İhracat tek başına başarı mıdır?
Dış ticaret verilerine göre Türkiye, 2023 yılında ihracat rekoru kırdı. Ücretlilerin alım gücü ve milli gelirden aldığı pay düşerken ihracatın tek başına başarı olup olmayacağını değerlendiren iktisatçılar, ihracatı tek başarı gören modelle yükün ücretlilere yıkıldığını söyledi
Ticaret Bakanlığının öncü verilerine göre 2023 yılında ihracat 2022’ye göre yüzde 0,6 artarak 255 milyar 809 milyon dolara ulaştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu veriyi Cumhuriyet tarihinin rekoru olarak açıkladı. 2023 Aralık'ta dış ticaret açığı yüzde 37,1 düşüşle 6,1 milyar dolar olarak kaydedildi. 2023 yılının tamamında ise dış ticaret açığı 106 milyar dolar oldu. Dış ticaretin verilerinin açıklanmasından ardından ihracatın, kalkınmaya hizmet edip etmediğinden bağımsız şekilde tek başına bir başarı olup olmadığı tartışmaları gündeme geldi. İktisatçı Prof. Dr. Ercan Enç ve İktisatçı Prof. Dr. Serap Durusoy, ihracat artarken ücretlilerin alım gücü ve milli gelirden aldıkları payının düşmesinin nedenlerini ve ihracatın tek başına hedef olup olamayacağını değerlendirdi.
İŞÇİ MALİYETLERİNİN REKABETE ETKİSİ
Ülke ekonomisinin değerlendirilmesi ile halkın çeşitli kesimlerinin durumunu değerlendirmenin farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Enç, şöyle devam etti:
'‘Büyümeden kimler yararlandı, gelir dağılımı bozuldu mu? Belli kesimler büyümeden daha fazla pay aldı.’ Bunlar ayrı analiz meselesi. Toplumun çeşitli kesimlerinin durumları, birbirlerinden farklı. Dış ticaretin büyümeye katkısı yüzde 0,3. İşin ithalat tarafına bakmazsanız, ihracattaki artış ülke gelirinin arttığı anlamına gelmez. Dünya çapında ihracata bakacak olursak işçi maliyetleri toplam maliyet içinde çok önemli değildir. Dünyanın en çok ihracat yapan ülkeleri Çin, Almanya, ABD, Japonya gibi ülkelere baktığımızda ücretler bizden çok daha fazla. İhracatta iş gücünü maliyetlerinin düşüklüğü tek başına veri değildir. Bizde de toplam maliyetler içinde enerji maliyetleri vb. iş gücü maliyetlerinden çok yüksektir. Bu ‘İş gücü maliyetleri ihracatta rekabetçilik önlüyor.’ söylemi Mehmet Şimşek politikasına gerekçe uydurmaktır. Enflasyonun yükünü de sorumluluğunu da talep fazlalığı diyerek emekçinin üzerine yıkmaktır. Ülkelerin ihracatları ile ücretleri arasında böyle bir ilişki yok. Üretimin yapısı asıl önemli olandır. “Ücretlerin milli gelirden aldığı pay düşüyor. Ücretlilerin alım gücü ve milli gelirden aldığı pay düşerken, ihracatın artması tek başına bir başarı değildir. Göz boyamadır. İktisadi politikaların amacı geniş kitlelerin refahını, alım gücünü artırmaktır. Şu an ise gelir dağılımı bozuluyor. Ekonomi büyümüşse vatandaşların gelirleri artmıştır. Ancak enflasyon ne kadar yüksekse gelir dağılımı o kadar bozulur. Vatandaşın geçimi başka şey, ekonominin büyümesi başka şey.”
‘GELİR ADALETSİZLİĞİ BÜYÜDÜ’
İhracatı tek hedef olarak belirleyen model sonucunda gelir dağılımı adaletsizliğinin büyüdüğünü vurgulayan Prof. Dr. Serap Durusoy, şu ifadeleri kullandı:
“Cari açığın kapanmasında önemli bir katkı oluşturan dış ticaret açığının OVP tahmininin altında gelmesi hiç kuşku yok ki ekonomi yönetimince memnuniyetle karşılandı. Her ne kadar ekonomi kurmayları enflasyonu önlemede kararlı olduklarını hatta birinci önceliğin enflasyon olduğunu belirtse de, daha önceki ekonomi modelinde benimsenen cari fazla yaratılarak büyüme politikasından da vazgeçilmiş değil. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı da bunu sıklıkla dile getiriyor. 2023 Yılı Dış Ticaret Rakamı Programı’nda yaptığı değerlendirmede üretim, istihdam ve ekonomik büyümeden taviz vermeden enflasyonu indirmeyi hedeflediklerini ifade etti.
‘Bütün dünya küçülürken biz büyüyebilir miyiz?’ sorusunu sormamız gerekiyor. Zira Türkiye’nin büyümesinde dış faktörler ve dış talep koşulları önemli bir belirleyici olmakla birlikte sürdürülebilir büyümenin temel itici gücü de ‘düşük enflasyon’. Dün İstatistik Kurumu aralık ayı enflasyon rakamını açıkladı. Ancak enflasyon rakamı kimseyi ikna edemiyor. Çünkü enflasyon beklentisini kırmak ekonomi politikasının en zor yanını oluşturuyor. Ayrıca önümüzdeki dönemde enflasyon yükselişini devam ettirecek nedenler var. Politika faizi yüzde 42’ye getirilmesine rağmen Aralık 2023 enflasyonu 22 yılın en yüksek seviyesini gördü. İhracatı tek başına hedef olarak benimseyen model enflasyonu fren tutmaz bir seviyeye taşımakla kalmadı, enflasyonun önemli yan etkisi olan gelir dağılımı adaletsizliğini de büyüttü. Asgari ücretteki beklentilerin altında kalan artış ve açıklanan enflasyon rakamı sonrasında netleşen memur ve emekli ücretlerindeki artış ne yazık ki emekli, asgari ücretli ve asgari ücretin altında ücret alan yaklaşık 20 milyon insanın açlık sınırının altındaki gelirle yaşamak zorunda kalmasını engelleyemediği gibi gelir dağılımı adaletsizliğini daha da görünür hale getirdi.”