'Herkes hata yapar'ın ardına sığınmak

Nagehan Alçı, Nihal Bengisu Karaca, Ebru Baki ve Sevilay Yılman geçen gün Habertürk TV’de HT Masa adlı programda gündemi değerlendirdi. Programın belki de en “ses getiren” bölümü ise İYİP Milletvekili Lütfü Türkkan’ın grup başkanvekilliğinden istifasını getiren sürece dair yapılan tartışmanın olduğu bölümdü. Türkkan, Bingöl’de bir şehit yakınının, partisini PKK’nın siyasi kolu HDP ile ittifak kurduğu gerekçesiyle eleştirmesi üzerine “sinirine hakim olamayıp(!)” vatandaşa ağır hakaretlerde bulundu.

BANA DOSTUNU SÖYLE, SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

Dört kadın gazetecinin bulunduğu programda seyirciyi “şaşkına çeviren” olaylar yaşandı. Türkkan’ın Bingöl’de bir şehit yakınına sinkaflı küfürler etmesini “gaflete düşmüş, olur böyle şeyler!” diye yorumlayan Sevilay Yılman büyük tepki topladı.

Yılman’ın Türkkan’ı, “yaptığı doğru değil tamam ama tek gündemimiz bu mu?” şeklinde savunması aklımıza bir dönem canhıraş savunduğu İstanbul Sözleşmesi’ni getirdi. Sevilay Yılman, İstanbul Sözleşmesi tartışmalarının şiddetlendiği günlerde “kadının mücadelesine omuz veren, güç katan İstanbul Sözleşmesi’nin çöpe atılmasını mı kutluyoruz, pardon!?” diye soruyordu. Şimdi bizler de Yılman’a şu soruyu yöneltelim: İstanbul Sözleşmesi’ni dayatan emperyalizmin ahlaki çürümesinin en önemli örneklerinden olan kadına yönelik türetilmiş hareketleri mi savunuyorsunuz, pardon!?

“Kendisi İstanbul beyefendisidir, iyi tanırım” diyerek savunmak için taklalar attığı İYİP’li Lütfü Türkkan’ın dilediği özrü, “yeterli” gören Yılman, Allah kimseyi böyle gaflete düşürmesin temennisini de elbette eksik etmedi. Emperyalizmden emir alarak hareket eden bir parti ve Atlantik’ten beslenen bir medyanın koalisyonunun somut hallerinden olan Yılman-Türkkan dostluğu bizlere ünlü atasözümüzü hatırlattı: Dostunu söyle, kim olduğunu söyleyeyim!

'SİNİRLERE HAKİM OLMA' REHBERİ

Yaşanan olay bizlere Millet İttifakı’nın emperyalizm ve işbirlikçileriyle yaptığı kirli anlaşmaların halk nezdinde ne şekilde yansıdığını gösterdiği gibi aynı zamanda bu ittifaka dahil olan tarafların da halka karşı “sabırlarının ne denli azaldığını” da yansıtmış oldu.

Lütfü Türkkan’ı “sinirlendiren şey” neydi? Türkkan’ın bu tepkiyi vermesindeki temel etken vatan ve millete dair hassasiyetlerini İYİP’in HDP ile kol kola girdiği günlerde bir rafa kaldırmış olmasıdır. Bu yoksunluktan kaynaklı olarak gelen en ufak eleştiriye dahi tahammül edemeyecek duruma düşmüştür.

Kaldı ki söz konusu vatandaş bir şehit yakını değil de bir öğrenci, esnaf, memur da olabilirdi. Bu durumda da benzer bir tepki vereceğinden emin olduğumuz Türkkan’a “sinirlerine hakim olabilmesi” için birkaç tavsiye sunuyoruz:

1) Millet İttifakı ile beraberliği bırakıp bundan sonraki siyaset hayatına vatanın çıkarlarını her şeyden üstün tutan bir çizgide devam etmeli. HDP’nin kuyruğuna takılarak tünelin sonunda ışık olmayacağını görmeli.

2) Bir milletvekili olduğunu her daim aklında tutmalı, topluma mal olmuş bir isim olduğunu unutmadan hareket etmeli.

3) Bir insana hakaret etmeye hakkı olmadığını bilmeli, bunun herhangi bir izahati olamayacağını kabullenmeli. Özrü kabahatinden büyük açıklamalardan uzak durmalı.

4) Kendini her “atmosfere” hazırlıklı tutmalı.

5) Ayağı toprağa basmanın insanı rahatlattığı söylenir. Ayak bastığı yerin sadece bir toprak parçası değil uğruna şehitler verilmiş vatan toprağı olduğunu hep tekrarlamalı.

SÖZ KONUSU VATAN VE KADINSA TIKANAN KULAKLAR

Yılman örneği bize bir kez daha İstanbul Sözleşmesi taraftarlarından bazılarının esas meselesinin kadını korumak olmadığını hatırlattı. Ülkemizdeki kadına yönelik problemlerin hepsini adeta bir sihirli değnek değmişçesine çözecek bir “mutabakat” olarak gördüğü İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmaması için yazılar yazan Yılman, mesele gerçekten kadın meselesi olduğunda “yakından tanıdığı” kişileri “kırmamak” için kulaklarını tıkar oldu!

Kardeşini vatan toprakları için feda etmiş bir vatandaşın acılı serzenişlerine de kulaklarını tıkayan Sevilay Yılman, Lütfü Türkkan’ın yaptığı ahlaksızlığı saman altı etmek için dakikalarca dil döktü.

En az Yılman kadar bu meselede üç maymunu oynayan İYİP, CHP Kadın Kolları, Kadın Meclisleri, KA-DER gibi kadın örgütleri de bir hataya ortak olmanın utancını paylaşacaktır. Söz konusu kadın olduğunda kendilerini sosyal medya sahnesinin en önüne atan Başak Demirtaşlar, Canan Kaftancıoğlular bu meselede “hassas” bir nokta göremediklerinden olacak sessizliklerini korumaya devam ediyorlar.

Yılman’a bu büyük ayıba ortak olarak “gaflete düştüğü” için geçmiş olsun demek isterdik ancak “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunan” isimlere geçmiş olsunu Türk milleti seçim döneminde söyleyecektir.

Tarih, bir hata yapıldığında sadece o hatayı yapanı değil o hatayı savunanları da kara kaplı defterine işleyecektir.

Sonraki Haber