Suriye'de neler oluyor? İşte 5 soruda HTŞ gerçeği...

HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısını Türk televizyonları, gazeteler ve mezhepçi kesimler alkışlarla karşıladı. Oysa Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararına da paralel şekilde, HTŞ’yi terör örgütü olarak kabul ediyor. İşte 5 soruda Suriye'de neler olduğunun özeti ve HTŞ gerçeği...

1- HTŞ kimdir?

Heyet Tahrir Şam, kısa adı HTŞ. Türkçesi “Şam’ı Özgürleştirme Heyeti.” HTŞ de tıpkı diğer birçok terör örgütü gibi Amerikan yörüngesinde Suriye'de kullanılan gruplardan sadece biri. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınır hattında Amerikancı selefi örgütleri birleştirmek için kurulan Feth-ul Mubin Operasyon Odası’nın sözde liderliğini de HTŞ yürütüyor.

Feth-ul Mubin Operasyon Odası’nda Türkiye kontrolündeki bazı muhalif grupların da yer aldığı biliniyor. Operasyon odasında HTŞ, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Ceyş el-İzza koalisyonu bulunuyor. Ekim 2020’de HTŞ ve Ulusal Kurtuluş Cephesi, İdlib’de birleşik bir askeri konsey kurarak, bölgede ana güç unsuru oldu.

2- HTŞ terör örgütü mü?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve Türkiye, HTŞ’yi terör örgütü olarak görüyor. BMGK’nın 18 Aralık 2015’te oy birliği ile kabul ettiği kararın 8. Maddesi’ne göre terör örgütü sayılırken, Türkiye’de 31 Ağustos 2018’de 30521 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararlarında (Karar-50) HTŞ’nin terör örgütü olduğunu ilan etti.

3- HTŞ sadece 'Suriyeli' muhalif gruplardan mı oluşuyor?

HTŞ, bölgede sadece Suriye muhalif gruplarından oluşmuyor. El-Kaide ile doğrudan tarihsel bağı olan örgütün bünyesinde ülkemizce de terör örgütü sayılan Doğu Türkistan İslam Partisi’nden örgüt elemanları da bulunuyor. 2017’de HTŞ adını alan örgüt, 2017’ye kadar Suriye sahasında DEAŞ’ın bir grubu olan El-Nusra adıyla, CIA ve MOSSAD yönlendirmesiyle çalışıyordu.

Suriye’de birçok katliama imza atan El-Nusra kısa zamanda büyük tepki toplayınca, CIA uzmanlarının taktiğiyle örgütün adını değiştirdi. Başta DEAŞ ile savaşıyormuş imajını veren örgüt, aslında DEAŞ’ın bir parçası olarak aynı radikal eğilimlerde varlığını sürdürüyor. 12 Aralık 2016’da Suriye Devleti ordularının Halep’e girmesiyle buradan kaçarak İdlib’e sıkışan HTŞ örgütü, M4 ve M5 kara yolları arasında kaldı. Özellikle Suriye konulu Astana zirvelerinde, tarafların uzun süredir bölgede düğümü çözmeye çalıştıkları alan bugün yeniden ısındı.

Sadece ABD değil, Kiev yönetiminin de HTŞ ile doğrudan ilişkileri bulunuyor. Ukrayna’nın HTŞ cezaevinde tutulduğu kaydedilen bazı radikal Çeçen ve Gürcü teröristlerin serbest bırakılmasını istediği ve bunun karşılığında örgüte İHA vermeyi teklif ettiği iddia edilmişti. Bugün de sahada HTŞ’nin Ukrayna’dan temin ettiği İHA’lar ile Suriye Ordusu’na saldırdığı görülüyor.

4- HTŞ'nin hedefi nedir?

İsrail’in yönlendirmesiyle Suriye’de ikinci bir cephe açma hazırlığı yapan terör örgütü Heyet-i Tahrir el-Şam (HTŞ) önceki gün, Halep’e başlattığı operasyona “Saldırganlığın Caydırılması” adını verdi. HTŞ hedefini “Suriye ordusu ve Rus güçlerinin saldırılarını engellemek ve Halep’te söz sahibi olmak” şeklinde belirtti.

5- Suriye'de neler oluyor? HTŞ'nin neden şimdi saldırdı? Türkiye bu işin neresinde?

Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Tevfik Kadan, HTŞ'nin Halep'e neden şimdi saldırdığını ve Türkiye'nin bu işin neresinde olduğunu anlattı. Kadan'ın değerlendirmesi şöyle oldu:

Suriye'de uzun yıllar sonra ilk kez harita değişiyor.

İdlib'i kontrolü altında tutan HTŞ terör örgütü, Halep'e yönelik bir süredir hazırlandığı askeri harekâtı başlatmış görünüyor.

Halep çok kritik! Hatta Beşar Esad, 13 yıllık savaşın dönüm noktası sorulduğunda, "Halep'in kurtarılmasıydı." diyor.

HTŞ'nin şimdi saldırmasının nedenlerini ve bazı yalanları ise buyurun kısaca anlatayım:

1) Her şeyden önce İsrail’in Lübnan harekâtını başlatması, bölgedeki İran güçlerinin güney cephesine kaymasına neden oldu. HTŞ ise sahada oluşan bu boşluğu fırsat olarak gördü. Cevlani, işgal alanlarını genişletmek ve sarsılan gücünü tahkim etmek için geniş bir operasyon hazırlığına başladı. Aradığı desteği ise hiç de beklemediği bir yerden aldı.

2) Ukrayna yönetimi, Rusya'ya karşı asker sıkıntısını gidermek üzere HTŞ'nin kapısını çaldı. İdlib'de cezaevlerinde tutulan Çeçen militanların bırakılması karşılığı HTŞ'ye silah ve mühimmat teklif etti. HTŞ bu sayede çok sayıda drone aldı. Üstelik Kievli uzmanlar haftalardır İdlib'de HTŞ'lileri drone eğitimleri veriyordu.

3) HTŞ'nin harekatı İsrail tarafından da teşvik edildi. Bu sayede Suriye Ordusu kuzeye yoğunlaşacak, güneyde Kuneytra'nın işgali kolaylaşacaktı. Ancak büyük oyunu ABD kurdu.

4) Amerikalılar geçen yıl ilk kez HTŞ ile PYD'yi bir araya getirdi. İki grup arasında "ortak yönetim" konusunda anlayış birliğine varıldı. Birtakım ticari anlaşmalar yapıldı. ABD, HTŞ'nin Halep, Hama, Humus ve Lazkiye'deki işgal alanlarını genişleterek PYD ile yönetim alanlarını birleştirmesini istiyor. Böylece "Koridor" projesi yeniden canlandırılıyor.

5) Yeni İsrail Dışişleri Bakanı'nın ilk açıklamasında "Kürtleri destekleyeceğiz." ifadelerini kullanması da irticalen değildi. Suriye'yi resmen bölme planına hız verildi.

6) Peki Türkiye bu işin neresinde? Çok sayıda hesap, "Türkiye destekli grupların" Halep'te Suriye Ordusu'na saldırdığını iddia ediyor. Gerçek ise çok daha farklı. Türkiye ile Suriye normalleşmesinin gündeme gelmesinin ardından Milli Ordu'ya bağlı bazı gruplar isyana kalkışmış, Türkiye ise bunları tasfiye etme kararı almıştı. İşte o günlerde Türk bayrağı yakan isyancı gruplar, şimdi HTŞ ile hareket ederek Halep harekatına destek veriyorlar. Bunlar artık Türkiye için de "terörist" gruplar.

7) Bazı kaynaklar, Rusya'nın geçen haftalarda Türkiye'den Halep harekatını engellemesini istediği bildirmiş, Türkiye'nin de HTŞ'ye sert uyarılar gönderdiği öğrenilmişti. Muhalif liderlere ise HTŞ'ye karşı hazırlık yapmaları talimatı verildi.

8) Türkiye'nin Halep operasyonuna yeşil ışık yakmadığını kesin olarak söyleyebilirim. Hatta daha ileri bir iddiayı da gündeme getireyim. Yakında HTŞ Lideri değişirse şaşırmayın. Bu arada Cevlani'nin yakın koruma ekibini değiştirdiği, kişisel güvenlik önlemlerini artırdığı, yeni bir istihbarat ekibi kurduğu belirtiliyor.

9) Savaş yeniden kapımızda. Öyleyse Türkiye ve Suriye'nin askeri işbirliği için daha neyi bekliyoruz? Tehditler ortak, düşmanlar ortak, çıkarlar ortak.

Sonraki Haber