyat kontrolünü sağlayan sistem. Bunların canlandırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?


Kamu mülkiyeti önemli, kritik bir rol oynayabilir ama ne kadar verimli ona da bakmak lazım.
2011’de Rekabet Kurumu, bankalar üzerine bir inceleme yaptı. Bunlar kredi faiz oranlarını aralarında anlaşmalı olarak belirleyip tüketicileri mağdur ediyorlar mı, şeklinde. Daha sonra bu mağduriyeti kanıtladılar ve 12-13 bankaya ceza yazdılar. Bunlardan üçü kamu bankasıydı. Kamu mülkiyeti önemli, bizde kamu bankaları olmasa iyice bir sıkıntı olur. En sıkı düzenlenip denetlenen alan yine de toplumu mağdur etme potansiyelleri var.
Kamu mülkiyetine çok saygı duyuyorum, piyasada bankacılık, finans, enerji gibi stratejik alanlarda var olması gerektiğini düşünüyorum ama belli nispetteki payları toplumun olacak, belli nispetteki payları personelin olacak. Yüzde 51’i hazinenin, yüzde 5’i personelin, kalan kısmı da toplumun gibi bir yapı, bana süper sempatik geliyor. Böylece biraz önce anlattığım tezi de sentezlemiş oluyoruz aslında. Bir tarafı kamu, bir tarafı sivil toplumun kendisi. Şunu da ekleyeyim, her işletme kendi personelini belli nispette ortağı yapabilmeli; bir sandık, bir kooperatif, bir vakıf üzerinden bunun modellenebileceğini düşünüyorum. Fakat Türkiye’de bunların eksikliği, sistemi bizde kapitalistleştiriyor ve biz bugün onun sancılarını yaşıyoruz. Diyor ki al sana uygun maliyetli kredi, yatırım yap, yıllarca kazan… Krediyi alan diyor ki gideyim dolar alayım, uzun vadeli toplam menfaatleri, kendi kısa vadeli çıkarlarım için kullanayım…


‘FİNANSAL SİSTEM
BÜYÜKLERE YARIYOR’


- Nasıl çözülecek?


Türkiye’de rekabetçi bir finansal sistem ortaya çıkarılarak çözülecek. Mevcut finansal sistem ancak ve sadece büyük sermaye gruplarına yarıyor. Özellikle istihdamı taşıyan KOBİ’lerimizi finanse edecek daha rekabetçi bir sisteme ihtiyacımız var. Finansal model çeşitliliği bizde bir eksiklik. Bilinen farklı bankacılık modellerinin Türkiye’de de uygulanması gerekiyor. Bunlardan biri de kooperatif bankacılığı. Katılım finansı önemli bir rol oynayabilir ama model topluma yeterince anlatılamadı; hem düzenleme hem uygulama anlamında.
Finansal sistemin rekabetçi hale gelmesi Türkiye’nin menfaatinedir. Avrupa’da en düşük banka sayısı bizde. Almanya’nın binlerce bankası var. Polonya’nın 500 bankası var. Biz 50 bankayla dünyanın 17. Ekonomisini nereye taşıyabiliriz? Taşıyamıyoruz.


- Çok teşekkür ederiz.

Sonraki Haber