BRICS, ŞİÖ ve Türk dış politikasında kırılma sancısı

Gücün tek bir hegemon tarafından domine edilmesi yerine birçok önde gelen devlet arasında dağıtıldığı, daha adil çok kutuplu bir dünya düzeninin ortaya çıkışı, Türkiye için önemli fırsatlar sunmaktadır

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yer yer kırılmalar yaşansa da Türkiye’nin jeopolitik stratejisi, NATO üyeliği, Avrupa Birliği üyeliği hedefi ve Batılı ülkelerle stratejik ortaklıklar ile karakterize edilen Batı bloğu ile uyumlu olmuştur. Ancak son dönemdeki jeopolitik dinamikler ve iç siyasi değişimler bu yönelimin yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır. Avrasyacılığa geçiş sadece taktiksel bir manevra değil, aynı zamanda Türkiye’yi gelişmekte olan Avrasya coğrafyasında önemli bir oyuncu olarak konumlandırmayı amaçlayan stratejik bir yeniden yönelimdir.

Türkiye’nin dış politika duruşu, Batılı uzmanların deyimiyle “tarihten günümüze ölçülmesi hayli zor” konulardandır. 3-4 Temmuz’da Astana’da Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9-11 Temmuz’da Washington’da düzenlenecek NATO’nun 75. yıl dönümü zirvesine de katılacak olması bu durumun bir özeti.

Erdoğan’ın bu iki Zirve’nin arasında Azerbaycan’daki Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne de katılacağı söylenmişti ancak son anda program değişikliği ile bu iptal edilerek Türkiye ile Hollanda arasında oynanacak olan 2024 Avrupa Şampiyonası Çeyrek final maçı için Almanya’ya gideceği açıklandı.

Bütün bunların içinde şüphesiz en dikkat çekici ise, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın haziran ayı başında yaptığı Çin ziyaretinde Pekin’de bir düşünce kuruluşunda “BRICS, AB’ye alternatif olabilir” sözleri üzerine Erdoğan’ın BRICS’in kardeş kuruluşu diyebileceğimiz ŞİÖ Zirvesi’ne katılımı ve Putin ile beraber Xi Jinping ile görüşmesiydi.

Rusya lideri Putin’in ilk olarak 2022’de, şimdi de birkaç gün önce Astana’daki ŞİÖ Zirvesi’nde tekrar belirttiği şu sözlere kulak verelim: “Bundan kaçamazsınız. Tek kutuplu dünya düzeni, korumak için her türlü yolun denenmesine rağmen sona ermiştir.”

BATI’YA KARŞI ŞİÖ KARTI MI?

İlk olarak 2013 yılında, o dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Erdoğan, AB ile müzakerelerin tıkandığını belirterek “Bizi Şanghay Beşlisine alın dedim” demişti.(1) Benzer şekilde Erdoğan, 2016 yılında “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım fikrine takılıp kalmaması ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi başka fırsatlara bakması gerektiğini” ifade etmişti.(2) Erdoğan’ın benzer açıklamaları BRICS için de mevcut. 2018 yılı temmuz ayında Birliğin 10. Zirvesi için Güney Afrika’ya giden Erdoğan, daha da ileri giderek “BRICS’e T harfi de eklensin” çıkışı yapmıştı.(3)

Türkiye’nin özellikle 2016 yılında Amerikancı-FETÖcü darbe girişimiyle zirveye ulaşan Batı ile uzlaşmaz çelişkileri neticesinde, git gide daha fazla şekilde dış politikasında “eksen değişikliği” tartışmaları arttı. Elbette bunu “BRICS ve ŞİÖ kartları Batı’ya karşı koz olarak kullanılıyor” şeklinde değerlendirenler de var. Bütün bunlara ek olarak Türkiye’nin bir yandan Rusya’dan S-400 alması diğer yandan Kiev rejimine askeri mühimmat satışlarını da eklersek Türk dış politikasının çıkmazı ortaya daha net çıkıyor.

BATI BLOĞUNDAN KOPUŞUN SANCILARI

“Batı bloğu” terimi, Soğuk Savaş döneminde (1947-1991) Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki ülkeler grubunu ifade etmektedir.(4) Türkiye, Kore Savaşı’na müdahil edilerek NATO üyesi yapıldı ve “Küçük Amerika” süreci başlatıldı. Bu, Türkiye’nin yalnız askeri olarak değil başta siyasi ve ekonomik olarak kuşatılması anlamına geliyordu.

Sayın Doğu Perinçek’in sürekli olarak hatırlattığı De Gaulle önderliğinde Fransa, Mart 1966 tarihinde NATO’nun askeri kanadından ayrıldığını açıkladı ve NATO Başkomutanlık Karargâhı dâhil tüm NATO üs ve tesislerini Fransız topraklarından söküp attı. Nedenini De Gaulle’nin ağzından dinleyelim: “NATO, bir savunma örgütü değildi, ABD’nin NATO üyelerini kontrol örgütüdür.”

Strateji kurmak için, önce bir programın olması gerekir ve strateji de bu programa göre kurulur. Türkiye’nin son dönemde 15-16 Temmuz darbe girişimi, ekonomik yaptırımlar, PKK-PYD’nin silahlandırılması ve Suriye’nin kuzeyinde devletleştirme sürecine sokulması, Ege’de Yunanistan’da açılan askeri üsler üzerinden Amerikan emperyalizmi ile içte ve dışta karşı karşıya gelmesi, Batı’dan kopuş sancılarını da beraberinde getirdi. PKK ve FETÖ’ye karşı duruş ülkemizin bağımsızlığı için ne kadar önemliyse Türkiye’nin dış politikada kendi çıkarlarına uygun, mazlum devletlerden yana tavır alması da o kadar önemli.

Bütün bunların yanında, bağımsız ekonomi politikalarının uygulanması da destekleyici unsur. İşte bütün bu unsurlardan biri eksik olunca doğru program da olmuyor ve strateji de buna uygun şekilde noksan kalıyor.

Soğuk Savaş 1991’de sona ermiş olsa da “Batı bloğu” terimi, tarihsel olarak müttefik ve “ezen devletler” olan bu ülkeleri tanımlamak için hâlâ kullanılmaktadır. ABD dünyayı, bu “Batı bloğu” merkezinde tek kutuplu bir dünya düzenine dönüştürmüştü.

Sovyetlerin çöküşünden sonra ABD tarafından ilan edilen “tek kutuplu düzen”, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren uluslararası düzen açısından geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki birçok ülke artık alternatif bir düzen talep ediyor ve dünya düzeni “çok kutuplu” bir yapıya doğru evrildi.

Rusya lideri Putin’in ilk olarak 2022’de, şimdi de birkaç gün önce Astana’daki ŞİÖ Zirvesi’nde tekrar belirttiği şu sözlere kulak verelim: “Bundan kaçamazsınız. Tek kutuplu dünya düzeni, korumak için her türlü yolun denenmesine rağmen sona ermiştir.”(5)

Türkiye’nin bugün önünde duran çözüm, bu doğru programı savunan ve ülkemiz emekçisini, üreticisini ekonomik olarak sömüren, askeri olarak kendisini tehdit eden ve bölücü örgütleri silahlandırarak üzerimize süren, kültürel olarak LGBTİ ajandasıyla çocuklarımızı, geleceğimizi ve aile yapımızı bozmaya çalışan Amerikan emperyalizmine karşı Asya’da dostlarıyla buluşmasıdır.

Çözüm, doğru programı savunan Vatan Partisi’nin doğru stratejisinde hayat bulmayı beklemektedir. Bu, Türkiye’nin, Batı’ya, NATO’ya, AB’ye alternatif araması değildir. Oradan kesin bir kopuşla, yeni insanı, erdemli ve başı dik uygarlığın yükselişini selamlamaktır. Türkiye, Asya’dan yükselen daha adil, eşitlikçi, ülkelerin içişlerine saygılı Yeni Uygarlığın uluslararasılaşması çabasında öncü konumlar almalıdır.

Kaynaklar:

(1) TRT. “Bizi Şangay Beşlisine alın AB’den ayrılalım”. 26 Ocak 2013. https://www.trthaber.com/haber/turkiye/bizi-sangay-beslisine-alin-abden-ayrilalim-72374.html
(2) Reuters. “Fed up with EU, Erdogan says Turkey could join Shanghai bloc. 20 Ekim 2016. https://www.reuters.com/article/idUSKBN13F0D1/
(3) Türkiye Gazetesi Avrupa. “Tarihi teklif: BRICS’e ‘T’ harfi eklenebilir”. 29 Temmuz 2018. https://turkiyegazetesi.de/tarihi-teklif-bricse-t-harfi-eklenebilir/
(4) “Western Bloc.” In The Cold War: A Global History, 1947-1991, edited by John Smith, 25-42. Chicago: University of Chicago Press, 2005.
(5) TASS. “Unipolar world order gone forever, Putin says”. 17 Haziran 2022. https://tass.com/politics/1467581

Sonraki Haber