Hisse piyasalarında kayıp derinleşti! Gündem borsa değil üretim olmalı

BİST 100 endeksi geçen hafta yüzde 4, bu hafta yüzde 7 düştü. Hızlı değişimleri ile yatırım aracı olarak gündemden inmeyen hisse piyasalarını Aydınlık’a değerlendiren iktisatçılar, ‘ekonomide temel unsur üretim olmalı’ mesajı verdi.

Borsa İstanbul BIST 100 endeksi, seçim sonrasında 4.500 seviyesinden başlayarak 8.500 seviyesine kadar yükseldi. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının ardından ise geçen hafta yüzde 4, bu hafta yüzde 7’lik düşüşle 7.500 seviyesine indi. BIST 100 endeks değerindeki hızlı değişimler, pay piyasası yatırımcılarında tedirginliğe neden oldu. İktisatçılar gelişmeleri Aydınlık’a değerlendirdi.

Borsanın ekonomi gündeminde temel unsur olmaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Osman Altuğ, şu ifadeleri kullandı: “Borsada yatırım yapanların profiline bakmak lazım. Ortalama 20 bin lira sermaye ile işlem yapan kişi sayısı 4,5 milyon. Türkiye'nin nüfusu 85 milyon. 4,5 milyon alt gelir grubu var borsada. Yatırımcıların yaklaşık yüzde 70’i de yabancı yatırımcı hakimiyetinde. Dolayısıyla borsa meselesinin, Türkiye ekonomisini çok fazla etkilediğini söylemek mümkün değil. Borsadaki iniş çıkışların magazin değeri var ancak gerçekte o kadar önemli olduğunu düşünmüyorum.”

Prof. Dr. Osman Altuğ

KÜÇÜK YATIRIMCI AVLANIR

Altuğ, “Borsaya açılan, halka arz olan şirketler sık sık gündeme geliyor. Fakat halka açılan şirketler değil şirketin hissedarlarıdır. Dolayısıyla borsada, hisse senetlerini değerlenmesi veya düşmesi, şirketleri fazla etkilemez. Borsadaki işlemler nedeniyle şirketler değil ortakları kâr veya zarar eder. Küçük yatırımcılara da finans piyasasında kuş denir. Kuşlar gelir, borsada bir güzel avlanır. Magazin değerinden dolayı haberlerde sürekli borsanın inip çıkması var. Ancak asıl önemli olan, emek piyasasıdır, üretim sektörüdür. Gündemin üretime yönelmesi gerekiyor. Ekonominin iki yanı var. Birinci yan üretim, somuttur. Metredir, kilodur, adettir. İkinci yan da parasal yan da soyuttur. Somut şeylerle uğraşmayı sevmiyoruz!" dedi.

“Bizde ekonomik açıdan tek partili bir sistem var." mesajı veren Aktuğ, "Çikolata fabrikasına benziyor. Üreetilen çikolatanın biri kırmızı ambalajlı, biri yeşil, biri beyaz. Hangisini alırsan al, aynı fabrika kazanıyor. Tek partili sistem. Demokrasimiz de parası olanların demokrasisi. Halksız bir demokrasi. Borsadan önemli konularımız var. Örneğin, sendikalaşmayı konuşmak lazım. İşçilerin yüzde kaçı sendikalı? Sendikalaşma neden böyle düşük? İşçiler, sendikalardaki yolsuzluklardan dolayı mı sendikalı olmaktan kaçıyor? Bunlar asıl önemli olan.” ifadelerini kullandı.

DOĞRU KULLANILIRSA KAYNAK OLUŞTURUR

Pay piyasası doğru kullanıldığı takdirde Türkiye ekonomisinde şirketlerinin kaynak bulması gerekli bir mekanizma olduğunu iddia eden analist Evren Devrim Zelyut ise şunları aktardı: “Borsa kesinlikle bir kumarhane, rant sağlama aracı değildir. Gelişmiş ekonomilerde, KOBİ'lere bankaya gitmeden sıfır faizli kredi bulma adına kullanılan bir metottur. Lakin Türkiye'de ne yazık ki borsanın ana fonksiyonunu olan, ekonomiye kaynak tahsis etme fonksiyonunu tam tesis edemedik. Buna bağlı olarak sıkıntılar oluştu. Bu ‘Borsadan vazgeçmeliyiz.’ demek değil. Borsada yaşadığımız son düşüşlerin nedeni de jeopolitik baskılar ve 4.500’den başlayan yükselişin 8.500 kadar gelerek çok ciddi bir kâr yazması. Gayet doğaldır ki hiçbir kıymetin değeri sonsuza kadar artmaz. Kâr satışları görülebilir. Bu da sağlıklı bir piyasa için gerekli bir durum.”

Evren Devrim Zelyut

‘ENFLASYONİST ORTAMDA ÖNEMLİ ALTERNATİF’

Yüksek enflasyon döneminde hem şirketler hem de vatandaşlar için önemli bir kaynak temin aracı olduğunu belirten Zelyut, şöyle konuştu:

“Yapılan halka arzların bazı insanları mağdur etmesinden bahsediliyor ama bu arzlarla aynı zamanda şirketlere kaynak da temin ediliyor. Şirketler, bankalara çok yüksek faizlerle borçlansalar daha mı iyi olur? Elbette halka arzlarda sıkıntılarımız var. Ancak Türkiye'deki finansal sistem, düşe kalka bu zorlukları aşacak ve şirketlerimize bankalara gitmeden kaynak temin ettirecektir. Ne yazık ki yüksek enflasyon ortamında faturayı halkımız ödüyor. Şirketler amiyane tabirle, zam yaparak girdi maliyetlerinden yırtıyorlar. Dolar yukarı giderken dolar bazında şirketlerin değeri ucuzluyor ve alınması daha avantajlı hale geliyor. Bu iki gerekçe borsayı önemli bir alternatif haline getiriyor. ‘Borsaya gir’ demek doğru bir ifade değil. ‘Hangi şirkete ve ne zaman gireceksiniz?’ Önemli olan bu. Yatırımcı, bu iki koşula dikkat ederse enflasyonun altında kalan tasarruflarını korur. Hatta enflasyonun üstünde bir getiri sağlar. Ulusal ekonomiye de destek olmuş olur. Neticede şirketlere bir kaynak aktarımı olur. Ben 2028’e kadar enflasyonist sürecin devam edeceğini değerlendiriyorum. Ne yazık ki halk ezilecek. Halkı kim eziyor? İSO 500 eziyor. Şirketler enflasyondan etkilenmiyor. Bu şirketlere ortak olup, en azından enflasyonun baskısı azaltılabilir.”

Sonraki Haber