İkinci genel merkez için görev başına

TURHAN ÖZLÜ

İstanbul gibi bir kentte ihtiyaca uygun bir siyasal merkez inşa etmek, Vatan Partisi için her dönem çok önemli bir uğraş olmuştur. İstanbul nüfusu ve sanayisiyle birlikte siyasetin de merkezidir; İstanbul İl merkezimiz her zaman ikinci bir Genel Merkez gibi işlev görmüştür.

Yönetici ve üyeleri emekçi ağırlıklı olan bir parti için siyasal çalışma akşam saatleri ve hafta sonu yoğunlukludur. Bu nedenle iş hanları ve iş merkezleri uygun olmuyor. Mesken ruhsatlı binalar da hukuken siyasal parti faaliyeti için kullanılamıyor.

Çeşitli nedenlerle sık sık yapılan yer değişikliği, ekonomik yüküne ilave olarak siyasal çalışma ve kurumsallaşmada ciddi sorunlar yaratıyordu.

Daha da önemlisi şudur: Televizyon yayıncılığına da başlamıştık ve uydu yayınına dahil olarak bir an önce ulusal çapta yayın olanağına sahip olmayı hedefliyorduk. Bunun için de merkezi bir bölgede uygun bir mekan gerekiyordu. Sadece TV yayını değil, Aydınlık gazetemiz ve diğer kurumlarımız için de böyle bir ihtiyaç vardı.

İşte bu koşullarda; 1995 yılında, yeni ve farklı bir seçenek ortaya çıktı. İstiklal Caddesi'nde, ağırlıklı olarak kamu ve özel vakıfların sahibi olduğu 9 dairelik bir tarihi bina bütün bu ihtiyaçlarımız için uygundu.

‘İşte aradığımız yer bu’ dedik ve seferberlik başlattık

Binayı görür görmez, o terk edilmiş haline karşın, "İşte aradığımız yer bu" dedik ve kolları sıvadık; ilçe örgütlerimiz ve üyelerimizle birlikte seferberlik başlattık.

Partimize güveniyorduk, başaracağımıza emindik.

İlk anda 5 daireyi kiraladık. Kalan dört daire için de ileride kiralama; hatta binanın tamamına sahip olma olanağımız da vardı.

YAĞMUR SULARI ÇATIDAN GİRİŞE AKIYORDU

Kiraladığımız beş daire uzun süredir kullanılmıyordu. Bina ile birlikte her taraf harabe halindeydi. Kimsesizlerin, tinerci diye anılan bağımlı kişilerin geceleri ve özellikle kış aylarındaki barınma alanıydı. Sofalar, ahşap kapı ve pencereler, hatta binanın çatısı zaman içinde tamamen sökülüp tenekeler içinde ısınma amaçlı yakılmıştı.

Evet, kimsenin bırakalım kiracı olmayı, içeri bile girmeye çekineceği, kapısı bacası olmayan virane bir binaydı bu.

Yağmur suları katları aşarak aşağıya, giriş katına kadar iniyordu.

Başta genel başkanımız Doğu Perinçek olmak üzere Partimizin yönetimi ve üyeleri ile büyük bir seferberlik başlattık. Genel Başkanımız yerin tutulmasından başlayarak her aşamada başımızda oldu; destek oldu; güç verdi.

SIFIRDAN YÜKSELTTİK

Bir büyük imece hareketiydi bu. Duyan geliyordu; kolları sıvayıp işe girişiyorlardı. Gün boyu piyasada ter döküp, akşamları gelen de çoktu. Özellikle hafta sonları sayı artıyordu.

Mimar ve mühendis arkadaşlar gece gündüz çalışarak projeleri hazırladılar. Bina temelden çatıya çelikle güçlendirildi. Tonlarca çelik kullanıldı.

Elektrik ve su tesisatları da yoktu veya kullanılmaz haldeydi; tamamı yenilendi. Yeniden doğalgaz, kombi ve kalorifer sistemi kuruldu.

Parti görev edindi, sahiplendi ve yaptı

Çatı ustaları, demirciler, kaynakçılar, duvarcılar, sıvacılar, elektrik, su ve doğalgaz tesisatçıları... Bir binada ne varsa, her meslekten parti üyelerimiz ve dostlarımız kimi zaman sabahlara kadar çalıştılar.

TARİHİ KAPILAR ASLINA UYGUN ONARILDI

Tarihi binanın yakılmaktan kurtulan sanat eseri ahşap, tarihi kapı, pencere ve dolapları Sinoplu marangoz rahmetli Ayhan Ünder ağabeyimizin karşılıksız emekleriyle onarıldı. İleri yaşına rağmen binaya tezgâhını kurdu ve günlerce çalışarak aslına uygun olarak onardı; yeniledi. Kıt imkânlarına karşın malzeme ve işçilik bedeli talep etmedi.

HALİL ALKAN'IN ALIN TERİ

Binanın kabarmış ve yer yer dökülmüş haldeki iç sıvalarının tamamı söküldü ve yenilendi. Emek kahramanlarımızın başında Halil Alkan geliyordu. Binanın tüm sıvaları neredeyse onun elinden çıktı. Günün birinde bir ad verilecek olursa "Halil Alkan binası" çok yakışacaktır.

Kaybettiğimiz, her biri emek kahramanı arkadaşlarımız Hüseyin Mert, Nizamettin Şen ve Mahmut Şen'i anmadan olur mu? Tabi yaşayan arkadaşlarımızın adlarını yazmıyoruz.

Binaya giren her partili sırtına bir torba kum aldı çıktı; inerken de boş inmedi; bir çuval moloz yüklendi.

Kamyonlarca moloz atıldı. İstiklal Caddesi'ne açılan sokağımız defalarca tıka basa moloz çuvallarıyla doldu ve boşaldı.

Onlarca ton kum, çimento, tuğla, fayans, demir-çelik vb. inşaat malzemesi indirildi, asansörsüz 5 katlı binaya taşındı.

TÜRKÜLERLE, ISLIKLARLA, GÜLERYÜZLE İMECE

Parti kasasından ödeme yaparak malzeme aldığımız çok enderdi. Her ihtiyacımız parti üyelerimiz ve vatansever dostlarımız tarafından karşılandı.

Kimsenin burnu kanamadı, görev tamamlandı.

Sokağa ve bina merdivenlerine dizilen 100 kadar kişinin türküler marşlar eşliğinde, elden ele üst katlara tuğla çıkarma imeceleri unutulur gibi değildir. Defalarca tekrarlanan imeceler adeta bizim kimliğimiz oldu; hâlâ hikâyeleri konuşulur, anlatılır.

Ulusal Kanal'ın ve Aydınlık gazetemizin bugünlere gelmesinde de imece hareketleri belirleyici oldu.

1995 yılı sonbaharında başlayan yoğun çalışma içinde 10 ay gibi bir sürede 5 daire, çatı salonu ve teras tamamlandı. Temmuz 1996'da Partimizi ziyaret eden Küba Parti heyetini yeni mekânımızda ağırladık.

Aylar süren bilinçle ve gönülle yapılan çalışmada kimsenin burnu kanamadı.

İlerleyen tarihlerde onarım ve yenileme çalışmaları sürdürüldü. Kalan dört daire ile şu anda Beykızı Restoran'ın olduğu bölümü de Aydınlık hareketimize dahil ettik.

27 yıl önce belirlediğimiz hedefe bire bir ulaştık.

1865 yapımı tarihi bina koruma altına alındı ve kurtarıldı. Eğer Partimizin eli değmeseydi bu günlere ulaşması mümkün olmazdı.

BUGÜNÜN GÖREVİ

Ulusal Kanal'ın ve Aydınlık gazetemizin günümüze uzanan kesintisiz mücadelesinde büyük katkıları oldu. Partimizin ve yayın organlarımızın başarısı için, vatan, emek ve namus davamız için daha yıllarca hizmet verecektir.

Geçmişte olup bitenleri uzun uzun anlatmamız bugünümüz içindir.

Kaldığımız yerden devam ediyoruz; asıl büyük görev şimdi başlıyor.

Büyük başarılar ve zaferler bizi bekliyor.

TARİHİ BİNA İÇİN GÖREVE.

ULUSAL KANAL VE AYDINLIK ZİRVEYE…

Sonraki Haber