Finans kapitalin Izmir çıkarması

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının düzenlediği İkinci Yüzyıl İzmir İktisat Kongresi, finans kapitalin geçit töreniydi. Londra'nın tefecileri, sömürü düzeninin bekçileri, liberalizmin sözcüleri, borsa vurguncuları, sivil toplum mühendisleri bir araya geldi, kamu politikalarını hedefe koydu.

CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBB)'nın ev sahipliğinde düzenlenen İkinci Yüzyıl İzmir İktisat Kongresi sona erdi. Altı gün boyunca yapılan konuşmalarda, Birinci Kongre'nin hedefleri gündeme gelmedi. O hedefler içinde milli iktisadın geliştirilmesi, Türk lirasının korunması, yabancı sermaye hakimiyetine son verilmesi, yerli ağır sanayiinin inşası, emperyalizmle mücadele gibi konular vardı. Toplantıda sadece FETÖ hakimiyetinin baskın olduğu 2000’li yıllar, demokrasi dönemi olarak alkışlandı.

DÜNYADAN VE TÜRKİYE’DEN KÜRESEL SEÇKİ

Konuşmacılar arasında küreselci, liberal, hatta bölücü kimlikleriyle tanınan isimler olması dikkat çekti. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından emperyalizmin mutlak hakimiyetini ilan eden Francis Fukuyama onlardan biriydi. Avrupa’nın dünya ölçeğinde en etkili 100 isim arasında sıraladığı finans kapitalin ünlü analisti Timothy Ash de konuşmacı olarak çağrıldı. Açılım ve FETÖ döneminin ünlü kalemlerinden Soli Özel, KESK Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve HDP'li Sırrı Süreyya Önder de kürsüye çıkanlar arasında yer aldı.

'DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK SEÇİMLER'

Seçimlerin dönüm noktası olduğu vurgulanan Kongre'de, yeni bir Türkiye tasarımı yapıldı. Sıcak para girişine bel bağlayan pek çok konuşmacı, Avrupa ve ABD pazarının açılmasını, serbest dolaşımın daha da serbest olmasını istedi. Oxford Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ian Goldin ise açık sözlü bir sunum yaptı: “Türkiye için tarihi bir fırsat var. İki ay içerisinde hükümetin değişmesi mümkün. Bir geçiş noktasındayız. Türkiye, dünyanın geleceğinin şekillenmesinde rol oynayabilir. Gelecek kendiliğinden gerçekleşmiyor. Biz onu aktif olarak gerçekleştiriyoruz. Nasıl bir gelecek istediğimize karar vermek bize kalmış. Demokratik bir gelecek. Toplumsal cinsiyet, insan haklarına saygı gösteren küresel olarak kalkınmayı işaret eden bir gelecek.”

'MİLLİYETÇİLİĞİ DURDURALIM'

Goldin, Türkiye’deki milliyetçi yükselişin tehlikeli olduğunu vurgulayarak, ekonomik çöküntü tehdidinde bulunmayı da ihmal etmedi: “Kovid salgınının küreselleşme açısından büyük bir kırılmaya neden olduğunu söyleyebiliriz. Bu da milliyetçilik akımları ile güçleniyor. Bu durumun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Türkiye açısından da çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Çünkü dünya daha korumacı, daha milliyetçi bir yapıya bürünürse, bu durum ihracat imkanlarını keser. Türkiye’ye yatırım imkanlarının da önünü keser. Ve bu ülkeyi doğu ile batı arasında seçim yapmaya zorlar. Türkiye yeterince zengin bir ülke değil. Ama önünde bir fırsat var. Dünyaya bakıp çıkaracağı dersler var. Türkiye gibi küçük ekonomiler, dünya ile ticaret yapabilmeli. Atlantik doğuya doğru Türkiye'nin üzerine doğru kaydı. Bu bir fırsat. En büyük pazar aynı zamanda satış ve yatırım kaynağı oluyor. Türkiye'nin geleceğinin aynı zamanda Avrupa'da olduğuna inanıyorum. Avrupa'nın birçok açıdan doğal partner olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin stratejik konumu, küreselleşmenin nasıl evrimselleşeceğine bağlı. Eğer yeniden bir Soğuk Savaş'a doğru gidersek, bu gerçekten çok kötü olur. Biz bu doğrultuda ilerlemek istemiyoruz.”

YEREL YÖNETİMLER VE ANADİLDE EĞİTİM

Konuşmalarda sık sık dile getirilen “yerel yönetimlere destek” ve “anadilde eğitim” talepleri de sonuç bildirgesinde yerini aldı:

“Türkiye’nin yerel yönetimleri geleceğin iktisadının ana aktörleridir. Türkiye ekonomisi yerelden kalkınmanın üzerinde yükselecektir. Yerel yönetimlerin bütçe ve yetkileri artırılacak, merkezle ilişkileri yeniden tanımlanacak, salt temsili demokrasi yerine, hayatın her alanını kapsayan yerel yönetimler demokrasisi belediyeler eliyle güçlendirilecektir. Halkın yerelde kendi yaşamıyla ilgili kararlar alması sağlanacaktır. Herkesi kapsayacak şekilde eşit, nitelikli ve kendi dilinde eğitim imkânı sunmak kamunun önceliği kabul edilecektir.”

LGBTİ DAYATMASI

İstanbul Sözleşmesi'ne dönme sözü verilen Kongre'de, LGBT konusunda her türlü örgütlenme ve propaganda garantisi de yer aldı:

“Kadınlar, LGBTİ+’lar ve gençler için eşit değerde işe eşit ücret güvencesi sağlanacaktır.

“İşyerlerinde kadınlara ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı tavizsiz bir mücadele için gerekli yasal düzenlemeler hayata geçirilecektir.

“Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak yeniden düzenlenecek, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği zorunlu ders olarak okutulacaktır.”

İZMİR 'SMYRNA' OLARAK ANILDI

Kongrenin sonunda açılan fotoğraf sergileri de konuşmaların içeriğiyle uyum halindeydi. “Çokluğa ve birliğe davet” mottosuyla düzenlenen Levanten Sergisi'nin başlığı olarak “Lingua Franca” kondu. Levantenlerin ticaret diline, sosyal yaşamına ve kültürlerine övgüler dizildi. Türkiye fotoğrafları sergisinde ise Türkçe ad yoktu. Kemeraltı’nın adı “Rue Franqe”, İzmir’in de “Smyrne” ismiyle sergiye katıldı! Fotoğraflarda Rumca yazılı dükkân ve dişçi tabelaları unutulmadı.

ATATÜRK’E DÜŞMAN BİR KONGRE

Gazetemiz yazarı, Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu Başkanı Hakan Topkurulu, Kongre'ye ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Düzenlemesini Mahmut Esat Bozkurt’un, açılış konuşmasını Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi, emperyalizme karşı bir mesajdı. Türk milletinin kendi kendine yeteceğini ilan etmek için, Lozan Antlaşması'nı imzalamaya direnen emperyalist ülkelere karşı yapılmıştı.

Bu yıl İzmir'de düzenlenen İktisat Kongresi, 1923’te yapılanın tersine, emperyalizme teslimiyet kongresidir. CIA’nın ve Londra tefecilerinin temsilcileri toplantıda baş köşede yer aldılar. Konuşmacılar arasında yer alan Fukuyama, Amerikan emperyalizminin teorisyeni ve temsilcisi, Timothy Ash de Londra tefecilerinin temsilcisidir. Bu kongre aslında Türkiye’yi temsil eden bir kongre değil, emperyalizme teslim olma heveslilerinin kongresidir. Yüz yıl önceki İzmir İktisat Kongresi’nde üretici sınıflar yer almaktaydı. İşçiler, köylüler, tüccarlar ve sanayiciler katılmıştı. Bu kez İzmir’de yapılan toplantıya emperyalizmin temsilcileri ve Türkiye’deki işbirlikçileri katılmıştır. Bu kongre Türk ekonomisini temsil etmemektedir. Bu kongre Mahmut Esat Bozkurt ve Mustafa Kemal Atatürk’e düşman bir kongredir.”

Sonraki Haber