Hollanda'da Belediye Meclisi seçimleri

Tarihsel sürecin hem yaratıcısı hem de kendisi olan ‘Göçmen İşçilerin’ ilk başarısı, Hollanda’da Belediye Meclisi seçimlerinde ‘seçme ve seçilme’ hakkını elde etmiş olmaları olsa gerek.

Türkiye'de yurt dışına işçi göçü konusunda yapılmış ilk akademik çalışma Nermin Abadan tarafından 1963 yılında yapılan ve 1964 yılında basılan ‘Batı Almanya'daki Türk İşçileri ve Sorunlar’ isimli eserdir.

“İkinci Dünya Savaşının ekonomik yıkımının yoğun görüldüğü Batı Avrupa ülkelerinde 1950’li yıllarda yeniden atak hedefi ile sanayi, madencilik, yol ve metro yapımı gibi çeşitli alanlarda hızlı bir çalışma başlatılmıştır. Ancak bunun gerçekleştirilmesi için yeterli işgücünün olmaması nedeni ile hedeflenen işçi açığını gidermek için gözler “Güney Avrupa” ülkelerine çevrilmiştir. Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya’nın güney kesimi, Fransa'nın egemenliği altında bulunmuş eski sömürgelerden Cezayir, Fas ve Tunus ile niteliksiz ya da yarı nitelikli bir işgücü fazlasına sahip olan Türkiye ve Yugoslavya gibi ülkeler Batı Avrupa ülkelerinin işçi açığını kapatmak amacıyla hedef ülkeler olarak belirlenmiştir.

İlk yıllarda Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya’nın güney kesiminden, sonraki yıllarda ise diğer ülkelerden göç alan Avrupa ülkeleri göç dalgasını bu ülkelerle yaptıkları ikili anlaşmalar ile düzenlemişlerdir. İlerleyen süreçte Cezayir ve Yugoslavya yurt dışına işçi gönderiminin başta nitelikli işçilerin kaybı konusundaki olumsuz etkilerini görerek işçi gönderimini durdurmuştur. Türkiye ise gönderdikleri işçilerin daha nitelikli olarak geri dönüşleri üzerinden oluşturulan kalkınma planları kapsamında gönderdiği işçilerin oranını daha da arttırmıştır (Abadan Unat, 1975).”

Göçmen yaşam biçimi Türk toplumu için hiç de yabancı değildir. 1960'lı yıllarının başlarında ailesi ile veya ailesinden biri ile birlikte Batı Avrupa ülkelerine göç eden bir Türk yoktu. Batı Avrupa ülkelerinde para kazanmak için ailesini, çoluk çocuğunu geride bırakarak; başlık parası biriktirmek, düğün borcunu ödemek, bir traktör alabilmek veya bir tarla daha satın alabilmek için 1960 yılından itibaren yeniden gurbet yollarına düştürler.

Ne göç ettikleri ülkenin dilini, ne kültürünü ve nasıl bir çalışma ortamı olduğunu bilinmeyen 'Göçmen İşçiler' - ilk yıllarda sayıları az olmasına rağmen - ilerleyen yıllarda büyük kitleler halinde başta Almanya olmak üzere Batı Avrupa ülkelerine göç ettiler (*)

Göçmen İşçiler ilk yıllarda içinde bulundukları ortamı "geçici" olarak görüyorlardı. Sosyo-ekonomik koşulların yarattığı artçı dalgalar, 'geçicilik' durumunun uzamasına ve ilerleyen yıllarda 'kalıcılık' eğiliminin ortaya çıkmasında etkili oldu.

Gerek göç veren gerekse göç alan ülkelerin yetkilileri 'Göçmen İşçilerin' geleceği ile ilgili hiçbir plan ve projeleri yoktu. Hollanda Hükümetinin 1970 yılında yayınladığı 'Yabancı İşçiler Notası', Hükümetin o yıllarda göçmenler politikasını "göçmenlerin bir müddet sonra geri dönecekleri" fikri üzerine kurduğunu gösteren somut örnektir.

Aile birleşimleri yoluyla 'kalıcılık' eğilimlerinin ilk işaretleri 1970'li yılların ortalarından itibaren görülmeye başlandı. 1973 Petrol Krizi’nden sonra Hollanda - diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi - göçmen işçi alımını resmen durdurmuş olmasına rağmen, aile birleşimi ve evlilikler başta olmak üzere çeşitli yollarla Hollanda’ya göç devam etti ve ilerleyen yıllarda Türk nüfusu gittikçe artmıştır.

Türkiye'den Hollanda'ya göç 1960'lı yıllarda sadece erkekler olarak işgücü göçü şeklinde, 1970'li yıllar ise -1975'ten itibaren- aile birleşimine yönelik göçler olarak tanımlanabilir.

Hollanda Hükümeti ekonomideki duraklama ve yukarıdaki rakamlarda da görülen 1970'li yılların sonu ve 1980'li yılların başındaki artan aile göçü sebebiyle aile birleşimi kanununda değişiklik yaparak ülkede girişi daha zor hale getirmiş; fakat göç tam olarak önlenememiştir. Bugün bilhassa evlenme yoluyla göç devam etmektedir.

Kadir Canatan'ın "Göçmenlerin Kimlik Arayışı" adlı eserinde Türk göçmenlerin Avrupa ülkelerinde 'geçicilik' statüsünden 'yerleşiklik' statüsüne geçmesinde aşağıdaki faktörler rol oynamışlardır:

1. Başlangıçta Avrupa ülkelerinin yabancı işçiye ihtiyacı geçici olarak görülmüşse de, hadiseler bunun yanlış bir görüş olduğunu ispatlamıştır. Batı Avrupa ekonomilerinin dış iş gücüne ihtiyacı yapısaldır.

2. Türkiye'nin sosyo-ekonomik ve siyasal yapısındaki gelişmeler, Avrupa'daki göçmen işçiler için geri dönüşü cezbedici değil, caydırıcı olmuştur. Türkiye'deki işsizlik, enflasyon ve yoksullaşma gibi unsurlar Avrupa'da yerleşimi pekiştirmiştir.

3. Aile birleşimi ve yeni doğumlar sebebiyle meydana gelen yeni kuşaklar, kendi geleceklerini yaşadıkları bu ülkelerde güvencede görmektedirler.

4. Batı Avrupa ülkelerindeki yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve işsizlik gibi itici faktörlere rağmen, göçmenleri bu ülkelere cezbeden çekici faktörler halen üstünlüklerini sürdürmektedirler (Endülüs Yay. İstanbul 1990, sh. 18-19).

Hollanda Hükümeti'nin 1983 yılında Anayasa'nın 130. maddesinde değişiklik yaparak göçmenlere 'seçme-seçilme' hakkı tanıması ve Eylül 1983’de yayınladığı 'Azınlıklar Notası' (Het Minderhedenbeleid) ülkedeki göçmenlerin yerleşme eğilimlerini görerek bu yönde bir göçmenler politikası geliştirmeye başlamasının önemli bir işaretidir. Bir takım ön raporlardan sonra yayınlanan Nota'da toplumsal geri kalmışlığın giderilmesi, göçmenlerin topluma entegre edilmeleri ve göçmenlerin kendi kültürlerini geliştirme haklarından söz edilmektedir (bu Nota'nın genişletilmiş şekli 1989'da yayınlandı).

1983 yılında Anayasa'nın 130. maddesinde yapılan değişiklik - aradan üç yıl sonra 1986 yılında Belediye Meclisi seçimlerinde - Hollanda tabiiyetinde olmayanlara ve Hollanda'da 5 yıl ikamet etmiş olma şartı ön koşul olarak - göçmenlere 'seçme ve seçilme' hakkının yolunu açmıştı.

Hollanda'da 19 Mart 1986 tarihinde yapılan Belediye Meclisi seçimlerinde (yerel seçimlerde), ilk olarak 12 vatandaşımız ülkenin çeşitli belediye meclislerine seçildiler. İlerleyen yıllarda yapılan seçimlerde belediye meclisi üyeliğine seçilen vatandaşlarımızın sayıları gittikçe artarak, Belediye Başkan Yardımcılığı’na ve semtlerde belediyelerinde başkan bile oldular.

1983 yılında Anayasa'nın 130. maddesinde yapılan değişiklik, aradan üç yıl sonra 1986 yılında Belediye Meclisi seçimlerinde - Hollanda tabiiyetinde olmayanlara ve Hollanda'da 5 yıl ikamet etmiş olma şartı ön koşul olarak - göçmenlere 'seçme ve seçilme' hakkının yolunu açmıştır.

Hollanda'da 19 Mart 1986 tarihinde yapılan Belediye Meclisi seçimlerinde (yerel seçimlerde), ilk olarak vatandaşımız ülkenin çeşitli belediye meclislerine seçildiler. İlerleyen yıllarda yapılan seçimlerde Belediye Meclisi üyeliğine seçilen vatandaşlarımızın sayıları gittikçe artarak, Belediye Başkan Yardımcılığı’na ve semtlerde belediyelerinde başkan oldular.

Vatandaşlarımız 1986 yılında ve ilerleyen yıllarda Yerel Seçimlerde elde ettikleri deneyimi güce çevirerek - Hollanda tabiiyetine geçerek- Parlamento Seçimlerinde (Genel Seçimlerde) oylar sayesinde daha da güçlenerek, Hollanda Parlamentosuna ilk defa Türk asıllı üyeler de seçildi. İlerleyen yıllarda sayılarda yükselmeye devam etti ve edecektir de (...)

Her dört yılda bir yapılan ve son olarak 2018 yılında gerçekleşen Belediye Meclisi seçimleri bu yıl "Salgın" nedeniyle 3 gün sürecek. Seçimlerde oy kullanacak seçmenler iki gün öncesinde, 14 ve 15 Mart'ta sandık başına giderek oylarını kullanabilecekler.

(*) Dış işleri Bakanlığının 1 Mart 2022 tarihli verilerine göre - yurt dışında yaşayan 6,7 milyonu aşkın vatandaşımızın yaklaşık 5,7 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde (Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya, Yunanistan, Belçika, İsveç, Danimarka vb.) yaşamaktadır.

Sonraki Haber