Hukuk cephesinin askerini kaybettik

Vatan Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal'ın avukatı Mehmet Nuri Aytekin hayatını kaybetti. Örgütlü olmaktan gurur duyardı. FETÖ'nün kumpas davalarında Türk milletini savundu. Psikolojik savaş elemanlarının korkulu rüyasıydı. Mücadele arkadaşları Aytekin'i Aydınlık'a anlattı.

Resmi adı Avukat Mehmet Nuri Aytekin. Oysa ünü, bütün vatana yayılmış bir kavga adamı. Unvanları sıralamakla bitmez. En baş sırada Doğu Perinçek’in avukatı! Vatan Partisi’nin avukatı! Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın avukatı! Birinden birine hakaret etmeye kalkışanı, doğduğuna pişman eder. Elbette silah külah, tehditle değil, hukuk yoluyla hakkından gelir. Sadece hukuku iyi bilmek değil mahareti. Dava dosyalarında, suç duyurularında, savunmalarında, dilekçelerinde ruh vardır. Yanında yetişen stajyeri ve dava arkadaşı Av. Zühre Genişel, yaşamış görmüş. “Bu dilekçede ruh yok!” diye geri çevirmiş yazdığı ilk dilekçesini. Zühre anlatıyor, yan sütunlarda…

Doğma büyüme Adanalı, ama anayurdu Şanlıurfa. Benim de naçizane komşum, eşim tarafından hemşehrim. Hukukçu gönül adamı. Şair ve türkü tutkunu. Adanalıyık, diye lafa başlamasına kanmayın, bıçkın delikanlının arkasından şair, yazar, ozan çıkar. Bizim Beşiktaş İlçe’de düzenlediğimiz sohbet toplantılarından, dost sofralarından tüm ahali tanır onun bu yönünü.

Aytek öyle izler bırakmış ki her birimizde, yazılacak, anlatılacak ne varsa dökmek olanaksız. Sayfalar az gelir. Bize düşen, saygı sevgi ve şükranlarımızı sunmak, partimizle, yoldaşlarımızla göğsümüz kabara kabara gözyaşlarımızı önümüzdeki yolu arıtmak için akıtmak. Şunun şurasında 60 gün kalmış seçimlere…. Dinleyelim yol arkadaşlarını ki, daha iyi tanıyalım onu, Aytek’in direnci, kararlılığı, sadakati, engin gönlü mihmandarlık etsin bize.

EN ÇOK GURUR DUYDUĞU İKİ ŞEY

Av. İbrahim Erdoğan, Vatan Partisi, Ulusal Kanal ve Aydınlık’ın avukatı. Mehmet Nuri Aytekin’in stajyeri ve çalışma arkadaşı:

“2006’dan beri Mehmet abiyle beraberim. Mezun olur olmaz yanına gitmiştim. Ulusal Kanal’ın avukatlarıydık. Bugüne kadar da devam ettik.

“Mehmet abinin en gurur duyduğu şey, Genel Başkanın ve partinin, dolayısıyla Ulusal Kanal ve Aydınlık’ın avukatı olmaktı. 2002’ye kadar Ankara’daydı. Ulusal Kanal kurulduktan sonra tayinini istedi, İstanbul’a geldi ve burada sıfırdan ofis kurdu. O dönem, Emcet abinin (Olcaytu) gazetedeki görevleri, sonrasında sağlık sorunları oldu. Ofisteki dosyaları düzenledi, takip etti, davaları organize etti.

“Kesintisiz olarak 20 yılı aşkındır partinin avukatı. Cep telefonu 24 saat açıktır. Yurdun her yanından onu ararlar. Mesela Şırnak İl Başkanı’na hakaret eden PKK/HDP yandaşı insanlar çıkar, hakaretlerine karşı Mehmet abi aranır. Biz buradan Şırnak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuruz. Ya da Mardin Ömerli’deki ilçe başkanımızın hukuki bir sorunuyla ilgilenir Mehmet abi, cep telefonuyla yönlendirir, dilekçe yazdırır…

“Partililer, parti çevresi insanlar… Hepsi için telefonu hep açıktı. Sorunları çözmek için elimizden geldiğince çalıştık.”

TEZVİRAT YAYINLARININ BELALISI

Av. İbrahim Erdoğan, acılı gününde övünçle anlatıyor Mehmet abisini: “Gurur duyduğu şeylerden biri de Ergenekon sürecinde tazminat davaları! FETÖ’nün hakim olduğu dönemde Zaman, Cihan Haber Ajansı, Samanyolu, Aksiyon dergisi vb. gibi şer odaklarının Parti önderliğine karşı tezvirat denilen yayınlarına karşı Mehmet abi bir başına hukuk mücadelesi verdi. Çoğunu yerel mahkemelerde kazandı. Sonuna kadar mücadele etti, Yargıtay nezdinde de tasdik ettirdi. Bir dönem Altan kardeşler, Hadi Uluengin, Cengiz Çandar gibi isimlerin olduğu tayfaya karşı hukuk mücadelesi verdi. Genel Başkanımıza, Partimize, Aydınlık hareketine karşı gerçek dışı yayınlara, hakaretlere karşı çatır çatır haciz kararları çıkarttı, uygulattı. Aslında Çiller dönemine kadar uzanır… Sonra, Mehmet Eymür’e karşı mücadele, hayatında çok önemli yer tutar. Eymür’e tazminatlar ödetti, aleyhimize açtığı davaları kaybettirdi, evine hacze gitti. Eymür’ün ifadesiyle, Mehmet abi ‘Perinçek’in militan avukatları’ndan biriydi… Cengiz Çandar’ın evini buldu, hacze gitti.

“FETÖ’cü Önder Aytaç’ın Ankara’daki evindeki eşyaları boşalttı. Çiller’in alkışçısı biri vardı, adamın piyanosunu kaldırttı. Sonra o kişi ağladı etti, Mehmet abi ona acıdı resmen, piyanoyu bıraktı.

“Bir başka örnek daha var. Türk hukuk tarihinde Akit’ten ilk hukuk tahsilatını yapan kişidir. Alavere dalavereyle farklı şirketleri adres gösteriyorlardı, onları açığa çıkartarak can yaktı.

“Son dönemde de sosyal medya üzerinden genel Başkan’a hakaret eden pek çok çarpıcı isimle uğraştı. CHP’li bir belediye başkanı Genel Başkan’a hakaretten dolayı sosyal medyada özür diledi. İYİ Partili bir başka belediye başkanı, Genel Başkanımızdan özür dilemek zorunda kaldı. Mehmet abinin bu iradesi sayesinde Genel Başkan’a ve Vatan Partisi’ne ‘hakaret serbestliğini’ geri püskürttük.

Aytek'imiz için bugün saat 15.30'da Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi'nde, Vatan Partisi İstanbul İl Başkanlığı önünde buluşacağız. Buradaki törenin ardından, ikinci vaktinde Taksim Camisi'nde kılınacak cenaze namazı sonrası memleketi Adana'ya uğurlayacağız.

HATA YAPMA LÜKSÜMÜZ YOK

“Onun dışında, partiden atılan kişilerin partiye karşı açtığı davaların hepsini kazandık. Onun tabiriyle partiye, başkana silah çekeni kurşunsuz bıraktık! Hukuk çerçevesinde karşılığını vermeye çalıştık.

“Bana öğrettiği başlıca ilke: Biz Parti’nin, Doğu Perinçek’in avukatlarıyız. Hata yapma lüksümüz yok. İnsanlar yanlış yapabilirler, ama partiden gelen insanlara yanlış yapılmaz.

“Pek çok insan okulu bitirir, ilk 5 yılında parti ve devrimci mücadele için çalışır, sonra düzene karışır gider. Mehmet abi 30 yıldır aynı çizgide devam etti. 5., 10., 20., 30’uncu yılında hep aynı çizgide partinin ve başkanın hukukunu savunmak için çalıştı. Mesasini buna hasretti. Parti ve partinin yakın çevresi birinci işiydi. Karadeniz’den bir il başkanının boşanan kızının nafka davası… Keşan’da bir partilimizin hapse giren çocuğunun savunması… Hiçbirini geri çevirmez, uğraşırdı. Bu bir çeşitlilik de getirdi. Bizim büro, bir tür hukuk kliniği, adeta acil servis gibiydi. Mehmet abimin hastalığı sürecinde şunu da anladım: Türkiye’nin her yerinden o kadar çok insanın hayatına dokunmuş ki… İyi haberini almak için insanlar defalarca aradı. Bu kadar tanınmasına, sevilip sayılmasına karşı çok da mütevaziydi. Çok çok üzgünüz.”

DİLEKÇENİN RUHU OLMALI

  • Zühre Genişel (Nazilli İlçe Başkanı, Öncü Kadın İl Başkanı)

“99’da mezun oldum. Staja Aytek’in yanında başladım, Öncü Gençlik’ten gelmiştim. Stajdan sonra da birlikte çalıştık. İstanbul’a tayini çıktı, çünkü Ulusal Kanal’ın yayın alanı genişlemişti. Hukuk işlerinin takip edilmesi gerekiyordu. Büroyu ikiye ayırmış olduk. Oturtuncaya kadar haftanın 3 günü İstanbul 4 gün Ankara’daydı. Gitti geldi. Tam 7 yıl beraber çalıştık.

“Benden istediği ilk dava dilekçesini hatırlıyorum. Sayısını unuttum, 8-10 kez yazmak zorunda kaldım. Mükemmeli arıyordu. En sonunda tamam oldu, dedim, dosyayı verdim. Okuduktan sonra kapattı, ‘Bu dilekçenin ruhu yok’ dedi. Teknik olarak her şeyi tamamlamışım, eksik göstersin yapayım da ruh nasıl verilir? ‘Partiyle ilişkin, partiye bağlılığın nerede? Partinin Türkiye’deki misyonu, ağırlığı, büyüklüğü yansımalı’… Ruh dediği şey buydu. ‘Müvekkilin, senin de inandığın davanın sahibi, onun dilekçesi’ dedi. 3-4 tur daha yazdım, sonunda kabul etti.

“Partiye yapılan saldırıları kararlılık ve cesaretle göğüslemek önemliydi.

“Saat kavramımız yoktu. Gece 2’de 3’te dilekçe yazdığımız çok oldu.”

ÖĞRENCİYKEN PARTİLİYDİ

Mehmet Nuri Aytekin, Aslen Şanlıurfalı’ydı, Adana’da büyüdü, Ankara’da okudu, İstanbul’da çalıştı. 80 sonlarından bu yana partili mücadelede yer aldı. İstanbul Beşiktaş İlçe üyesiydi. Oğlu Ekim Fırat kıymetlisiydi…

TAM BİR ADANALI İSTİKLAL’İN ÇOCUĞU

  • Selver Kaplan (Önceki Adana İl Başkanı)

Mehmet Nuri Aytekin Adana İstiklâl Mahallesi'nde yetişen mert, sözünün eri bir Aydınlıkçı... Tanıştığımızda Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisiydi Sosyalist Parti il binasına geldi. Adana'da miting düzenlemiştik, Genel Başkanımız Ferit İlsever’i miting alanına götürmekle görevliydik. Arabayı Aytek kullanıyor, fakat güvenlik görevlileri bizi takip etmesin diye hız yapıyor, korna çalarak yol istiyor. Ferit İlsever müdahale ederek sakin olmasını, kimseyi rahatsız etmemesini istiyor. Arkadaşımla ilk anımdır...

Yine öğrencilik yıllarında Adana’ya Sayın Erdal İnönü geldi, kapalı spor salonunda toplantı var. Mehmet Aytek bu toplantıda Amerikan bayrağını yaktı. Üzerinde takım elbisesi vardı…

GÖZÜ KARA KAHRAMAN

  • Ahmet Göktaş – Beşiktaş İlçe Başkanı

Ah benim yiğit, cesur, mert, iyi kalpli can arkadaşım… Hep örgütlü, örgütleyen, yola yoldaş bulan, yoldaş olan, bereketli sofralarımızın az, öz konuşan ama taşı tam gediğine koyan arkadaşım… Gladyo şeflerini tazminata mahkum ettiren, kapılarına haciz götüren, gözü kara kahraman arkadaşım! Şimdi kime ne diyelim? Artık ne yazsak, ne söylesek anlamsız, sorumlulukların omuzlarımızda, anıların taze kalacak. Şairimiz ne güzel söylemiş; Ölüm adın kalleş olsun, ruhun şad olsun değerli Arkadaşım.

EN GÜVENiLiR HABER KAYNAĞI

Aydınlık gazetesinde veya Ulusal Kanal’da yönetici olmak ateşten gömlek giymektir. Ortaya çıkarttıklar haberler, vatan hainlerinin, şer odaklarının sinir uçlarına dokunur. Her kimse o koltuklardan birine oturmuşsa, yolu adliyeye düşer. İşte o sert mücadelelerden geriye kalan birkaç anı…

MEHMET EYMÜR’ÜN BELALISI

  • Mehmet Sabuncu (Aydınlık gazetesi - Önceki Sahibi, eski Genel Yayın Yönetmeni)

En eski arkadaşlarımdan biridir… Çok değerli, devrimci bir arkadaşımızdı. Birlikte onlarca davaya girdik. Mesleki olarak zeki bir avukattı. Sorunu nereden çözeceğini hemen tespit eder ve onun üzerine yoğunlaşırdı. Mehmet Eymür'ün belalısıydı! Defalarca haciz götürdü. Hatta bir keresinde hacze gittiğinde, memurlarla birlikte evin kapısını çalıyorlar, fakat kapı açılmıyor. Çilingir çağırtırıyor ve kapıyı açıyorlar ki, Mehmet Eymür içerde oturuyor! Bunu bize defalarca gülerek anlatmıştı...

Mehmet Nuri Aytekin'i kaybetmek bizim için kabullenmesi çok zor bir olay… Ama merak etmesin, düşündüğü, savunduğu, uğruna mücadele ettiği bayrak hiçbir zaman yere düşmeyecek ve hedefine ulaşacaktır!

DÖRT DÖRTLÜK GÖREV ADAMI

  • Osman Erbil (Aydınlık Genel Müdürü)

Karakteriyle, davaya inancıyla, cesaretiyle tam bir Aydınlıkçı, dört dörtlük bir görev adamı. Aydınlık'ın en önemli faaliyeti yalanlarla savaşmak olduğu için hukuki alandaki sayısız çarpışmalardan kurumlarımızı başarıyla çıkardı. FETÖ kumpaslarında ilk günden itibaren, ekibindeki arkadaşlarla gece gündüz mücadele mevzisindeydi. Vatan Partisi'nin avukatı olarak zaten on yıllardır FETÖ'cülere kök söktürüyordu. Silivri'deki kahramanlık destanında önemli sorumlulukları olanlardandı. Türkiye düşmanlığı yapmış bütün kişiler, Vatan Partili Avukat Mehmet Nuri Aytekin'i iyi tanırdı.

“Mehmet abinin, zor bir meseleyle ilgili kapısını çaldınız. O'nda ‘Bu iş uğraştırır, zaman kaybetmeyelim’ diye bir yanıt yoktur. Anında kafasında seçenekler üretmeye başlar ve çıkış yolu sunar. Her meseleye mücadele açısından, partiye hizmet açısından bakardı. Partizandı. En çetrefilli konularda meseleye dalar ve kurumlarımızın menfaatini korurdu. Aydınlık'ın avukatı olarak Mehmet abiyle birlikte çalışmaktan, O'nunla arkadaş olmaktan büyük keyif duydum. O'nu çok erken kaybetmenin derin acısını yaşıyoruz. Yeri kolay doldurulamaz. Bayrağını daha yukarı, zirveye çıkaracağız.

HER ZAMAN BİR ÇIKIŞ YOLU VARDI

  • Adnan Türkkan (Ulusal Kanal Genel Müdürü)

Mehmet Nuri Aytekin ile 20 yıl önce Ankara’da parti genel merkezinde tanışmıştım. Benim gibi birçok Öncü Gençlik üyesinin ne zaman ‘başı derde’ girse ilk kapısını çaldığı kişilerdendi. Sadece siyasi davalarla ile ilgili değil her sorunumuza el atmaya, çözüm bulmaya çalışırdı. Mehmet abi için her zaman bir çıkış yolu vardı. En olumsuz durumlarda bile devrimci bilincini hukuk birikimi ile birleştirip çözümler üretirdi. Ergenekon duruşmalarında olsun, TGB davalarında olsun hep yanımızda, önümüzde idi. Olaylara, kişilere hep Vatan Partisi’nin gözünden bakardı. Partiye sıkı sıkıya bağlıydı. Her şeyi konuşabilirdiniz, her şakayı yapabilirdiniz, ama asla partiye laf söyleyemezdiniz yanında. Erken kaybettik. Bize Partiye sarsılmaz bağlılığı miras kaldı.

BEKENBEY SOYUNDAN

  • Nadir Temeloğlu (Aydınlık gazetesi, Sorumlu Müdürü)

Mehmet Nuri Aytekin, Bekenbey'in (*) soyundandır. Onun topuzu vatan sevgisiydi, gürül gürül akan yüreğiydi. Türk milletine kumpas kuranlara karşı kullandı onu. Adaletinin terazisi, milletiydi. Hep örgütlüydü. Silivri duvarlarının yıkılmasında, Ergenekon'dan tekrar çıkmamızda yol gösterici oldu. Bir haber yaparken, gece gündüz ona danışırdık. Haberlerimizin hukuki boyutunu enine boyuna ölçerdi. Terazisinin kefeleri hassastı. Aydınlık'ın en güvenilir haber kaynaklarından biri olmasında, o hassas terazisinin ve topuzunun büyük payı vardır. İşin içine hukuk girdiğinde kaya gibi sertti ama iş arkadaşlığa gelince... Yüreğinin kefeleri güldendi.

HUKUK CEPHESİNİN ASKERİ

  • Irmak Mete (Aydınlık Yazı İşleri Müdürü)

Muhabirliğe ilk başladığım zamanlar büroda adını duyardım; Aytek geldi, Aytek gitti. Onun avukatlık bürosu o zaman İstiklal Caddesi'ndeydi. Bir gün bana denk geldi. Bir haber varmış, Aytek'le görüşülecek. Büroyu bulup yanına gidince ilk tanışma tedirginliği, endişe, ne varsa gitti. Sesi serttir, çok iyi kullanır. Başta bir korkutur adamı. Ama sonra pos bıyıkların arkasından babacan bir adam çıkar. Dava bilmem, dosya bilmem, hukuk bilmem... Ne sorduysam anlattı, kavrayana kadar sordum, kavrayana kadar yanıtladı. İlk yargı haberlerimde öğretmenim Aytek...

Sonra ne zaman Aytek'lik bir şey olsa gönüllüyüm. Koşa koşa giderdim bürosuna. Hem habere hem sohbete. Hem haber kaynağım, hem abim, arkadaşım. Dert bile dinlerdi. Şakana bozulmaz gülerdi. Böyle dolu dolu gülerdi hem de. Muhabbeti insanı sarardı, yanında zaman nasıl geçer anlamazdım.

Her dosyasına hakim, en ufak hakaret davasına bile. Dosya bir FETÖ'cüyleyse kim tutar onu. Bir PKK destekçisiyle... Hele bir de mahkum edilmişse, bir gurur, bir övünç. Hukuk cephesinin askeriydi. Kılıcı keskindi.

(*) Bekenbey: Türk mitolojisinde Adalet Tanrısı. Yeryüzünde adaleti sağlar. Adil insanları korur. Yarganlar (yargıçlar) doğru kararlar verebilmek için kendisinden yardım isterler.

Sonraki Haber