İki çizgi iki üniversite: ODTÜ

Milli değerlere ve bayrağa bağlı olduğunu iddia eden bir yönetim böyle davranamaz. ODTÜ Rektörlüğü son yaşanan olayda turnusol kâğıdı gibi hangi çizgide olduğunu gösteriyor. Kimden korkuyorlar, neyi hedefliyorlar bilmiyoruz ama şunu bilmeleri gerekiyor: ODTÜ’de vatanseverlerin çizgisi kazanacak.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) Savunma Sanayi Topluluğu’nun (SST) düzenlediği etkinliğe yapılan saldırıyla ilgili tartışma sürüyor. Sosyal medyada, gazetelerde, üniversitelerde ODTÜ’nün durumu konuşuluyor. ODTÜ’nün ve yönetiminin içinde bulunduğu durumu kavramak ve doğru yorumlamak içinse bir yanda vatanseverlerin, diğer yanda neoliberal yaratıcı yıkıcıların olduğu iki çizgiyi anlamak gerekiyor.

ODTÜ’DEKİ İKİ ÇİZGİ

Türkiye’de olduğu gibi ODTÜ’de de bir saflaşma var. Bu iki çizgi mezunlar, akademisyenler, üniversite çalışanları ve öğrenciler üzerinden açıklanabilir.

Mezunlar: Bir yanda ülkesini yurt içinde ve yurt dışında gururla temsil eden, akademide olsun devlette veya özel sektörde olsun ülkenin sorunlarıyla yakından ilgilenen ODTÜ mezunları var. Ürettikleriyle ülkemizi ileri taşıyorlar. Konumuz olan savunma sanayinden örnek vermek gerekirse Linkedin verilerine göre sadece ASELSAN’da daha önce çalışmış ya da halen çalışmakta olan 9 bin 567 kişiden 2 bin 175’i ODTÜ mezunu. Sektördeki ilk beş firma bile incelendiğinde sonuç şu: Her 20 ODTÜ mezunundan biri Türk Savunma Sanayi’nde çalışmış ya da halen çalışıyor.

Öbür yanda Türkiye’ye karşı hiçbir sorumluluk hissetmeyen, ülkeden kaçmayı ilericilik olan gören bireyci mezunlar var. Ülkelerini karalayarak yükselmeye çalışıyorlar.

Akademisyenler ve Üniversite Çalışanları: Bir yanda öğrencilerine “Siz bu ülkenin geleceğisiniz.” diyen, bilimsel çalışmalarda öncü, Atatürkçü ve vatansever ODTÜ akademisyenleri var. Türkiye’nin önünü açan çalışmalarla göğsümüzü kabartıyorlar. Savunma sanayinde de sektör-üniversite iş birliğiyle onlarca yüzlerce araştırmaya imza atıyorlar. Öbür yanda üniversiteden temizlenmeyen barış akademisyenleri var. Neoliberalizmin politikalarını üretip öğrencilerin beynine işlemeye çalışıyorlar, devlet düşmanlığında başı çekiyorlar.

Bir yanda öğrencilerin dostu, üniversitenin başarılarını ve vatansever gençlerin etkinliklerini maddi manevi destekleyen çalışanlar var. Öbür yanda Savunma Sanayi Topluluğu’nun adını “Savaş çağrıştırıyor.” diyerek beğenmeyen pek muhalif memurlar var.

Öğrenciler: Bir yanda başta TGB olmak üzere vatansever öğrenciler var. “Ülkenin geleceği” olan bu gençler lisans seviyesinde bile başarıdan başarıya koşuyor. Yazıyorlar, çiziyorlar, üretiyorlar. Hem derslerde hem topluluklarda ülkenin geleceği için çalışıyorlar. SST çalışmasıyla sektörün öncülerini öğrencilerle buluşturuyorlar.

Öbür yanda “ODTÜ öğrencileri” olarak geneli temsil ettiğini iddia eden bir avuç sahte solcu var. Yaratıcı yıkıcılık planlarının parçası olarak nerelerden fonlandıklarını bildiğimiz, öğrencinin gözünde uzak durulması gereken marjinal gruplar olmaktan öteye gidemeyen kuklalar. “TSK kimyasal silah kullanıyor.” diye pankart asan da SST’nin Savunma Sanayi Zirvesi’ne saldıran da bunlar.

ÜNİVERSİTEYE ODTÜ DIŞINDAN BAKIŞ

ODTÜ’deki son duruma ve iki çizgiye bakarken üniversite dışındaki unsurların da sorumlu davranması gerekiyor. Medyanın, devletin ve toplumun çeşitli sorumlulukları var.

Medya: SST’nin etkinliğine yapılan saldırı da daha önce üniversitede yaşanan başka olaylar da medyada geniş yankı buluyor. Burada medyaya düşen sorumluluklar şunlar: Birincisi, yaşanan olayın taraflarının açıkça ifade edilmesi gerekiyor. Bir tarafta PKK vb. terör örgütlerinin öncülüğündeki sahte solcular var, diğer tarafta vatansever ODTÜ öğrencileri var. Burada PKK’nın ismini geçirmemek yalnızca karşı tarafa yarıyor. İkincisi, PKK güdümündeki sahte solcuların “ODTÜ öğrencileri” olarak genellenmemesi gerekiyor. Yukarıda anlattığımız gibi bu üniversitede vatansever öğrenciler, akademisyenler, çalışanlar da var ve ODTÜ’nün genelini bunlar temsil ediyor. Üçüncüsü de ODTÜ’deki vatansever çalışmaların kamuoyuna daha fazla duyurulması, etkinliklerin çokça haberleştirilmesi gerekiyor. Karşı tarafın yaratmaya çalıştığı “yıkıcı muhalif ODTÜ” algısı ancak ODTÜ’ye sahip çıkarak yıkılabilir.

Devlet ve Toplum: Devlet, ODTÜ’de yaşananların ve dahil olan unsurların kimler olduğunun apaçık farkında. Burada polisin de YÖK’ün de ilgili bakanlıkların da harekete geçmesi gerekiyor. Ankara’nın göbeğini küçük Kandil sanarak hareket edenlere göz açtırarak terörle mücadele yapılamaz. Üniversiteleri vatanseverliğin ve bilimin kalesi yapmak için ilgili kurumlar üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli. Aynı şekilde toplumun da bilinçli olması gerekiyor. ODTÜ öğrencilerinin üstüne titreyen büyükler, kendilerine “muhalif öğrenciler” olarak pazarlanmaya çalışılanların tuzağına düşmemeli. “ODTÜ yıkılsın.” diyenler de ODTÜ’nün terör yuvası değil bilim yuvası olduğunu görmeli.

ODTÜ YÖNETİMİ ÇİZGİNİN NERESİNDE?

Mevcut durumda ODTÜ yönetimi nerede duruyor? Sorunun yanıtı yaşanan son olayda apaçık ortada. Tarafsız olduğunu iddia eden ODTÜ yönetimi, iki çizginin kırılma noktalarından kırılıyor.

SST Etkinliğinin Ertelenmesi: Okulun resmi topluluğunun öğrencilerle savunma sanayinin 20 firmasını bir araya getirdiği etkinlik, PKK’lı ve terör destekçisi bir grup tarafından basılıyor. Daha önce birçok olayda polisi okula çağıran ODTÜ Rektörlüğü polisi çağırıp grubu dağıtmak bir yana dursun, etkinliğin düzenleyicilerinin okula girişine engel olup onların önüne özel güvenliği dikiyor. Sonuç: Etkinliğin yapılacağı ODTÜ’nün en prestijli salonu KKM talan ediliyor, katılımcı firmaların stantları parçalanıyor, etkinlik sahnesine zarar veriliyor. Rektörlük etkinliğin yapılmasını engelleyen vandalları durduracağına çözümü bu etkinlik dahil tüm topluluk etkinliklerini ileri bir tarihe ertelemekte buluyor.

Daha Önce Olaylara Karışılanlara Verilmeyen Cezalar: PKK’lı ve terör destekçisi grubun içinde kimin ODTÜ öğrencisi olduğu kimin dışarıdan geldiği Rektörlüğe bağlı İç Hizmetler tarafından açıkça biliniyor. Çünkü bu ilk vukuatları değil. Daha önce de 29 Ekim’lerde, 18 Mart’larda vatansever öğrencilerin etkinliklerine saldıran hatta öğrencileri darp eden vandallar basit “kınama” cezalarıyla geçiştiriliyor. Geçmişte okul içinde ve dışında suç işleyen teröristler okuldan atılmıyor. ODTÜ’lü olmadığı halde her olayda akademisyen misafir sistemi aracılığıyla okula sokulan örgüt militanları bilindiği halde, onları içeri sokan akademisyenlere hiçbir işlem uygulanmıyor.

Vatansever Öğrenciler “Dışarıdan” Teröristler “ODTÜ’den”: ODTÜ yönetiminin bu yaptıkları (yapmadıkları da denebilir) yetmezmiş gibi bir de fiyasko açıklamalar yapılıyor. Açıklamalarında okulun resmi topluluğunun yaptığı izinli etkinliği basan terör destekçilerini “etkinliğin gerçekleşmesine engel olmak isteyen bir grup öğrenci” olarak, okulun içine almadıkları topluluk yöneticilerini ve etkinlik katılımcılarını ise gizemli bir şekilde “dışarıdan davet edilen kişiler” olarak tanıtıyorlar. Öğrencilerini “şiddetsiz ve yapıcı iletişime” davet eden ODTÜ Rektörlüğü bununla da kalmayıp etkinliğin düzenleyicisi olan ve gerçekleri söyleyen mağdur öğrencileri soruşturmayla tehdit ediyor.

Milli değerlere ve bayrağa bağlı olduğunu iddia eden bir yönetim böyle davranamaz. ODTÜ Rektörlüğü son yaşanan olayda turnusol kâğıdı gibi hangi çizgide olduğunu gösteriyor. Kimden korkuyorlar, neyi hedefliyorlar bilmiyoruz ama şunu bilmeleri gerekiyor: ODTÜ’de vatanseverlerin çizgisi kazanacak. Savunma sanayi de dahil olmak üzere tüm çalışmalar, araştırmalar ve etkinlikler artarak devam edecek. Mezunuyla, akademisyeniyle, çalışanıyla, öğrencisiyle ODTÜ, bilimin, aydınlanmanın ve vatanseverliğin kalesi olacak. Yanlış çizgiyi seçen yönetim ise çizginin diğer tarafıyla birlikte son bulacak.

Sonraki Haber